hesabın var mı? giriş yap

  • gezici bir arkadaş olarak asla sırrı'ya oy vermeyeceğim tek gerçek bu...adam ne zaman ki muhalefete değil iktidara gider yapmayı öğrenir o zaman bakarız ve şu unutulmasın ki yetmez ama evetçiler gibi sırrı ya oy verenler de gün gelecek başlarını vuracak yer arayacaklar tarihe not düşülsün ben demiştim demek için yazılmıştır

  • " telefonnumdan alınacak her bilgi iyi niyetli olsa dahi 1. 2. 3. 4. kişilerle paylaşılmasına ve kullanılmasına rızam yoktur."

    5. kişiler, yine yaşadınız la köfthorlar....

  • "*bourdieu'ya göre sermaye, sosyal “ayrım'ın* aracı ya da enstrümanıdır. yani, sermayeye erişim, sermayeye sahip olmak vb. yoluyla, sosyal sınırlama ve hiyerarşi vuku bulur. ya da, sermayenin toplumsal sınırlama için bir oyun olduğu söylenebilir”. bu manada sermaye, hem aktörün içinde bulunduğu sosyal alanı hem de aktörün ait olduğu habitusu belirler." kaynak

    deren talu da sahip olduğu beden sermayesini* (ek.) sosyal hiyerarşide yer edinmek için kullanan ve farklı sermaye türleriyle*** piyasada* takasa sokarak genetik sermayesini sosyo-kültürel/ekonomik hiyerarşide** birkaç basamak daha tırmanmak ya da başkalarının tırmanmasını ve sınıf/habitus geçişkenliğini kolaylaştırmak için metalaştıran bir kızımız gibi duruyor. başlığa bakılırsa bu ticaretin alıcısı da var.

    aslında tüm sosyal ilişkiler, etkileşimler, örüntüler -özünde- sahip olduğumuz sermaye türlerinin takası ile ortaya çıkan piyasa faaliyetlerinden başka bir şey değil.

  • yele tarağı, lastik kaşağı, kök fırça, bakım fırçası, fırça başlıklı nal temizleyicisi ve çıkartılabilir iç parçalı kutu olmak üzere 7 parçadan oluşan mükemmel set.

    karşıma ilk kez geçtiğimiz pazar günü beşiktaş'taki tchibo mağazasının önünden geçerken çıktı bu muhteşem ürün.

    gerçekten mağazanın pazarlama ekibini tebrik etmek gerek çünkü memlekette o kadar çok at var ki eminim talebi karşılamakta zorlanmışlardır.

    ben de küçük bi şımarıklık yaptım ve hemen edindim, her gece fırçalanıyorum. tavsiye ederim.

  • "kart oyunu mangası animesi yapalım" kafasıyla üretilmiş bir seri değildir.

    kart oyunu, aslında seriye sonradan dahil olmuştur. hikaye aslında firavun karakterinin oyunlar (akla gelen her tür oyun) üzerinden suçluları çatır çutur cezalandırması üzerinden yürür. firavun'a "king of games" denilmesinin sebebi budur, çünkü firavun bir oyunun değil, tüm oyunların kralıdır*. kart oyunu ise sadece bu oyunlardan bir çeşidi olarak yüzeysel bir şekilde işlenecekken, okuyucular tarafından çok sevilmesi sonucunda varsayılan oyun haline gelmiş, yazar da seriyi komple kart oyunu üzerine özelleştirmiştir.

    yugi muto isimli oyun ve bulmaca meraklısı çocuk, adına milenyum yapbozu denilen, çözmesi imkansız olan çok parçalı karmaşık bir yapbozu çözmeyi başarır. bunun karşılığında firavunun ruhu peydah olur ve yugi'nin bedenini kullanmaya başlar. firavunun özel bir gücü vardır ve bu da gölge oyunu (yami no game - karanlık oyun) denen oyunu oynayabilmesidir. gölge oyunu, ilk paragrafta bahsedildiği gibi her çeşit oyun olabilir ancak belli kuralları vardır:

    + oyunun kuralları belli olmalıdır. firavun her oyunun kurallarını açıklar.
    + zorlama yoktur. kişi oyunu oynamayı özgür iradesiyle seçmelidir.
    + oyun adil olmalıdır. firavunun ve rakibin kazanma şansları eşit olmalıdır.

    bu şartlar sağlandığında gölge oyunu başlar ve bu oyunların %99.9'unu firavun kazanır. çünkü gölge oyunu, tanrısal başyargıç olan firavunun kullandığı bir yargılama metodudur. ruhunda karanlık olan, suçlu olan, günahkar olan kişiler bu yüzden oyunu kaybederler. firavun oyunu kazandıktan sonra "karanlığın kapısı açıldı" der ve suçlu kişiyi antik mısır'ın tahtalıköy'üne yollar.

