• albüm internete düştü ve dayanamayıp dinledim. bu albüm dt'nin neden bu kadar büyük bir grup olduğunu 3.5 yıl sonra bir kez daha herkese gösteriyor. neden mi?

    dark tranquillity, we are the void ve construct ile içine girdiği bu uzaklaştırıcı, gergin karanlık havadan 2 albüm sonrasında kurtulmayı başarmış durumda. sanmayın ki atoma karanlık bir albüm değil. karanlık. ancak önceki iki albümde olmayıp atoma'da olan birkaç şey var ki atoma'yı çok özel kılıyor diskografide; hız, yoğunluk, uyum, parçalardaki rahatlatıcı ve akıcı dokunuşlar. özellikle parçaların hızı önceki iki albüme nazaran çok daha fazla ve parçalar boğucu değil. ayrıca mikael ve martin brandström'e ayrı bir yer açmak lazım bu albümde. mikael stanne; sen nasıl bir insansın, bu kadar sene sonra o brutalin nasıl hala bu kadar parçalayıcı, yok edici ve can verici cana, ortak dertlere ve o clean neden o kadar narin, o kadar narin ki tüm naifliğiyle dünyadaki tüm duvarları kırabilir hissi veriyor dinleyenlere, ağlatıyor onları tüm sevinç ve coşkusuyla?
    martin brandström de atoma'da sanırım projector'dan sonraki en iyi performansını göstermiş. bu albümdeki klavyesi o kadar yumuşak, ince, hassas ve can alıcı ki dinlerken içinizi eritiyor. özellikle faithless by default ve merciless fate'i dinleyince anlayacaksınız demek istediklerimi.

    atoma'yı dark tranquillity diskografisinde ayıran en büyük özellik ise bence bu albümün, dt'nin 2000 sonrası çıkardığı her albümden birer parça barındırması ve buna rağmen hepsinden farklı, özgün bir kimliğinin olması. ben, yaklaşık 10 yıllık bir dark tranquillity dinleyicisi olarak (dinleyicisi demek az kalır aslında) albümün beklentilerimin üzerine çıktığını söyleyebilirim. bakın, 27 yıldır müzik yapan ve türünden yani melodic death metalden taviz vermemiş, 11. stüdyo albümünü çıkaran bir gruptan bahsediyoruz ve hala her yaptıkları albümde yeni şeyler duyduğumuzu ve buna rağmen "davayı satmadıklarını" söylüyoruz. bunun kendisi bile başlı başına bir başarı iken dark tranquillity her albümünde müzikal kalitesini konuşturmayı bildi. şu an dinliyor olduğum merciless fate'i bu ve bundan önceki ve muhtemelen bundan sonraki her dinlememde gözümden gizlice akan, akıyor olan, akacak olan yaşlar aslında bana bu sözlerin gereksizliğini anlatıyor. çünkü ne kadar anlatırsam anlatayım benim için bu adamların, bu grubun, dark tranquillity isminin ne demek olduğunu anlatamamış olacağım, hele de mikael belki de bu zamana kadarki en iyi clean vokalini şu an kulaklarımda yapıyorken.

    aslında tek tek parçalar hakkında da yazacaktım ancak onları başlıkları altına yazmayı tercih ettim. zamanla, parçaları hazmettikçe hepsine yazacağım.

    tanım: melodic death'in en sağlam grubunun, tanımlayamayacağım bir şekilde bağlı olduğum dark tranquillity'nin 2000 sonrası en sağlam albümlerinden biri.

    (bkz: all that you see is a darkness)

    iyi ki varsın dark tranquillity
  • eski slumber üyelerinden iran asıllı ehsan kalantarpour'un senfonik death metal türündeki son projesi. yaklaşık 1 saatlik bir müzik ziyafeti sunan 2011 çıkışlı skylight isimli bir albüm mevcut şimdilik.

    dark tranquility'nin aynı isimli albümünü ararken tesadüfen keşfetmiştim. daha da dark tranquility albümünün yüzüne bakmadım keşfettikten sonra öyle söyleyeyim.
  • bence iki vasat (dark tranquillity standartlarinda) albumden sonra grubun eski formuna kavustugu album. tum kariyerlerinden bir seyler bulmak mumkun. en sevdigim albumleri damage done'daki o sert duygusalligi en guzel yansitan sarki our proof of life favorim su ana kadar. iki arkadasla daha birlikte yaptigimiz uzunca bir degerlendirme de surada mevcut.
  • eski albümlerle kıyaslamanın manasız olduğu, 2016'nın en iyilerinden olan albüm. bunca yıldan sonra hiç kimse bir the gallery beklemiyordu zaten. in flames gibi benzerlerinin aynı yılda nasıl dibe vurduğunu gördükten sonra söyleyebilirim ki dark tranquillity gerçekten yaşayan efsane, en takdir edilesi gruplardan.

