• türkiye'nin gündemine oturmuş bir isim. insanlarımızın ne kadar da abartmayı ve eleştirmeyi sevdiğini bir kez daha kanıtlamış oldu ayrıca bu çocuğun gözler önünde olmasi. ekşide genelde makul ve daha akla uygun yorumlar geldiğini görüp duygulandım. diğer sosyal mecralarda o kadar saçma yerlerden eleştirilmiş ki hayret etmemek elde değil. mutevazilik, alçakgönüllülük, saygı, sevgi gibi değerler aslında yaşamdaki deneylerimizden ogrenebilecegimiz seylerdir. lakin insanlar bunu 10 yaşındaki bir çocuktan beklemesi fazla hayalperestlikten başka bişey değil. sanki kendileri çok muhtesemmis gibi 10 yaşındaki bir çocuktan her konuda mükemmellik beklemeleri aşırı trajik. umarım en yakın zamanda gündemden düşer ve aptalca yorumlara maruz kalmaz. eleştirmek dünyanın en kolay olayı zaten biz sadece elestirelim hatta bilmediğimiz konularda bile elestirelim! zaten cahil insan herkesten daha çok bilirmiş.
  • biri de gelmiş şey yazmış, atakan burayı okuyorsan bana ulaş sana faydam dokunacak falan ahahhahhahhahahhhhhh

    hadi lan oradan dkwmxm atakan bizim gibi işsiz mi eksici herif, eleman kitap okuyordur seni mi okuyacak sen kimsin allah'ın ekşicisi.

    hahahha bir de demiş ki benim 18imde fark ettiğim gerçeklikleri 10 yaşında keşfetmiş takdir ediyorum, herhalde ınternet çağında doğduğu için. hahahhahaha

    ulan 10 yaşında çocuk üzerinden kendini pazarlayanlar var inanılmaz bir şey. 18 yaşında fark etmiş vovvv sen de atakan kadar değilse bile şartların el verdiğince filozofmussun kardeş, sağolasın var olasin.
  • nerede lan bu kuranın şifresini çözen filozof ömer çelakıl!!?? atakan ile kozlarını paylaşsın.
  • yine ne oldu. soyu osmanlıya mı dayanıyormuş. osmanlı döneminde de varmış küçük filozoflar ne oldu ne?
  • reklam yönü fazlaca , kurgumu dedirten durum
  • kitap okuma oranının en düşük olduğu ülkeler arasında birinciliğe koşan türkiye’ye okumanın kişinin ufkunu nasıl açacağını ders niteliğinde gösteren çocuk.
    ayrıca bu ülkede cehaletin bu çocuğa karşı vermiş oldukları tepki ve utanç dolu varsayımlarını da gözler önüne sermemize ön ayak olan bir çocuk.
    2020 yılındayız ve çocuğu cinlerin yönettiğini iddia eden bir güruhun ne kadar gereksiz bir şekilde aynı atmosferi de soluduğuna tanık olduk. sağol be atakan.
  • geçen gün denk gelmiştim bir videosuna. ilk izlenimim yaşına göre ne kadar da akıcı konuşuyor şeklindeydi. peki bu tek başına bir zeka göstergesi midir veya laf ebesi olmak sizi zeki veya filozof yapar mı?

    o yaştaki bir çocuğun yaşıtlarına göre daha fazla okumuş olduğunun, kelime dağarcığının veya ezber yeteneğinin gelişmiş olduğunun göstergesi olabilir. birtakım yeteneklerinin gelişmiş olduğunun göstergesidir. iyi bir eğitim alırsa doğru yönlendirilirse, şu olursa bu olursa elbette her çocuk gibi gelişebilir, bir şeyler öğrenebilir.

    fakat bu çocuğa felsefe biliyor, "dahi bu çocuk" muamelesi yapıldığını görünce kaçırdığım bir şey mi var diye tekrar söylediklerini dinledim. başka videolarını da izledim.

    madem ki dahi atakan, o zaman onu sıradan bir çocuk diye nitelendiremeyiz söylediklerini dikkate almak ve içeriğinde anlam aramak zorundayız. ya siz filozof demeyi bırakacaksınız, ezberlediği lafları rastgele sarf eden bir çocuk olduğunu kabul edeceksiniz veya iddia ettiğiniz şekilde söylediklerini bir filozof söyler miydi, akıllı mantıklı şeyler mi söylüyor yoksa saçmalıyor mu diye analiz edeceğiz.