    yanılmıyorsam ilk bölüm
    kısa bir demo
    kişisel favorim

    "oyunlar" konsepti atılıp hikaye tamamen kart oyunu üzerinden ilerlemeye başladığında da bu tema işlenmeye devam eder. her rakip/kötü karakterin destesinde kullandığı canavarlar, büyüler ve tuzaklar çizer tarafından onların kişiliklerini temsil edecek şekilde tasarlanmıştır. seri boyunca firavunun her galibiyetini kendi sabit stratejisini oynamak yerine rakibin stratejisini counter'layarak kazandığını görürüz, çünkü firavun yargıçtır ve her düelloda karşısındaki kişiyi yargılamakta, bu yüzden de her farklı kişiye farklı bir hüküm uygulamaktadır.

    firavun'u yenebilmek mümkündür, bunun için de masum ve temiz bir ruha sahip olmak gerekmektedir. bunu da seri boyunca iki kişi başarabilmiştir, biri kanka kontenjanından joey'dir, öbürü de yugi'nin bizzat kendisidir. (istisna: pegasus)*

  • son yıllarda türkiye'de mantar gibi çoğalan, restoran, giyim mağazası, telefoncu, kuyumcu, berber gibi envai türde iş yerleridir. adamlar savaştan kaçıp geliyorlar ve yabancı bir ülkede iş yeri açıp kendi dil ve alfabelerinde tabela asabiliyorlar. hatta bazıları lütfedip de altına türkçe bir iki kelime yazmaya bile tenezzül etmiyor. kendi elleriyle kendi ülkesinin demografik yapısını bozmak, elin yabancısının kendi vatandaşının iş hakkını gasp etmesine müsaade etmek basiretsizlik ve hatta enayiliktir . ne diyelim, her toplum layık olduğu şekilde yönetilir.

    http://i.hizliresim.com/ejzoen.jpg
    http://i.hizliresim.com/qm4qg3.jpg
    http://i.hizliresim.com/vygdgr.jpg
    http://i.hizliresim.com/6nloq7.jpg
    http://i.hizliresim.com/gzpvv2.jpg
    http://i.hizliresim.com/l3yrpj.jpg
    http://i.hizliresim.com/pmy9q9.jpg

    edit: öncelikle almanya'da iş yeri açan türkleri örnek gösteren arkadaşlara, sığınmacı, mülteci, göçmen, oturma izni, çalışma izni, vatandaşlık gibi kavramlar arasındaki farkları öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
    almanya, fransa, isviçre vb. ülkeler belirli ihtiyaçlar ve belirli planlar dahilinde bu tür şeylere müsaade ediyorlar. senin amcan almanya'da inşaat işçiliği yaparken alman inşaat işçisi işsiz kalmıyor. ama türkiye'de kayıtsız kuyudatsız bir şekilde ülkeye girmiş, ne idiğü belli olmayan bir suriyeli işçi, türk işçinin yarı yevmiye ücretine çalışarak o işçiyi işinden ediyor. o avrupa ülkeleri sosyoekonomik olarak bizim fersah fersah ilerimizdeler. bizimki gibi işsizliğin tavan yaptığı, gelir dağılımındaki eşitsizliğin had safhada olduğu, eğitimsiz ve vasıfsız kitlelerin olduğu bir ülkede, avrupa ve iskandinav ülkelerine bakıp tatlı hülyalara dalmak komik oluyor. kaldı ki o ülkelerin mülteciler konusundaki tutumu da belli.

    edit2: bazı akbaşlar durumdan oldukça memnunmuş gibi yazıp durmuşlar. ulan, en rahatsız sizsiniz amk. en rahatsız olan o dükkanların komşusu olan esnaflar. en rahatsız olan antep'te, kilis'te o dükkanları yıkan diğer esnaflar. iş arkadaşım bir çomar. tam bir ak trolldür. akp ile ilgili her şeyi canı pahasına savunur. suriye politikasını da mülteci yığınlarının kontrolsüz şekilde ülkeye yığılmasını da savundu. geçenlerde memleketine gitti geldi. suriyelilerin kendi mahallesine kadar geldiklerinden, iğrenç insanlar olduklarından, mahallede problemlerin çıktığından bahsedip durdu. trajikomik bir durum. bu adamlara "al bir suriyeli aile bir hafta allah rızası için bak" desen topukları kıçlarına vura vura kaçarlar.

  • bildigin normal adammis lan bu. bizim bolumde var bi tane, erasmus'la gelmis. siradan bi herif. yolda gorsen dikkatini cekmez bile. hatta biraz hipster'lik bile var. normal adamdan da fena yani.

    ama yine ne oluyor, kizlar paso gidip biseyler diyor adama, muhabbet etmeye calisiyor falan. herif sirf italyan oldugu icin cekiyor kizlari kendine. cekme anani baciyni skim cekme dedim gecen gun, anlamadi.