hesabın var mı? giriş yap

  • olay troll mü bilmem ama bugün suriyeli döven büyük oyunu görmüş konyalılar yarın reisleri dedi diye suriyelilerin vatandaşlığa geçmesine bir şey demeyecek. isteyen alınsın isteyen aşağılandığı için daha bir şevk ile versin akp'ye oyunu. siz busunuz işte. bugün bu olayları yapanların önüne yarın koy sandığı yine akp diyecek.

    adım gibi eminim, çok büyük iddia ediyorum. bugün konya'da suriyeli döven eleman yarın olası bir referandumda suriyelilere evet diyecek. bu akıl tutulmasını çözdüğümüz vakit ülke kurtulacak.

  • son görülme tarihi değişmesin diye her attığı mesaj için internet bağlantısını kesip, mesajı yazıp, whatsapptan çıkıp interneti açıp bunu defalarca kere tekrarlayan insanların olduğunu gösteren program.

    daha iyi bir yöntem biliyorum: kız arkadaşınız/erkek arkadaşınız saat kaçta online olduğunuza takıyorsa ondan ayrılın. kavga çıkarıyorsa ondan ayrılın. bu kadar salaksa ondan ayrılın. bu tarz şeyleri dert eden bir adamla/kızla ne işiniz var? kılıbık mısınız nesiniz anlamıyorum. ona ne abi? istersem 06:00 da bakarım istersem 18:00'de. milletin bu kadar kölesi olmayın lan. özel hayatınıza saygı duymuyorsa basın tekmeyi gitsin.

    hep siz yüz veriyorsunuz diye böyle yapıyorlar, benden söylemesi.

  • i.u. iktisat fakultesi turkce butunleme sinavi (360 kisilik siniftan sadece 5 kisi var):

    "cimlere uzanmis,
    gokyuzunu izliyor
    icinde bir huzursuzluk vs. "

    diye giden bir siire, "baslik bulun" diye embesil bir soru vardi.

    bende "islak cimlere uzanmis adamin birikmis gazi" diye bir baslik yazdim. asistan gezerken gordu, guldu
    "ama kalirsin" dedi, bende "ama deger" dedim.

    kaldim gene

  • 100 yıl önce bile bugünün ramazan bayramı olacağı ve doğal olarak tüm işletmelerin kapalı olacağı belliyken çok acil işini önceden planlamayıp bayram gününe denk getiren dangalağın ortaya attığı rezalet.

    dünyanın tüm ülkelerinde bu tip günlerde kimse çalışmaz. avrupa ülkelerinde de christmas süresince çalışan kimseyi bulamazsınız.

  • eflatun tarafından oluşturulan, bugün bile geçerliliğini an be an koruyan teori. devlet eserinin 7. kitabında geçen mit.

    üzerine ekşisözlük'te yeterince yazılmış, çizilmiş elbette. biz de şöyle bir üzerinden geçelim.

    bahsi geçen alegoride toplumu simgeleyen mağara, toplumsal gelenek-görenek,ahlak kurallarını simgeleyen zincirler, bizleri temsil eden insanlar ve gerçeği ifade eden ışık bulunmakta. insanlar toplumsal kurallar tarafından bileklerinden zincirlenmiş ve gerçeğe sırtlarını dönmüş durumdalar, mağaranın duvarında ise gerçekliği simgeleyen ışığın önünden geçen canlı ve/veya neslenerin yansımaları görünüyor. zincirler ile bağlanmış insanların herhangi bir hareket kabiliyeti de bulunmadığı için yalnızca mağara duvarına vuran yansımaları görebilmekle yetiniyorlar. gözler ise sürekli bu karanlık ortamda bulunmaktan ötürü karanlığa alışmış. insanlar gerçekliğin ışığını göremez vaziyetteler. ve daha sonra zincirlerle bağlı olan insanlardan biri bu zincirlerden ve doğal olarak da mağaradan kurtulmakta ve gerçekliğin ışığına kavuşmakta. bahsigeçen insanımız ilk etapta sürekli karanlık ortamda kalmaktan ötürü aydınlık ortama alışamaz ve ışığa, gerçekliğe ayak uyduramaz. ama daha sonra yavaş yavaş gözleri buna alışır ve zamanında zincirlerle bağlı şekilde bulunduğu karanlık mağarasının duvarlarına vuran nesnelerin/canlıların yansımalarının asıl formlarını ve gerçekliklerini görür. ve aydınlanır.

