• bugün başıma gelmiş olay. günde bilmemkaç vesait değiştirip hergün kıtalar arası mekik dokuyan bendeniz için yaklaşık bir yıldır bende olan akbilin kaybolması evlat acısına tekabul eder. daha önce otobüse hiç arkadan binmemiş bendenizin hamsi sürüsü kıvamında tıklımtıkış otobüse hemide en arkadan binip üstüne üstük diğer binenlerle akbilcağızını giderken izlemesi zaten yeterince buruk olmuştur. o anda akıldan geçen paranoyak düşünceler "hadi leeyynn!" diyerek bir kenara atılır ama içteki ilk kez en arkadan akbil göndermenin verdiği korku heyecan karışımından ötürü de olabilecek o kötü his hiç kaybolmaz. beklersiniz. beklersiniz. akbiliniz ortada yoktur. diğer akbillerin de ortada olmaması içinize su serpsede yine de içinizdeki kötü his "lan burdan tastamam bir ineyim bir daha böyle otobüse binersem bülent ersoy olayım" nidaları eşliğinde söylenmenize neden olarak durmadan yoluna devam etmektedir. nitekim akbiller teker teker gelmeye başlayıp içlerinde sizin akbiliniz olmadığını görünce yavaş yavaş kulaklardaki buğu etkisi kendini gösterir ama umut yitirilmez. "amunagoyim binmeyecektin işte otobüse arkadan gerizekalı" diyen iç ses giderek artarak kendini göstermektedir. son akbil de gelince "ulan kesin bu benimki" diyerek atlanılır. fakat o da ne! o akbil de sizin değildir. kulaklardaki buğu etkisi yerini hipokampüsten dışa doğlu manyetik dalgalar şeklinde yayılan kaynarsu etkisine bırakır. yavrusunu kaybetmiş anne ayı gibi yakarışlar sergileyerek akbil yerlerde, koltuk aralarında binbir güçlükle aranır fakat nafiledir. olan olmuştur artık. "ben sana demiştim" diyen iç sese egzotik küfürler edilerek otobüsten şöföre telefon numarası verilerek inilir. ama bilinir ki o akbil bir daha nah bulunacaktır. devir kötüdür çünkü. -273 moral seviyesiyle doğru eve vurulur. giderken bayılınan onca para ruhsal çöküntünüzün yanına bonus olarak maddi çöküntüyü de beraberinde getirir. ama her kötü olaydan sonra söylenen bir musibet bin nasihatten iyidir sözü akla gelir. bu musibetten çıkarılan ders ise bir daha güzelim aylık akbilin asla yaban ellere verilmeyip, manuel takılınılacağıdır.
    tabii bir de şu var:

    (bkz: murphy yasaları)
  • kaybeden kişi eğer şanslıysa; bulan kişi üzerindeki isim soyismi facebook'a yazarak, size ulaştırmaya çalışabilir. eğer benim gibi; daha da şanslıysanız, pasonuzu evin yakınında değil de farklı bir semtte kaybetmenize rağmen, bulan kişi birkaç sokak ötenizde oturuyor olabilir.
  • kaybolmayan modern versiyonu için:

    (bkz: kentkart)
  • uzun zaman kullanamıcaksın demektir. en çok üşenilen şeylerden biridir heralde akbil çıkarttırmak. anca anne gidip size yaptırırsa..
  • göte girmek demektir.
  • bu olasılık yüzünden bir kerede 5 tl, 10 tl'den fazla yüklememek gerekir.
  • geçen ay hiç farketmeden akbilimi kaybederek katıldığım kervan.hep duyardım kaybolmuş akbil bulmak ayrı mutluluktur diye , merak ederdim.bi arkadaşımın dolaylı yoldan elimden tutmasıyla bu şerefe nail olmuş bulundum.

    herşey bir bitki morfolojisi dersi sabahı soğuk anfide gözümde bir parlamayla başladı.bir de baktım ki böyle plastik kabın içinde bişey var.sanki özellikle dikkat edilmiş gibi kusursuz bir biçimde duruyordu sandalyeleri bağlayan demirler arasında.elime almamla mavi fonda ''istanbulkart'' yazısını gördüm.böyle göğsüm bi sıkıştı ne bileyim.heycanlandım lan.bu kartın nerelere gitmiş olabileceğini düşündüm.beyazıt,eminönü , kabataş , taksim kesin vardır heralde dedim.sonra düşündüm.acaba bahçelievler var mıydı ?çekmeköy ? tuzla ? yada beylikdüzü.ben hiç bostancıya gitmedim mesela.acaba bu kart hiç bostancıya gitmiş miydi ? kartı çevirdim.kartın üstünde gördüğüm isimle daha da bir şaşırdım.fakültedeki 1000 kişi içerisinden tanıdığım birinin akbilini bulmuştum.ama rahattım.en azından sorularımdan birinin cevabını almıştım.

    evet bu kart bahçelievlere gitmişti...

    '' ulen altı üstü bi akbil buldun , ne betimledin , ne duygu seli yaptın be '' diyen arkadaşlarıma işin ciddiyetini anlamaları için bir ipucu ; kart sahibine verilmeden önce telefonumda 2 cevapsız arama , 1 mesaj.
  • dün bir şeye öyle üzüldüm ki "hiç anlatamadım, hiç anlamadilar" şarkı sözünde uzaklara dalar ve kendimi toplumdan somutlamaya çalışırken birden akbilimin her zamanki yerinde olmadığını fark ettim. başıma dünyalar yıkıldı desem az kalır. çantanın diğer gozlerini de hızlıca tarayıp bulamadiktan sonra üzüldüğüm şey gozumde küçüldü, küçüldü. zararsız bir miktarda sabitlendi. sonra hayattan şu dersi cikardim: seni üzen bir şey oldugunda akbilini kaybettiğini dusun, üzüldüğün kadar olmadığını goreceksin.
  • üçüncü kayıpta 150 tl cezası vardı diye hatırlıyorum
hesabın var mı? giriş yap