angel
-
ilk bolumunde cok kisa bir sureligine de olsa josh hollowayi barindiran dizi. kendisini kisa sacli ve daha tifil olarak gormek isteyenler city of isimli ilk bolumun 1:02. dakikadan itibaren izlemeleri yeterli olacaktir. hay allah ben o bolumu nerden bulacagim diye kafanizi duvarlara vurmamak icin buyrun en sevdigimiz siteye: ninjavideo.
-
bir jack johnson şarkısı. adam söylerken böle yavşak bi sırıtmayla türk filmi konseptinde bir hayal kurma pozu verebiliyorsunuz dikkatli olmazsanız. "ben de isterem" anafikirli bu güzel çalışma için cek'e teşekkür ediyoruz. saol cek. gün gelecek, bu sözler gerçek olecek. amen. haleluya.
i've got an angel
she doesn't wear any wings
she wears a heart that can melt my own
she wears a smile that can make me wanna sing
she gives me presents
with her presence alone
she gives me everything i could wish for
she gives me kisses on the lips just for coming home
she could make angels
i've seen it with my own eyes
you gotta be careful when you've got good love
cause the angels will just keep on multiplying
but you're so busy changing the world
just one smile can change all of mine
we share the same soul
oh oh oh oh oh ohhh
we share the same soul
oh oh oh oh oh ohhh
we share the same soul
oh oh oh oh oh ohhh
oh oh oh oh oh ohhh
umm umm umm uhhhhhhmm -
bir zamandır en baştan tekrar izlemeye başladığım leziz dizi.
aklıma geldi ki angel'ın connor'ı (oğlunu) ilk kucağına aldığında da "one moment of perfect happiness" yaşaması pek şairane olurmuş. olsaymış keşke. -
tüm grubun birlikte baleye gittikleri bölümde (3x13) dizinin belki en güzel laflarından biri edilmiştir.
perde kapandıktan sonra tekrar açılana kadar hiçbirşey yapmadan tekrar perdenin açılmasını bekleyen, zamanın loop'a alınmış bir kısmında hapsedilmiş olan bu hüzünlü yüzlü balerin şöyle der;
"it isn't just the same ballet, it is the same performance. i do not dance, i echo..."
ne acayiptir...
joss whedon'a saygılarımızla tekrar. -
insanı diyardan diyara sürükleyen harika bir weekend players şarkısı.
an ocean of you
i'm lost in wave upon a daze
and under a blanket of blue
lay sailin'
driftin' with the tide
my heart an ocean wide
lay sailin'
but white horses wouldn't keep me from jumpin' in too deeply
cause i found me an angel
gave wings to my heart
love has found me
angel
like a feather fallin'
my hearts callin' you
angel
gave wings to my heart
love has found me an
angel
sound the trumpets loud
heaven on earth i've found
angel
my desert heart's in bloom
don't take away too soon
cause i found me an angel
gave wings to my heart
love has found me an
angel
like a feather fallin'
my hearts callin' you
my devotion is true
oooooh....
angel -
agirlikla maltol (yanik seker'e ozdes aroma), isobutivan (vanilya'ya ozdes aroma) ve patchouli (silhat) kullanilmis ve parfum ailelerinde "gurme" klasmaninin acilmasina sebep olmus olan parfumdur. koku, thierry mugler tarafindan olivier cresp (ve asistan olarak yves de chiris)'e tasarlatilmistir. 1992'de piyasaya surulmus olmasina ragmen, icerigindeki allerjen ve astmatik maddelerin coklugu nedeniyle zaman icinde bir veya birkac kez yeniden formule edilmistir.
benim bildigim esas sorunu formuldeki "coumarin" fazlaligi idi. bu maddenin kullanimi neredeyse her yil gozden gecirilerek kullanilabilecek miktar dusurulmektedir. coumarin, pek cok dogal maddenin iceriginde bulunabilmekle beraber en yogun olarak tonka fasulyesinde bulunan bir koku molekuludur, muhtesem kokar. sigara fabrikalari tutun kokusunu cekici hale getirmek icin tutune de bundan serperler -di.
parfumlerin yeniden formule edilmesi, basli basina bir sorundur. iki yil once begenerek aldiginiz pek cok parfumden bugun ayni kokuyu duyamazsiniz. tabi bunu test edebilmek icin hem eski hem yeni ornegin onunuzde olmasi gerekir, yoksa ayni "hava"yi andirdigi icin farketmeyebilirsiniz.