    bütün parçalar güzel fakat force of hand ve merciless fate favorilerim oldu diyebilirim.
  • ayrıca oyunsever * bir ekşi sözlük yazarı. hoşgelmiş. * *
  • skylight adında 2012 çıkışlı albümleri ile aynı adı taşıyan şahane bir parçaları vardır. vokal ve klavyecileri olan ehsan kalantarpour da aslen iranlıdır.
  • gözlerinizi kapatınca adeta zaman makinesiymişçesine 2008 2007 2009 gibi yıllara götüren aşmış dt şarkısı.
  • albüm hakkında yorum yapmak için albümü baya uzun kereler dinledim, sonuç şu ki ne melo-death klasikleri arasına girecek, ne de olmamış denebilecek bir albüm. melodik yapısı düşük olsa da hissettirdiği duygu yoğunluğu var, brutal ve clean vokaller dozunda ayarlanmış. insomnium, be'lakoralbümlerinin yanına senenin en iyi melo-death albümü olarak yerini alıyor benim için.
  • dark tranquillity'nin 4 kasım'da çıkacak olan 11. stüdyo albümü.

    bir önceki albüm construct'ın üstünden tam 3.5 yıl geçti. bu 3.5 yılda beklemekten taş olduk desem yeridir, ama dt için 3.5 değil, 35 yıl beklerim, sorun yok.

    atoma ile ilgili birkaç fikrimi ve öngörümü paylaşmak istiyorum, zira albümü dinleyip hazmettikten sonra tekrar buraya yazacağım.
    öncelikle sosyal medyadan paylaşılan bütün videoları, albümden kesitleri izledim, dinledim ve mikael'in ve diğer üyelerin ve de albümü dinleme şerefine erişen birçoğunun albüme dair görüşlerini istisnasız okudum. tüm bunlara dayanarak, benimle beraber 4 kasım'ı bekleyenlere şunu diyebilirim ki; çok büyük farklılıklara hazır olun. dark tranquillity we are the void'le beraber mekanik bir tarza bürünmüştü. bunda "aynı sound'u tekrar etmeme isteği" büyük rol oynamıştı. sonrasında construct'ta gördük ki albümün kaydı esnasında mikael'in vokali geriye atılmış, birkaç şarkıya clean vokal serpiştirilmiş, sound daha yumuşak hale gelmişti.

    atoma'da ise tüm izlenimlerim neticesinde vardığım kanı şu; construct ile projector esintileri amaçlayan grubum, atoma ile beraber, vokaliyle, sound'uyla köklerine geri dönme eğilimi göstermiş ve yaptıkları ilk üç albümden kesitler sunmak istiyor. videolardaki vokal kaydı mikael'in son 15 yıldır yaptığının aksine, 90'lardaki yırtıcı sesine çok benziyor. ayrıca videolardan edindiğim sound da 90'lardaki sound'a yakın; void'deki gibi mekanik değil, construct'taki gibi yumuşak değil. niklas da önceki albümlerin aksine bu albümde daha fazla söz sahibi, tıpkı eskiden olduğu gibi.

    martin'in gruptan ayrılması, kalıcı bir bas gitarist bulunamaması, grubun ana eleman sayısının 4'e düşmesi, 3.5 yıllık bir bekleyiş; hepsi canımızı çok sıktı. ama hiçbirinin dark tranquillity'yi yeniden duymak karşısında pek önemi yok. yıllarca bekledik, birkaç ay daha bekleriz, hiç sorun yok.
    son olarak; albüm kapağını dt'nin birçok albümünde olduğu gibi yine niklas yapmış ve yine müthiş olmuş.

    artık kasım ayını, sonbaharda yeni dt albümüyle içimizi üşütmeyi bekliyoruz sadece.
  • merciless fate, force of hand, clearing skies ve faithless by default şarkılarında döktürmüşler. insanı tripten tribe sokmuşlar. tabi bunda martin brandström abimizin büyük payı var o başka. adam öyle güzel klavye yazıyor ki alt yapıya... her tarafını kasvet, keder, efkar bürüyor insanın.
hesabın var mı? giriş yap