    ebeveynlerinin çok üzerine çalıştığı, kur’an ezberletilen, hatim indiren, 2 yaşında kur’an okumaya başlatılıp 4 yaşında hafız olan çocuklar da papağan gibi kendilerine belletileni tekrar edebiliyorlar. burada herhangi bir mucize yok, insan beyni özellikle gelişme çağındaki çocukların beyni adeta bir sünger gibi, ne verilse alıyor. evli çift arkadaşımın bir çocukları var. her ikisinin ana dilleri farklı, aralarında ingilizce konuşarak anlaşıyorlar ve neredeyse bütün gün evlerinde ingilizce çizgi filmi kanalı açık duruyordu. çocukları 7 yaşında 3 ayrı dilde konuşuyor ve ingilizce’yi çizgi film seslendirme aksanında gayet akıcı konuşuyor. bu benim açımdan daha etkileyici. çocukların üç hatta dört dili öğrenip konuşması özellikle avrupa’da çok yaygın. belli şartların olması yeterli örneğin anne de baba da çocuklarıyla kendi ana dillerinde konuşacaklar, çocuk üçüncü dili ortamda duyacak ve pekiştirici bir şeyler olacak, oyun arkadaşlarıyla aynı dili tekrarlayacak vs.

    atakan’ın söylediklerinde bir anlam var mı veya okuduğunu anlayıp yorumlayabiliyor mu yoksa sadece laf salatası mı üretiyor diye baktım.

    çünkü felesefe öğrenmekte mesele darwin’in evrim teorisinden haberdar olmak değil veya hafız gibi richard dawkins eserleri okumak değil, felsefeden konuşalım denildiğinde platon, aristokles, nietzsche gibi isimleri ve bunların kitaplarını ardı ardına sıralamak değil. birtakım temel soruların yanıtını aramak, dünyanın nasıl işlediğini merak etmek, size sunulan fikirler, teoriler, dünya tasarımı hakkında mantık kullanarak akıl yürütmek, bize toplum tarafından, öğretmenler tarafından, dinler tarafından hatta filozoflar tarafından aktarılanlar yerine kendi bireysel akıl yürütmelerimiz sonucunda bir takım inanış ve fikirlere ulaşmak.

    örneğin 10 yaşındaki bir çocuğu televizyonun karşısına oturtsak günde 8 saat film izletsek aşağı yukarı 2 ayda 250 tane film izletiriz. françois truffaut, orson welles, kurosawa, lars von trier, antonioni, ingmar bergman, milos forman, oliver stone, tarkovsy, kubrick, coppola, fellini, jean luc godard, bertolucci, kieslowski, almodovar, inarrritu, cronenberg, coen kardeşler, scorsese, vs vs 60 tane yönetmenin dörder tane filmini izletsek. çocuğun kolasını pop-corn’unu ihmal etmesek. o çocuğa iki ay sonra sinema eleştirmeni diyebilir miyiz? atakan'a filozof yakıştırması yapmak biraz buna benziyor.

    fakat ülkemizde aydın sıfatını kolaylıkla bahşettiğimiz gerizekalılar bile bu model olduğu için sıradan halk hemen etkilenip “dahi, filozof” gibi sıfatları kolaylıkla yapıştırıverdi. herkes çocuğunu atakan’la kıyaslamaya, kendi yavrusuna gerizekalı muamelesi çekmeye başladı. ezberci eğitim sisteminin getirip önümüze koyduğu mevzu bu.

    söz gelimi iyi bir felsefe tarihçisi, veya iyi bir lise felsefe öğretmeni (iyinin ölçüsü neyse artık) çok iyi bir filozof olabilir mi? halkımız felsefe hakkında ne kadar bilgili veya felsefe yapmak, filozof olmak denince ne anlıyor bilemiyorum ama felsefe denilen şey öyle ben oturdum bir yıl felsefe kitapları okudum filozof oldum şeklinde bir şey değil.

    ilk ortaya çıkan videoda çocuğun normal şartlar altında adını bile duymamış olması gereken isimleri sıralamasından etkilendiğini düşündüğüm tip konuşuyor:

    “atakan jean jacques rousseau’nun toplum sözleşmesi’ni okumuş”

    diyor. atakan bunun üzerine filozof ve kitap isimlerini sıralamaya başlıyor.

    “sadece ondan bahsetmeyelim ya” diyor atakan, “aristokles’in devlet kitabını da okudum, gerçi çoğu insan onu platon veya eflatun olarak bilir.” diyor.

    buradan atakan’ın aristokles veya jean jacques rousseau'yu gerçekten okuyup okumadığına veya okuduysa okuduğundan ne anladığına ilişkin herhangi bir bilgi edinemiyoruz zira atakan makineli tüfek gibi isimleri ardı ardına sıralıyor. “spinoza’nın etika’sını da okudum” diyor.

