• (bkz: go to power?)
  • güzel bir makale de bence eğitim sistemine gitmeye gerek yok bu sorunun cevabını vermek için. eğitim almış olsun olmasın, sistemde işsiz veya işçi sınıfından (beyaz yaka, mavi yaka farketmez) olan her entellektüel bu sisteme karşı çıkacaktır. kapitalizmde sınıf atlamanın çok kısıtlı bir ihtimal olması, zihinsel emek arzına, istediği fiyatı oluşturacak bir talebin çıkmaması entellükteli kapitalizme karşı kılar, kılmalıdır da. velev ki kapitalizmin yapısı istediği yüksek fiyatı oluşturan talebi ortaya koyabilseydi, entellüktelimiz gayet sistem yanlısı olurdu. entellektüel patronlar da bu klasmana giriyor zaten.
  • genç engels, saygın fabrikatör babasının adı altında (babanın adı hehe) ezim ezim ezilmekten muzdarip, piyasa taleplerini dolayısıyla kariyer başarısını yakalayamamış gariban bir girişimcidir. mutlak bir çöküş içinde, umutsuzluğunun sebebini sistemin üzerine atıp, tüm insanlardan nefret ederek benliğini yalancı mutluluklara teslim ettiği bir sırada tıpkı kendisi gibi kaybetmeye mahkum gür sakallı bir adamla karşılaşır ve olaylar gelişir.
  • freire pedagojisinin* nasıl olup da marksizmin içinden çıktığını açıklayamamaktadır.

    allah allah marksist entellektüel, "merkezi planlama eğitimine" de karşı ha? çogacayip.

    hadi emek sermaye çelişkisini, meta fetişizmini vs. sikip attın; bari işi eğitim, bilim, kültür üzerine yazılmış külliyatı görmezden gelmeseydin be. bir de "keh keh doğrudur," yazan bir zevat var bunlara ki, onların hastasıyım.
  • mises'in the anti-capitalistic mentalitysinin eğitim sistemine uygulanışı gibi gelen (fikrimce güzel) makale. şurasında burasında kusur bulabilirsiniz, itiraz edebilirsiniz tabi ama genel olarak ortaya konulan tez epey zihin açıcı. bir imagined communities gibi, ampirikliğini bir tarafa bırakırsanız konuya daha farklı bir açıdan yaklaştırıyor.
  • bu da naifçe ama yazayım.

    evrenin ve yaşamın öyküsünü okuyabildikleri ve bu okumanın ürettiği vizyon ve vicdanla farklı ihtimallerin, sistemlerin var olabileceğinin farkına varmaları yüzünden de olabilir sanki, entelektüelin kapitalizm karşıtlığı. kapitalizm'e ruhunu satmış hangi birey başka dünyaları hayal ediyor ki.
  • "entelektüel" olmak, zeki olmak anlamına gelmediği içindir. ekosistem, yaşam, dünya kapitalist; bizzat evrenin kendisini oluşturan temel kuvvetler kapitalist amk, sen karşı çıksan ne olur, çıkmasan ne olur?

    (bkz: survival of the fittest)
  • it is quite normal considering how violently we are exploited by the system and the power behind it. no worries, it won't take long for the ordinary people to understand that we, the power for the system, are nothing more than digits in population.
  • isminden de anlaşılabileceği üzere nozick'in entelektüellerdeki kapitalizm karşıtlığını ele aldığı makalesidir. saptırılmaya oldukça açıktır. başlarken, bir detayı netleştirmemiz icap eder: nozick "entelektüel" diyerek kimleri kastetmektedir?

    her diplomalıyı, her kültürlüyü veya her zeki insanı kastetmediği açık ve nettir. nozick entelektüel derken görsel veya matematiksel işlerle uğraşanlardan söz etmemektedir. yani ressamlar, heykeltraşlar, mühendisler, istatistikçiler konunun dışındadır. nozick'in entelektüelden kastettiği word-smithlerdir. kimdir bu word-smithler? edebî eleştiri yapanlardır, şairlerdir, batı akademilerindeki profesörlerdir. bu kesimlere genel olarak "nitelikli sözelciler" desek, pek yanlış olmaz. (nozick'in iyi anlaşılması açısından bunları belirtiyorum, yoksa kendim de bara gitmektense bilgisayar oynayan, asosyal, fen liseli stereotipik bir sayısalcıyım. burada sayısalcıları aşağılamak gibi bir niyetim yoktur.)

    nozick'in iddiaları şunlardır:

    1) kapitalizme karşı negatif aksülameller daha çok sol kesimlerden gelse de sağda da kapitalizm karşıtlığı görülmektedir. nozick buna örnek olarak eliot ve pound'ı verir.

