• posta gazetesinde bir köşe. köşe demek haksızlık olur aslında. koca bir sayfa. ismi üstünde. yurdumun şairleri gazeteye şiirlerini gönderiyor ve gazete yayımlıyor. yalnız şiirin çıkması için şiir sahibinin önden çekilmiş, kırmızı arka fonlu vesikalık resmi, yaşı, ikametgah bilgileri ve kaç yıldır şiir yazdıkları lazım. iki günlük bir istatistik çalışmasının ardından ülkemizde şiir yazmaya başlama yaşının okuma yazmaya başlama yaşı civarında olduğu anlaşılıyor. şiir sahiplerinin resimlerine ve resim altı açıklamalarına bakmak için sayfaya göz atılmalı.
  • çoğunlukla ev kadınları ve mahkumların yazdığı posta gazetesi'nin bölümü. fotoğrafları da konuluyor bu bölümde şairlerimizin.
  • her biri diğerinden daha ahenkli ve başarılı şiirler yazan bu müthiş sanatçıların önemli bir kısmı ne yazık ki değerlendirilemiyor ve harcanıp gidiyor. [araya sıkışmak için can atan not: şiiriyle, sanatıyla halkı etkileyen, kitleleri peşinden sürükleyen üstadlarımız da yok değil tabii; mutlaka göz atılması gereken bir örnek için (bkz: canlandım)]. işbu sebeple, posta adlı kâğıt müsveddesinin en kayda değer kısmı, "yurdumun şairleri" adlı bu fevkalade çalışmalar bütünüdür kanımca. misal:
    adı: şefika verici. yaş: 19. trakya üniversitesi'nde öğrenci. 4 yıldır şiir yazıyor, şiirlerini kitapta toplamak istiyor. sanatçının birazdan okuyacağınız eseri "pilav üstü kuru" adını taşımakta. şefika hanımın bu yalın, açık anlatımlı, özlü şiiri yazarken sahip olduğu sanatçı duyarlılığını, psikolojik durumunu, yaşadığı içsel çatışmaları ve uykusuz geçen geceleri daha iyi anlayabilmek adına, (gazetede çıkan fotoğrafından gözlemlediğim kadarıyla) kendisinin 100 kg. kadar çekmekte olduğunu ve yemek yemeyi çok sevdiğinin her halinden anlaşıldığını da bir anekdot olarak vermekte sakınca görmemekteyim. buyrun:

    pilav üstü kuru

    bu akşam ne yapayım diye düşündüm durdum
    aklıma geldi, pilav üstü kuru.
    sonra hemen mutfağa doğru koştum
    bir baktım ki dolap kupkuru.

    dehşetle koştum markete
    elimi uzattım kuru fasulyeye,
    pirinç aldım bir paket de
    sıra geldi bunları afiyetle yemeye.

    bu benim en çok sevdiğim yemektir
    tadına doyamadığım lezzettir
    içine de pastırma koymak gerekir
    hiç tatmayan mutlaka denemelidir.
  • kafiyenin kalesinin hala yıkılmadığının ispatı köşe. "şiir , ahenkli söz söyleme ve yazma sanatıdır" fikrini ölesiye sabitlemiş olduğumuzu görüyorum. kafiyesiz yaz dediğinde ise, aklına gelen duygu yüklü kelimeleri alt alta sıralamayı anlıyorlar. biraz daha fark yaratmak isteyen devrik cümlede maharet sergiliyor.
  • posta gazetesi'nin bu köşesine şiir yollayanları yeteneksiz zannederdim. oysa cuma günü okuduğum bir şiir tüm düşüncelerimi bir anda değiştirdi. önce şiire bakalım. sonra kimin kime yazdığına.. yalnız özellikle başlığa çok dikkat edin.

