• uzun zamandır beni en çok etkileyen film oldu. çekim, ses, ışık, açı, oyunculuklar, oyuncu seçimi, hikaye, atmosfer, hayal ve gerçeğin birbirine karışması, insanı rahatsız eden o karanlık, hepsi çok iyi. gidebiliyorsanız kesinlikle gidip izleyin.
  • filmin derdini en iyi anlatan kişi, yine filmin yönetmeni olmuş:

    --- spoiler ---
    "ahmet’in hikayesini de metaforik düzeyde okumak lazım. orada eline silah tutuşturulup köpek itlafında görevlendirilmiş insanların yaptıkları aslında bir tür terörist avı. devlet sürekli sokakları temizlemek misyonu biçiyor kendisine ve o adamların dünyasını altüst eden bir şey yaşanıyor orada. düşmanına dost olan bir durumla karşılaşıyor ahmet. itlaf edilmiş köpeklerin çukura üst üste yığılması görüntüsünü, devletin kaybettiği insanlar olarak okumak lazım. açık bir şekilde, devlet otoritesi küçük insanları birtakım düşmanlar bulmaya itiyor. düşmanların kim olduğuyla ilgilenmiyorum. tepenin ardı’da da yörüklerin ne yaptığıyla ilgilenmiyorduk. örgüt, islamcı dışında herhangi bir örgüt. devrimci ya da etnik, hiç önemli değil. o konuda fikir versek filmin odağı kayardı. oysa biz devlet tarafından paranoyaya itilmiş, kullanılmış, iki zavallı insanın hikayesini anlattık." (emin alper)
    --- spoiler ---
  • güneşin altında yeni bir şey yok. filmden çıktığımda ilk aklıma polanski'nin apartman üçlemesi*** geldi. dört filmde de baskılanan karakterlerin gerçekle hayal arasında gidip gelen dünyası var zira. özetle abluka özünü polanski'nin mevzubahis filmlerinden ödünç alan ama aynı zamanda bunun üzerine yerel bir doku ören kalburüstü bir film olmuş.
  • filme kadıköy rexx sinemasında zor da olsa yer bulabildim. öncelikle cem yılmaz'ın filminin gösterime yeni girdiği bir dönemde böyle bir filmin kapalı gişe oynaması sevindirici.

    filmi, yöentmenin bir önceki filmi tepenin ardı filmine paralel bir kurgu ve atmosferde gittiğini fark etmek zor olmadı. fakat bu film kırsalda değil şehrin varoşlarında geçtiği için atmosfer ve mekan daha ağır basmış.

    ahmet adlı karakterin yaptığı iş itibarı ile bana zeki ökten'in düşman filmini hatırlattı. orada da baş karakter belediyede köpek zehirliyordu.

    her neyse film ile ilgili söylenecek çok şey var. sığ bir düşünce ile postmodern solcu filmi diyip geçmemek, dikkatli incelemek gerekiyor...
  • filmde herşey ölçülü ve orantılı.gidin izleyin derim.zamanlamalar oyuncular mekanlar müzikler görüntüler özellikle de senaryo.zor ve tek bir çerçevede kalabilicek bir konuyu çok boyutlu naif ve sert pencerelerden aynı karede görüyoruz.zekice yazılmış zekice çekilmiş bir film.
  • bu zamanların filmi, tepeden tırnağa bugünün ve yarının filmi. tam da silvan abluka altından yeni kurtulmuşken (buna kurtulmak diyebildiğim için utanıyorum), tam da fransa ve avrupa ülkeleri haklı olarak paranoyaklaşmışken; bu filmi izlemek, insanın abluka’ya giriş biletini ucuza kapatmasını sağlıyor. bir alana, bir bedava!

    bu film temelde türkiye’deki bir mahalleyi merkezine koymuş olsa da, türkiye’nin ablukasını anlatıyor olsa da, üzerinden hem kişisel hem de kitlesel okumalar yapabilmek mümkün.