    2) kişi ne kadar müreffeh ve entelektüel olursa, kapitalist sisteme karşı çıkma olasılığı da paradoksal şekilde artmaktadır.

    nozick, yorumunda konuya dair iki farklı açıklama getirmektedir. birincisi sadece anti-kapitalist entelektüellerde kendisini gösteren faktörlerdir, ikincisi ise tüm entelektüeller için geçerli olduğunu iddia ettiği sonu anti-kapitalizme giden bir itici güçtür.

    nozick makalesinde, "aydınlar toplumda en değerli insanlar olmak isterler. bunu hak ettiklerini düşünürler. kapitalist bir toplum ise entelektüelleri bu şekilde onurlandırmaz." anafikrinde bir görüş beyan eder.

    öncelikle, mevcut sistemin entelektüel yetkinlikten ziyade ticari yetkinliği ödüllendirdiği doğrudur. bu noktada kalkıp elizabeth holmes veya bill gates örneklerini verirsek hem nozick'in entelektüel tanımının dışına çıkmış oluruz, hem de survivorship bias yanılgısına düşeriz. (tekrar belirteyim: burada elbette holmes ve gates entelektüel değildir gibi saçma bir iddia ortaya atmıyorum, yalnızca konuyu değerlendirirken nozick'in ele aldığı çerçevede yorumlamaya çalışıyorum)

    özgür bir kapitalist toplumda miraslar gibi havadan gelen kazançların yanı sıra piyasa, başkalarının arzlarını karşılayabilenlerin lehine işlemektedir. kazanç da talebin ve alternatif kaynakların büyüklüğüne bağlıdır.

    bu noktadan sonra nozick'in sorduğu temel sorular aşağıdaki sorulardır:

    1) neden word-smithler en üstün değer sahiplerinin kendileri olduklarını düşünüyorlar?

    2) neden maddi dağılımın üstün değere göre yapılması gerektiğine inanıyorlar?

    nozick eğitim sistemine yönelik tespitlerini bu sorulardan sonra ortaya koymaktadır. okullar entelektüel yetkinliğin ödüllendirildiği yerler iken gerçek dünya bu ödül sistemi ile uyuşmamaktadır. bu hoş bir açıklamadır ancak eksiklikleri vardır.

    müreffeh olma düzeyi ve anti-kapitalizme karşı gelişen etik aksülamelleri bertolt brecht'in kurduğu ekmek ve ahlak ilişkisine benzetmek mümkündür. lakin analitik yaklaşımı açıklamak güçtür, eğer word-smithlerin motivatörleri ödül ise; vahşi kapitalist sistemlerden uzaklaşmış, sendika sistemlerinin düzgün işlediği refah kapitalizmleri de entelektüeli ortalama bir insana kıyasla hatırı sayılır bir düzeyde ödüllendirmemektedir. objektif bakarsanız vahşi kapitalizmden uzaklaşan ülkelerin de pek meritokratik oldukları iddia edilemez. bittabi, meritokrasi arayışındaki entelektüellerin ihtiyacı olan modifiye edilmiş bir kapitalizm veya sosyalizmden ziyade yepyeni bir alternatif sistem olmaktadır ki bu alternatif sistemin henüz tanımlanmayıp yalnızca anti-kapitalizm olarak kalmış olması gariptir.

    eliot ve pound gibi örneklerin var olması ise pek şaşırtıcı değildir, siyasi spektrum doğrusal düşünülmemelidir. (bkz: siyasi spektrum/@highpriestess)
hesabın var mı? giriş yap