• kefir içimek tam değil.
    geçen sonbahardan beri evde kendim mayalayıp kefir yapıyorum neredeyse her gün içiyorum. mart başına dek hiç hastalanmadım ve tam bu kışı hiç hastalanmadan geçireceğim derken kızımın okuldan getirdiği mikrop ile hayatımın en ağır sinüzütünü geçirdim hatta halen etkileri geçmedi. yitirdiğim kusursuz koku hissim henüz geri gelmedi, geniz akıntım bile tam geçmedi, halsizlik etkisi en büyük yıkım oldu.
    kefir beni bu ağır etkiden koruyamadı. ha, gripten, soğuk algınlığından filan korudu.
  • bağırsak florasını toparlamak. burası 2. beyin ve bağışıklığın önemli kısmı burada oluşuyor. şeker, karbonhidrat, tahıl ve baklagildeki lektin ve gluten proteinleri, hazır gıda, gazlı, glukoz şuruplu meşrubatlar-içecekler, ağrı kesici ve bilhassa antibiyotikler bu florayı zamanla mahvedip, bağırsak duvarını hırpalıyor ve geçirgenliği arttırıyor (bkz: bağırsak geçirgenliği/#70052058). işte bu leaky gut denilen sızıntılı bağırsak bir çok hastalığın ve otoimmun rahatsızlığın gizli sebebi. faydalı bakterilerin oranı azalırken zararlı bakteriler ve mantarlar çoğalıyor (candida gibi). lektin-gluten hırpalaması da eklenince tüm bunların sonucunda ince bağırsağın sızdırmazlığı bozuluyor ve normalde kana sızmaması gereken proteinler, zararlı maddeler ve toksinler kana sızıyor. antijenlere karşı antikor artışına ve bir çok alerjiye sebep oluyor. vücut sızan ve tehdit gördüğü bu yapılarla savaşırken ona benzer hücrelere de saldırıyor. gluten ve lektin'e benzeyenlere tepki verirken örneğin tiroit hücrelerine de saldırıyor (hashimato), insüline saldırırsa şeker, sinir hücrelerine saldırırsa ms, kemikler de olursa artrit oluşabiliyor. yani alerjen sızmaları sonucunda bir yerde vücut kendi yapılarını rakip görüp saldırmaya başlıyor. sonra gelsin bilumum otoimmun hastalıklar, (diyabet, tiroit, artrit, hashimato, ms, otizm gibi) gelsin geniz akıntıları, sinüzitler, astımlar, bronşitler, farenjitler, gripler. gelsin döküntü, kaşıntı, sivilceler, duyarlılıklar. bunlara ek, türlü hazımsızlık ve sindirim problemleri. unutulmasın ki burun, boğaz, mide florası bağırsak florasıyla kardeş, bağırsaktaki zararlı bakteri artışı ve sonucunda oluşan mukus artışı, her yere sirayet edebiliyor, solunum yollarında da akıntı artışına sebep oluyor.elbette vitamin sentezi de bozuluyor. bağırsaklar sentezleyemediği için b 12, d vitamini, selenyum, demir depoları sürekli boşalıyor salgın gibi herkeste eksiklikler oluyor.

    bozulan florayı tamir etmek zor değil. şeker ve karbonhidrattan mümkün mertebe uzak durup, probiyotik takviyeleri alır (doğal yoldan veya dışardan kapsül veya şase formunda), prebiyotik gıdalarla beslenip (ev yoğurdu, turşu, kefir gibi), sarımsak, defne tohumu (her sabah aç karnına 2 adet tohumu çiğnenecek) propolis, hindistan cevizi yağı ve doğal elma sirkesini bolca tüketirseniz floranız zamanla inşallah tamir oluyor. geçirgen hale gelen bağırsak duvarını örmede kollajen çok etkili deniyor yani haftada 2 3 kere kemik suyu içmek veya doğala uygun kollajen takviyesi öneriliyor. yıllar boyu geçmeyen alerjik sinüzit ve geniz akıntım bu yolla hamd olsun minimuma indi. bir de omega 3 takviyesi tabii ki inanılmaz faydalı, günlük 1000-2500 mg dha-epa kapsül olarak alınmalı. kestane balını da günde bir kaşık olarak şiddetle tavsiye ediyorum o da allah'ın izniyle inanımaz etkili. bu diyet ve takviyeler sayesinde hastalık yaşamayan tanıdıklarım var. süt ve tereyağ gibi süt ürünleri de bazı bünyelerde ciddi akıntı, alerji ve mukus sebebi olabiliyor en azından bende öyleymiş geç anladım bu yüzden uzak kalmayı deneyip tartabilir, bunlara bir süre ara verebilirsiniz. doğal yoldan olanı en güzeli olsa da probiyotik için kapsül veya şase formunda, probien, solgar, nbl gold gibi markalar kullanılabilir. bir amino asit olan glutaminin de bağırsak florasını düzeltmeye ve bağırsak geçirgenliğin azaltmaya yardımcı olduğu söyleniyor. unutmayın zehirlenmek istemiyorsanız şeker, ekmek, hazır gıda, hamur, kömür tüketmek yok veya minimum da. uygulayın dua edersiniz.

