• kaç gündür çok garip hissediyordum. inanmak istemezcesine geçiştiriyordum kendi kafamda. bugün kendimi daha fazla tutamadım ve ağladım. ne çok alışmışız sana farkında değilmişiz. bazen katlanılmaz o muhabbetini ne çok seviyormuşuz meğer. bezdirdiğinde yakın bi arkadaşımız der gibi 'ya yeter amk' deye kapatırken videolarını aslında hiç kızgın değilmişiz sana. yaşamın sana ne kadar yakıştığını hiç durup düşünmemişiz bile. hep orada olacakmışsın gibi hissettiğimizden belki de. sadece motordan ibaret olmayan kültürün, hayata bakış açın, yardımseverliğin, doğallığın. bunları çok özleyeceğimizin hiç farkında değilmişiz. bu kadar cesur olduğundan ölümün seni yakalamaya cesaret edeceğini hiç düşünmemişiz. ben inançlı bir adam değilim ama keşke bizi öbür taraftan izliyor olsaydın. hoşçakal.
  • babuş önüne atlayan bu arkadaşı keşke chevrolet k5 blazer'ınla 82 parçaya bölseymişsin.

    o zaman kimse senin hakkında kimse burada kötü bir şey söyleyemezmiş. herkes onun için, intihar etmiş, ne işi varmış? köprüde yaya mı? çıldırmış olmalı? dermiş.

    fakat söz konusu motosiklet olunca elalem, senin deyiminle, "dalyarak dalyarak" konuşuyorlar işte. keşke hayatta olsan da kulak memelerine şöyle bir vursan!

    şimdi kesin aea'yı hiç bir yerde savunmayın derdin ama milletin ağzı da torba değil ki be babuş. ayrıca sandığından daha çok özlüyoruz ne yapalım? bak bu çarşamba sensiz geçti, sanırım bundan sonraki çarşambalar da sensiz olacak.

    o anahtar kontağa her girdiğinde öğrettiklerin benimle birlikte yaşayacak. yine senin deyiminle "durumlar böyle", "görüşmek üzere"
  • şu ana kadar ölen en yakın insan rahmetli dedemdi. üzüntüden cenazesine gidememiştim. tıpkı senin cenazene gidemediğim gibi. affet beni, gelemedim sana.
    ama her kontağı çevirdiğimde aklımdasın. fikirlerin, karakterin, insanlığın ufkumu aydınlattı. umarım canın yanmamıştır, rahatça uyuya kalmışsındır hemen. özlüyorum seni hemde hiç tanışmadığım halde. belki gittiğin yerde de iki teker üzerindesindir. belki birgün beraber sonsuzluğa gaz bile açarız.

    ışıklar içinde sür "babuş". kardeşin emanetinin bekçisi, kaskı kafasında, zırhı sırtında merak etme. bizi izlediğine eminim, seni hep seviyoruz, bil yeter.
  • eski videolarını açıp izleyeyim diyorum, yapamıyorum, gözümden yaşlar süzülüyor.

