hesabın var mı? giriş yap

  • birisi kalkıp para kazanmasın. hemen gömülmeye başlanır. üzerine ilk toprak atanlar onu, geçmişinde övmüş olanlar olur. istenir ki bu adam olduğu gibi devam etsin, hiç para kazanmasın, yaptığı her şeyi amme için yapsın. yahu bu adam zaten amme hizmeti yapıyor. tarih konusunda türkiye'de sayabileceğiniz kaç tane adam akıllı uzman var. bir elin parmaklarını geçmez. tarih konusuna uzmanlaşmak hatrı sayılır bir serveti harcamak demek. zira eğitim ve endüstri birleşik bir şekilde sadece fenni ilimleri, endüstriyi besleyecek eğitim alanlarını destekler. bu yüzden müzik, resim, tarih, coğrafya gibi dersler çerez, matematik, kimya, fizik gibi dersler çok önemlidir. bu adam onlarca yabancı dil bilen, kendini geliştirmiş ve muhtemelen aileden gelen parayı da çok ciddi bir şekilde bu uğurda yemiş bir adam. üstelik bu akademisyen kişiliğine rağmen halka mal olmuş, sevecen kimliğiyle kendini sevdirmiş bir adam. kazansın yahu. reklamda oynasın kazansın, televizyon programı sunsun kazansın, kazansın. bu adam bir değer. bırakın endüstrinin dışladığı bir alanda uzmanlaşmış olmasına karşın, endüstri onun bir değer olduğunu düşünüp onu değerlendirsin. insanların, başka insanların para kazanmasına neden bu kadar kötü gözle baktığını anlayamıyorum. helal, hoş olsun reklamdan kazandığı paralar, inşallah eğlence sektöründe kendine daha çok yer bulur. en azından değerli bir örnek oluşturuyor zatı. belki biri kalkıp "justin bieber olmak istiyorum" yerine "ilber ortaylı olmak istiyorum" der. bu sevap, bu amme yararı ona yeter de artar.

  • bir tarafta beylikduzu'nu traktorle yararak dere yapmayi vaat eden ak partisi, diger tarafta guneydogu anadolu bolgesine 3 milyon nufuslu bir endustri sehri kurmayi vaat eden chp.

    evlatlarinin gelecegeni kurtarmak bu milletin elinde, ya kendilerini de bizi de yakacaklar ya da birlikte bu bok cukurundan cikacagiz. hayirlisi olsun.

  • ilk ayin sonu > fiss
    üçüncü ayin sonu > pirt
    ilk yilin sonu > zirt
    üçüncü yildan sonra > zart zort hobaa tey tey tey

  • gerald edelman tarafından yazılmış bir kitap olup onun aynı isimdeki bir teorisini ele alır. bu teori yalnızca beyin fonksiyonlarını değil aynı zamanda beynin bilinci ortaya çıkarma prensiplerini de açıklamaya çalışır.

    edelman'a göre neural darwinism 3 ana ilkede temellenir:

    1) epigenetik gelişim süreci ilk ilkedir. edelman buna gelişimsel seçilim der. gelişim sürecinde farklı sinir devrelerinin oluşumunu dna değişimlerine değil selektif mekanokimyasal süreçlere bağlayarak açıklar. bu birincil repertuardır.

    2) doğum sonrasında dış dünyaya adaptasyon, sinaptik bağlantılardaki epigenetik modifikasyonlar için önem arz eder. artık dış dünyadan gelen stimuluslara göre bazı bağlantı kombinasyonlarının seçilimleri gerçekleşir. bu ikincil repertuardır.

    3) kategorizasyonun ortaya çıkışını sağlayan haritalanma başlar. haritaların oluşumları ikincil repertuarla bağlantılıdır.

    haritalanma dinamik bir süreçtir ve teker teker nöron etkileşimi olarak düşünülmekten ziyade, nöron grubu etkileşimi olarak düşünülmelidir.

    bu konu ile ilgili olabileceğini düşündüğüm, gödel escher bach'tan yapılabilecek bir alıntı var:

    " "ben"in ve bilincin ne olduğuna ilişkin bu büyüsel görüşün üstesinden gelmenin tek yolu, ne kadar sevimsiz görünürse görünsün, insanın kendisine, sürekli olarak kafatasının içine güvenle yerleşmiş olan "endişe ve düşün iki yana sallanan yumrusu"nun bütün hepsinin metin parçaları ya da cd rom'lar ya da bilgisayarlar gibi evrenin tüm geri kalanını yöneten tamamıyla aynı yasalara uyduğu bütünüyle steril ve cansız bileşenlerden meydana gelmiş bütünüyle fiziksel bir nesne olduğunu hatırlatmaktır. insan ancak bu rahatsız edici olguya şiddetle çarptığında bilincin gizeminden çıkış yolu bulma yönünde bir anlayış geliştirmeye başlar: anahtarın beyinlerin yapıldığı madde değil, ama bir beynin maddesi içinde varlığa gelebilen örüntüler olduğu hissine kapılır."

