hesabın var mı? giriş yap

  • evet hakan'ın tuhaf hareketleri olmasına rağmen gerek liderlik vasfı,gerek kibarlığı,efendiliği,adadaki birçok hırboya nazaran anlamlı ve düzgün cümleler kurabilmesi,uyumlu bir insan olması türk halkına fazla diye düşünürken hasan olayının bir benzeri yaşanarak hakan 2. sıraya kadar yükselmiştir,bence tebrikler.

  • kılıç elini serbest bırakmak için var olan uygulamadır.

    orta çağ'da at sırtında giderken yolda kiminle karşılaşacağınızı, kılıcınıza ne zaman ihtiyaç duyacağınızı bilemezdiniz. insanların %90'ı sağ ellerini kullanırlar. wiki atınızı sürerken yolun solundan ilerlerseniz karşıdan gelecek bir düşman ile karşılaştığınızda kılıç elinizin boşta olması nedeniyle kendinizi savunabilirsiniz.

    benzer sebeplerle orta çağ döneminde yapılan kalelerde merdivenler saat yönüne doğru kıvrılır şekilde yapılmıştır. bu sayede merdiven inerken ya da çıkarken sağ eliniz açıkta kalır ve kılıç kullanma imkanına sahip olursunuz.
    york kalesi merdivenleri

    orta çağ öncesinden de soldan akan trafiğin kanıtları bulunmaktadır. arkeologlar antik roma'da arabaların ve vagonların soldan sürüldüğüne dair kanıtlar keşfetmiştir. aynı şekilde roma askerlerinin her zaman soldan yürüdükleri bilinmektedir.

    papa vıiii. bonifacius 1.300 yılında roma'ya seyahat eden tüm hacıların soldan gitmeleri gerektiğini ilan ederek bu kuralı resmi hale getirmiştir.

    bu gelenek büyük vagonlarla mal taşımanın yaygınlaşmasına kadar 1.700'lü yılların sonuna kadar devam etmiştir. bu vagonlar, birkaç çift at tarafından çekilirdi ve üzerlerinde sürücünün oturacağı bir koltuk bulunmazdı. sürücüler atları kontrol etmek için sol arkadaki atın üzerine otururdu. bu sayede kamçı eli boşta kalırdı.

    ancak bu soldan akan bir trafikte bu büyük vagonları yine solda oturarak sürmek karşıdan gelen trafiğin algılanmasını zorlaştırıyordu. bu vagonlar ingiltere'de çok yaygın değildi ancak amerika ve kanada'nın geniş yollarında gitmek için en iyi tercihti.

    karşıdan gelen trafiği tehlikeye atmamak için 1792 yılında pensilvanya'da sağdan sürme yasası çıkarıldı. pensilvanya'yı kanada ve birçok amerika eyaleti izledi ve buralarda trafik artık sağdan akmaya başladı.

    fransa'da soylular yolun solundan giderken fakir halk yolun sağ tarafında durur ve eğilirlerdi. 1792 yılında fransız devriminin etkileri nedeni ile zengin olmak sorun çıkaran bir olguydu bu nedenle aristokratlar yolun sağındaki halk ile kaynaşmak durumunda kaldılar ve yolun sağının kullanımı yaygınlaştı. çıkarılan kararname ile yolun sağ tarafı ortak kullanıma sunuldu.

    kararın tüm fransa'da uygulanması ise napolyon'un emri ile gerçekleşti. bir de minik not düşelim bu kısma napolyon bonapart solaktı bu nedenle de kılıcını sol eli ile kullanıyordu. pek tabii ki trafiğin sağdan akması sol elinin boşa çıkması ile kendisine avantaj sağlamaktaydı.*

    18. yüzyılda londra'daki trafik sıkışıklığını ve kazaları önlemek için londra köprüsü'ndeki trafiğin soldan akmasını sağlamak için bir yasa çıkması zorunluluğu doğdu ve kural 1835 otoyol yasasına dahil edilerek tüm birleşik krallık'ta (ve tabii ki sömürgelerinde) geçerli kılındı.