    senin gibisi yoktu be, gelmeyecek de, gelemeyecek.
  • vefat etmeseydi ertesi akşam (26 temmuz) canlı yayın konuğu ali türkşen olacaktı. öyle de bir adamdı.
  • kazadan iki saat once konusmustuk.
    konuk isindeki bi puruzu cozmustum.
    aslinda pazartesi istanbul'a gelecekken sali gunune ertelemistim gelisimi.
    videolari atlama, guzel is ciksin demisti.
    gelince bakarsin demistim.
    sonra gece yarisi telefon caldiginda duydugum ses beni boslugun basina suruklemisti bile.
    hayatimin en zor motosiklet yolculuguna cikacagimi bilmeden bindim motora ve actim gazi...
    diren babus diye diye giderken telefon bir daha caldi ve "kenara cek" sesindem sonrasini cok hatirlayamiyorum.
    hastaneye nasil gittim ne oldu yolda hic fikrim yok.
    hastaneye geldigimde icim bir kere daha yandi.
    onunla en son bu hastaneye kolum ciktiginda gelmistik simdi bu sekilde gelmek kadar aci daha ne olabilirdi ki.
    can dostum, en yakin arkadasim, patronum, destekcim...
    hayatimin en zor gunlerini yasiyorum binlerce insanin hissettigi gibi...
    "hadi abii hadi abii" diye gaza getiren, en salak anlarda bile anira anira gulduren, bir evin icinde anne baba cocuk dahil herkesin izleyebildigi bir program yapiyormus megerse canim arkadasim.
    hic gormedigim kadar cok motosiklet bir aradaydi onun icin.
    hic tanimadigim insanlar cenaze alaninda beni cevirip sarilip agliyordu.
    ıstanbul'da trafik onun icin durmustu.
    duruyorum bi an.
    dusunuyorum onsuz bazı seyleri...
    olmuyor ki, daha fikren sacma geliyor insana.
    ellerimle tasimasam, hastanede son bir kez yuzunu gormemis olsam hersey kolpa lan fikrine net inanicam ama gunlerdir en yakin cevresinde kimle konussam ayni seyi soyluyor.
    "geceler gecmiyor"
    saat sabaha karsi 5... yat kalk yat kalk derken bu kadar uyuyabildim.
    kafamin icinde sesi var surekli...
    bisiler anlatiyor hep.

    onu kaybetmek gercekten dunyada gordugum en aci his buna eminim.
    facebook, tarihte bugun ile onu kaybettigimiz gunden berı hep birlikte oldugumuz, olumsuzlesen fotograflari hatirlatti.
    her gun ama baya her gun aci bi tik daha artti.
    eksiteker'in kurulusundan beri var neredeyse...
    grubun ilk yilinda ilk kaza haberiyle beni bir gun bir uyemizi kaybedersek napariz korkusu sarmisti.
    bunu hic dillendirmedim kimseye.
    dusuncesı bile o kadar zor ki.
    ustelik her uye islemini ben yaparken bu korkuyu yasadim tam 584 kez...
    grubun kendi icindeki kuralciligi, surus guvenligi konusundaki tavri beni hep rahatlatirdi bu surecte.
    ee simdi en korktugum sey en can arkadasimla gercek oldu bu acinin daha hangi boyutlarini yasayacagim hoff...

    bir suru hayallerı vardi. ıstanbul'u cok severdi, istanbul'u anlatan bir program yapmak istiyordu ortalik biraz rahatlayinca.

    bir suru proje oksuz kaldi. onun gibi gunde en az uc projeyle bogusan bir adamin hizina kim yetisir de onun gibi tamamlayabilir bilmiyorum.
    lakin mirasi o kadar cok ki.
    yarim kalan isler bitecek, yenileri gelecek elbet ama hep zaman.
    suan zaman gecmiyor ama...

    onu anlatmaya kelimelerim yetmiyor.
    7'den 70'e onu taniyan tanimayan, izleyen izlemeyen herkes derin bir uzuntu icinde.
    aci yasiyor.
    ama oldu be babus...
    binlerce insani toplayabildigine herkes sahit...

    onun icin soylenen en guzel tanimlama: "rockstar gibi yasadi, rockstar gibi öldü."

    seni cok ozledim babus...
  • o kadar üzüldüm ki kaç defa gözlerim doldu, hep tuttum kendimi. dün gece rüyam da gördüm üzerinde siyah yazlık bir motosiklet ceketi vardı. etrafında beş altı kişi, yanına yaklaştım sırtına dokundum , canı yandı sanki"bir yerin acıyormu abi diye sordum" bana uzak olan hiç bir karaktere bu kadar ısınmamıştım.

    o kadar aşina oldum ki konuşması tavrı ve bakış açısını artık tahmin edebiliyorum mesela şimdi bir yorum yapsa

    "ben motosiklet kullandığım için ölmedim ki, ölümlü olduğum için öldüm.. bir dakka lan hepiniz öleceksiniz!" derdi

    aşırı çalışkan bir adam hiçbirimizin olamayacağı kadar, ben şahsen çalışamazdım kendisiyle zor çünkü zor adam savaşıyor sürekli dükkanıyla, bazı izleyiciler ile, markalar ile, çalışanları ile sevenleri ve sevmeyenleri ile..

