hesabın var mı? giriş yap

  • aslında bunun çok önemli bir nedeni var ve yıllardır kimse dile getirmiyor. yine iş başa düştü, ben ifade etmeye çalışayım ve milyonlarca insanın yüreğine fuse tea serpeyim. bu benim başıma da geldi esasen. şimdi... mesela sen kanepede yatıyorsun fakat uyumuyorsun, gözlerin kapalı sadece. o sırada biri odaya giriyor ve senin gözlerinin kapalı olduğunu görüp hemen yapıştırıyor: "aa yavrum uyumuş, ses etmeyin ses etmeyin uyumuş.. ay yoruldu tabii." evet bu cümleleri her insan evladı duymuştur. şimdi bu cümleleri duyduktan sonra biz nasıl diyelim "hayır lan ben uyumuyorum, bi' yanlışlık var." diye? diyemeyiz. neden diyemeyiz? çünkü o ortamın güzelliğini bozmak istemeyiz. bırakalım öyle sansınlar bakalım n'olcak diye sonuna kadar takılırız bu yalanın peşine. baktık ki yalan bozulacak, seslerden rahatsız olduğumuzu ifade edecek şekilde kıçımızı diğer tarafa dönüp şöyle 3 saniyelik bir esneme hareketi yaparak sağ gözümüzü yarımca açıp "ımmh..." diyerek halıya anlamsız bakışlar atarız. yani bunun seni beni yok. bu hareketi kaşgarlı mahmut da yapmıştır, gabriel batistuta da yapmıştır. bu hareketin dini dili ırkı yok arkadaşlar.

  • uçak motorları genellikle turbo-fan ve türbinli gaz motorlarıdır. ön tarafta bulunan fanlar toplanan hava akımıyla, hava basıncını yükselten hava kompresörlerini döndürür ve elektrik üretir; yanma odasında havayla birleşen yakıt ile de enerji kazanılır. bu yanma işlemi uçağın yerçekimine karşı yeterince tepki verebilmesi için kilit noktalardan biridir. bu, newton’un üçüncü yasasını karşılar.

    uçak motorları kanatlara kaldırma kuvvetini veren aracılardır. buradan sonra işe bernoulli yasası dahil olur. bernoulli yasası, hava ve deniz araçlarının tasarımında kullanılır. kısaca bernoulli yasası; enerjinin korunumu ilkesinin sıvılara uygulanmasından elde edilen prensiptir. kararlı durumda bulunan bir sıvının enerjisi, genel olarak, yerçekiminden doğan potansiyel enerji ve kendi üzerinde bulunan sıvının aşağı itmesinden doğan potansiyel enerjiden meydana gelmektedir. eğer sıvı hareket halindeyse, potansiyel enerjiye ilaveten hızından doğan kinetik enerji de mevcuttur. bernoulli ilkesine göre, akım çizgilerine sahip turbulent ve viskoz olmayan bir akımda bu enerjilerin toplamı değişmez. buna göre eğer bir sıvının hızı çoğalıyorsa, orada basıncı düşer, birim zamanda geçen kütlesi eşit olur. yani bu ne demek ve uçaklarda nasıl uygulanır?

    bir uçak kanadı, üstünden geçen akımın daha hızlı, altından geçen akımın daha yavaş olacak şekilde düzenlenir. uçak kanatlarının üst kısmının bombeli alt kısmının ise düz olmasının sebebi budur. bu suretle üst tarafta alçak basınç, alt tarafta ise yüksek basınç oluşur ve sonuç olarak yukarı doğru bir kaldırma kuvveti ortaya çıkar. uçağın uçma prensibi motorlar ve kanatlar arasındaki bu yasalara dayanır.

