hesabın var mı? giriş yap

  • bi adam elinde telefon;

    -aloo,hayvanat bahçesi mi?
    -evet?
    -zebra orda mı?
    -burda?
    -versene bi!
    -arkadaşım kafan almıyo heralde.yeter arama artık
    -maymun? sen misin?
    -la havle vela kuvvete...
    -oha müslüman maymun..

  • bu ne lan bunlar gercek insan mi? hani senin benim gibi yasayan, nefes alan, konusan, dusunen falan. korktum.
    dedirten videodur.

    edit: ben tusuna tikladigimda en cok begenilen entry'lerimden birinin bu olmasini sindiremiyorum. bu sozluk'te onemli olan, anladigim kadariyla, yeni bir baslik acildigi zaman ona ikinci veya ucuncu entry'i girerek kisaca laf sokabilmek olmus.

  • anne kuşlar neden yavrularının dışkılarını yer?

    bazı kuş türleri, "dışkı kesesiyle beslenme" adı verilen bir davranış sergilerler. bu davranış, anne kuşları, yavrularının dışkısını yiyormuş gibi gösterse de asıl amaç farklıdır. dışkı kesesiyle besleme, birçok kuş ebeveyni tarafından yuvalama alanlarını temiz tutmak ve yavrularını yırtıcı hayvanlardan korumak için kullanılan bir yöntemdir.

    yavru kuşlar çok küçük olduklarından kendi başlarına dışkılama yapamazlar. bunun yerine atıkları, ebeveynlerinin beslendikten sonra üretmelerine yardımcı olduğu "dışkı kesesi" adı verilen bir mukoza zarında tutulur. bir nevi bebek bezi. bu kese, atıkları çevreler ve yuvayı nispeten temiz tutar. yuvada atık birikmesini önlemek için ebeveyn kuşlar dışkı keselerini dikkatlice toplayacak ve bunları atmak üzere yuva alanından uzaklaştırırlar.

    dolayısıyla, ebeveyn kuşların görünüşte yavrularının atıklarını yeme eylemi aslında yuvanın kokusunu potansiyel yırtıcı hayvanlardan uzaklaştırmanın bir yoludur. yuva ortamını nispeten hijyenik ve güvenli tutarak yavruların hayatta kalma şansını artırmaya yardımcı olan bir stratejidir.

    audubon.org

  • kızılmaması gereken çiftler.

    genciz, otobüsün en arka sırasına oturan kişilerin karizmatik olduğunu düşündüğümüz ve her fırsatta bu sırayı arkadaşlarımızla beraber işgal ettiğimiz yıllar...daha ses tonumuzu da ayarlayamıyoruz. yaptığımız her espri yüksek ton ve pitch'ten çıkıyor. bazen grupta bir kaç kız oluyor, yüzyüze konuşacak kadar samimi olmadığımız için diğer bir sap arkadaşımıza esprilerimizi baya bi yüksek sesle yapıyoruz ki kız da duysun gülümsesin. hafif bi gülümsesin hemen yavşamaya başlayacağız.

    tabi bu yüksek sesle yaptığımız ve çok komik olduğunu düşündüğümüz esprilerin olgun kişiler tarafından beğenilme olasılığı çok düşük. hadi diyelim beğenilme ihtimali var, yine de adamın tek derdi o olmayabilir. kim bilir kafasında ne fırtınalar kopuyor, nasıl baş ağrısı çekiyor o sıralar. arkasına dönüp hafif bir kızgınlıkla uyarıyor bizi.
    eğer insanlara biraz saygılı bir grupsak sus pus devam ediyoruz yolculuğa, ya da sesimizi kısıyoruz. ama gücünü ergenliğinden alan bir arkadaşımız varsa yanımızda "sanane be, babanın otobüsü mü" diye çemkiriyor belki babası yaşındaki adama. ortam geriliyor.

    işte bazen gücümü ergenliğimden aldığım yıllar aklıma geliyor, bu çemkirmeyi de yaptığımı hatırlıyorum. şimdi utanıyorum. insanların tek derdinin gruptaki kızların dikkatini çekmek olmadığını, çok daha kritik meselelerin insanın kafasını meşgul ettiğini, yolculuğun bunları düşünmek için önemli bir fırsat olduğunu, o yaşlarda yaptığım esprilerin gerçekten de komik olmadığını anlıyorum.

    demem o ki, konuşmadan oturan bu çiftler de yaşayacaklarını yaşamışlar, eleklerini asmışlardır. nezih bi ortamda bir saat oturup beraber kafa dinlemek en önemli ihtiyaçlarından biri olabilir. zamanla onları anlayacak duruma da geliriz belki. yani belki diyorum bak, kesin bir şey demedim.