    sanıyor muyuz ki, abluka sadece filmdeki mahallede hüküm sürüyor? bize dayatılan her türlü devlet şiddeti, ülke politikası, toplum tabusu, din dogması, biçilen roller, beklentiler, imajlar altında, aslında hepimiz abluka altındayız. bize “gerçek” belletilen bütün bu dış faktörlerin üzerine; kaybetmek istemediklerimiz uğruna biz de kendi illüzyonlarımızı yaratıyoruz. gitgide onlara daha çok inanıyoruz, hatta tapıyoruz, ve dört yanımızı yalanlarla çepeçevre sarıyoruz. hem dışarıdan abluka, hem de içeriden. haydi kurtul, kurtulabilirsen.

    mesela, gittikçe paranoyaklaştığımız yaşantılarımızda; sadece bize çizilen yollardan yürümek, sadece nereye çıkacağını bildiğimiz kapılardan geçmek, sadece bize otoriteler tarafından gösterildiği ve söylendiği kadarına inanmak, sadece şüphe etmemiz için işaret edilenlerden şüphe etmek, aynı dairenin içinde dönüp durmak, o daireden çıkarsan yaşayamayacağını hissetmek, ne kadar yabancı?

    ya da, insanın “sahiplik” kurduğu şeylerden; kimi zaman bir eşyadan, kimi zaman paradan, kimi zaman ancak belli koşulları sağlarsa sahip olacağına inandırıldığı özgürlüğünden, kimi zaman bir hayvanın yanındaki varlığından, vazgeçmemek adına yapabildikleri, ne kadar yabancı?

    ya da, aslında herkesin gizli bir “kimlik” taşıyor olduğu gerçeği; dışarıya karşı başka başka suretler, roller, ezberler içindeyken, aslında kendi içinde, kendi evinde, kendi hücresinde, bambaşka birini yaşatmaya çalışıyor olması, ne kadar yabancı?

    bu saydıklarımın hiçbirine yabancı değilseniz, siz de çoktan abluka altındasınız demektir, hayırlı uğurlu olsun. korkmayın, ben de bu satırları abluka altından yazıyorum. kadir ile ahmet de yanıbaşımda bana bakıyorlar...
  • emin alper'in yeni filmi.
    bütün oyunculuklari muhteşem. gerilim seviyesi dozunda, bazen iç karartıcı bazen komik , neticede tatmin olmuş bir şekilde sinemadan çıktığınız film.
    bu kadar değil elbette. bir mahallenin üzerinden bireylerin psikolojisinin sürekli kontrol, kısıtlama ve korku hakimiyeti altında olmaktan nasıl etkilendiğini çok iyi işliyor.
    çok sıradan bir eylemi yaparken bile birilerine karşı geliyor olma korkusunun insanı ne hale getirdiği, ayakta kalmak için insanın neler yapabileceğini anlatıyor.
    ben çok beğendim diyebilirim. görüntü yönetmenliği de oldukça iyiydi. birileri görüntüde kamera hareketlerini beğenmemiş. kasten yapılmış bir dengesizlik olduğu açık.
    alt kattan gelen sevişme sesleri ise baş karakterin psikolojisini yansıtması açısından oldukça gerekliydi bence.
    özetle muhakkak izleyin.
  • sistematik kontrol, baskı, kısıtlama altında olan kişinin haleti ruhiyesinin değişimi/dönüşümünü kuvvetli anlatan filmlerden biri.
  • dört başı mamur, her şey yerli yerinde bir film. senaryosu sağlam, oyunculukları tam kıvamında, oyuncu yönetimi başarılı, ses tasarımı ve müzikleri etkileyici, ters ışıkları filmin karanlık atmosferini destekliyor, kurgusu su gibi akıyor, görüntü yönetmenliği özenli, konusu merak uyandırıcı ve ilgi çekici.

    tam bir sinema şöleni. sinemamızın parlayan yıldızı emin alper nefis bir distopya çekmiş.
hesabın var mı? giriş yap