    yağ (zeytinyağı ve tereyağı olmak şartıyla) ve protein ise serbest, bol bol yiyin. unutulmasın ki tahıllardaki gluten ve bazı bünyelerde süt proteinleri (artı bazen yoğurt dışındaki süt ürünleri) en önemli alerjenler ve duyarlılık (histamin) yaratanlar.

    ayrıca bir çok hastalığın temelindeki sinsi düşmanımız için (bkz: candida/#61562724)
    (bkz: reflü/#70930829) (bkz: geniz akıntısı/#61562783) (bkz: defne tohumu/#95745895)

    aşağıdaki bazı makale ve çalışmalar konu hakkında gayet bilgilendirici.

    alerjik hastalıklar, bağışıklık, bağırsak sağlığı ve beslenme

    bağırsak florası, sorunları ve çözümleri

    bağırsak florasının önemi-gökşin balım

    geçirgen bağırsak sendromu-gökşin balım

    sızıntılı bağırsak sendromu beslenmesi ve tedavi planı

    dr. jill carnahan anlatıyor: “geçirgen bağırsak” sendromu

    edit: gelen mesajlara teşekkürler. doktor değil hastayım, yaşayana sorun demişler değil mi. 10 yıldan fazladır sinüzit, bademcik, geniz akıntısı yüzünden süründüm tabiri caizse. 2 kere ameliyat oldum. kullanmadığım ilaç, bitki, takviye kalmadı. sağolsun bazı doktorlarımız verip antibiyotikleri yolluyordu. ayrıca 15 yıldır gerilimli baş ağrısı da çekiyordum. gittikçe tükenmem ve bağışıklık zayıflaması da cabası. sağolsun doktorlarımızdan bir kısmı bu konuda baya ilgisiz. bir allah'ın kulu da demedi ki kardeşim, bağırsaklarını toparla, her antibiyotik bitiriyor seni yanında probiyotik al. ta ki yüce allah'ın lütfuyla rahmetli prof. ahmet aydın'ın çalışmalarını bir forumdaki tartışmalarda okuyana kadar. daha sonra mekanı cennet olsun rahmetlinin diğer çalışmalarını ve benzer kişilerin çalışmalarını okuyunca uyandım. bu takviye ve diyetle allah'a çok şükür bu şikayetlerim kalmadı sayılır. probiyotik takviyeleri ve diyetle alerjiler akıntılar kaybolurken, mesela ekmeği, hamuru keser kesmez baş ağrıları kayboldu. bu duruma yani gluten duyarlılığı denilen sıkıntıya da sahip çok fazla kişi var, 1/4 oranında olduğu tahmin ediliyor. herkeste farklı farklı tepiyor tabii ki. ahmet aydın'ı kaybettik, ama siz siz olun yaşayanlarına (canan karatay gibi) sahip çıkın. yoksa kar hırsıyla ve açgözlülükle gdo'lu ve glukoz şuruplu ürünleri hiç acımadan bize yediren küresel şirk-etlerin elinde kobay gibi helak olup gitmemiz içten bile değil.

    edit 2: yazmışken ahmet aydın hocanın bağışıklık arttıran baharat kürünü de yazayım. çok sık alerjik üst solunum yolu, sinüzit, grip olanlar için. kullandığım ve koyu akıntıları ve geniz akıntılarını ciddi oranda düzelttiğini gördüğüm bu karışımın içeriği,

    her gün bir kere, yarım kase yoğurda, 1'er çay kaşığı zencefil, çörek otu, keten tohumu, siyah üzüm çekirdeği, çekilmiş ısırgan otu, çiçek poleni, tarçın ve 2 çay kaşığı zerdeçal katılarak bir miktar sızma zeytinyağı ile karıştırılırır ve tüketilir. yanına 1 veya 2 çiğ sarımsak çiğnenirse daha etkili olur. bunun yanında her gün dha-epa 1500-2500 mg omega 3 takviyesi kapsül.

    edit 3: tam da bu konularda harika bilgiler veren şu sosyal medya sayfası da takip edilebilir. sağlıklı yaşıyoruz facebook sayfası

    edit 4: gazi üniversitesi kimya bölümü öğretim üyesi prof. dr. ibrahim uslu'da sabah aç karnına çiğnenecek iki adet defne tohumunun da bağırsak florasını düzene koymada ve candida gibi zararlı bakterileri tedavi etmede oldukça etkili olduğunu söylüyor. defne tohumu aynı yaprağı gibi çok kuvvetli bir anti-fungal yani mantar öldürücü ve anti-septik. kullananlardan çok olumlu tepkiler geliyor. defne bağırsak mantarlarını yok ediyor
    https://plus.google.com/…usluprof/posts/ft8epmzoyuc sırf bu yüzden taze defne tohumlarını satmak için bir de site kurulmuş. https://www.fitoderman.com/ ibrahim hoca bir de az bir miktar hindistan cevizi yağı veya sızma zeytinyağını ile 10 dakika ağızda tutmak, dolandırmak sonra da tükürmenin ağız ve boğaz yollarında bulunan zararlı candida mantarlarını yok ettiğini belirtiyor. candida albicans mantarı için doğal çözüm tedavi facebook da ürünü ve faydalarını duyurmak amacıyla kurulmuş defne tanıtım grubu sayfası da var. https://www.facebook.com/groups/defnetanitmagrubu/
    https://www.facebook.com/prof.ibrahimuslu