    peki bir uçak neden uzaya çıkamaz? bunun temel nedeni oksijendir. bunun ardından, yolcu uçakları bakımından konuşmak gerekirse, kabin basıncı ve radyasyon gelir. yolcu uçakları genellikle azami 15 kilometre yükseklikte uçacak şekilde tasarlanmıştır. yeryüzünden yükseldikçe atmosfer katman katman incelir. atmosfer inceldikçe hava da incelir ve oksijen miktarı düşer. yanma işleminin gerçekleşmesi için oksijen temel bir elementtir. oksijen yoksa veya az ise bu durumda yanma işlemi gerçekleşmez veya çok düşük seviyede kalır. oksijenin olmaması yakıtın yanmasını engeller ve motorlar durur. motorlar durursa newton yasası ve bernoulli yasası çalışmaz. bu yasalar çalışmazsa uçak irtifa kaybetmeye başlar veya düşer. ancak motorlar dursa dahi kütük gibi düşmez, doğru açıyla sürtünme enerjisinden faydalanarak bir miktar daha süzülerek yol alabilir. nihayetinde uçakların uzaya çıkamamasının ana sebebi yakıt yakmak için oksijene bağımlı olmalarıdır. bunun ardından yüksek irtifaya dayanıklı olmayan kabin basınçları ve yüksek radyasyon gibi ikincil ve üçüncül nedenler gelir. sırf daha dayanıklı bir kabin oluşturmak için bile daha güçlü ve büyük motorlar gerekeceğinden, uçakların uzaya çıkabilecek şekilde tasarlamak başlı başına maliyettir.

    uzaya çıkmayı başarabilen araçlar roket motorları kullanırlar. uzaya gerçekten çıkmayı başaran, yani 160 kilometrelik sınırı geçebilen kanatlı araçlar mekiklerdir. nasa, uzun zaman önce uzay yolculuğunda mekik kullanımına son verdi. ki zaten bu araçlar resmi olarak space craft değil “space shuttle” yani uzay mekiği olarak adlandırılıyordu. aslında mekikler sadece kanatlı planörlerdi. peki uçaklar uçamazken bu araçlar oksijen olmayan ortamda nasıl uçuyordu?

    roket motorlarının, jet motorlarına göre tasarımından kaynaklı büyük bir avantajı vardır. kendi oksijenlerini yanlarında taşırlar. yani bir roket motorunda yakıt hücresine ek olarak bir de oksijen hücresi bulunur ve bu yüzden atmosfere bağımlı değillerdir. bu sayede uzaya çıkabilmektedirler. ama kullanışlı değillerdir çünkü taşıyabilecekleri yük miktarı kendi ağırlıklarının %2-3’ü kadardır.

    nasa’nın 2001 yılında uçurduğu, 30 kilometre yüksekliğe ulaşan prototip bir uzay uçağı olan helios buna istisnadır. çünkü adı her ne kadar uzay uçağı olsa da enerjisini güneş panellerinden ve yakıt hücrelerinden alır. helios’un uçtuğu irtifada hava 100 kat daha incedir ve bugüne kadar bu irtifaya en yakın uçan sivil uçak yaklaşık 20 kilometre irtifada, sesten iki buçuk kat hızlı yol alan ve artık kullanılmayan concorde’dur. öyle ki bir concorde seyahatinde stratosfer katmanında uçulduğu için yukarı bakıldığında gökyüzü siyah, aşağı bakıldığında mavi görülüyordu. 1977’de 37 kilometreye çıkmayı başarmış mig uçağı ise en yüksekten uçan askeri uçaktır. ancak uzay sınırı yeryüzünden 160 kilometre yüksekte olduğu için hiçbiri uzaya çıkamamıştır. bunu tek başaran araçlar yörüngeye oturmak için bir roketle kalkış yapmaya bağımlı olan, uçak sınıfında olmayan, ancak planör sayılabilen nasa mekikleridir. soyuz gibi araçlar başlı başına uzay araçları olup, mekikler gibi iniş yapamamaktadır.

  • olm isteseydiniz icardi'nin golünü paket yapıp size gönderirdik niye bu kadar zahmet ettiniz de şanlıurfa'ya geldiniz adamlar icardi'den gol yedi kaçtı gitti ahaha

  • giderek anonimliği elimizden alan sözlük yönetiminin yeni icadı… ne gerek vardı? diğer sosyal medya sitelerinden ayıran özellikler bir bir gidiyor elimizden…

  • askerin kitap okurken komutana yakalanması; akabinde komutanın "kimin lan o kitap?!" diye kükremesi, kek askerin "ömer hayyam'ın komutanım" diye cevap vermesi, komutanın "akşama ikinizi* * de odamda görecem ulan!" demesi...