    daha sonra yeniden mağaranın içerisinde toplumsal baskılar-sınırlar-kurallar-görenekler'in zincirleriyle bağlanmış yalnızca yansımaları izleyebilen, gerçeklikten bir haber insanlara bu gerçekliği ve aydınlığı anlatmak adına karanlık mağaranın içerisine döner. ancak elbette bu defa da karanlığa alışmaz gözleri. zaten gerçekliğin ışığını görmüş insanımızın karanlığın renkleri ile pek de bir problemi yoktur artık. esas problem gördüklerini bu mağarada hala zincirlerle bağlı bulunan insanlara anlatabilmektedir. ancak elbette hayatları boyunca bir mağaradan dışarı çıkmamış, gözleri karanlığa alışmış insanlara bunu anlatmak izah etmek mümkün değildir. aydınlanmış insanımızın anlattıkları mağara içerisinde zincirlerle bağlı yaşamlarını sürdüren insanlarımız tarafından elbette kabul görmez.

    eflatun elbette bu alegorinin görünen yüzünde sokrates'in savunması adlı kitabında anlattığı, o zamanlar düşünce suçlusu ilan edilip idama mahkum edilen sokrates'i anlatmaktadır. ancak bir de madalyonun diğer yüzü vardır ki o da toplum-birey ilişkisini sert biçimde suratımıza çarpar.

    dün, bugün ve de yarın dahi türkiye nazarında çok keskin biçimde geçerliliği bulunmaktadır bu teorinin. öyle ki gelenek-görenekleri, elalem ne der safsatasını, kendi cemiyetini, dayatmaları, nereye dayandırıldığı hiçbir şekilde bilinemeyen sözde ahlak kurallarını ve hatta bizatihi ahlak kavramının kendisini ve daha da çeşitlendirebileceğimiz birçoklarını bünyesinde bulunduran ülkemiz insanı, mağara alegorisi üzerinden gidecek olursak zincirlerinden bir şekilde kurtulup dışarı çıkan ve gerçekliğin ışığını gören daha sonra da içeri büyük bir hevesle girip zincirlenmiş mahkumlara bu ışığı anlatmağa çalışan kesimi ayıplamakta ve elbette idam etmektedir (bkz: sokrates). insanlar kendisine dayatılanı sorgusuzca kabul etmekte, zincirlere mahkum şekilde yansımalarını izlemekte ve yalnızca yansımaları görebilmektedir ve yalnızca verileni tüketebilmektedir.

    üzerine dakikalarca, saatlerce, haftalarca ve hatta aylarca düşünülmelidir bunun. yıllar yılı aktarım yolu ile nesillerarası devredilerek gelen bu toplum kurallarının nedenlerini sorgulamayan, şüphe duymaya korkarak yaşayan insanlar her zaman bu zincirler ile yaşamaya mahkum olacaklar. ancak ne kadar yazıktır ki değil toplumun zincirlerinden şikayet etmek, onların farkında dahi değillerdir. ve işin en acısı da bu zincirleri oluşturanlar da, kendilerini gerçekliğin ışığına sırt çevirtenler de yine kendileridir.

    hayatları boyunca 'neden?' sorusunu sormaktan ısrarla imtina etmiş, at gözlüklerini takmış, yalnızca verileni tüketen insanlar toplumun zincirleridir, ahlak bekçileridir, namuslarıdır, gelenekleridir, görenekleridirler. kısacası onlar toplumun kanserleridirler. ve onlar oldukça eflatun'un değinmediği tek kısım olan zincirlerle bağlı iken de hiç değilse kafasını arkaya çevirip orada gerçekliğin ışığı olduğunu gören, izlediklerinin yalnızca yansımalardan ibaret olduğunu fark eden insanlar ne yazık ki her sabah yeniden dünyaya bu zincirler ile bağlı olarak gözlerini açmayı sürdüreceklerdir.

    edit: düzelti.