    burada her aklı başında insanın aklına gelebilecek türden sorular aklıma geliyor. atakan okuduğunu iddia ettiği kitapları gerçekten okudu mu yoksa felsefe reyonunda denk geldiği kitapların isimlerini rastgele sıralıyor mu? atakan bir dahi mi yoksa şarlatan mı? ve d&r’da atakan’ın sunduğu gösteriden aşırı etkilenen ve bunu sosyal medyada paylaşan arkadaş neden iki üç tane derinlemesine soru sorup (probing questions) bu mevzuyu netleştirmek yerine “bauman’ı biliyor musun, o da iyidir” gibi saçma sapan sorular sormayı tercih ediyor?

    atakan sonra richard dawkins’in “yeryüzündeki en büyük gösteri” “ tanrı yanılgısı” ve “gen bencildir” kitaplarını da okuduğunu söylüyor. hala bu tip kitapların olduğu bölümde olduğumuzu ve atakan’ın tüm bu süre boyunca gözlerini bir an olsun raflardan ayırmadığını unutmayalım. atakan zeki değilse bile kurnaz bir çocuk.

    rahmetli christopher hitchens veya richard dawkins’in kendisi acaba bu üç kitabı da okumuş mudur diye insan düşünmeden edemiyor. atakan’ın richard dawkins’in çocuklar için yazdığı, yaşına daha uygun “gerçeğin büyüsü”nden bahsetmesini beklerdim. ama ya atakan’ın zekası söylenildiği şekilde gerçekten çok gelişmiş ve çocuklar için yazılmış versiyonları okumadan yetişkin sınıfındaki eserlere atlıyor ya da sürmeli gözlerini gezdirdiği raflarda o sırada bu kitap bulunmadığından o kitabı okuduğunu söyleyemiyor.

    ben böyle bilgili bir çocuğa denk gelsem önce “has siktir oradan lan nereye okudun bütün bunları, g.tünden atıyorsun, yalan söyleyeni s.kmiyorlar sonuçta öyle de avantajlı bir durum var” şeklinde bir tepki verirdim.

    sonra da pekiyi söyle bakalım atakan, platon’un devlet anlayışı nedir? eflatun’un ideal devlet tanımı nedir? john locke’un toplumsal sözleşmesiyle thomas hobbes’la şu jean jacques’ın eserini bir kıyasla bakalım gibi sorularla atakan’ın aslında sadece kitaplıkta gördüğü kitapları okuduğunu iddia eden bir şarlatan olduğunu ortaya koyardım. fakat fethi çağıl isimli arkadaş, atakan onu da okudum bunu da okudum dedikçe “okudun mu?” “onu da okudun yani” gibi şaşkınlık ifadeleri göstermekten ve “çak” yapmaktan öteye gidemiyor.

    woody allen’ın meşhur bir esprisi geldi aklıma...

    “hızlı okuma kursuna gittim, savaş ve barış’ı 20 dakikada okumayı başardım. olay rusya’da geçiyor.”

    atakan’ın okuduğunu iddia ettiği kitaplar hakkındaki bilgisi esprideki kadar dahi var mı onu bilemiyoruz. peki ne biliyoruz veya ne iddia ediliyor hakkında?

    fethi’nin dediğine göre atakan “felsefeye ilgilisin galiba” demiş. fethi “evet” demiş. atakan 5 ayda 250 kitap okumuş, 2 saate yakın konuşmuşlar. aristo’dan girmişler, jj rousseau ve bauman’dan çıkmışlar.

    evet basit bir hesapla, 5 ayda 250 kitap okuduysa yaklaşık günde 1,6 kitap okuyor atakan, üstelik öyle sıradan kitaplar da okumuyor. hayvan çiftliği, tanrı yanılgısı, ethika, devlet gibi siyasi felsefe, bilim tarihi ve felsefesi, sosyalizm eleştirisi yapan siyasi roman tarzında bazısı 400-500 sayfalık takoz gibi kitaplar okuyor.

    kitapların ortalama sayfa sayısı konusunda insaflı davranalım haydi 300 olsun. yeme-içme okul, uyku gibi aktivitelere günde 16 saat ayırdığını varsayarsak atakan, dur durak bilmeksizin non-stop saatte 60 sayfa kitap okuyor, günde 8 saat, haftada 7 gün. hafta sonları daha fazla okuyormuş. bu durumda a) atakan hesap bilmiyor b) atakan hiç dayak yememiş c) her ikisi

    bir an için iddia ettiği adette ve vasıftaki tüm kitapları okuduğunu varsayalım. (ki mümkün değil) o yaştaki bir çocuğun kelime haznesi okuduğu kitaplarda yer alan soyut kavramları, sistemleri, anlamaya ve yorumlamaya yetmez. zaten yetmiyor da.

    bir videoda doğan haber ajansı röportajında atakan şöyle zırvalıyor:

    “fazla anlatacak bir hayat hikayem yok. metafor uzmanıyım desem olmaz, beyin cerrahıyım desem olmaz, cumhurbaşkanıyım desem olmaz.”

    ne desen olur peki atakan? sağdan soldan duyduklarımı anlıyormuş gibi ezberleyip, yerli yersiz kullanarak ilgi çekmeye çalışan bir laf ebesiyim, bu davranışım mal ebeveynlerim tarafından ödüllendirilip onaylandığı için de sürdürme eğilimi gösteriyorum, neden bahsettiğim konusunda en ufak bir fikrim bile yok desen olur mu?

