hesabın var mı? giriş yap

  • 50'li yıllarda yaşayan kadınların günlük giyiminin parçası olan nesne. o zamanlar külotlu çorap yoktu, zaten çoraplar da naylon değildi, giyince esneyen-uzayan tarzda değil, normal bacak boyu ve genişliğinde, ince örülmüş kumaşlardandı -zenginseniz ipek çorap da vardı tabii- ve doğal olarak onları tutturacak butonlara ihtiyacınız vardı. işte o düğmecikli şeydir jartiyer, jartiyer çorabı ise, o düğmecikler tutturulabilsin diye, üst tarafı iki kat kumaşlı (daha kalın) şerit içeren çoraplardır.

    o zamanlar kadınlar elbiselerin altına kombinezon giyerlerdi (zaten elbiseler ekseriyetle astarsız üretilirdi), jartiyer de kimi zaman bu kombinezona bağlı, kimi zaman üste ayrıca giyilen bir eşya olurdu. sütyen+külot+kombinezon+jartiyer+çorap derken, kadınların iç giyimi o kadar kalabalıklaşıyordu ki, kendinden jartiyer ipli külotlar yaratılmıştır, kadıncağızlar lahana gibi kat kat giyinmek zorunda kalmasınlar deyü... yine o zamanlar, yazın dahi çorapsız sokağa çıkmak ayıp sayıldığından, ten rengi çorap farz görüldüğünden, hele ki sıcak havalarda kat kat giyinmemek bir lütuf haline geliyordu.

    sonradan, yine bu "iç giyimi hafifletmek" maksadıyla, külotlu çoraplar icat edilmiş. fakat öyle pahalıymışlar ki, ancak zengin kimseler bunlardan alabilmiş, buna parası yetmeyenler, eski usül "kendi çorabımı kendim tuttururum" metoduna devam etmişler. peheeey, kim derdi ki devran dönecek, külotlu çorap ayağa düşüp jartiyer bir lüks, özel bir tutku halini alacak?!

    gel zaman git zaman, zannederim ki bu külotlu çorabı icat eden adama erkek cinsi epey sövmüştür. fakat kadınların da, bu icadı epey pratik bulması normal. zira hem daha kolay giyilip çıkarılıyor, hem çok daha ucuz, hem çeşidi bol. ne yazık ki şu an heves edip jartiyer kullanayım deseniz, işgörür bir jartiyer bulmanız zor. çoğu sadece süs amaçlı, oysa günlük hayatta da kullanabilmeniz için, kumaşların altından kendini çok belli etmeyen bir kumaştan yapılmış (tercihen saten, jarse gibi ince ve kaygan bir kumaştan), belinizden aşağı kaymayan (zira amacı çorapları tutmak, onlarla birlikte inmek değil!) kaliteli bir jartiyere ihtiyacınız var. oysa artık jartiyer, sadece "fantezi unsuru" gibi görüldüğünden, hep siyah, bordo, kat kat dantelli tipleri ağırlıktadır. gel de onu beyaz eteğin altına tak!

    diyelim ki jartiyeri buldunuz, iş bununla bitmez. giyimi kolay ve ucuz olması (jartiyer satın almayı gerektirmemesi) sebebiyle, üst tarafları silikon bantlı jartiyer çorapları sarmıştır etrafı, ki bunlar jartiyere takılamaz, zira üst tarafı kumaş değildir, silikon yerini de jartiyere sıkıştıramazsınız. olur da araya taraya jartiyer çorabı bulabilirseniz, bunlar da ancak siyah ve ten rengi olur, gerçekten güzel olanlarının bir çifti 40 tl'den aşağı olmadığı gibi, çoğu burunsuz olduğu için, kapalı ayakkabıyla ilk giyişinizde burnundan atar, kaçar. velev ki, yabancı markalarda -sanırım yurtdışında, genç kızlığından kalma alışkanlık ve zerafetle hala bunları kullanan kadınlar olması sebebiyle- çeşitli jartiyer çorapları vardır, örneğin kalın mus çoraplar da üretirler ki, kışın da giyesiniz. hatta calzedonia, intimissimi gibi italyan markalar, görünüşte belli olmayacak, ama sizi sıcak tutacak kadar yün karıştırılmış, kışlık, çok zarif desenli jartiyer çorapları satarlar. ama elbette çok yüksek fiyata...

    son olarak, jartiyer giyilecekse, dolapta ten, siyah ve beyaz olmak üzere en az üç adet kombinezon ve/veya iç eteğinizin olması gerekir. zira, jartiyer ipleri açık renkli veya dar kıyafetlerin altından kendisini belli eder. belde iz yaptığı için külotlu çorap giymeyen bir insan evladı o izleri de istemeyeceğinden, alta astar giymek gerekebilir. ama zaten ipek saten kombinezonlar, tıpkı jartiyer gibi, güzel, zarif iç giyim unsurlarıdır, insana kendilerini kolayca sevdirirler. hem kaygan kumaş üzerine giyilen elbise de pot yapmaz, çoraba sürtünmeyeceği için siz yürürken bacağınızda toplanmaz, elbise üstünüzde doğru düzgün durur, mevsim kışsa, penye atletlere karşı en zarif alternatif yine bu ipek/saten kombinezonlardır. (kısaları için bakınız camisole)

    netice itibariyle, bu zarif aparatı giymek kolay, basit ve ucuz değildir. kendisine ayrı, çorabına ayrı, elbisenin altına astar giyimlere ayrı para dökmeniz gerekir. kaliteli şeyler genellikle pahalıdır, ama söz konusu bir şeyi adabıyla giymekse, zaten -kötü manada- ucuz gözüken şeylerden uzak durmak gerekir. fakat bu hususlara dikkat edildiği takdirde, jartiyer ve jartiyer çorabı, bence külotlu çoraptan daha pratik ve daha güzel bir alternatiftir. üşenmeyiniz, giyiniz, giydiriniz.

