• rte'nin 4 nisan 2009'da üsküdar'daki evinde birkaç bakanla gerçekleştirdiği 'mini zirve'den çıkan karar. şöyle bir açıklama yapmış rte:

    "ab sürecine yönelik olarak, bu süreçte sendikalar kanunu ve toplu sözleşme kanunu’nu bir an önce meclisimizden çıkaralım istiyoruz. bununla ilgili hazırlıklar zaten büyük ölçüde yapılmış vaziyette. genel kurulumuzda görüşerek bunu bitirelim istiyoruz. bir diğeri de tabii yine şu anda özellikle her 1 mayıs’ta gündeme gelen bir konu. bununla ilgili de işçi barışına yönelik bir adımı geçen yıl bildiğiniz gibi atmıştık ve 1 mayıs’ın tatil olarak ilan edilmesi noktasında yarın bakanımız türk-iş, hak-iş ve disk ile bir araya gelecek. bu konuda kendilerine bir talimat verdim. ’işçi konfederasyonlarıyla da bu konuyu görüşün ve 1 mayıs’ın tatil ilan edilmesiyle ilgili olarak konuyu kendileriyle de ayrıca müzakere edin’ dedim. bu konuda verilmiş olan bir talimatım var."
    başbakan erdoğan, sanayi üretiminin gerek abd, gerekse ab üyesi ülkelerde yaklaşık 10 aydır farklı, olumsuz bir şekilde geliştiğini ifade ederek, "bizde de 6 aydır bu noktada bir iniş söz konusu ve şu ana kadar almış olduğumuz tedbirlerle ilgili attığımız adımlar neticesinde inanıyorum ki olumlu neticelerini de özellikle ikinci 6 ay içerisinde almaya başlayacağız. buna yönelik olarak da hükümetimiz çalışmalarını kararlı bir şekilde sürdürmekte"

    haberin kaynağı: http://www.milliyet.com.tr/…di&kategoriid=12&ver=91

    şimdi ben bir cümleye takıldım burda: 'bununla ilgili de işçi barışına yönelik bir adımı geçen yıl bildiğiniz gibi atmıştık ve 1 mayıs’ın tatil olarak ilan edilmesi noktasında yarın bakanımız türk-iş, hak-iş ve disk ile bir araya gelecek.' barışa yönelik hangi adımdan bahsediyor acaba rte ve hangi yüzle? bi an yaklaşık bir yıl önceye gidip hafızamı zorladım tekrar 1 mayıs 2008'de neler olmuştu diye. benim hatırladığım en temel haklarını elde edebilmek için yerlerde sürünen, üstü başı kan içinde kalmış onlarca emekçi**. hatırlamakta zorlananlar için gelsin:
    http://fotograf.gazetevatan.com/…896_14062008_1.jpg
    http://www.mersinyasam.com/…_bayilmis_869258897.jpg
    http://3.bp.blogspot.com/…sh5og/s400/1mayıs2008.jpg
    http://img520.imageshack.us/…0/4204/23744504xy1.jpg

    onun dışında disk binasının içine ve şişli etfal'in aciline atılan gaz bombaları mı dersin, işçilerin üstüne sıkılan tazyikli sular mı dersin, 'ayaklar baş olursa kıyamet kopar' diyenler mi istersin...

    naçizane teorim son yerel seçimlerde akp'nin düşen oyları ve chp'de yeniden hafiften uyanan eski sosyal demokrat geleneğin ve buna paralel artan chp oylarının verdiği telaşla ortaya atılmış yeni bir göz boyama.

    ama yemezler!
  • bir açılım mıdır değil midir tartışılagidecek ve 1 mayıs'a 1 hafta kala tam olarak netleşebilecek hadisedir amma velakin hadisenin temaşa eylenen bir zihniyet portresi mevcut. zira unutmak mümkün değil ancak unutulmayadurmuş bazı söylemleri hatırlatmak gerekiyor;

    çalışma ve sosyal güvenlik bakanı faruk çelik'in 27 şubat 2008 günü söylediği ve zihniyetini fena halde faş eden o söze bakıyoruz hemen;

    "yatıyoruz tuzla kalkıyoruz tuzla"

    tek başına bu bile yeterli bir sürü söz yerine ama devam ediyoruz. geçtiğimiz sene bakan faruk çelik yukarıdaki açıklamayı yapmadan önceki 8 aylık süreçte 18 işçi tuzla'da hayatını yitirmişti, artan ölümlere dair cılız da olsa bazı tepkiler dile getirilince bakan çelik hemen "abartmaya ne gerek var canım" mealli o yatcaz kalkcaz öbekli o dönem patronlarının diline pelesenk olmuş ve hala tuzla'da bir çok patron tarafından dillendirilen yukarıdaki cümleyi söyleyivermişti. hatta bazıları işi bakanın açıklamasından da feyz alıp bir adım öteye taşımıştı ki o bir adım ötelik yere biz sözün bittiği yer diyoruz halk nezdinde. ne demişti deniz ticaret odası başkanı sayın(!) metin kalkavan;

    "işçinin ölebileceğini bilmesi lazım"

    bu söz üzerine tepkiler büyüyebilirdi ancak büyümedi. zira recep tayyip erdoğan tuzla'ya gitti ve aslında en azından elle tutulur bir kazanım olacağı umudu yükseldi birden bire, heyhat, tayyip erdoğan o umutları boşa çıkardı, ki başından belliydi böyle olacağı yani umutlanmak yersizdi ve tayyip erdoğan tuzla'da işçilere dair katıldığı bir toplantıda mışıl mışıl uyurken görüntülenmişti. ölen işçilerin sonsuz uykusunu umursayan yoktu elbette.