    “bayağı bir tesadüf, felsefe ile ilgilisin galiba dedim, yok öyle bir şey olmadı, orada ben konuşuyorduk, eğitim üzerine konuşuyorduk, bireysel haklar üzerine konuşuyorduk, o anda da fethi çağıl bir şey söyledi, tam olarak da hatırlamıyorum, bazıları demiş , değişik falan onlara girmek istemiyorum, ben okuduğum kitaplardan bahsedeyim richard dawkins’in şimdi çok şey olucak, neyse onu söylemeyim, gen bencildir’ini okudum, kör saatçisini okudum, yeryüzündeki en büyük gösterisini okudum, ondan sonra sapiens’ten önce insan vardı’yı okudum metin özbek’in”

    burada atakan, önce bahsettiği tanrı yanılgısı kitabı aklına gelince söylemekten imtina ediyor. neden? çünkü belli ki önceki röportajdan sonra ailesi düşünüp böyle karar vermiş, yani bu benim varsayımım ama günümüz türkiye’sinde ateizmi doğrudan çağrıştıran bir kitap ismi zikrederken özel eğitim için devletten yardım almak sıkıntı olabilir. halbuki sözgelimi kör saatçi’yi gerçekten okumuş ve anlamış olsaydın atakan kardeş, onu zikretmenin de aslında tanrı kavramıyla taşşak geçen bir kitaptan bahsetmek olduğunu bilirdin. burada atakan veya fethi çağıl’dan birisi yalan söylüyor veya yanlış hatırlıyor. ilginçtir annesi kendisine yöneltilen atakan’ın bu hale gelmesinde en etkili halen kişiyi nitelendirmek, sıfatlandırmak, bildirmek istiyorum diyerek "sadece cenab-ı allah, onun sayesinde buralardayız" diyor. atakan ise "kör saatçi, tanrı yanılgısı, gen bencildir" gibi kitapların yazarı radikal ateist richard dawkins hayranı.

    atakan başka bir videoda incilerine devam ediyor” okuldan önce bir ahlak, eğitim ve terbiye, saygı eğitimi verilmelidir vs...ondan sonrasında ise felsefe eğitimi verilmesi gerekmektedir.”

    peki filiozof atakan kardeş, daha önceki videonda nihilizm konusunda ahkam keserken şunları söylüyordun yanlışsam düzelt lütfen “nihilizm evrensel ahlakı reddetmekle beraber özgür iradeye de inanmaz. yani çoğunluğu inanmaz, mantıksızdır derler. ama sırf mantıksız olacağı için inanmak daha doğrusu inanmamak gerekli değildir. tabii bu ahlaki açıdan...eğer doğrusallığa bakarsak, her şeyi böyle doğru olan her şeye inanmak, bilmek zorundayız...”

    millet sanırım nihilizm kelimesini cümle içinde kullandı diye nihilizm kavramını bildiğini düşünüp takdir ediyor. oysa ki sana sorulan soru neydi? nihilizm nedir? sen nasıl cevapladın bu soruyu? sik gibi cevapladın. “sırf mantıksız olacağı için inanmamak gerekli değildir.“ ağzından çıkanı kulağın duymuyor ve bizim safsatayı çok seven milletimiz anlamadığı şeyde keramet buluyor. doğrusallık kelimesini de yanlış ve alakasız kullanıyorsun ama doğrusallık kelimesi kulağa hoş geliyor olsa gerek.

    bu arada atakan’ın bana kimi anımsattığını buldum. nihat doğan. eğer nihat doğan ve tuğçe kazaz evlenselerdi aşklarının meyvesi atakan gibi bir çocuk olurdu. hiçbir boku tam bilmeden her konuda teklemeden saçmalama becerisine sahip biri. atakan neredeyse hiçbir röportajda kendisine sorulan soruya doğrudan bir yanıt vermiyor, sorulan sorunun etrafında aklına geleni söylüyor.

    bir başka röportajında okul öncesi felsefe eğitimi verilmesi gerektiğini ifade eden atakan şöyle devam etmiş: "okuldan önce ayrıca bir ahlak eğitimi, ahlak, terbiye ve saygı eğitimi verilmesi gerekiyor. ondan sonra ise felsefe eğitimi verilmesi gerekiyor. eskiden felsefe ve psikoloji derdim ama artık sadece felsefe diyorum. küçük çocuklara psikoloji öğretmekte büyük bir sıkıntı vardır. insan hep kendinde bir şeyler arar. gider şizofreniye bakar. 'ben böyle miyim, ben şöyle miyim, ben öyle olacak mıyım, ben böyle olacak mıyım, benim düşüncelerim nasıl, ya ben şizofreniysem?' diye düşünmeye başlar. o yüzden ilk önce felsefe ondan sonra ise tarih öğretilmelidir."

