• eski dolguyu çıkarırken* uyuşturmamayı tercih eden bi doktora sahipsen -ki bu ben oluyorum-, acıdan dilini kontrol edemediğin anda, istem dışı acıyı hissettiğin noktaya doğru harekete geçen diline dur diyemezsin.. sonuç; dişini oyduğu aletle dilini oymaya devam eder doktor.. evet adam o dişini oyduğu aletle diline girişir ve kan gövdeyi götürür.. ağlayamazsın bile acıdan, sadece şaşırırsın.. ve tabii haftalarca konuşamazsın o şişmiş dille, elma püresi ile kardeş olursun..*
  • güvenlidir çünkü bu hayttaki en gerçek şey acıdır. anestezi gerçeği anlamanızı geciktirir.

    10 yıllık dolgular vardı ağzımda, hiçbir şikayetim de yoktu. tam emin değilim götüme batan rahat mıydı, para mı; askere gitmeden önce dolgularımı yenileteyim dedim. yıllardır gittiğimiz emektar dişçimiz nevzat abi'yi aradım, tanımadı. babamın adını söyleyince tanıdı, babamın halini hatırını sordu sonra da telefonu kapattı. öğrenci olduğum yıllarda tedavilerimi devlet hastanesinde bedava yaptırdığım ve öğrenciliğim de baya uzun sürdüğü için pek görüşememiştik kendisiyle. tekrar aradım, kendimi tanıttım, tanımadı. babamın adını söyleyince tanıdı, babamı sordu, "nevzat abi demin anlattım ya!" dedim, "değil mi ya, demin konuştuk daha..." deyip kapattı.

    babamı arayıp benim için nevzat abi'den randevu almasını rica ettim. "lan bi işinizi de kendiniz yapın be! annen de aynı, kardeşin de, sen de! bir işinizi de kendiniz yapın be!" diye fırçaladı beni. sinirim bozuldu, babama mı nevzat abi'ye mi kızayım bilemedim. konuşurken sesim titremeye başlayınca babam "psikologtan da randevu alim mi lan?" dedi, "şu anda onu karşılayamam, 2 ay sonra askere gidicem para lazım" deyip bu defa ben kapattım.

    çok geçmedi babam geri aradı, nevzat abi dükkanı kapatmış, emekli olmuş. emin amcamın dişçi bir arkadaşı varmış istanbul'un daha önce hiç duymadığım bir bölgesinde, ona gider miyim diye sordu. konuşma esnasında google'dan baktım gidilecek yer değildi, edirne'ye gitsem daha kolaydı.

    eski kız arkadaşlarımdan biri dişçiydi, onu aradım. bana birisini önermesini istedim. "gel ben bakayım" dedi ama olası bir intikam girişiminden tırstım. sonra önereceği arkadaşının da eski kız arkadaşımın isteği doğrultusunda dişlerime zarar vereceğini düşünerek arayışımın yönünü hepten değiştirdim.

    bu sözlüğe bir tuhaf itimadım, bir garip bağım var. sanki sevdiğim bir akrabammış gibi geliyor. aradığım şeyi bulsam da sözlüğe bir bakıyorum, orada ne yazıyor acaba diye. o zaman da baktım. bir dişçi hakkında bir iki yorum gördüm, dedim gideyim bu adama. bir yandan dolgularımı 10 senede bir değiştirecek kadar hassasım bir yandan da bütün ağzımı hakkında 2 entry gördüğüm adama teslim ediyorum, bu kadar da irrasyonel bir bünyeyim.

    neyse kalktım gittim, beşiktaşta bir muayenehane. dükkanı beğenmiştim şık mekandı. nevzat abi o dükkanı görse genç meslektaşından kesin nefret ederdi. adam baktı, etti "güzel kardeşim burayı 4 kere ziyaret edersin, bütün olayını da 1000 liraya hallederiz, ondan sonra da 6 ayda bir kontrole gelirsin, kontrollerin de benden olur." dedi. düşüdüm ağzımda 10 tane dolgu var, fiyat iyi geldi. hem bu vesileyle siyah dolgularımda beyazlarla değişecek. ondan sonra çok süper yakışıklı bir adam olacağım. çünkü şu hayatta bir eksiğim oydu, bütün havamı bozan 4 tane siyah dolguydu, yoksa çok çekici bir insandım. ayrıca da baya bir andavaldım zira adamın yaptığı esnaf muhabbetinin gazına gelip "güzel yap şu işi, he doktor, he" diye hiç pazarlık yapmadığım halde adamın elini kurban pazarlığı yapanlar gibi sıktım. beden dilimle ona "sana güveniyorum, güvenimi boşa çıkarma" demek istedim. çok sıkmamaya da özen gösterdim, çünkü ekmeğini elleriyle kazanan bir insandı ve o ellerle dişlerimi inci gibi yapacaktı.

