• dil öğretmek için kullanılan, yıllar içerisinde eğitimciler ve araştırmacılar tarafından geliştirilmiş ve kabul görmüş çeşitli eğitim yöntemleridir. bu yazının konusu formal eğitim yöntemleridir; insanların göç, evlilik, ticaret gibi sebeplerle dil edinimi bambaşka bir konudur.

    unutmamak gerekir ki her öğrenci farklıdır, ve dinamikler sürekli değiştiğinden hiçbir yöntem tek başına yeterli değildir. her yöntemin doğru zamanda kullanılabilecek değerli teknikleri vardır. kısaca bu yöntem ve yaklaşımlara bakmak gerekirse:

    1500-1800 classical method -> klasik yöntem
    kendi kendine gelişmiş bir yöntemdir. aslında grammar translation method'ın isim konulmamış versiyonudur. akademik ya da dini sebeplerle latince ya da yunanca'nın çeviri yoluyla öğretimidir. amaç entelektüeliteyi artırmaktır. o dili konuşmak gibi bir beklenti yoktur.

    1800'ler grammar translation method -> dil bilgisi-çeviri yöntemi
    adından da anlaşılacağı gibi, okuma, çeviri ve dil bilgisi odaklıdır. dil bir kurallar bütünü olarak ele alınır ve öğrencilere bu kurallar öğretilir. öğrencilerin de hedef dil ile ana dil arasında cümleleri çevirerek bu kuralları uygulamaları beklenir.

    1890'lar direct method -> doğrudan yöntem/düzvarım yöntemi
    derste ana dil kullanımı ve dolayısıyla çeviri yasaktır. kelimeler görsel yardımlar (realia) ve taklit yoluyla açıklanır. dinleme ve konuşma becerilerine öncelik verilir. soru-cevap teknikleriyle öğrenciler hedef dilde konuşmaya teşvik edilir.

    1940'lar audiolingual method (alm) -> işitsel-dilsel yöntem/kulak dil alışkanlığı yöntemi
    ikinci dünya savaşı sırasında askerlere hızlıca dil öğretmek için amerika'da çıkar. dil öğretimine "alışkanlık oluşturma" olarak bakar (bkz: edimsel koşullanma). diyaloglar yardımıyla anahtar kalıpların ve yapıların sözlü olarak tekrarları (drilller) en çok kullanılan egzersiz tipidir. hedef, mekanik alışkanlık oluşturmaktır.

    1960'lar cognitive-code learning -> bilişsel-kod öğrenme
    dil öğrenmenin aktif zihinsel süreçler içerdiğini; sadece bir alışkanlık oluşturma süreci olmadığını vurgular. teorik olarak bilişsel psikoloji ve yapısalcı dilbilime dayanır. dili karmaşık bir sistem olarak görür; dil bilgisi, sözcük bilgisi (kelime dağarcığı) ve işitsel kalıplar üzerinde bilinçli kontrol elde etmeyi hedefler.

    1970'lerde ilk defa ciddi ciddi metodolojiye önem verilmeye başlanmış ve bu süreçte birçok metot birden geliştirilmiştir:
    silent way -> sessizlik yöntemi/sessiz yol yöntemi
    dil öğreniminin üç ana yoldan geliştirilebileceği fikrine dayanır: öğretmek yerine keşif, hedef dilde problem çözme, ve fiziksel araçların kullanımı. öğretmen, sadece kesinlikle gerekliyse sesli olarak müdahale eder. onun yerine dilin seslerini ve yazımlarını temsil eden renk kodlu çizelgelerin, ve küçük, renkli, çok uzunluklu ahşap blokların kullanımından yararlanılır.

    suggestopedia -> telkin yöntemi
    ismi "suggestion" (öneri) ve "pedagoji" terimlerinin birleşiminden doğmuştur. öğrenmenin, "psikolojik engellerin önerilmemesi", ve "olumlu öneriler" sayesinde gerçekleşeceğini savunur. dersler duygusal olarak rahatlatıcı bir ortamda, arka planda yatıştırıcı bir müzikle gerçekleşir. derslerin üç fazı vardır: deşifre (yeni konu tanıtılır), konser seansı (müzik eşliğinde okuma), ve detaylandırma (konu üzerine drama, şarkı ve oyunlar).