  • işini düzgün ve onurlu yapan taksi emekçilerini tenzih ederek söylüyorum, bu taksicilerin dağdaki teröristten bir farkı yok. bunlarla ilgili çok ciddi yaptırımlar gelmediği ve uygulanmadığı sürece daha çok rezilliklerini görürüz.

  • " uşak’ta çalıştığı taş ocağında kum yığınının altında kalarak hayatını kaybeden işçi ismail taran’ı (49), ailesinin elleriyle kumları kazarak çıkardığı anlara ilişkin yürek yakan görüntüler ortaya çıktı.

    babasını kum yığınından çıkaran 20 yaşındaki arafettin taran, “bu anı ömür boyu unutamayacağım. hiçbir yetkili yanımızda yoktu” dedi. aile, şirketin sahibi ve tüm sorumlulardan şikayetçi oldu. şirket tarafından olayın kapatılması için aileye 500 bin tl ‘kan parası’ teklif edildiği ileri sürüldü.

    öte yandan, ölen işçinin otopsisine giren adli tıp doktorunun ise ilk raporunda ‘evde kalp krizi sonucu öldüğü’ şeklinde skandal bir tespitte bulunduğu ortaya çıktı. ailenin doktor hakkındaki suç duyurusuna ise takipsizlik verildi. "

  • anneye anlatır gibi anlatıyorum.

    2 çeşit nükleer reaksiyondan enerji elde edilir.

    fizyon ve füzyon.

    fizyon, izotopların parçalanması sonucu enerji açığa çıkarır, füzyon birleşmesi sonucu.

    uranyum, plutonyum gibi radyoaktif elementler ve izotoplarının fizyonu, yani parçalanması, klasik anlamda bildiğimiz nükleer santrallerdir.

    füzyon ise güneşte ya da hidrojen bombasında olduğu gibi yüksek sıcaklık ve basınç altında plazmaya dönüşen hidrojen izotoplarının birleşerek helyuma dönüşmesi ve bu sırada enerji açığa çıkarması reaksiyonuna denir.

    dünyadaki yaşamın kaynağı bu enerjidir. fizyona göre temiz ve çok daha güçlüdür.

    fakat füzyon gerçekleştirmek için çok yüksek ısı ve basınçlara ihtiyaç vardır. güneşte süregelen ve dünyamızın yakıtı füzyon, güneşin sıcaklığı kadar korkunç kütlesinden kaynaklanan muazzam yerçekiminin oluşturduğu basınç sayesinde mümkündür.

    insanoğlu şu ana kadar füzyonu kontrollü şekilde gerçekleştirememiş, hidrojen bombası gibi yapıcı değil yıkıcı amaçlarla kullanabilmiştir. çünkü ne reaksiyonun gerçekleştirilmesi için gerekli ısı ve basınç ne de reaksiyon sonrası açığa çıkan enerji kontrol edilebilir değildir.

    bu son gelişme ise bir süper mıknatıslama tekniği ve düzeneği sayesinde oluşturulan çekim kuvvetinin hidrojen izotoplarını plazma haline getirerek kontrollü füzyona olanak sağlaması hakkında. bu teknoloji geliştirildiğinde nispeten çok küçük, mobil ve çevre dostu reaktörlerde akılalmaz boyutlarda enerji üretilebilecek. yakıt olarak da tehlikeli radyoaktif elementler yerine hidrojen izotopları kullanılacak.

    üretilecek enerji yine ısı ve dolaylı yoldan elektrik enerjisi, ısınan suyun çevrimiyle jeneratörler döndürülecek, orda işin temelinde bir değişiklik yok. sadece çok daha ucuza, kolay ve temiz.

  • edit:özellikle bu sefer ekşici dostlardan hem iş hem de güzel dilekler içeren çok sayıda mesaj aldım.arkadaşlar ciddi söylüyorum gerçekten çok güzel insanlarsınız.hepiniz tüm sevdikleriniz ile birlikte sağlıcakla kalın.

    sadece hafta sonları ve akşamları olmak üzere istanbul avrupa yakasında,

    alçı,
    boya-badana,
    laminant parke,
    kırık dökük tamiratı,
    ufak tefek elektrik işleri konusunda hizmet vermekteyim.çevrenizde ustaya sorup aldığınız fiyat ne ise yarısına yaparım.

    ve size evinizi temiz alıp temiz bırakma garantisi,iş bitiminin ardından uzun süre kullanım yapabileceğiniz bir işçilik güvencesi sunuyorum.

    yaklaşık 15 yıldır tadilat işindeyim. niyetim hem kendim üç beş bir şey kazanmak,hem de sizi soymaya çalışıp üstüne adam gibi iş yapmayan “ustalardan'' kurtarmaktır.

    saygılar,sevgiler...