    evrensel ahlak yasasını reddeden nihilizmden bahseden atakan okul öncesinde ahlak, terbiye ve saygı eğitimini ise şart görüyor. bunu kendi ailesine özellikle annesine karşı ne kadar saygısız ve terbiyesiz davrandığını, ne kadar şımarık ve itici bir çocuk olduğunu bilerek istiyorsa bu çocuk gerçekten bir dahi olmalı. yeterince iyi eğitim alamadığını söylerken de belki bunu kastediyor, yani belki de kendisinin son derece saygısız, terbiyesiz, kibirli, ukala ve sevimsiz tavırlarının farkında. o zaman takdir ederim.

    atakan, felsefe, psikoloji ve tarihin hangi sırada öğretilmesi gerektiğine ilişkin fikirlerini veya okul öncesinde çocuklara ne tür eğitimler verilmesine ilişkin düşüncelerini aktarırken, "eskiden olsa psikoloji ve felsefe derdim.”diyor. neden şimdi psikoloji demediğinin gerekçesi olarak da “küçük çocuklara psikoloji öğretmekte büyük bir sıkıntı vardır. insan hep kendinde bir şeyler arar. gider şizofreniye bakar. 'ben böyle miyim, ben şöyle miyim, ben öyle olacak mıyım, ben böyle olacak mıyım, benim düşüncelerim nasıl, ya ben şizofreniysem?' diye düşünmeye başlar. o yüzden ilk önce felsefe ondan sonra ise tarih öğretilmelidir." yani çocuklara psikoloji eğitimi vermemeliymişiz, çünkü insan kendinde birşey ararmış ben acaba şizofren miyim, bende acaba borderline kişilik bozukluğu var mı diye çocuklar merak edermiş, o bakımdan önce felsefe sonra tarih öğretmeliymişiz.

    diğer bir deyişle kendisine mikrofon uzatılan atakan dahi veya zeki bir çocuktan beklenilenin tam aksine saçma sapan şeyler söylüyor, ama söylediği bu saçmalıklar arasında araya serpiştirerek büyük adam lafları kullandığı için ortalama zekadaki insanları büyülemeye, gerzek gazetecilerle basın toplantıları düzenlemeye devam ediyor. normalde üzerine çok düşünmezdim ama toplumun zeka seviyesini ve cehalet düzeyini göstermek açısından bir nevi kitlesel histeri haline gelen bu atakan konusu çok ilgimi çekti.

    dahi filozof, geleceğin psikiyatristi ve cumhurbaşkanı atakan’ın seçme saçmalarından bir kaçına daha yer verelim:

    muhabir- sırada ne var?
    atakan- eğitim sistemini değiştirmek...
    muhabir- problem ne?
    atakan- problem...problem var demedim...

    o zaman niye değiştiriyoruz eğitim sistemini manyak atakan?

    muhabir - değiştireceksen problem var demektir. (muhabir her mantıklı insan gibi akıl yürütüyor...)
    atakan- hayııır...

    orada başka bir muhabir giriyor devreye ve bu salaklık araya kaynıyor.

    diğer muhabir: nasıl bir eğitim sistemi, ne gibi yenilikler düşünüyorsunuz atakan bey filan...(türk komedi filmi tadında bir röportaj yemin ediyorum şunu yabancı ülkede göstersek millet bize götüyle gülerdi...)
    - ilk önce, okul öncesinde, ahlakiii, saygı ve terbiye eğitimi almalı...insanlar....çünküüüü..görüyoruz ya görüyoruz örneklerini görüyoruz...

    neyin örneğini görüyoruz mına koim? neyi görüyoruz? ahlaki saygı ve terbiye eğitimi ne demek? okul öncesinde çocuklara hiç ahlak, saygı ve terbiye eğitimi verilmiyor mu? veriliyorsa yetersiz mi? bir yerlerden duymuş konuşuyor. herhangi bir konuda konuşulurken ortaya atılıp "eğitim şart" demekten hiçbir farkı yok. ahlaki, saygı ve terbiye eğitimi almalı insanlar çünkü....eşşeğin zikinden dolayı olduğu için.