    community language learning (cll) -> grup ile dil öğrenme
    o zamanlar yaygın olan danışma terapisinin ilkelerine dayanır. öğrenciler "danışan"; öğretmen "danışman" rolündedir. dil öğreniminde sıklıkla hissedilen kaygı ve tehdidi hafifletmeyi amaçlar. öğrencilerin birlikte çalışması ve birbirlerine yardım etmesi sayesinde öğrenmeyi hedefler. aynı bir grup terapisi gibi daire şeklinde oturulur. takip edilen bir müfredat ya da kitap yoktur; içeriğe öğrenciler karar verir.

    total physical response (tpr) -> tüm fiziksel tepki
    öğrenmenin, motor aktivite (eylem) ile gerçekleşeceğini savunur (bisiklete binmeyi öğrenmek gibi). çocukların ana dillerini öğrenirkenki süreçlerini baz alır. hedef dili dinleyerek ve onu eyleme dönüştürerek konuşmanın kendiliğinden ortaya çıkmasını amaçlar. temel düzeyde sözel yeterlilik kazandırmak için kullanılabilir.

    natural approach -> doğal yaklaşım
    yabancı dil eğitiminin, aynı bir çocuğun ana dilini öğrenmesi gibi olması gerektiğini savunur. çocuk nasıl sadece o dile maruz kalarak eninde sonunda kendi kendine konuşmaya başlıyorsa, asla konuşmaya zorlanmıyorsa, okumayı yazmayı sonradan öğreniyorsa, yabancı dil eğitiminin de aynı şekilde gelişmesi gerektiğini söyler.

    functional notional approach -> işlevsel-kavramsal yaklaşım
    dil öğreniminin, işlevler (bir dili asıl kullanım amacımız; örneğin özür dileme ya da birisini ikna etme), ve kavramlar (zaman, mekan, hareket gibi) çerçevesinde olması gerektiğini savunur. müfredat, dil bilimsel bir analize değil; öğrencinin sosyal ve/veya mesleki iletişim ihtiyaçlarının analizine dayanır.

    bu yaklaşım sonradan communicative language teaching (clt) -> iletişimsel dil öğretimi'ne evrilmiştir (1980'ler)
    bu yöntemde iletişim hem araç hem de amaç olarak görür. dört dil becerisini de eşit derecede önemli kabul eder. "dil yeterliliğinden" ziyade "iletişimsel yeterliliğe" ulaşmayı hedefler. yabancı dil öğrenenler için hazırlanmış materyaller yerine özgün/otantik materyaller (örn. hedef dildeki bir gazete köşesi) kullanılır. rol yapma, grup çalışması gibi aktivitelerden faydalanılır.

    iletişimsel dil öğretimi, çıktığı günden beri yabancı dil eğitiminde haklı bir popülariteye sahiptir. yıllar içerisinde bu yöntemin çeşitli alterasyonları, adaptasyonları da ortaya çıkmıştır:
    task based learning (tbl) -> görev temelli öğrenme
    özgün/otantik dil kullanımını ve öğrencilerin hedef dili kullanarak anlamlı görevler gerçekleştirmelerini amaçlar. bu görevler doktora gitmek, görüşme yapmak veya yardım için müşteri hizmetlerini aramak gibi şeyler olabilir. öğrenciler, kullandıkları dilin gramatik doğruluğundan ziyade görevin başarıyla tamamlanıp tamamlanmadığına göre değerlendirilir.

    1990'lar content and language integrated learning (clil) -> içerik ve dil bütünleştirmeli öğrenme
    yabancı/ikinci bir dil vasıtasıyla farklı bir ders içeriğinin öğretildiği; bu sayede hem konuyu hem de dili öğreten sistemdir. üniversitede eğitim dili ingilizce olan bölümler örnek olarak gösterilebilir.

    2000'ler dogme language teaching-> dogme dil eğitimi
    genellikle gramere odaklanan ve kültürel ön yargılarla dolu olan basılı yayınların öğretmen ve öğrencileri kısıtladığını; aslında bunlara hiç ihtiyaç olmadığını savunur. öğrenciler ve öğretmenler arasındaki "gerçek" iletişim ile öğretmeyi hedefler.
hesabın var mı? giriş yap