• çağımız düzeni ile pek bi mümkün olan durumdur.

    sanayi devrimi sonrası kadın da iş hayatına atılmış ve çocuk kreşlere göderilmiş, annesi veya babası ile değil, direkt toplumla iç içe bir şekilde büyütülmüştür. çocuğa ilk öğretilen: söz gümüşse sükut altındır olduğu için pasif bireylerden oluşan nesiller türemiştir.
  • hiç sonu olmayan bir süreç gibi. işte kendimle baş başa kalakalıyorum, daha ne kadar yalnızlaşabilir insan dedikten sonra bile bitmeyen. kendi kendine konuşmak da bir yabancılaşmaysa zaten kendine, gün gelir kavga eder konuşmazsın da. ya sen küçülür durursun kocaman bir boşluğun içinde ya da büyür o boşluk içinde hiç durmamacasına.
  • "gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
    ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
    unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
    toprağı rüzgarı denizi göğü
    o her zaman bir insanla anlamlı
    tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
    unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
    ve ucuz korkuların kör kuyularına
    daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz."*
  • 3o yaşında her şeyi olan, yalnız yaşayan erkeği ve yalnız, güçlü, kariyer sahibi, ayakları üstünde duran kadını överek katkıda bulunduğunuz şey.

    insanoğlu için yalnızlık bu kadar matah bir şey değildir.
    lakin yalnızlaşmaktan korkup yanlış insanları yanında bulundurmanın da lüzumu yoktur.
  • tek başına olma gururunu terk ettiğinde, tek başına bırakıldığını anlamak, saniye geçişlerinin bile faaliyetini durdurduğunu duymaktır. bir sükunet, sayılamayacak kadar çok tıkı örter. saatler durur. sen bırakıldığınla kalırsın.
  • insanlığın başına gelebilecek en kötü durum.
  • genel olarak televizyon, cep telefonu ve internetin her eve girmesi ile insanlar arası iletişimin azalması/ tükenmesinden kaynaklanır ve gün geçtikçe artan şiddettedir.
    aile içinde akşamları dizi izlenirken sıkıyorsa biri konuşsun,
    ergeni pc nin başından kaldırabilene aşkolsundur,
    sosyalleşeyim diye dışarı çıktığınız arkadaşlarınızdan birkaçı gene gözünü/ elini cep telefonunun ekranından çekmeyecektir, muhabbet hak getire,
    sevgililer de ona keza, yenisine sağlık deyip bir sms ile ilişkiler bitirilmekte, başladığı gibi.
    ne fena.
  • gün geçtikçe insanın içinde derin uçurumlar yaratarak büyüyen his bazı zamanlar ise eylem. tüm çevresel faktörlerin yanı sıra insanın kendi varoluş problemi bu kaçınılmaz sonun gerekçeleri olarak gösterilebilir. her zaman vakit geçirdiğin insanları uzak hissedersin bazı zamanlar. bazen bunu hissetmene çevresel faktörler neden olur. sen tüm bunların farkında olursun ancak elinden hiçbirşey gelmez. sonra gelip zorlama şeylere tutunur ve kendince bir savunma mekanizması geliştirirsin. gün geçtikçe acınası bir hale gelir ancak acınası hale geldikçe sertleşirsin. kırıcı olmak bu yolun asfalt malzemelerinden biridir elbette. birde kadınlar vardır, güzel kadınlar. hoşlanılan kadınlar ve senin olmayan kadınlar. belki bazen ülkeni sevmek istersin ancak kadınları sevmene engel oldukları gibi ülkeni sevmene de engel olan şeyler vardır. derken derken aileden de uzaklaşmaya başlar ve kendi içine yolculuğun nirvanaya yaklaşır. zirve olarak görülen mertebe aslında diptir kimi zaman. ancak yalnızlaştıkça insan dip ve zirve kavramları muğlaklaşır zaman zaman iç içe geçer. her neyse kendi içine döndükçe yalnızlaşır, yalnızlaştıkça kendi içine dönersin.
  • yalnızlaşmak, tahammülsüzlük ile , tahammülsüzlük de tahmin edebileceğiniz gibi yaş ile doğru orantılıdır. yaş büyüdükçe sanki ergenliğe geri dönüyorsunuz.
    artık hiç bir şeye katlanamıyorum, yolda yürürken önümdeki adamın sokağa tükütmesine , araba ile giderken içindeki kadının pet şişeyi sokağa fırlatmasına, otobüsü dolmuşu metrobüsü kullanmayalı çok uzun zaman oldu ama zaten kullanamam da, leş gibi kokanlara, yüksek ses ile telefonla konuşanlara, fordçulara, yaşlılara yer vermeyen gençlere, gençlerden yer isteyen yaşlılara dayanamıyorum..
    sinemada bir yanımda film boyunca telefon ile uğraşan ara sıra gelen aramalara cevap veren, diğer yanımda aralarında konuşan ve gülen insanlara, önümde haşır huşur birşeyler yiyene katlanamıyorum.
    yüksek sesle müzik dinleyen alt komşuya, balkonda oturup aşağı sigara izmaritini atana, kapının önüne terlik koyana, aidatını ödemeyene katlanamıyorum.
    televizyondaki reklamların 20 dk sürmesine tam bitti derken tekrar reklam yayınına başlamasına, lig tv de maç izlerken ekranı küçültüp devreye giren reklamlara, paralı film kanallarında küfüre sigaraya alkole sansür koyana, dayanamıyorum..
    gecenin bir yarısı egzozu bağırta bağırta gezen motorsiklet ve arabalara , çoluğunu çocuğunu o saatlerde dışarı bırakıp bağırmalarına izin veren ailelere katlanamıyorum.

    daha o kadar çok şey var ki katlanamadığım, zaten artık haberleri izleyemiyorum, velhasıl kelam iyice yalnızlaşmaya hayatla bağımı koparmaya başlıyorum, çok sıkıldım be sözlük..
  • çoğulcu - en azından iki kişilik- bir durum içinde beklenti halinde olmanın sonucu olabilir.
    bunu evlenmiş ve evliliğinin üzerinden belli bir zaman geçmiş çiftler daha iyi bilebilirler.
hesabın var mı? giriş yap