  • titanik filmi deyince akla ilk gelen tabii ki en bilineni , 1997 yapımı olan ve
    james cameron'ın yazıp yönettiği, leonardo dicaprio , kate winslet ve billy zane'in baş rollerinde oynadığı on bir (11) oscarı olan filmdir.
    başka titanik filmleri yok muydu? vardı elbet.
    işte o filmlerin listesi tarihlerine göre aşağıda sıralanmıştır :

    *saved from the titanic -1912
    imdb : 7.0
    hayatta kalan bir kişinin ( dorothy gibson) anlatımına dayanan titanik felaketinin hikayesi. ilk titanic filmi.
    yönetmen : etienne arnaud
    yazar: dorothy gibson
    oyuncular: dorothy gibson, alec b. francis, julia stuart

    bu filmde, gerçek titanik'ten kurtulmuş bir aktris olan dorothy gibson rol alıyor.
    gemi batmaya başladığında gibson, gemideki 2228 kişi arasındaydı. suya indirilen ilk cankurtaran sandalında bir yer bulmayı başarmıştı. rms carpathia adlı oradan geçen
    hayatta kalan diğer birçok kişiyle birlikte onu da kurtardı.
    saved from the titanic, gibson'ın üzücü deneyiminin bir kurgusudur. biraz daha özgünlük için, carpathia onu bulduğunda giydiği kıyafeti giymişti. hayatının en kötü gecesini yeniden yaşamak, gibson'ı çok etkiledi. çekimler sırasında sık sık kontrolsüz bir şekilde ağladığı söylendi ve aktris, yapım tamamlandıktan sonra zihinsel bir çöküntü yaşadı. saved from the titanic'in bilinen hiçbir kopyası günümüze ulaşmadı;
    bu filmin bilinen son baskıları 1914'te éclair'deki bir stüdyo yangınıyla yok edildi.
    ancak birkaç tanıtım fotoğrafı hala bulunmkta.

    *in nacht und eis- 1912 (gece ve buzda)
    imdb: 5.8
    yönetmen: mime misu
    yazar: mime misu
    oyuncular: waldemar hecker, mime misu, otto rippert

    orijinal titanic'in batmasından sadece dört hafta sonra yapılan film.
    film tarihçileri onlarca yıldır in nacht und eis'in -saved from the titanic gibi - tarihe karıştığına inanıyorlardı. ancak 1998'de, iki özel koleksiyoncu ve büyük bir alman film arşivi, misu'nun filminin orijinal kopyalarıyla ortaya çıktı. kurtarılan görüntüler, o zamandan beri, youtube'da ingilizce altyazılı olarak izlenebilecek şekilde kısaltılmış bir kurgu halinde yeniden düzenlendi.

    * atlantic- 1929 (atlantik)
    imdb: 5.2
    filmin yazarı ernest raymond, bu yapım için titanik felaketini kapsamlı bir şekilde araştırıyor. film, bir buz kütlesiyle ölümcül bir çarpışma yaşayan kimliği belirsiz bir okyanus gemisinin son iki saatini anlatıyor.
    fakat 1909 ile 1911 yılları arasında titanik'i inşa eden ingiliz nakliye şirketi white star line'ın isteği üzerine,filmde bu gemiden asla ismen bahsetmiyor. yine de bazı gazeteler yine de noktaları birleştirerek resmi "titanik filmi" olarak tanımlıyor.

    *titanic- 1943
    imdb: 6.2
    yönetmenler: herbert selpin, werner klingler
    yazarlar: harald bratt, hansi köck,herbert selpin
    oyunculer: sybille schmitz, hans nielsen, kirsten heiberg

    1941'de adolf hitler'in propaganda bakanı joseph goebbels, tarihin en ünlü gemi enkazı hakkında büyük bütçeli bir film yapmaya karar veriyor.( asıl olaya sadık bir yeniden anlatım olmadan)
    ikinci dünya savaşı sürerken goebbels ve senarist harald bratt, bu projeyi almanya'nın baş düşmanı büyük britanya'yı lekelemenin bir yolu olarak kullanmak istediler.
    yönetmen herbert selpin, filmi yapmak için 155,8 milyon dolara eşdeğer bir bütçe almasına rağmen propaganda şaheserini görecek kadar yaşamadı. bazı vatansever olmayan sözler söylediği duyulunca, yönetmen 1942'de asıldı.

    *titanic - 1953
    imdb: 7.0
    yönetmen: jean negulesco
    yazarlar: charles brackett, walter reisch, richard l. breen
    oyuncular: clifton webb ,barbara stanwyck, robert wagner

    bu versiyonda da mutsuz bir evliliği olan julia sturges, iki çocuğuyla birlikte titanic ile amerika'ya gitmeye karar verir. kocası richard da iki çocuğunun velayetini almak için lüks gemiyle geçiş ayarlamaya çalışır.
    ancak gemi bir buzdağına çarptığında tüm bunlar önemsizleşir.
    çoğunlukla gerçek yolculardan esinlenerek modellenmiş film, kurmaca karakterlerden oluşuyor.