    ertesi hafta benim tedavi başladı. adam bir dolgudan önce iki iğne çaktı dişe, değil dişim kafam bile uyuştu. odada da seksenler pop çalıyordu, saldım kendimi koltuğa. dişçi geriginliği falan kalmadı, adam ağzımın içinde matkap döndürürken ben ayağımla tempo tutuyordum. o günkü seansı bitirdik, doktor nasıl var mı bir sıkıntı diye sordu, "yok" dedim. ağız bölgesini hissetmiyordum ki sıkıntıyı hissedeyim. hatta adam bana ne verdiyse suratımın sol tarafını hissetmiyordum.

    akşama doğru anestezinin etkisi geçince inceden bir sızı başladı... dişçiye ait hangi kötü çağrışım varsa o anda geri yüklendi belleğime. soğuk soğuk, sızı sızı, o pis makinenin sesi sesi terlemeye başladım. ertesi gün oldu aradım, "takıl bir iki gün geçer, yeni dolgularda olur öyle" dedi. nasıl olsa önümüzde zaman var diye düşündüm, mız mız bir insan imajı çizmemek için bekle ve gör politikası uygulamaya karar verdim. bir sonraki seansa kadar ince bir sızıyla yaşadım.

    2. seansa meseleyi ciddi ciddi tartışmak için gittim. doktor iğneni yapalım, sonra konuşuruz dedi. sanıyorum o dönemde bu küçük uyuşturucuların bağımlısı olma yolundaydım. önce iğneyi, sonra ne istiyorsa onu yaptı. dişlerimin fotoğraflarını çekip gösterdi bana. ağzımın içini ekranda görünce gözlerim parladı, yine kapılmıştım doktorun rüzgarına. bugün o anları düşününce kendimi fotoğrafını çekicez diye kandırıldıktan sonra ırzına geçilen modeller gibi hissediyorum.

    3. seansta muayenehaneye doktorla olan ilişkimi noktalamaya gittim. daha ben içeri girer girmez hemşireye iğneleri getirmesi için seslendi. tedavi için değil, konuşmak için orada olduğumu ve iğneye gerek olmadığını söyledim. ne olur, ne olmaz belki fikrini değiştirirsin dedi ve iğneleri getirtti. o gün belki de hayatımda ilk defa nefsimle olan savaşımda galip geldim ve iğneyi reddettim. o gün bugündür temizim, diş iğnesi kullanmadım.

    iğnelere karşı verdiğim mücadeleden sonra sıra doktorla olana gelmişti. durumu izah ettim, verdiği emek için teşekkür ettim, masraflarını düştükten sonra peşin ödediğim tedavi parasını iade etmesini rica ettim. shining'deki jack nicholson edasıyla aslında çözümün çok kolay olduğunu, dişimin üst tarafını testereyle kesip oraya koruyucu plaka yapıştırdıktan sonra hiçbir şeyim kalmayacağını anlattı bana. gözümle kapıyı kontrol ettim, anahtarların üzerinde olduğunu görünce kendime güvenim geldi ve önerdiği çözümü düşüneceğimi, yine de paramın iadesini rica ettiğimi söyledim. doktor hesap numaramı aldı ve ertesi gün 50 tl'si eksik olarak parayı hesabıma havale etti.

    isteyenin yüzü bir kara, vermeyenin anasına avradına diyerek aynı gün muayenehaneyi aradım ve eksik olan 50 liramı da göndermelerini rica ettim.

    bugün ağzımdaki dolguların bir kısmı 12 yaşına bastı. yenilenen dolgularımdan 2'siyse hala sert bir şey yediğimde aklımı almaya devam ediyor. londra'da olduğum için dişçiye gitmekten ekonomik nedenlerle korkuyorum. gitsem giderim aslında ama sonra camden town'da masaj salonlarında mı çalışırım, yaşlıların arabasına mı binerim ne yaparım bilmiyorum...

    kıssadan hisse, sanatçı değilseniz uyuşturucu kullanmayın.
  • üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen, o aletin kazıma efektinin ve soğuk darbelerinin hala dimağımın en sağlam köşelerinde yankılanmasının sebebidir.

    sevgili diş hekimim, lokal anesteziyle uyguladığı ilk dolgumdan sonra, "sen dayanıklısın aslında, geçen sefer gıkın çıkmadı, bu sefer uyuşturmayalım." diyerek beni gaza getirip kanıma girmişti. ki çürüğüm çok derin değildi ve çok uzun bir operasyon gerekmiyordu. o an için akla yatkın gibi gelmiş olsa gerek ki kabul etmiştim. lakin anam ağladı!

