hesabın var mı? giriş yap

  • bakırköy'de poliklinikte çalıştığım yıllar. eşimin poliklinik koridorun sonunda. aramızda 3 oda var. zemin kattayız. o dönem sigara yasakları yok ama küçücük odada saatlerce kalmaktan bunalıp arada sigara içmek için pencereden dışarı çıkıyorum. çıkınca da belki hastası yoktur, birlikte tüttürürüz diye onun odanın penceresinin önüne gidiyorum.

    o gün kenardan baktığımda manzara şu:
    bizim kantinin kedisi girmiş, çömez asistanların arada muayene öğrenmek için gelip oturduğu kenardaki sandalyeye kurulmuş. tüm dikkatiyle hastayı dinliyor. hasta da - artık şaşkınlıktan mı başka bir şeyden mi bilmiyorum - eşime değil kediye bakarak şikayetlerini anlatıyor.

    gel de bu kediyi ve bu hastayı sevme, gel de gülümseme şimdi.

  • yok öyle bir şey.

    şu dünyadaki en düzgün, en sevgi dolu, en yakışıklı adamlardan biriyle evliyim. zaman zaman şöyle bir aynada kendime bakıp, la bu adam neden evlendi ki benle diye sorguladığım doğrudur. kendisi arkadaş çevresinde ve benim arkadaş çevremde o kadar beğenilir ve övülür ki, bazen arkadaşlarıyla tanışmaktan bile çekindiğim olmuştur, çünkü bizim insanımızda hep bir kıyas alışkanlığı vardır ne yazık ki ve bunu da iyi niyetle yapmaz. bu adamın beni neden tercih etmiş olabileceğine dair yapılabilecek/ yapılan konuşmaları az çok tahmin edebiliyorum aslında.

    ben bu adamı "kapmak" için hiçbir şey yapmadım. birlikte olmaya başladığımızda üniversitedeydim daha, üstelik farklı şehirlerdeydik. herkes üniversitedesin, hayatını yaşa, daha karşına kimler çıkacak, böyle ilişki mi olur deyip durdu. genellikle ayda bir hafta sonu, arada sırada çok daha uzun sürelerle görüşmemize rağmen, birbirimize olan aşktan hiçbir şey kaybetmediğimizi fark edince, okul biter bitmez evlendik. etrafımdaki herkes hala, ama onun mesleği gereği hep uzakta olması gerekecek, hep yalnız kalacaksın, böyle ilişki mi yürür demesine rağmen.

    şimdi yıllardır beynimi bıdı bıdı yiyenlere bakıyorum da "amaaan şekerim etrafta düzgün erkek mi kalmış sanki" diye ağlaşıyorlar. küçümsediğimden değil, ama kardeşim sen o düzgün erkeklerin hepsini "daha gencim, daha karşıma neler çıkar" diye diye elemedin mi? şimdi, ama düzgün erkeklerin heppppsi kapılmış yeaa :( adamlar kapılmamış yahu, siz kaptırmışsınız!

  • ulan şurda acımızdan ölsek kimse çıkarıp 5 kuruş para vermez. ağlasın lan ne olacak. sanki anasını babasını elinden almışız. kralex gittiğinde koskocaman halimle oturup ağlayacaktım az kaldı. ben deseydim beni gönderin ilk maçını izleyeyim diye etmediğiniz laf kalmazdı.

    saçma sapan bir kampanya.

  • yer : isvicre alpleri

    zermatt yakinlarindaki "monte rosa" dagina yapilan , buzul üzerinde yürümeyi de kapsayan, bir trekking turundayiz. ilk gün yaklasik 8 saat süren yürüyüsün sonlarina dogru gruptan bir arkadas ayagini burkar. biraz toparladiktan sonra, "tamam sorun yok" diyip tura devam eder. ancak aksam 2800 metredeki dag evine vardigimizda, arkadasin ayagi siser ve üzerine basamaz hale gelir. ertesi gün de tirmandigimiz onca yolu geri dönmemiz gerekmektedir ama sakatlanan arkadas icin bu mümkün olmaz. ve geriye tek alternatif kalir : helikopter (helikopter masrafinin sigorta tarafindan karsilanmasi mevzuuna girmiyorum bile)

    ertesi sabah, grubumuzun lideri olan isvicreli arkadas, zermatt air isimli helikopter merkezini arar ve konusur. sonradan bize aralarinda aynen söyle bir diyalog gectigini anlatir:

    - monte rosa hütte'deyiz. bir arkadasimiz ayagini burktu ve asagi yürümesi mümkün degil. yardiminiza ihtiyacimiz var.
    - agrisi cok mu?
    - hayir. hatta hic agrisi yok, ama ayagi sisti ve üzerine basamiyor.o yüzden size ihtiyacimiz var.
    - yalniz biz sadece hayati tehlike olan durumlarda hemen müdahele ediyoruz. sizin durumunuzun aciliyeti yok, o yüzden daha sonra gelebiliriz.
    - peki, ne kadar sonra?
    - yarim saat sonra

    gercekten de helikopter yarim saat sonra gelir.

  • din sınavlarında kağıdın tepesine bismillahirrahmanirrahim yazınca ekstradan bi on puan alınması, gözü dönen bi elemanın sınav kağıdına arapça bismillahirrahmanirrahim yazması ve o sınavdan 1000 (yazıyla bin) alması.

  • tam bu coğrafyanın yorumu. bu kafada adamları bir şekilde tepeden indirmedikçe, ne toplumsal ne de bireysel boyutta burnumuz boktan kurtulur.

  • rahmetli babam, bir gün akşamüstü eve gelmiş, arabayı park ediyormuş. tam o sırada, apartmandan çıkan komşumuz, babamı " gidiyor " sanıp, " abi, beni de .......... 'ye bırakır mısın ? " deyince. babam hiç bozuntuya vermeden, sanki yeni çıkıyormuş gibi yapıp, komşumuzu istediği yere bırakmış.

    bırak akbil için para almayı, komşuya " ben yeni geldim " diyemeyecek kadar nazik bir adamdı benim babam.

    vefat ettiği günün gecesi, onunla ilgili eşten dosttan bunun gibi onlarca anı duydum. onlarca kişinin babamı anlatırken, gözlerinin nasıl parladığını, " o'nun gibisi yoktu " deyip ağladıklarına şahit oldum. babam bu " mallık " ları yüzünden çok sevildi.

    trilyoner olsan ne yazar, önemli olan sen öldükten sonra, arkandan nasıl konuşulduğu. " bırak şu pezevengi " de denir " o'nun gibisi yoktu " da denir. ben, bizzat tanık olduğum için; babamın gibi cenazesi olamayacak kişiler için üzülüyorum. yazık çok yazık.

    zorunlu edit: başlığın orijinal hali " başkası için akbil basıp parasını almayan mal " şeklinde idi. aslında ben o " mal " kelimesine kızıp, bu entry'i yazmıştım. lüften entry'i okurken, orijinal başlığı göz önünde bulundurunuz.

    bana seneler sonra bu açıklamayı yapma gereği hissettiren ferrarisi olmayan adam'a, vita es morte'se ince görüşleri için minnetarım. ayrıca yaklaşık üç yıldır, mesajla başsağlığı dileyen, babam hakkında güzel yorumlar yazan herkese teşekkür ederim. etkilendiyseniz siz de güzel insansınız. tüm bu dualarınız, enerjiniz babama malûm olur inşallah.

  • bu salak siyasal islamcıların 31'i bitmedi, oğlum bu kadar aşıksanız gidin yalayın hakan fidan'ı baştan aşağı amk beyinsizleri. adamlar bize sizin bu salaklığınız yüzünden milyarlarca dolarlık f-35 kazığı soktu, bugün eski kasa şahin gibi kalmış f-16'lar için bile yalvarıyoruz, sizin övündüğünüz şeye bak.

    keşke elimde olsa da size şöyle okkalı bir şamar yapıştırıp kendinize getirebilsem.

  • baba bebeğini acile, para yuttuğu gerekçesi ile getirir.

    -kaç lira yuttu?
    +1 lira hocam
    -tamam şimdi filmlerini çektirelim bakarız.

    filmler çekilir doktor filmlere bakar.

    -burda 3 tane para gözüküyor hani 1 lira yutmuştu?
    +tamam işte hocam 2 tane 25 kuruş 1 tane 50 kuruş yuttu.
    -doğru, hata bende, soruyu yanlış sorduk, sen de haklısın...