"reformulasyon" iki nedenle olur bu : ureticiler- daha dogrusu marka sahipleri-, pahalilasan icerik maddeleri yerine daha ucuzlarini kullanmak isterler ve bunun icin formulu yeniden elden gecirtirler. veya uretildigi donem bazi molekullerin kullanimina musaade edilen oran zaman icinde daha da dusurulmustur (veya o molekulun kullanimi tamamen yasaklanmistir).
her ne nedenle olmus olursa olsun, yeniden formule edilmis her parfumde bunun net bir sekilde belirtilmis olmasinin tuketiciye karsi ahlaki bir sorumluluk oldugunu dusunuyorum. bu versiyon numarasi vererek veya formul yilini yazarak yapilabilir. yoksa siz hala efsanevi chanel no.5'i aliyorum zanniyla baslangictakinden fersah fersah otede bir parfume para veriyor olabilirsiniz.
uzun sozun kisasi, angel da boyle degisimler gecirmistir. guzel bir kokudur ve cok severim. bu tip kokulari "love or hate perfumes" diye tanimliyorum. angel'i seveni cok sever, sevmeyeni nefret eder. ortalama parfum anlaminda kabul gormez, yani siranin disina cikmayi basarabilmis ender orneklerdendir.
a-men (daha kahveli), innocent (daha hafif, daha tolere edilebilir ve daha yazlik) gibi farkli varyasyonlari da mevcuttur.
buyuk magazalarda malum nedenle clarins reyonlarinin hemen yanibasinda yer alir. -
insanların akide şekerine benzettikleri parfüm.. öylesine ağırdır ki kokusu tüm gardrobunuza siner.. şişesi gri metal bir kasa ve içine yerleştirilecek yıldız şeklindeki cam şişe kartuş olarak dizayn edilmiştir. lakin printer kartuşu gibi bir 100lük angel bitirip de bir tane daha alıp içine yerleştiren görülmüş şey midir orası meçhul..
-
"angel is a course management system, a simple program that penn state faculty and staff can use to easily share files, links, and even do quizzes and surveys with students."
angel penn state'in ogretim kadrosu ve ogrencileri arasindaki paylasimi en kolay yolla gerceklestirmelerini saglayan bir sistemdir.hesabiniza girdiginizde aldiginiz her ders icin ayri bir dosya bulacaginiz angelda, istediginiz herseyi post edebilir,paylasabilir,sinif arkadaslarinizla ve ogretmeninizle cok kolay iletisim saglayabilirsiniz.
http://angel.psu.edu/ http://cms.psu.edu/ -
judas priest versiyonunu muhteşemdir ve solosu gitara yeni başlayanlar için çalması oldukça eğlencelidir.
-
dc comics için vertigo, marvel comics için max neyse buffyverse için angel odur. joss whedon'ın buffy the vampire slayer ile oluşturduğu bu evrenin daha karanlık ve ağır tarafını temsil eder. hatta angelverse adıyla buffyverse'den ayrı da kabul edilir. bunun başlıca sebebi, tüm fantastik temalarına rağmen, daha gerçekçi olmasıdır. btvs'de işler basittir, her sezon bir (ya da birden fazla) big bad çıkar ve istisnasız her sezon scooby gang tarafından yenilgiye uğratılır, yedi sezonu böyle geçti dizinin. angel'da ise durum biraz daha karmaşıktır, çünkü angel zaten milyonlarca yıl önce kazanmış ve dünyayı ele geçirmiş bir düşmana karşı kazanılması mümkün olmayan bir savaş vermektedir. dizinin ikinci sezonundaki reprise ve epiphany adlı bölümlerde bu açıkça gözler önüne serilmiştir. wolfram & hart sadece birkaç eski iblis ve bir avukatlık şirketinden ibaret değildir, angel'ın korumak için savaştığı milyarlarca insanın içindedir. onlardan güç alır, onların günahlarıyla beslenir. dolayısıyla wolfram & hart kazanılacak ya da kaybedilecek bir savaşın içinde değildir.