    ***

    zamansız ecel gibisin

    sevgilim ben senin düşmanın mıyım?
    bana böyle cefa çektiriyorsun
    bilseydim yar gündüzlerin gece olacağını
    bilseydim yar bu aşkın başıma bela olacağını
    bilseydim yar senin için her gün ağlayacağımı
    bilseydim yar her seferinde senin için öleceğimi
    bilseydim yar cehennemin evim olacağını
    bilseydim yar yine seni severdim ama
    sen kendine sor
    ey sevgili sen de fanisin
    ölümlüsün
    ben alacaklı sen borçlusun

    ***

    şiir bu. ee ne var bunda? efendim şimdi başlığa tekrar bakın. hatta ben tekrar edeyim:

    zamansız ecel gibisin

    evet ne var bunda? isyan, haykırış, sitem, hasret, ne ararsan var..

    şimdi kimin, kime yazdığına bakalım, mevzu aydınlansın:

    hilmi kibar
    55 yaşında.
    20 yıldır şiir yazıyor.
    bu şiiri eşi yüksel kibar’a ithaf etmiş…

    ***

    - hilmiii yine mi yıkamadın ayaklarını ayyaş herif! (yüksek ses)
    - zamansız ecel gibisin yüksel. (sakin)

    bence yüzyılın ayarı. ne çilesi varmış amcanın..
  • şair arkadaşımız, konya gazetesi'ne fena bilenmiş. sanırım başlıktaki mesajın adresi belli:

    dönerim bir gün

    mart’ın beşinde aldılar beni
    konya gazetesi’nde bastılar beni
    karanlık yerlere attılar beni
    ağlama sevgilim dönerim bir gün

    konya gazetesi’ne çıktığım zaman
    özgürlüğümü elimden aldıkları an
    aşkıma sevgime olmadı yanan
    ağlama sevgilim dönerim bir gün

    hücremin kapısı açılmadı demir
    savcılıktan geldi bu büyük emir
    onbeş seneyle biter mi ömür
    ağlama sevgilim dönerim bir gün

    bilal aktaş
    21 yaşında.
    konyalı.
    konya e tipi kapalı cezaevi’nden yazmış.
  • (bkz: #14687790)
  • tüm dünyada konuşulabilme olasılığı olan bir dilde yazamamış olduklarından tanınmış şairlere oranla daha az okunan sanatçılardır. tam bu noktada sizi yakalamışken fuzuli ve shakespeare örneğini gözünüze sokmak isterim. hele siz bir düşüne durun gelicem ben.
  • az önce yerden çiğnenmiş olarak topladığım kutsal köşe. yazanlar:

    ekonomik kriz
    dolar fırlıyor, altın almış başını gidiyor
    bu ekonomik kriz beni kalbimden vurdu
    kalem sekiz lira, silgi ise havalarda uçuyor
    ceplerimiz ise boş bir çöp kutusu
    insanlar onbin lira için deli oluyorlar
    bu ekonomik kriz öldürecek bizi

    sorun bu değil, bunu yazanın onbir yaşında olması. artı şiir demek için hiç bir neden yok kanımca, birinci sayfadan alıntı yapsan ve cümlelere bölsen yine aynı şiirden daha iyi bir sonuç alabilirsin.
  • ilk defa dün gördüğüm; posta gazetesinin şiir köşesi. bir tanesi vardı ki yazmadan geçemiyeceğim.

    kefenin olsun

    duydum ki sevgilim bu hafta sonu
    şimdi başkasıyla düğünün varmış
    sana hediyem olun yazdığım şiir
    demek seni ellerle görmekte varmış
    o beyaz gelinliğin kefenin olsun
    dilerim o nikahını azrail kıysın
    gözlerin gülmesin kanlarla dolsun
    inşallah şahidin de bir imam olsun
    nikah masan olsun bir musalla taşı
    dilerim silen olmasın gözünden yaşı
    bulamayasın inşallah sen tatlı bir aşı
    gelinlik diye giydiğin bir kefen olun
    dünyada olmasa da bir gün mahşerde
    sevenlerin bedduası kalmazmış yerde
    insafsızca hançerleyip koydun bu derde
    dilerim o gelinliğin senin kefenin olsun

    (bkz: bunu yapan insan olamaz)
hesabın var mı? giriş yap