    (soruyu duyamıyoruz) kendilerini eğitmeyi öğrensinler....kendilerini eğitsinler demedim...kendilerini eğitmeyi öğrensinler...

    muhabir ben olsaydım, kendini eğitmeyi öğrenmekle, kendini eğitmek arasında ne fark var diye atakan'a sorardım. yok çünkü. atakan ne söylediğinin veya söylediklerinin ne anlama geldiğinin farkında değil. (burada atakan'ı suçlamıyorum bir kaç gün içinde basın mensuplarının tavırlarından ne oldum delisi olmuş da olabilir, normalde çok düzgün biriyken yoğun ilgi karşısında şapşala dönmüş de olabilir ama durum bu..)

    neden felsefe diye soruyorlar atakan efendiye...

    atakan- neden olmasın? diye sual soruyor ve felsefe imtihanından tam 100 alıyor...demek isterdim ama maalesef. atakan şöyle diyor" neden felsefe, neden felsefe...neden felsefe diye düşünsek...bir anda atakan'ın felsefe ile ilgili okudukları aklına geliyor herhalde....felsefe bilimlerin atasıdır. bir kaç filozofun böyle bir araya gelip ortaya teoriler atmasıyla başlamıştır bilim....mesela matematik de bir teoridir...ama kanıtlanmıştır...kanıtlanmış olması teori olup olmamasını değiştirmez. sonuçta formülize etmedikçe bu dikdörtgen değildir..."

    felsefe bilimlerin atasıdır dedikten sonra söyledikleri saçma sapan şeyler yine ama konumuz bu değil. neden felsefe? sorusunu soran muhabir aslında atakan'ın neden felsefeye ilgi duyduğunu soruyor. normalde atakan'dan küçükken dedem bana romen diyojen'in hikayesini anlattı çok etkilendim veya bir tanıdığımız bana şu kitabı verdi sonra felsefeye ilgi duydum, felsefe okumak beni dinlendiriyor, felsefeden konuşunca sizin gibi salak muhabirler benimle basın toplantısı yapıyor ve ilgiyi üzerime çekmek hoşuma gidiyor gibi cevaplar vermesini beklerdik. felsefe deyince felsefe ile ilgili aklına gelenleri sıralıyor, soruyu duyduğundan bile emin değilim. d&r'daki elemana da aynı taktiği yedirmişti, usta manipülatör siyasetçiler ve diplomatlar sorulan soruya cevap vermemek için benzer bir taktik uygularlar.

    (bu röportajın devamında atakan özel bir eğitim görmek istediğinden, hocaların anlatım tarzlarının yetersizliğinden (bunu da yanlış ifade ediyor), 47 kişilik sınıfta yeterince özel ilgi göremediğinden, hocalarının öğretebileceği neredeyse çoğu şeyi bildiğinden vs. bahsediyor, buradaki konuşmaları birazdan aktaracağım kişilik bozukluğuna işaret ediyor ama felsefeyle bir ilgisi yok.

    atakan bir başka yerde evrimle ilgili konuşuyor. ama bu konularda kitap okumuş, bir şeyler öğrenmiş gibi değil. kulaktan dolma bilgiler ve isimlerle. buradaki konuşmalarından yola çıkarak islamcılar, harun yahyacılar (adnan oktarcılar), milli görüşçüler zavallı atakan'ı linç etmişler. atakan bu konularla ilgili belli ki bir şeyler okumuş, ancak doğal olarak okuduğu şeyleri sindiremediği için geyik muhabbeti tadında bir konuşma döndürüyor. yine karşısında embesiller olduğu için konuşmayı atakan yönlendiriyor. konuşma şurada

    - atakan: mesela maxwell'ı kimse tanımaz. ne yaptığını, neler yaptığını, niçin yaptığını bilmezler...belki sen bile maxwell'ı bilmiyorsun. ama sadece bizim çok işimize yarayan insanları biliyoruz. tesla. elektriğin mucidi...ama mesela maxwell'ı newton gölgelemiştir.

    atakan meydanı boş bulunca atıp tutmaya devam ediyor. karşısındakiler de büyülenmiş şekilde dinliyorlar, arada salak salak yorumlar yapıyorlar.

    bir kere tesla elektriğin mucidi filan değil. elektriğin mucidi zaten olmaz. mucit icat eden demektir, icat etmek var olan nesnelerden yeni bir şey ortaya koymak, benzeri olmayan bir ürün meydana getirmek demektir. elektrik icat edilmez. elektrik doğada vardır. elektrik keşfedilir, ilk keşfeden de benjamin franklin'dir. tesla alternatif akımın mucididir. maxwell'ı newton gölgelemiştir diyor. sir isaac newton 1642-1726 yılları arasında yaşamış, maxwell'le kast ettiği james clerk maxwell 1831-1879 yılları arasında yaşamış. karşısındakiler newton nasıl olur da kendisinden yüz yıl sonra yaşayacak birini gölgeler diye sormuyorlar. çünkü bir bok bilmiyorlar.

