• varolusuna anlam veremeyenin, felsefi intihar geleneginin izinden gidip yapmasi gerekeni yerine getirmesine verilen isim. ya da varolusu tiye almayip, iplemeyip, bos bos yasama, herseye kayitsiz kalma, nihilistik sulara yüzme davranisi. bilinen en baba yokolusçu diyojen olsa gerektir.

    yine de içimde ukte: varolusçu bir anlamda ve dahi tam anlamda yokolusçudan baska bir sey degil ki. olamaz da ki. ayrica (bkz: yokulusçuluk)
  • "bir dogariz, eksile eksile sifira ineriz."

    düsturu kabaca budur.
  • "en tutarlı felsefi eylem intihar etmektir" sözünü bir adım ileriye, yani sona taşıyan akım.

    farkındalık sahibi, kendine ve evrene yabancılaşarak felsefe yapan beyinleri patlatıyor. değişik yöntemleri var ama sonuç hep aynı. ortada spekülasyon yapan, sonra bunlara en azından bir süre için körü körüne inanan, bu spekülasyonlarını tutkulu bir şekilde savunan ve bu tutkusuna karşı her zaman bir karşı çıkış bulabilen son insan da yok olana kadar durmuyor.

    nihayet yine çıkış noktası olan "en tutarlı felsefi eylem intihar etmektir"e dönerek, kafasını patlatıyor. çember kapanıyor. tam o son anda, merminin patlarken çıkardığı ses, uçsuz bucaksız insansızlıkta yankılana yankılana sönüp gidiyor. bu ses, aynı zamanda bir insanın çıkardığı son ses olma özelliğini taşırken, aynı zamanda insanın dünyaya kötülük getirmiş sesini ve dilini de sonsuza dek kesmiş oluyor.

    çok uzaklarda bir geyik yankı kendine ulaştığında kafasını yukarıya doğru kaldırıp, tedirgin gözlerle etrafı kesiyor. bir anlığına bir şeylerin değiştiğini sezse de, kafasını otların arasına tekrar eğip, hayatına kaldığı yerden devam ediyor.
  • bir gün bu dünyanın biteceğine inanma şekli. bunlar var oluşçudur diye düşünmekteyim.
  • varlığın hangi amaca hizmet ettiği bilinmemekte. kimi sonsuzluğa ulaşmak diyor, kimi bir tanrıya bağlıyor olayı. hayatta kendimize koyduğumuz amaçlar varoluşu sürdürebilmek için. peki varoluşu neden sürdürüyoruz? zannımca bunun cevabı insan beynini aşıyor.
    yokoluşçuluk, varoluşçuluğun dark-side'ı olarak düşündüğüm hede. lakin her şey gibi bunu da benden önce düşünmüsler. insanlığı en az 3 galon geriden takip ediyorum.
  • varoluşçuluk'un zemini, sıfır noktası, ilk nedeni, ilk hareket ettireni gibi bir nevi. her biri bir diğerinden ebu leheb insanların mallarının ve kazandıklarının kendilerine bir fayda sağlamayacağını fark ettikleri andaki halleri yani. varsın, evet varsın, düpedüz ve pekala varsın ama lafı bile olmaz bir vadeyi doldurmaktan fazlasını yapmaya kabil olmadığın şu dünyadaki varlığının ne denli noksan olduğunun da farkındasın. uzaktaki köyün aslında hepi topu bir insan ömrü mesafesinde olduğunun bilgisiyle karşı karşıyasın ve diyorsun ki, «madem yok olacağız, neden şimdi yok olmuyoruz?»

    büyük resmi görme kaygısıyla yaşanan hayatın pespaye manzarasından kaçış bileti ise varoluşçuluk gişesinde. yokoluşçuluğun siyah tuvalini türlü renklerle gönlünce ya da birilerinin gönlüne göre boyuyorsun ve diyorsun ki «işte, rengarenk bir tuval! işte, bunun için yaşamaya değer!» ama için için biliyorsun ki bu bir yalan, bu bir ilüzyon. ne o tuvalin siyahçıl tuval bezi ilk günkü halinden daha renkli, ne de hayat dün olduğundan daha yaşamaya değer.

    döşemedeki ekmek kırıntılarını halının altına süpürüyorsun ve diyorsun ki «odam tertemiz!» kirlenmiş yatağının üzerine temiz bir çarşaf seriyorsun ve diyorsun ki «yatağım tertemiz!» haftada bir cuma'ya gidip namaz kılıyor, haftada bir kiliseye uğrayıp günah çıkartıyor, haftada bir bir dilencinin eline para sıkıştırıyor ve diyorsun ki «içim tertemiz!» kendini kandırıyorsun, acını uyuşturuyorsun, birden bire kopup giden titrek bir dala değil de ağır ağır incelen bir ipe kenetleniyor ve sanıyorsun ki kurtulacaksın.

    her halükarda ortak bir son var ortada; «madem varız, yaşayalım» deyip ölmek ya da «madem yok olacağız, ölelim» deyip ölmek. istisnasız herkesin başarısız olacağı bir sınav bu. kimileri sınavı kazanacağına inanıyor, kimileri ikmale kalmaktan korkuyor, kimileri de adını yazıp terk ediyor sınavı. biz kağıdı nasıl dolduracağımızın teorisiyle uğraşırken zaman doluyor, son nefesler veriliyor, kalp son kez atıyor ve kağıtlar toplanıyor. ve maddenin doğası kağıtlarımızı okumuyor bile.

    yeme-içme, çiftleşme, iyi günler, kötü günler derken hayatın hiç de ilgisi yok öyle -çuluk'larla, -izm'lerle. varoluşçulukmuş, yokoluşçulukmuş, boşbulunmuşçulukmuş...

    hepsi çöpe.
  • ölümü hayatın içine taşırmaya çalışanların ideolojisidir.
    ölüm ile yaşamda gerçekleşen her şeyin silinmesi absürdlüğünden ötürü yaşama kayıtsız kalmaya yönelir, ölüm hariç hiç bir şeyin çok da ciddi olmadığına inanılır.
    bizzat benim de kendi yorumumla içinde bulunduğum yüce fikir yumağıdır.
    entropi kavramı bu ideolojinin atomudur. nihilizm ise serpilişi.
hesabın var mı? giriş yap