• uyurken özlemek gibidir ...
  • gelmiş geçmiş en doğru önermelerden biridir. bir erkek düşünün kız arkadaşının yanında ama utancından elleyemiyor sevişemiyor öpemiyor ne bileyim +18 hiçbirşey yok elini tutabiliyor veya şöyle bir kız/erkek düşününce birbirlerine ayırabilecekleri vakit kısıtlıdır ve bu zamanın sonlanacağını düşünerek hasret'e başlangıç yapılır.
  • tam olarak budur.
  • değişim insanlar için kaçınılmazdır. varlık bazen şekil değiştirir, ruh değiştirir. insan, kendisi bu duruma adapte olurken çevresindekiler için bu bazen yaralayıcı bile olabilir. çocukluğunuzdaki babanız siz büyürken düşüncelerle beraber farklı gelebilir. bir zamanların kahramanı artık sinirinizi bozan birine dönüşebilir yahut kahramanlıkla yakından uzaktan alakası olmayan biridir artık gözünüzde. ama tepkisiz, yardıma muhtaç, sevinmeyen ve üzülmeyen, belli belirsiz konuşabilen takatsiz bir baba varsa yanınızda sürekli yatan; eski sağlıklı halletini düşlersiniz. böyle değildi benim babam diyerek aciz varlığına bakıp yine de şükredersiniz yanınızdayken bile özleyerek.
  • yanında, yamacında, yakınında, uzakta, başka şehirde, aynı şehirde, uykuda, rüyada sürekli özlerim ve bu onu tanıdığım andan beri hiç değişmedi...
    çok yakın zaman değil, 5 yılı var.
    hala geleceği saatten önce heycanlanırım.
  • aşk içindeyken özlemek yine de ayrılıkla ilgilidir. insan sevgilisinin yanındayken bile onu özler, açlığını hasretini çeker. bu az sevilmesinden değil, vücut engeline dayanamamaktan, yiyip içine almak veya içinde kaybolmak istemekten gelir. o özlem kavuşamamaktan, ayrı olmaktandır. yani ego sınırları aşığın en içten ve gerçek düşmanı, aşkının da tartıp onaylayıcısı, dostu. ego ve vücut ruh için, bilinç için eş anlı dalış badisi ve yatağımdaki düşmandır. bunun da dolayımıyla seven için sevilen veya sevmeyen olarak muhatabı, eşanlı efsane badi ve koynumdaki yılandır.

    aşk için bir metafor da çifte kayıklar. birbirini seven iki insan olarak iki kayık hızla birbirine doğru çekilirler. eğer aşırı hızdan ötürü birbirini delip parçalamadılarsa, kavuşmak merkezlerini birlemek için sürtüşmeye, birbirini sıkıştırmaya devam ederler. bunun doğal sonucu olarak çabalı kayıklar gıcırdar, aşınır dururlar. bir yerde sevginin sınırlarda hem durultulması hem sınanması gerekmiş oluyor.

    dünya tipi yaşantı böyle. ama sevgiaşk için bilgeler "dünyadadır, ama dünyadan* değildir" diye ululama yaparlar. ben de o nitelemeyi çok severim. sevgiaşk bütün dengeleri bozan varlık torpilidir, varlığın göze ve duyulara hitap eden halidir.

    ***
    yaşamın kıyısından notlar:

    insan ne zaman ölümü düşünür? ne zaman yaşamın ta kendisini? kim mutludur? kim mutsuz? anlam arama çabasına ne zaman vakit ayırırız? yaşam aslında sanıldığı kadar uzun mudur? ya da acele etmemiz gerektiği kadar kısa. size de zor geliyor mu yaşamak? yemek, içmek, çalışmak, koşmak, belki de sevişmek? ne zaman sorgularsınız bunları? ne zaman bıkarsınız yaşamdan? ölümle arkadaş olduğunuz zamanlar… beklenmeyen kişilerin intiharları. iyi insanlar neden kenarlardadırlar? niye gündelik hayatta karşılaşmazsınız onlarla? sevdiklerinizi gerçekten ne kadar seversiniz. sizi anladıklarını düşünür müsünüz ya da emin misiniz? sevginizi gösterirken ne kadar samimisiniz? ya şüpheleriniz, korkularınız? onları göstermekte ne kadar içtensiniz? siz hiç bir insanın gözlerinde kaybolduğunuzu hissettiniz mi? onda var olduğunuzu ya da onda bitip tükendiğinizi. yoksa kendi kendinizi mi tüketip bitirirsiniz? hiçlik nedir sizin için? yitmek, yok olmak. bir şey olmadığınızı bilmek nasıl bir şeydir aslında?

    insanoğlu bunları düşünüyor zaman zaman. varlığımızı hissetmek korkutuyor bizi herhalde. yokmuşuz gibi yaşayıp gidiyoruz. toprak oluyoruz, ama bunu bilmek istemiyoruz. ya yaşadığımız sıkıntılar? değer mi bunları yaşamaya, ya da en azından bu derece yaşamaya? eski sevgilileriniz geliyor mu aklınıza? size öğrettiklerine. size yaşattıklarına. ya sevmemiş olmak, ya aşık olamamak, duygularını ifade edememek? aslında yakında iken çok uzaklarda olmak. yani varken aslında yok olmak. yaşama tutunamamak neyi ifade eder sizde? hayatta tutunamamış olmak, hep kıyısında yaşamaya mahkum hissetmek yaşamın? sizin gibi birçoklarının olduğunu görmek ve onların gözlerinde yok olmak, bitmek, tükenmek. yitikler ordusunun anlam arama çabası içinde direnen bir üyesi olarak debelenip durmak. ve bunun farkına varmak. insanın kendisine acıyarak yaşaması nasıl bir şeydir? bunu bilmek, bunu düşünmek, hiçbir şey yapamamak. öylesine, işte öylesine yaşamak. kıyıda, tutunamadan ve bunu sadece bakışlarında ifade ederek yaşamak zorunda kalmak.

    (bkz: aşk/@ibisile)
  • eşi...
    bambaşka...
    müthiş bir bağlılık.
hesabın var mı? giriş yap