    acıyı da taze taze hissediyorsun, sonrasındaki sancıyı da. üstelik uzun yıllara yayılan o ana ait tarifsiz koku, tat ve hissiyat da bonus olarak sende kalıyor. anestezide, yok dilin oyulurmuş, yok dudağın kemirilirmiş, geç bunları. operasyonu yapan hekimin profesyonelliğine ve senin ağız uyuşukluğunun farkında olarak göstereceğin dikkate bakar.

    tabi herkesin kendi seçimidir; ancak ben bir daha içi oyulan balkabağı gibi hissetmek istemiyorum.
  • hayatımda iki kez dolgu yaptırdım. biri 1,5 sene önceydi diğeri de bugün oldu. ilk dolgumu yaygın olan yöntem olan anestezisiz şekilde gerçekleştirdim. yemin ediyorum hayatımda böyle bir fiziksel acıya daha önce maruz kalmamıştım. beni konuşturmak için bu yöntemi kullanarak bana işkence yapıldığını hayal ettim ve dayanma gücümü ölçtüm. sadece 2 saniyede gereken her türlü bilgiyi veririm o derece. bir tarafımı kesseler daha iyi. acıyı tarif et deseler onu bile beceremem. böyle bir hassassızlık bir mayhoşluk bir sızı, nası anlatayım kelimeker kifayetsiz kalıyor. yalnız gariptir ki birçok sohbet ortamında hep azınlıkta kaldı, anestezisiz diş dolgusu yaptırdığında deli gibi canı acıyanlar. bu başlık altında okuduklarım da aynısını söylüyor. ben de bunun üzerine zerre dişçilik bilgim olmamasına rağmen bir teori geliştirdim. bazı insanların sinirleri herhalde daha hassas. diğer arkadaşların acıya dayanıklılığını hesaba katmıyorum çünkü bu acıya dayanan bir sürü kız çoluk çocuk var. ayrıca defalarca doğruladım acının ne denli şiddetli olduğunu. buradan da belirteyim beni konuşturmak isteyen o aletle dişimi delsin. anında öterim. tarifsiz bir acı. dayanılabilecek olsam elbet dayanırım nihayetinde ama öyle böyle değil. allahtan dişçimle aramda dolgu yapma esnasındaki iletişimim iyiydi ki çok acıdığı zamanlarda kesti delmeyi. böyle iş biraz daha uzuyor, stres daha bir artıyor ama olsun.

    gel gelelim bugün, ilk defa anesteziyle dolgu yaptırdım. diş hekimim anestezi tam etkisini göstermemişken başlamış olacak ki başlarda biraz sızlama hissettim ama dayanılamayacak türden değildi. hele hele delme işleminin sonuna yaklaşıldığında hiçbir şey hissetmemeye başladım. diş dolgusunun doğasında herhalde anestezisiz tedavi var ;ancak basit bir dolgu için bile dişçiye gitmekten korkanlar için bir umut kaynağı. tavsiyem şudur; ilk olarak anestezisiz yaptırın baktınız dayanabiliyorsunuz devam edin ;ancak baktınız dayanılabilecek gibi değil hemen söyleyin vursun iğneyi. baya bir etkili oluyor. keşke böyle birşeyin varlığını zamanında öğrenseydimde dişçi fobim oluşmasaydı.

    ayrıca daha büyük bir manyaklık için;

    (bkz: anestezisiz kanal tedavisi yaptırmak)
  • bir ay önce selçuk diş hekimliği fakültesinde biri küçük biri nispeten büyük, 2 dişime yapıldı. acısı dayanılmayacak gibi değildi ama o hava püskürttükleri nesneyi her tuttuğunda oyduğundan kat kat fazla acı hissettim.

    yaklaşık 14 yıl önce ankara üniversitesi'nin medikosunda da ne yapacağından haberim olmadan oturmuştum koltuğa. bodoslama girişmişti hekim bey. çok hatırlamıyorum ama "sabırlı ol" ifadesini çok kullanmıştı. demek ki acıya bayağı tepki vermişim.