    "bunun konuyla ilgisi nedir?" derseniz, şudur:

    mesele, henüz keşfedilmemiş olan bir maddesel mucizeden ziyade haritalanmış, büyük nöral grupların birbiri ile örüntüler hâlinde etkileşimidir ve burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntı mevcuttur:

    farklı yapılardaki nöral gruplar, aynı işlevleri farklı zaman dilimlerinde yerine getirebilmektedir. brodmann alanlarına bakan birisi de bunun yanlış olmadığını anlayabilir. pek çok bilişsel fonksiyon, tek bir bölgede farklılaşmış nöronlarla açıklanmaktan ziyade daha bütüncül bir aktivitenin outputudur.

    bunun ifade ettiği bir anlam daha vardır:

    x bir stimulus diyelim. x stimulusu t zamanında y nöronunu aktive ederken, aynı x stimulusu t+1 zamanında y nöronunu aktive etmeyebilir. bu da insan beyninin günümüzdeki klasik bir bilgisayar gibi çalışmadığı anlamına gelir.

    eğer devasa data yüklemeleri üzerinden istatistiksel yorumlar yapmanın ötesine geçip "fenomen üretebilecek" bir yapay zekâ geliştirilmek isteniyorsa bu belki de birim odaklı değil, ince işlenmiş bir senkron ile çalışan örüntü odaklı bir prensip izlendiği takdirde yapılabilecektir. zaten bu prensip sindirilse, etrafta insan beyninin 2.5 milyon gb hafızasının olması gibi absürd, reel bir karşılığı olmayan söylemlerden de vazgeçilir.

  • şehzade mustafa'yla birçok ortak noktası olan roma imparatorluğu ordusunun generali ve veliahtlarından biri.

    tam adı germanicus julius caesar olan ve mö 15 - ms 19 yıllarında yaşayan germanicus'un hayat hikayesiyle şehzade mustafa'nın hayat hikayesinde ilginç benzerlikler var.

    germanicus, amcası ikinci roma imparatoru tiberius'tan sonraki varisti. hayatı orduda savaşarak ve roma sınırlarını koruyarak geçtiği için ordu tarafından oldukça sevilen ve desteklenen bir isimdi. şehzade mustafa'nın yeniçeriler tarafından sevilmesi ve desteklenmesi gibi roma ordusunda çok saygın bir figürdü.

    savaş meydanındaki başarıları doğal olarak halk tarafından sevilmesini sağlamıştı. roma halkı nezdinde oldukça popüler biriydi ki şehzade mustafa'nın da aynı şekilde halk tarafından çok sevildiği bilinir.

    tahta kendi oğlunu geçirmek için bizzat imparator tarafından zehirlenerek öldürüldüğü düşünülür ki şehzade mustafa da taht kavgasına kurban gitti ve diğer varisler ya da isyancılar tarafından değil, germanicus gibi bizzat hükümdar tarafından öldürüldü. ikisi de 30'lu yaşlarında öldürüldü.

    tiberius'un hayal ettiği gibi tahta oğlu değil, germanicus'un oğlu caligula geldi. tarihe "deli imparator" olarak geçen caligula başlangıçta halkı tarafından çok sevilse de zaman içinde nefret edilen bir imparatora dönüştü. aynı şekilde şehzade mustafa'nın yerine çıkan ikinci selim de halk tarafından çok sevilmezdi. tarihçiler tarafından genellikle yükselme dönemi'nin sonu ya da duraklama dönemi'nin başı olarak kabul edilir. osmanlı tarihinde ordu başında sefere çıkmayan ilk padişahtır.

    bu nedendendir ki her iki isim de halkları için bir tür efsaneye dönüşmüştür. roma halkı germanicus eğer tahta geçseydi roma'nın en büyük imparatoru olacağı görüşündeydi. bilindiği gibi bugün bile şehzade mustafa'nın tahta geçmesi durumunda osmanlı'nın kaderinin değişeceğini ve yükselme dönemi'nin devam edeceğini düşünenlerin sayısı hiç de az değil.