    atakan'ın kast ettiği de aslında bazı bilim adamları, bilim tarihinde bazı başka bilim adamlarının gölgesinde kalmıştır ya da diğerleri daha çok bilinirken bunlar hak ettikleri halde daha az tanınıyor demek istiyor ya da en azından bir zamanlar bir yerlerde okuduğu ve ezberlediği metin böyle anlatıyordur konuyu. fakat atakan anlamadan okuduğu ya da çok hızlı okuduğundan böyle basit mantık hataları yapıyor.

    devam ediyor atakan, böyle gölgede kalan insanlar var diyor. başkaları var mı diyorlar? var diyor. mesela leonardo da vinci'nin gölgelediği biri vardı diyor. muhtemelen michelangelo'dan bahsediyor. ama hatırlayamıyor. kimden bahsediyorsa şahsen katılamıyorum. kusura bakmasın.

    atakan "pekiii, şöyle söyleyim diyor, macaroni'yi biliyor muyuz?" diye soruyor. cevaplayan ekipten bir kadın "şey şu tatlı vardı o mu?" diyor. hayır diyor atakan. atakan'ın kastettiği kişi marconi, kadının kastettiği tatlı macaron. biri de çıkıp fransa başkanı emmanuel macron'un ismini söylemediği için çok şanslıyız.

    atakan "kişilik olarak" diyor. söylemeye çalıştığı kişilik olarak değil kişi olarak.

    sonra "telsiz", "telsiz veya radyo" diyor. ama onu icat eden ilk kişi tesla'dır diye de ekliyor. demek istediği şey radyonun mucidi marconi diye bilinir ama asıl resmi mucidi tesla'dır.

    aynı röportajın başında "şimdi evrime inanıyor muyuz?" diye soruyor atakan. karşısındaki soruya soruyla cevap veriyor: sen inanıyor musun evrime?
    atakan bunun üzerine "evrime inanamazsın ki, evrim zaten gerçektir" diyor. ve ekliyor "evrimi ya bilirsin, ya bilmezsin..." diye devam ederken karşısındaki gerizekalı atakan'ın sözünü bölüyor "ama yoktan varoluş..." diyerek. atakan "hayır" diyor, gerzek "olmaz mı?" diye devam ediyor. atakan diskuruna devam ediyor "evrimi ya bilirsin, ya bilmezsin, ya da inkar edersin...sen hangi taraftasın?"

    burada ne demek istediğini anlıyorum ancak yine de ifadeleri sıkıntılı. evrimden kastedilenin türlerin evrimi kavramı mı yoksa charles darwin'in evrim teorisi mi olduğunun ortaya konulması gerekir. zira türlerin evrimi konusu inanılacak bir konu değildir, su götürmez bir gerçektir. bu tarz gerçekliklere inanmayız sadece gözlemleriz.

    evrimi ya bilirsin ya bilmezsin ya inkar edersin. (bkz: false trichotomy) saçma sapan bir şey.

    sonra insanlar maymundan geldi mi gelmedi mi getiri ve atakan’ın maymunlarla ortak atadan geldik saçmalığı. bir kere maymunlardan geldik o kısmı netleştirelim. fakat konu o değil. atakan bir seri saçmalığı da dile getiriyor. evrim teorisi veya darwin’in doğal seçilim teorisi ile ilgili konuyu başka konularla karıştırıyor. teorinin ne olduğunu bilmiyor, başka bir yerde teori değil kuram diyor ikisinin aynı anlama geldiğini bilmeden. darwin’den önce islami biyologlar evrimi dokümantasyon etmiş veya dokümante etmiş gibi laflar uyduruyor. bir yerde evrim yerine devrim diyor. sadece edasıyla tavırları çok bilmiş bir tip gibi onun dışında aklı başında tek bir şey söylediğine herhangi bir soruya normal, usturuplu, filozof gibi olasılıklar ve farklı fikirlerden bahsederek kendi anladığı şekilde bir yanıt verdiğini ben görmedim. belli ki meraklı ve taklit/gözlem yeteneği gelişmiş bir çocuk. woody allen’ın zelig karakteri gibi bukalemun gibi bir yerlerde gördüğü tavır ve davranışları taklit ediyor. ne söylediklerinde bir fevkaledelik var ne okuduklarında ne de olağan dışı bir akıl yürütme tarzı var. çoğu zaman sorulan soruyu bile anlamıyor.

    ama bizim halkımız gerçekten süzme gerizekalı olduğu için bir anda göklere çıkarttılar.

    işin kötü yanı çocukta zaten (bu konuda kesin konuşamam ama izlenimlerimden yola çıkarak böyle bir gözlemim oluştu) narsisistik bir kişilik bozukluğu başlangıcına dair emareler var. yabancıların “spoiled” dediği tarzda bir çocuğa dönüşmesi de çok güçlü bir olasılık.