  • sakarya'da yaşanan patlamada iş güvenliği uzmanı aslı bozkurt'un ifadesinde geçen cümledir.
    tam hali şu şekildedir;
    "olayın olduğu gün sakarya’daydım. o bölgenin güvenli olmadığını bildiğim için fabrikaya gitmedim."
    "işçilerden sürekli kendisine şikâyet geldiğini aktaran bozkurt, "işçiler bana, ‘burası patlayacak, başımıza bir şey gelecek, bir şey yapın’ diyordu. yapmış olduğum incelemeler sonucunda her şeyi iş sağlığı güvenliği kurul toplantı tutanaklarına yazmama izin verilmiyordu"

    yani iş güvenliği uzmanı raporları yalan yanlış bir şekilde doldurması için çalıştığı firma tarafından mobinge uğruyor. aksi taktirde patlayan fabrika, firma ile anlaşmasını fesih ederek istediği gibi rapor dolduracak başka bir firma ile anlaşacak. bunu yapabiliyor çünkü sistem-yasalar-yönetmelikler buna müsaade ediyor. buna müsaade edenlerin* umurunda olan iki şey var; bir fabrikatörlerin* "rahatsız" olmaması, iki ab standartlarında denetim mekanizmalarının göstermelikte olsa yapılarak ilgili akreditasyonların ab kurumlarından alınması. ve maalesef tıpkı gıda kontrol görevlileri, yapı denetim firması çalışanları,çevre mühendisleri* gibi iş güvenliği uzmanları da benzer mobinglere yönetmeliklerin-kanunların yardımı ile kolayca maruz kalıyorlar. yani yediğimiz yemekler,içtiğimiz sular, oturduğumuz binalar, çalıştığımız fabrikalar, yaşadığımız doğa bizzat şirketler ve devletin işbirliği ile sadece göstermelik kontroller yapılarak önümüze sunuluyor. bize kalan ise kanser*, patlamada ölmek, doğanın talan edilmesi gibi felaketler zinciri oluyor.

    haberde çok daha ilginç detaylar var. mesela emniyet müdürlüğünün denetimlerinden önceden haberleri oluyormuş. bu nedenle denetim öncesi göstermelik önlemler alıp denetimi sorunsuz geçiriyorlarmış. fabrikatörlerimizin emniyette bağlantıları olduğu iddiası yani. şaşırdık mı?

    neresinden tutsan elinde kalan bir olay. allah ölenlerin ailesine sabır ve bütün bu yozlaşmışlıklara direnecek dirayet versin.

    edit: suçu iş güvenliği uzmanlarına atanlar esas meseleyi kaçırıyorlar. denetim mekanizmaları şirketlerin insiyatifine bırakılacak şekilde düzenlenirse o imzaları atanlar her zaman olacaktır.
    özetle yaşananlar iş kazası değildir, planlı-örgütlü cinayetlerdir.

  • bir kız, başka bir kıza (erkek arkadaşı ile birlikte) işkence yapıyor ve erkek arkadaşının o kıza "külodunu indir" demesini normal karşılıyor. inşallah o erkekle evlenirsin sana edebileceğim en büyük beddua bu olur.

    edit: mağdur kız 15 yaşında, fail olan kız 17 yaşındaymış. videoyu çeken şahıs ise 30 yaşındaymış. evet 30 yaşında evli-çocuklu bir adamın 15 yaşında bir çocuğa "külodunu indir" dediği bir video izledik. senin ben sıfatını s... her iddiasına varım ki bu olayı kurgulayan ve böylesine çirkinleşmesine neden olan da bu pedofili sapıktır.

    edit2: mağdur kızın da kendisine bunu yapanlardan pek bir farkı olmadığına dair ikinci haber. anlaşılan şu olaylardaki tek mağdur insanlar bizleriz. böyleleriyle aynı toplumda yaşamak zorundayız. çocuklarımız onlarla aynı kaldırımda yürümek zorunda ve hatta belki aynı okula gitmek zorunda. yine de o 30 yaşındaki sapığın bu olaylardaki rolü diğer hepsinden farklı. hadi bu ikisi hala kanun önünde çocuk sayılır, sana ne oluyor? zaten boşanacaksın ve çocuklarını bir daha göremeyeceksin (yani umarım) yine de bir yerde karşılaşacak olsan nasıl bakacaksın yüzlerine? nasıl bir adamsın lan sen? bu çocuklarla yakınlaşırken onların yetim-öksüz olmasından faydalanıyorsun değil mi? allah senin belanı versin.

  • (bkz: veranda)

    çok kullanışlı bir şeydir.

    en büyük hayalimdir verandada elimde tüfeğimle uyuklarken bahçeye giren serseriye: "burası özel mülk, o lanet kıçını evimden uzak tut seni kahrolası" diyebilmek.