    bir çok şey olabilirdi, tavrı, eğitimi ve insanları çok iyi tanıması ile gıcık ve iyi kazana o yöneticilerden biri olmayı seçebilir, yine yaşamını kaybede bilir ve biz adını bile bilemezdik.

    neyse ki o sevdiği şeyi, işi haline getirdi ve mücadele etmenin pes etmemenin başarıyı getirdiğini gösterdi herkese.

    motosiklet camiası na kattıklarını zaten anlatmaya luzum yok.

    teselli olduğum kısmı, neredeyse çoğumuzdan çok motor kullandı, çoğumuzun gidemeyeceği yerleri gördü başka bir kıta da bile yollara vurdu kendini.

    machu pıcchu yu görmekte sana kısmetmiş kaptan..

    peki hayalleri? herkesin gerçekleştiremeyeceği kadar çok hayali vardır. ama o en büyüklerini gerçekleştirdi diye düşünüyorum.

    altın elbiseli adam : konuk olduğu bir programda sorulmuştu, sizden sonra kim giyecek elbiseyi diye, "birilerini yetiştirmeye çalışıyorum" demişti, o birileri fazla arayı uzatmayıp "altın elbiseli adam projesini" büyük bir özgüven ile devam ettirmesini umuyorum. keşke ilk videoları barkın'ı hakkında olsa, birde siz anlatın çalışanları, arkadaşları, eski çalışanları, sponsorları, hatta ona küsenler bile..

    yüzlerce video ile binlerce kalpte barkın bayoğlu..

    "find what you love and let it kill you"
  • bi ara heveslendiğim motosiklet işinde bana ilk tavsiye edilen isimdi, haliyle o vakitler videolarını izlemeden gün geçmiyordu. kazadan bu yana gene videolarını izlemeye başladım, elimde değil, inanamıyorum, sanki izledikçe hala yaşıyormuş gibi hissetmek, artık aramızda olmadığını unutmak istiyorum. tanımadığım halde ölümüne bu kadar üzüldüğüm başka kim oldu bilmiyorum. ailesine, yakınlarına, dostlarına sabır diliyorum.
  • ah be guzel adam, erken gittin. cogu guzel insan gibi erkenden topladin valizini ve arkana bakmayi aklina bile getirmedin. isiklar icinde uyu, cunku sen isiklar icinde olmayi hak eden nadirlerdensin.
  • anı defterinde ne kadar satırımız varsa hepsinin içi dolu. çok fazla anı biriktirdiğim insanların kaybına alışık değilim. bu alışılan bir durum mu onu da bilmiyorum.

    'sen ne iş yapıyorsun' gibi normal, herkese sorulabilecek bir soruyla başladı bizim diyaloğumuz, sonra gırgırı şamatası eksik olmayan, yüksek sesle kahkahalar atmaktan geri durmadığımız canlı yayın akşamları, birilerinin doğumgünleri, bi yılbaşı partisi, bir etkinlik veya sıradan muhabbetin döndüğü öylesine bir gün... hepsi peşinden geldi, film şeridi gibi şimdilerde, geçip gidiyor gözümün önünden.

    'sıkılmadın mı motosiklet konuşmaktan' diye sormuştum, 'başka şeyler anlatmak istiyorum, çok tarih var mesela burda, istanbul'u çok anlatmak istiyorum' demişti. derya deniz bir adamdı tanıyabildiğim kadarıyla, kendisinden daha çok öğreneceğim şey var diye seviniyordum.

    'estafrullah abi' deyip mütevazı insan nasıl güler diye yapılmış sanki, öyle bir gülümsemesi var, unutamıyorum.
    'harika bi motorun var, ne güzel' dediğini, ne yapsam da sinirlendirsem diye dakikalarca üstüme gelip attığı kötü adam kahkahalarını...

    son gördüğümde motoruma bindim, eldivenlerimi masada unuttuğumu fark ettim ama o benden önce fark etmiş ki, 'eldivenlerin nerde?' diye seslendi. bana sorduğu son soru buydu.

    barkın rüzgar oldu. hep hissedeceğim.
hesabın var mı? giriş yap