aynı zamanda kendiyle ve geçmişiyle de düello etmektedir angel. sıradan bir insanken dünya üzerindeki en acımasız varlığa dönüşmüş, akıl almaz katliamlar yapmıştır. the master bile onu gördüğü en kötü yaratık olarak nitelendirmiştir. avrupa angelus'tan çektiğini vebadan çekmemiştir, zaten o sebeple angelus the scourge of europe lakabını almıştır. angel tüm bunların ızdırabını hissetmek ve kefareti için çalışmak zorundadır. yaptıklarını telafi edebileceğinden değil, telafi etmeye çalışmak zorunda olduğundan dolayı. ruhunun kendisine yaşattığı vicdan azabını ancak bu şekilde hafifletebilir. ya kendisini dış dünyadan tamamen soyutlayarak geçmişinin kendisini küle döndürmesine izin verecek ya da savaşacaktır. bu açıdan bir anti-kahraman sayılabilir. eğer angelus olmasaydı liam muhtemelen ömrünü kadınlar ve içkiyle sürdürmeye devam edecekti, fakat iblis kahramanı yarattı. angel-angelus arasında da tam bir dr jekyll ve mr hyde ilişkisi vardır. birbirlerinden bahsederken sanki farklı kişilerden bahseder gibi konuşurlar. diğer vampirlerde bu derece bir farklılığa rastlamadım, örneğin spike'ın ruhlu ve ruhsuz hali arasında bu kadar büyük bir zıtlık yoktu.
joss whedon'ın buffy'yi yaratırken kitty pryde'dan ilham aldığı biliniyor. bana kalırsa angel için de batman ve wolverine'den bir esinlenme söz konusu olabilir. angel, kişiliği itibariyle bariz bir şekilde bruce wayne'ni andırıyor. ikisinin de en büyük ortak özellikleri karanlık ve anti-sosyal bir görünüm çizmeleridir. ancak bu sadece bir maskedir onlar için, çünkü aslında son derece duygusal karakterlerdir. üzerinde kontrol sahibi olmadıkları olayların bile sorumluluklarını taşımaları sayesinde birer kahraman olabilmişlerdir. bu duygusal yanları onların en büyük gücü olmasının yanında en büyük zayıflıklarıdır da aynı zamanda. zira ikisi de kaybetmeye en çok rakipleri tarafından duygusal olarak zayıflatılmaları ve iradelerinin kırılması sonucu yaklaşmışlardır. hayat hikayesi açısından baktığımızda da wolverine ile benzerlikler taşıdığı görülüyor. angel da wolverine gibi babasıyla sorunlu bir ilişkiye sahiptir, genç sayılabilecek bir yaşta evini ve ailesini sonsuza dek terk etmek zorunda kalır. birisinin etkisi altına girerek dehşet saçan bir ölüm makinesi haline gelir. ancak tüm bunların sonunda bir kıza olan aşkı ve o kızın dahil olduğu bir grup sayesinde kahraman haline gelir. bir oğul sahibi olur fakat oğlu eski düşmanları tarafından kaçırılır, beyni yıkanır ve baba ile oğul karşı karşıya gelmek zorunda kalır. tabii tüm bunların yanında ikisi de son derece uzun bir ömre sahiptirler ve gerçek isimlerini hiç kullanmazlar.
beşinci sezonda birçok soru işaretiyle sonlanan dizi joss whedon'ın canon kabul ettiği ve brian lynch imzası taşıyan bir çizgi roman serisi ile devam etmektedir. daha fazla bilgi için:
(bkz: angel after the fall)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap