• goat simulatorın yapımcısı coffee stain studios tarafından geliştirilmiştir.
  • goat simulator'ın yapımcısı ve geliştiricisi coffee stain studios değil de, gone north games ismindeki isveçli gençler tarafından geliştirilen, coffee stain studios'un sadece yapımcı olduğu oyun.
  • güzel atmosfer, müzik ve hikayeye sahip pc oyunu. amcasının peşine düşen bir velet hakkında. spiderman'in mağaralarda vb. yerlerde geçen versiyonu.
  • hikayesi, atmosferi güzel fakat oynanış bakımından tekrara bindiği için güzel olamamış oyun. 7 bölüm var. ben dörtten sonra bıraktım.

    oyuna başladığımız birinci bölümde, evde duvara yapıştırılmış not kağıtlarında youtube linkleri mevcut.

    ekran görüntüsü 1 youtube
    ekran görüntüsü 2 youtube

    bu linklerden birincisi tamam da ikincisinin oyun ile alakasını anlayamadım.

    yine de güzel şeyler bunlar. duvar yazılarını, afişleri, posterleri vesaire şeyleri oyunu bırakıp okumak ilginç bir haz veriyor bana. etrafa baka baka dolanıyorum oyunlarda. öyle ki walter white bile gözümden kaçamadı. ekran görüntüsü
  • büyüyüp baba olduğumuzda çocuklarımıza anlatacağımız anılarımız olmalı mutlaka. ama bazı anılarımız vardır ki, anlatırken veya anımsarken abartır ya da süsleriz. ancak bu hikaye için bunlara ihtiyacımız yok, çünkü büyülü bir dünyaya yolculuk ediyoruz.

    dayımızı aradığımız bu hikaye; birincil şahıs kamera açısından platform ve macera türü olarak bizlere sunuluyor. dayımızın bir çok icadını ve onu ararken keşfettiğimiz harika mekanlarda kendimizi buluyoruz. kristaller dolusu mağaralar, uçan kara parçaları ve zeplinler ve büyük ayaklı ufak boylu yepyeni bir ırk... tüm bunları gözlemek için ilerlemedeki en büyük yardımcılarımız yine dayımızın icatları olan eldiven ve ayakkabılar. bu sayede kendimizi çekebilir, hızla koşabilir ve büyük sıçramalar yapabiliriz. bir platform oyununda ki tüm serbestliklere sahibiz.

    müzikler ve sesler güzel, grafikler yeterli. bazı bölümler gerçekten zor ve bir çok kez denemeniz gerekiyor. bu da oyunu basitlikten kurtarıyor ancak checkpoint sistemi bazen sinirlenmenize neden olabiliyor. bunun dışında hiç bir eksisi yok diyebiliriz. yine de oyun oldukça kısa, 4 saatte bitirebiliyorsunuz.

    notum: 8/10.
  • yatmadan önce kızınız sizden bir hikaye anlatmanızı istiyor ve kimselerin anlayamayacağı bir dünyada yaşadığınız inanılmaz macerayı anlatmaya başlıyorsunuz. çocukken, bilim adamı olan fred dayımızın atölyesinde ilginç bir kostüm buluyoruz, kendi icat ettiği bir portal ile fantastik bir dünyaya adım atıyoruz. hikaye fazlasıyla masalsı ve bir o kadar da sürükleyici ilerliyor. kesinlikle şiddet dolu, saçma amaçlar uğruna bir şeylerin peşine düştüğümüz oyunlardan değil a story about my uncle. bir çocuğun kayıp dayısını masum bir dünyada pes etmeden arayışına tanık olacaksınız, yarattıkları dünyaya hayran kalıp hiç bitmesin isteyeceksiniz. detaylı inceleme
  • humble bundle'da 2 günlüğüne ücretsiz olmuş oyundur.
    buyrun sıcak sıcak
  • soluksuz nefessiz bitirdiğim minik ponçik ama bir o kadarda orjinal bir oyundur. humble bundle sağolsun ekledim kütüphaneye.

    --- spoiler ---

    ben hikayenin genel tonunu tron legacy ' ye benzettim. dünyaya geçişler olsun, sonu olsun. bu durum innnanılmaz hoşuma gitti.
    --- spoiler ---
  • steam'de bu hafta sonu ücretsiz olarak alabileceğiniz oyun. beleş sirke baldan tatlıdır diyip saldırmadım, çünkü bedava ve çöp olan birçok oyunla haşır neşir olmuşluğum var. ancak bu oyun tasarımı ve oynanışı itibariyle en az 10 lirayı hak ediyor. atlamalı, zıplamalı, renkli grafikli güzel bir oyun. tek eksiği bence karakter tasarımları. dünyalar ne kadar güzel çizilip tasvir edildiyse oyundaki canlılar da o kadar kütük gibi ve garip görünüyorlar. sanatsal bir tercih mi bilmiyorum ama gözüme en çok batan bu oldu. bundan sonrası goygoy ve spoiler.

    --- spoiler ---

    oyunda kızımıza hikaye anlatıyoruz.

    bilim insanı ve maceracı bir dayımız var. bu dayımız emeklilik için prim günü doldurmak yerine çeşitli icatlar yaparak dünyanın dört bir yanını gezip yeğenine kartpostal gönderiyor. ancak son seferinde hiçbir şey göndermediği için yeğeni endişelenip amcasının peşine düşüyor. evine gittiğimizde ise bizim için hazırladığı özel yapım kıyafeti bulup bir zamazingo aracılığıyla bambaşka bir dünyaya düşüyoruz.

    şimdi burada kurbağamsı insansı varlıklar var*. ben bunlara kurbins diyeceğim. bir tane bizim yaşlarımızda kız kurbins bizi köyüne götürüp fred amcamızı çok sevdiklerini filan anlatıyor. oyuna dair ilk soru işaretleri benim için burada oluştu. bekar, çocuksuz, ıssız bir yerde yaşayan amcamız acaba spermlerini radyasyonlu tuvalete döktü de ortaya böyle garip varlıklar mı çıktı? kızı gibi de seviyormuş diye işkillenmedim değil. neyse bunların nasıl oluştuklarını oyun içindeki diyaloglardan rahatça tahmin edebilirsiniz, edemezseniz de sonunda cin ali fotoğrafı gibi resimlerle açıklanıyor. üç farklı tipte yerde türlü türlü badireler atlattıktan sonra dayımıza kavuşuyoruz.

    bu tarz indie oyunlarda sık sık gördüğüm bir tema var. -bu arada o kadar çok indie oyun var ki indie kelimesinin anlamı kayboldu- özellikle bu tarz basit oynanış bol hikayeye sahip oyunlarda hep bir şeyler sembolize ediliyor. işte o dünya aslında kanser olan transeksüel bir ip cambazının,heisenberg belirsizliğine dair aklındaki soruları sembolize ediyordu. yok efendim o yaratıklar aslında insanın ruhundaki ikilemsel dilemmaların fight club'taki işlenişine tokat gibi bir eleştiriydi gibi.

    bundan mütevellit oyunun sonuna gelene kadar bakalım bu kurbinsler neyi sembolize edecek diye bekledim. yalnızca kristallere taparak ilkel yaşayan ve kristalleri kullanarak gelişen ancak aynı mutlulukta iki farklı toplum gördüm. çok şükür böyle saçmalıklara girmemişler diyordum ki after credits sahnesine bu kez yetişkin olarak amcanın evine gittik. hah dedim şimdi dayımızın bilim insanı değil eroinman ve alkolik bir porno film yapımcısı olduğunu, bu yüzden onu kızımıza böyle anlatmak yerine bir hikaye uydurduğumuzu öğreneceğiz. neyse ki böyle ucuz ve manasız bir ters köşeye girmemişler oyunun en takdir ettiğim kısmı bu oldu.

    maddie denilen kurbins yüzünden geride kalan dayımızın hala bu canlılarla halvet olduğundan işkillenmiyor değilim ama.

    maddie de köyünde gelişemeyen, ilkel ve muhafazakar toplum tarafından okula gönderilmeyen kız çocuğu rolü üstlenmiş. sanayi toplumuna gelince ya ben aslında fred'i (dayı) değil burayı arıyormuşum diye yan çizdi satış koy. neyse iyi oldu. tipine sıçtığımın kurbağasını sırtımızda taşıdığımız yetmiyor gibi bir de binlerce metrede oradan oraya atlarken hehe kolaysa burayı grapple kullanmadan geç filan diyordu. geçemeyince de haha demiştim diye gıcık ediyordu. olaya bak tayfun hem evimi veriyorum hem azar işitiyorum

    son sözüm de sana ana karakter. dayının etrafa yerleştirdiği ölçüm cihazlarındaki kağıtları toplattın bize dayıma vereceğim diye, sonunda dayıyı bulunca bahsini bile açmadan uçtuk gittik. ne yapacaksın şimdi onlarla götünü mü sileceksin? şaka bir yana eğlenceli bonuslar veriyorlar ben hepsini açamadım çünkü bu tip gizli şeyleri toplamayı sevmiyorum. fakat topladığım kadarıyla keçi olarak oynamayı açtım, neden bilmiyorum dört beş dakika gereğinden fazla eğlendim. bu bonus goat simulator yapımcısı olduklarından elbette.

    --- spoiler ---
  • yılar önce çekilmiş bazı filmler vardır, stüdyo dekoru ve makyaj ile sanat yünetmenliğinin zirvesinde görsel şölen sunarlar. makyaj ve kostümden dolayı jest ve mimikler yeterince iyi değildir ama hikâyenin gücü telafi eder bu anları. bu oyun da tam olarak böyle bir his uyandırdı bende. karşımızdaki kurbağa halkının tasarımları ve yüz ifadeleri gerçekçi değil fakat hiç de sırıtmıyor. hatta anlatılan bir hikâyenin içinde olduğumuz için olağan bile gelebiliyor.

    oyunun türkçe sürümü beta olarak yer alıyor ama tüm altyazılar çevirilmiş durumda. bu sayede oynarken hikâyeyi de kolayca takip edebiliyoruz. fizik kurallarına meydan okuma hayalini bu oyunda da gerçekleştirirken, yer yer karşılaştığımız açmazlardan çıkmak için biraz sağa sola, hatta yukarı ve aşağı da bakmak gerekebiliyor. yine de benim beceriksiz deneme serilerimi saymazsak zor bir oyun değil. ortamın güzel tasarımı sayesinde de sadece ilerlemek yerine biraz da merakımızın peşinden gitmek gerekiyor. keza çok az yoldan saptım ve açılabilirlerden sadece ışın rengini etkinleştirebildim. tekrar oynadığımda sindire sindire ilerlemeyi ihmal etmeyeceğim.

    amcamızın peşinden ilerlediğimiz bu macerada, geride bırakılan izleri takip ederek hem yeni çıkış yolları hem de yeni dünyalar ve halklarını tanıyoruz. müzikleri, anlatılan hikâyesi ve görsel tasarımıyla a story about my uncle tam bir huzur verici macera oyunu oluyor.

    not:açıkcası gökyüzünde kayadan kayadan atlarken güney hava tapınağı ve üstat gyatsu aklıma gelmedi desem yalan olur.
hesabın var mı? giriş yap