    *a night to remember - 1958 (unutulmaz gece )
    imdb: 7.9
    yönetmen: roy ward baker
    yazarlar: walter lord, eric ambler
    oyuncular: kenneth more, ronald allen, robert ayres

    yapımcı william macquitty 6 yaşındayken rms titanic'in inşa edildiği belfast'tan kalkışını izler. bu asla unutmadığı bir deneyim olur.
    1956'da macquitty, tarihçi walter lord'un geminin batışıyla ilgili çok satan kitabı a night to remember'ın film haklarını seçer.
    1958'de vizyona giren, tamamlanan film, selphin'in resminden batan görüntülerin bir kısmını geri dönüştürür. buna rağmen film, eleştirmenler tarafından sevilir ve bazen şimdiye kadar yapılmış tarihsel olarak en doğru titanik filmi olarak gösterilir.
    walter lord, kitabı bir araya getirirken hayatta kalan en az 64 kişiyle röportaj yapmış. macquitty onu akıllıca bir danışman olarak işe almış ve adamın uzmanlığı son senaryoyu büyük ölçüde etkilemiştir. lord, onlarca yıl sonra james cameron'ın titanik'i için danışman olmaya devam edmiştir.

    * s.o.s. titanic (1979)
    imdb: 6.2
    yönetmen: william hale
    yazar: james costigan
    oyuncular: david janssen, cloris leachman, harry andrews

    bu film de, 1912'deki titanic yolculuğunun, birinci, ikinci ve üçüncü sınıftaki üç farklı yolcu grubunun bakış açısından anlatıldığı versiyon.

    * raise the titanic -1980 (titanic macerası)
    imdb: 5.1
    yönetmen: jerry jameson,eric hughes, clive cussler
    oyuncular: jason robards, richard jordan, david selby

    film, devrim niteliğinde yeni bir füzesavar savunma sistemi inşa etmek için kullanılabilen, bizanyum adı verilen nadir, kurgusal bir mineral etrafında dönüyor.

    *la femme de chambre du titanic 1997 (titanic'in hizmetçisi)
    imdb: 6.6
    yönetmen: bigas luna
    yazarlar: cuca canals, jean-louis benoit, bigas luna
    oyuncular : olivier martinez, romane bohringer, aitana sanchez-gijon

    sıradan bir dökümhane işçisi, kendisiyle rms titanic'teki oda hizmetçisi arasında bir aşk hikayesi uydurur. gemi battığında ve oda hizmetçisi muhtemelen öldüğünde, hikayesi popülerlik kazanır. ama yalanın her zaman bir bedeli vardır.

    * titanic ıı -2010
    imdb: 1.6
    yönetmen: shane van dyke
    yazar: shane van dyke
    oyuncular : shane van dyke, marie westbrook, bruce davison

    ikonik geminin batmasından 100 yıl sonra (yani: 2012) geçen titanic ıı, filme adını veren lüks bir yolcu gemisinin yolculuğunu konu alıyor.

  • "17'den 18'e düşmemiş, bu nasıl mantık. 17'den 18'e yükselmiştir. matematikte bilmiyor bunlar yahu." diye algıyı değiştirilecektir yiğit bulut, vb tarafından. sizce buna kimse inanır mı? bence inananlar çıkar.

  • "paris, teksas’ı yönettiğim zaman (...) new york times’tan, los angeles times’a kadar pek çok yerde ‘buna ihtiyacımız yok.’ gibi yazılarla karşılaştım. amerikalılar kendilerine dışarıdan gelen bir bakışa değer vermiyorlar. hâlbuki avrupa’da birbirine o kadar yakın gelişmiş kültürler var ki, bizler birbirimizi eleştirmeye açığız. amerika ile avrupa’yı veya almanya’yı karşılaştırdığım zaman beni ümitlendiren bir şey var: burada insanlar en azından sorunlar üzerine konuşabiliyorlar. buradaki kültür konuşmak ve sorunları çözmek adına daha açık. ancak amerikalılar dışarıdan görülmeye açık değiller. belki de kendi kültürlerini en üst düzeyde kültür olarak, amerikan sineması etiketiyle pazarlamalarının nedeni de bu."
    (bkz: wim wenders)

    edit: güncelleme