    20. yüzyıla gelindiğinde avrupa'da karayolu yasalarının birbirine uyumlu olmasına yönelik bir akım başladı ve trafik kademeli olarak soldan sağa alındı. avrupa'da soldan akan trafiği sağa alan son ülke 3 eylül 1967'de (dagen h ya da h günü) gece vakti bir anda geçiş işlemini gerçekleştiren isveç'tir. sabah saat 04.50'da isveç'teki tüm trafik 10 dakikalığına durdurulmuş ve saat 05.00'de trafik yeniden açıldığında artık sağdan akmaktaydı.

    bugün ülkelerin sadece %35'inde soldan araç kullanılmaktadır. hindistan, endonezya, irlanda, malta, kıbrıs, japonya, yeni zelanda, avustralya ve samoa gibi ülkeler bunlar arasındadır. bu ülkelerin geneli ada ülkesi olsa da kara sınırı olan ülkelerde trafiğin sağa geçmesi gerektiği durumlarda trafik lambaları, çapraz köprüler gibi sistemler kullanılarak trafiğin akış yönü değiştirilmektedir.

    kaynak: historic uk

  • maymunla ortak atadan evrildik yerine aslan, kaplan, kartal gibi karizmatik hayvanlardan evrildiğimizi savunsaydı bu teori bu kadar çok karşıtı olmazdı.

  • başlığı görünce aklımda direkt virüse rağmen zor şartlarda sokakta mandalina satmak zorunda olan gariban küçük bir kız canlandı. fakat videoyu açınca gündemin bambaşka bir şey olduğunu gördüm. dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.

  • zamane cocugudur.
    izlerken icimiz ciz eder biz abilerin, etmez mi?
    bizim zamanimizda kinder surprise azdi, pahaliydi, anne babalarimiz alamazdi oyle cok cok. ayda bir falan toplu ali$veri$te ogretmenler kooperatifine gidilecek, anne iyi zamaninda olacak da 1-2 tane alacak. ancak o zaman kinder surpriseimiz olurdu bizim.
    onun cikolatasini binbir torenle yerdik. kirmadan ikiye bolerdik once, sonra ufak ufak yalardik, buyuk bir parca kopartacaz da zort diye bitecek diye korkardik... bissuru bissuru olsa da bissuru yesek diye hayaller kurardik, gercekle$mezdi bu cocukca hayaller.
    kagidini bile ozenle yirtmadan cikarirdik. aliminyumdu ya, boyle duzle$tirir, defter arasina koyardik falan, biriktirirdik.
    $imdiki veletlere bakiyorum, zart diye yirtarak acip, huptedenek su gibi iciyorlar cikolatayi, onlar icin ozel degil, onlar icin luks degil, onlar icin degerli degil...
    bizim icin neydi o kinder surprise biliyonuz mu siz?
    bir gun birinin kafasina cakacam yerken, ne nereden geldigini anlayacak, ne neden oldugunu kerata...
    aglayasim geliyor.
    hislendirmeyin beni...

    (bkz: bastigin yerleri toprak diyerek gecme tani)

  • aşk diye adlandırılan duyguyla 29 yaşında karşılaştım. öncekilerin aşk olmadığını biliyordum ama ne kendime ne de etrafımdakilere itiraf edemiyordum. aşık oldum kişiye de pat diye söylemiştim zaten garibim şoka girmişti :) aradan geçen onca zamandan sonra birbirimize karşı değişmeyen şeyler çok fazla; hala saatlerce bıkmadan konuşmak, görünce heyecandan kalp krizi geçirecek kıvamda olmak, dile getirilemeyen karşılıklı kıskançlık, aramızdan birinin diğerinden önce ölme endişesi ve her yeni doğan günde onu üzmemek adına umut dolu yaşamak.
    kendi yaşadığım aşktan yola çıkarak gönül rahatlığıyla aşkın bitmediğini söyleyebilirim.

    ve sezen aksu'nun da söylediği gibi aşka şükrederim...