    o korkuyla, o dişim parça parça dökülüp, küçücük kalıncaya kadar, bir daha diş hekimine gidememiştim. artık dişime diş denecek hal kalmayınca çalıştığım ilçedeki özel diş hekimine gittim, tabi ayaklarım geri geri giderek ve randevu saatine kadar titreyerek. hekim bey işe girişmeden de hatırlatmıştım "aman etme tutma, ben çok korkuyorum" diye. neyse şu dişine dolgu, sorunlu dişine de kanal tedavisi yapılacak dedi ve aldı eline iğneyi. o iğnenin işi bitinceye kadar ne çektiğimi ben bilirim. uyuşukluk başlayınca da hiçbir şey hissetmeden mutlu mesut tedavimi yaptırdım. iğne acısının ise bir sinek ısırığı kadar olmadığını görmek içimi rahatlatmış ve dişçi korkumu yenmeme vesile olmuştu.

    o gün bugündür, en ufak problemde hiç çekinmeden giderim en yakın hekime. son anestezisiz uygulamanın sebebi de bu cesaretimdi zaten.

    ha derseniz ki "anestezili mi olsun, anestesisiz mi?", bence anestezili olması çok daha konforlu. bi sinek ısırığı, sonra ne acı, ne sızı.
  • korkulmaması gerekendir.
    derin bir çürük olmadığı takdirde, vücudunuza gereksiz yere anestezik madde almanızı engeller ve ağrı sızı hissetmeden dolgu yapılmasına imkan verir.

    acının psikolojik yanı da var elbette.
    mesela, şartları sağlayan 4 yaşındaki bir çocuk hastaya (geçmişinde kötü bir hatırası olmayan bir hasta bu) anestezi yapılmadan dolgu yapacakken,
    "bu alet seni biraz gıdıklayacak ama lütfen sen çok gülmemeye çalış yine de" derseniz ve inandırırsanız, bahsettiğiniz alet ile vızır vızır çalışırken, çocuğun kıkır kıkır güldüğüne şahit olabilirsiniz. kaldı ki, acı karşısında en tahammülü olmayanlar çocuklardır.
    neden güldüğünü sorduğunuzda da, size gıdıklandığını söyleyecektir.
    yani, kesin çok acıyacak diye gidiyorsanız, acır.
  • ilkokul birinci sınıftayken sadece o mavi sıvı sıkılarak yaptırmıştım. daha doğrultu bana yapılmıştı yoksa olayda benim bir rızam olmadığı gibi ne yapıldığı konusunda bilgim de yoktu.

    hatıramda kalan tek şey tüm işlem boyunca değil de sadece bazı anlarda inanılmaz bir acı duyduğumdu ama bu acı süreklilik arz etmiyordu. yani bir 5 saniye hissediyordum sonra geçiyordu ama acaba tekrar ne zaman hissedeceğim korkusu acının kendisinden daha korkunçtu belki de. o günden beri dişçiden çok korkarım, diğer yandan ulan daha 6 yaşında iğnesiz bunu yaptırdıysam ve bir şey olmadıysa şu an iğneyle yapılması çok daha zor bir işlem olmasa gerek diye düşünüyorum.
  • abooo. sakın sakın denenmemesi gereken bir olay. zira " ben dayanirim istemem igne falan " isirarlarmdan sonra doktorun icten ice sinirlenip " e al gör günunu " dermiscesine aleti beynime sokmasi ve sonrasi dayanamayip klinigi kacarak terketmem... sonra tipis tipis anesteziyi kabul etmem... sonrasi 27imden sonra " dişci fobisi". tebrikler :(
  • bundan bi kaç yıl önce böyle birşey başıma geldi.o gün bu gündür dişçiye gitmekten diş hekiminden diş ile ilgili tüm hastalık ve tedavilerden nefret eder oldum.özellikle vııızzz diye öten o alet allah belanı versin.bu hekim bey dişimi uyuşturmak için birşey vurdu ama tam uyuşmadı galiba.sonra o lanet aleti aldı vızz diye diye dişimi yontmaya başladı ulan bi ağrıyo, çenem kapanıp gidiyo hekim aç ağzını diyor durmadan.bende herhalde daha fazla uyuşmuyor ancak bu kadar uyuşuyordur diyip ses çıkarmıyorum.allahım hala o acı kafamın içinde sanki.neyse saniyeleri saydım resmen bitsin diye.tabi dolgudan sonra 2 gün daha hayvanlar gibi dişim ağrıdı.sonra iltihaplanmış galiba zonklamaya başladı.tekrar gittim dişçiye.başka bi hekim hanım dedi ki bu dolgu hatalı olmuş dişini çekmem lazım.
    ondan sonra başladım küfür etmeye.
    tüm dişçilerden nefret ediyorum.allah düşürmesin.
    hele hele bu anestesiz işlere hiç.
  • kanal tedavisi yapilmayacaksa ve yuzeysel (nasil tarif edebilecegimi bilemedim) bir islem soz konusuysa endise edilmesine gerek yoktur.
hesabın var mı? giriş yap