    insanların sözünü kesmesi, ilginin sürekli kendi üzerinde olmasını istemesi, başkalarının tavır ve davranışlarını sürekli takdir etmesi beklentisi içinde olması, anne ve babasına karşı sergilediği tavırlar, sürekli benmerkezci yaklaşım (bana özel eğitim olacak, tek benimle ilgilenilecek, tek kişilik sınıflarda dersler şöyle olacak hocalar böyle olacak), aşırı bir kendini önemseme hali, herhangi bir özelliği kanıtlanmış bir başarısı olamamasına rağmen özel muamele görmeyi beklemesi, yaşıtlarıyla sosyal ilişkilerde sıkıntı duyması, izole bir hayat sürmesi vs...

    nedense halkımız anormalliği veya davranış sorunlarını herhalde zeka belirtisi olarak değerlendiriyor. o yaşlardaki her çocuk ilgi görmekten veya egosunun okşanmasından hoşlanır. fakat anormal olan atakan’ın anne ve baba davranışlarına karşı veya çevrenin kendisine yaklaşımına karşı en ufak bir şükran duymaması, teşekkür bile etmemesi, kendisine gösterilen ilgiyi alakayı takdir dahi etmemesi. ikincisi her çocuk küçükken hayaller kurar, süper kahraman olmak ister, veya doktor, belki cumhurbaşkanı olmak ister ama içten içe bunun doğru olmadığını bilir. bu arkadaşa filozof diyorlar filozof havalarına giriyor, psikiyatrist olacağım diyor oradan da cumhurbaşkanlığına soyunuyor. bunları söylerken de önce anne ve babasını küçümseyip aşağılıyor, sonra sınıf arkadaşlarına daha sonra öğretmenlerine burun kıvırıyor. normal çocukların hayata dair gerçekçi beklentileri olur. örneğin yeterli imkan tanınırsa daha iyi bir okulda okumak, eğitimde destek almak, geniş bir kütüphane oluşturabilmek için vatandaşlardan kitap desteği vs. atakan’ın ise yüksek, gerçekdışı ve mantıksız birtakım beklentileri var. normal çocukların ailesiyle ve arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkileri olur. atakan’ın umarım yanılıyorumdur ama hem ailesiyle hem arkadaşlarıyla ilişkileri sıkıntılı bana kalırsa.

    benim tahminim atakan’ın annesi manyak. böyle çocuğunun bokunda boncuk bulan tipler vardır, kendi belki okumamış onun üzerinden kendini gerçekleştirme tripleri de olabilir. atakan’ın da gerçekten özel ilgiye alakaya ihtiyacı var çok zeki olduğu için değil cahil ebeveynlerin elinde istismara uğradığı için, çok abartılacak bir durum da değil aşağı yukarı türkiye’de bütün ebeveynler kafayı yemişler ne bok yiyeceklerini bilmez haldeler. dolayısıyla çocuk işte kör topal büyüyor böyle ehil (!) ellerde. filozofluğa gelirsek atakan felsefe hakkında bir sik bilmiyor, bilmesi de mümkün değildir. bazı şeyler zamanla olur.

    warren buffett’ın sevdiğim bir sözü var “no matter how great the talent or efforts, some things just take time. you can't produce a baby in one month by getting nine women pregnant.”

    ne kadar büyük yeteneğe sahip olursanız olun veya ne denli gayret sarf ederseniz edin, bazı şeylere ulaşmak için sadece zaman gerekir. dokuz kadını hamile bırakarak bir ayda bebek üretemezsiniz.

    bu da aynı hikaye.
  • bu (bkz: dr erol kose) adamin varligini hatirlatmis cocuktur

    dr : sence kilik degistirmis uzaylilar var midir aramizda ?
    cocuk : eger bulursak...mutlaka onlari..ii... (ses kisilir)... silahlarimizla tarariz....(...)...biz onlari kesfederiz onlar kendilerini tas devrinde bulur.

    gayet cocuk cocuk takilan bi velettir.
  • varya şaşırıyorum. 10 yaşındaki çocuk ile bile kavga eden küfür eden, aşağılayan öküz dolu hrm ekşi hemde halk, gerçi burasıda onlardan oluşuyordu pardon, ulan kendisi 10 yaşında altına sıçıyordu diye çocuğa kızıyor, yok efendim annesine söyle demiş terbiyesizmiş, lan sen annene acaba neler yaptın öküz sürüsü insanlar o daha çocuk, salak gibi her kanal röportaj yapmaya çalışıyor yazık günah. bırakın çocugu, sadece güzel bir eğitim
  • sadece atakan değil her şey kurgu.biz sadece izliyoruz.kalabalıkları dönüştürdüğün vakit geriye kalanlar sadece ezilmeye mahkum ufak ayrıntılar olarak kalıyor.
hesabın var mı? giriş yap