    edit 5: bağırsak duvarını örmede etkili olduğu söylenen kolajjen konusuyla ilgili yazdıkları ve önerileri ile ilgili suser ultracool a da ayrıca teşekkürler. kemik suyu içemeyen veya bulamayanlar için doğala en uygun takviyeleri yazmış ve önermiş (bkz: #87018767) uygun bir tanesini de aldık ve glutamin ile deniyoruz. sonucu editlerim.
  • her sabah kahvaltısında, 1 veya 2 yemek kaşığı tahin-pekmez.

    hem eşimle ben, hem de çocuklar da denenmiş, kış mevsimi gripsiz ve hatta nezlesiz atlatılmıştır.
  • (bkz: kefir içmek) bilmem kaçıncı kez yazılmış olacak ama detaylandıracağım.

    bazı arkadaşların grip virüsüne yakalanmış olmayı zayıf bağışıklıkla alakalı görmesi ilginç. güçlü bağışıklık, virüse, mikroba yakalanmamak demek değil, bunlarla daha kolay, hızlı, güçlü bir şekilde vucudun başa çıkabilmesi. bunun yolu da prebiyotiklerle, gerekli vitaminlerden gerektiği kadar alabilmekle oluyor.

    vucudundaki demir, b12'si, selenyumu, b,c,d vitamin değerleri düşük olanlar bunların eksikliklerinin sonucunu yaşar.

    kefir, bağırsaklardaki faydalı bakteri sayısını artırır. ( doğal kefir )
    bağırsak florası zengin, doğal olan hastalıklara karşı dirençlidir, hastalanmaz değil bu.

    gribe daha az yakalanmak için virüslerin nasıl çalıştığını bilmeniz gerek.
    özellikle grip virüsü solunum yollarında, çoğunlukla boğazda kuluçkaya yatar. (bkz: boğaz ağrısıyla gribin başlaması) haftada bir kaç kere yapacağınız, sirkeli su gargarası bu kuluçkayı rahatsız eder ve aktifleştirir, yeteri kadar çoğalamadıklarından vucut bunları hızlı bir şekilde elimine eder. karbonatlı veya tuzlu su gargarası da aynı işi görecektir.

    genel olarak az yemek vucudun tamiri için kendisine daha çok zaman ayırmasını sağlar. (bkz: #60438489) . aç kalmanın kanser hücrelerini öldürdüğü görülmüştür ve son zamanlarda açlık diyetleriyle kanser hastalığı tedavilerinin arttığını görüyoruz.

    saat akşam 22:00-02:00 arası uyumak da oldukça önemlidir, melatonin hormonu en çok bu saatlerde çalışır. eksiklikleri sık tamir edilen bir vucudun daha seyrek hastalanması sürpriz olmaz.
  • kendinize sürekli yeni hedefler koyun. ona ulaşmak için elinizden geleni yapın. mükemmel olmayı beklemeden ama. yani kendinizi paralamadan, çekiştirmeden, yıpratmadan odaklanın o hedefe. beyninizi asla yeni tecrübelerden ve öğrenmekten mahrum bırakmayın. bu, yeni bir dil öğrenmek de olur, seyahat etmek de. kupon biriktirip tencere kuyruğuna girmek de... beyin ne kadar kendi ayakları üstünde durursa kendini o kadar korur. yüksek irtifada hayatta kalmaya çalışan meyveler gibi...

    ve de galiba altın kural, bağışıklık, bağışlayarak kuvvetleniyor. kendinizi bağışlayın, insanları sevin, ilişki kurun, hayata temas edin.

    yaşayın.
  • evde basit bir şekilde yapacağımız ve bekletip tüketeceğimiz sirkeli turşu , evde yapacağımız işlenmemiş sütten yoğurt ve yoğurt suyu gibi probiyotikli besinleri sürekli ve düzenli tüketmek bağışıklık sistemimizi çelik gibi yapacaktır.
    bunları yaparken şeker , zamansız sebze ve meyveler ile mısır ve türevleri tavuk ve tavuk dürüm gibi zehirli lezzetlerden kesinlikle uzak durulmalı.
  • kışın dalış yapmak.
  • fiziksel aktivite ve spor çok önemlidir. vücut direncinizi arttırıp metabolizmanızı hızlandırır. sebze, meyve ve protein ağırlıklı bir diyette sizi çivi gibi yapar. ayrıca havalar güzel diye de dımdızlak dışarı çıkmayın. ayağınızı ve belinizi sıcak tutun.
  • (bkz: kestane balı)
  • günde 3 paket sigara için.. kısa zamanda akciğerlerinizi elinize alıp yeni bir ciğer edinme fırsatı yakalayabilirsiniz..
hesabın var mı? giriş yap