    tabi memlekette işçinin hali önemsenmeyedursun tuzla'da ölen işçiler bir gündemin altında unutuldu. o gündem ki albenisi yüksek ve memlekette herkesin bir biçimde görüş belirtebildiği yani ağzı olanın haliyle ağzıyla yapacağı en mantıklı iş olan konuşma faslını abartılı bir dozda boş konuşmaya evirmesiyle sonuçlanabilecek kadar ağır bir gündem. o gündemin adı elbette tahmin ettiğiniz gibi türban/başörtüsü düzenlemesi idi. o sıra tuzla'dan hala ölüm haberleri yükseliyordu ancak bir azınlık dışında genel anlamıyla toplum türban yahut başörtüsü artık hangisini telaffuz ederseniz işte o gündemle meşguliyet içindeydi. bahsi geçen azınlıklarsa slogan atıyorlardı;

    "işçilere kıyan gemileriniz batsın"

    bütün mevzuyu slogana indirgemek de tartışılır elbette.

    ve ardımız sıra onlarca ölü tuzla işçisi bırakarak 1 mayıs 2008'e geldik. işçi bayramı diye gidilen yer, daha doğrusu gidilemeyen ama orada bir yerde olduğu rivayet olunan taksim meydanı'nda polis bayramı kutlanıyordu ve askerler polis bayramı'nı kutlayan polisleri barikatın ardı sıra koruyordu. yani "asker polis el ele, yaşasın devrimci kolluk kuvvetleri dayanışması!" amma velakin biber gazını yüreğinin en ücra köşesinden, gözlerinden süzülen damlaların her zerresine kadar hisseden işçiler, öğrenciler, sokaktan geçen amcalar-teyzeler, o sıra hastanede yatması dahi devlet için isyan mefhumuna işaret olsa gerek şişli etfal hastanesindeki hastalar filan falan bir dayanışma halinden yoksun idiler. o sıra taksim meydanı'nda bıyıklarına kurban olasım gelen o yüce şahıs, o istanbul fatihi, o şahin bakışlı, bülbül avazlı emniyet müdürümüz celalettin cerrah belirmesin mi? 1 mayıs'ta yaşananları provokatörlere(!) bağlayan yüce devlet ideolojisini sonuna kadar içsel kılmış bazı üniversite öğrencisi arkadaşlarımdan bazıları cerrah'ın meydandaki anıta karanfil koyma ihtimalini seviyor hale gelmesinler mi? buna rağmen yurdum insanı akp'nin bu katliamvari işçi hesaplaşmasını, orantılı şiddet görüntülerini tez vakit unutmasın mı?

    işçilerle geçtiğimiz yıl barışmak için adım attığı iddiasıyla akp bu sene de bir takım işlere girişmeye başladı. türlü haberler ortaya çıkıyorken asıl merak konum, 1 mayıs'ta o anıta karanfil konulacak mı? polis bayramı'nda filan kutlamalara açık olan taksim meydanı 1 mayıs 2009'da kutlama yapılması yasak alan mı olacak yine?

    ve hepsinden önemlisi;

    sustukça sıra kime gelecek? sırasını savan kim var?
  • 1 mayıs işçi bayramı olacak derken, bakıyoruz tatil olmuş. hükümet, artık işçilerin taksime gitmesine gerek yok, bodruma gitsinler. mi diyor acaba?
    yoksa işcileri döverken işe gitmeye çalışanlar mağdur oluyor. yolları trafiğe kapatınca tepki çekiyoruz. diye mi 1 mayısı tatil yapmak istiyor? tam anlaymadım. neyse, 1 mayısa az kaldı o zaman göreceğiz.
  • 1 mayısın yalnızca polislere tatil olması halinde işlevli olacak açılımdır.
  • kriz dolayısıyla 500 bin işçi işinden olmuşken, bu açılımları hangi işçiler ne kadar yutar bilinmez ama bu sene 1 mayıs'a katılımın daha da çok olacağı aşikar.
  • hikayeden açılımdır. açılım hikayesinin bilinmeyen yönleri için;

    http://www.radikal.com.tr/…11.04.2009&categoryid=77

    edit: bilinmeyen yönler diyerek egzantirik bir hava katayım dedim
  • akp'nin (ve kendisinin önceli olan tüm parti/hareketlerin) standart hareketi olarak terbiye yoksunu bir şekilde "lütufkar"dır. şu zevzek pankarta kaç yerde denk geldim, her gördüğümde kan tepeme sıçradı:

    "1 mayıs emek ve dayanışma gününüz kutlu olsun"

    harbiden pişkin insanlarmışsınız be kardeşim. hadi utanmadan "asfaltınız hayırlı olsun" diyebiliyorsunuz (onu da diyemezsin ya neyse), ne hakla (evet : ne hakla) "gününüz kutlu olsun" diyerek yüzyıllık bir günü insanlara bahşettiğinizi sanıyorsunuz? kaç senedir bu günü insanlara zehir ettiniz, şimdi de üzerinden pay mı kapıyorsunuz.

    cidden merak ediyorum, sizi piyasaya sürenler, özel bir eğitimden mi geçiriyor ki hepiniz istisnasız bir şekilde yüzsüzsünüz?
  • 1 mayıs 2014 günü ne kadıköy'de ne de taksim'de kutlamalara izin verileceğinin akp genel başkanı tarafından ifade edilmesiyle suya düşen açılımdır. halbuki ne güzel başlamıştı her şey. 1 mayıs resmi tatil bile ilan edilmişti. ama gelgelelelim erdoğan rejimi'nin gerçek yüzü ortaya çıktıkça bu tür dönüşlerin olacağı aşikardır.

    http://www.radikal.com.tr/…aksim_ne_kadikoy-1187561
hesabın var mı? giriş yap