hesabın var mı? giriş yap

  • kızımın sabah saat 7:00'de gözlerini dünyaya gözlerini açtığı gündür. tarihe not düşelim.

  • birbirimizle şiddetli iletişim kurmamızın temelinde olayları abartmamız, genellememiz, etiketlendirmemiz bulunmaktadır.

    örneğin:

    abartma

    "bu yaptığın hayatımda gördüğüm en iğrenç şey" aslında hayatımızda gördüğümüz çok fazla iğrenç şey var ve biz abartma eğiliminde bulunuyoruz. bunun yerine "bu yaptığın hoşuma gitmedi" desek iletişim şiddetli bir hal almaz

    genelleme

    "beni hiç ama hiç önemsemiyorsun." iki sevgili birbirlerine karşı belli bir dönem ilgisiz davransa hemen bunu genelleme çabasına girer. bunun yerine "şu aralar birbirimizle pek konuşamıyoruz gibi hissediyorum." desek daha iyi olmaz mı?

    etiketleme

    "sen tam bir şerefsizsin" bir insana şerefsiz derken gerçekten onun vatanını satabileceğini, işinde sürekli dolandırıcılık yaptığını ve arkadaşlarına sürekli kötü davrandığını düşünebilir miyiz? ya da "bu yaptığın adice" desek kendimizi daha iyi ifade etmiş olmaz mıyız?

    kelimeler insanları etkilemek konusunda öyle büyük bir role sahip ki size bunu aynı cümleyi iki farklı şekilde kullanarak göstereceğim.

    birincisi: çok güzelsin ama ses eğitimi alsan fena olmaz.
    ikincisi : çok güzelsin bununla birlikte ses eğitimi alsan fena olmaz.

    ama kelimesinin yarattığı olumsuz anlamı bununla birlikte kelimesinin nasıl düzelttiğini ve olumlu bir şeye çevirdiğini hissedebiliyorsunuz değil mi?

    dilimizden çıkanları gerçekten ölçelim, biçelim ve öyle konuşalım. ağzımızdan çıkan şeyler biz söyleyene kadar bizim esirimizken, biz söyledikten sonra gerçekten onların esiri oluyoruz. ve orhan baba'nın da söylediği gibi dil yarası en kötü yaraymış

  • futbol oynadığı yıllarda beşiktaş'ın ceza sahası civarında serbest vuruş kazanmasıyla, hınca hınç dolu semt meyhanelerini sessizliğe boğan adamdı.

    topun başına geçtiği zaman, kafa kıyaklığından sandalyelerinde yamuk oturanlar kendilerine çeki düzen verirdi. herkes yerlerinde şöyle bir doğrulurdu. garsonlar servise ara verir, ocakçılar televizyona doğru döner, gözlük kullananlar gözlüklerinin camlarını silerdi. meyhaneye bir sessizlik çökerdi. saygı duruşu bir nevi. öyle nadide bir yetenekti sergen.

  • ben de bir zamanlar vücudumdaki bir rahatsızlıktan dolayı çok endişelenmiş, internet üzerinden yoğun bir araştırma yapmış, olabilecek bütün hastalıkları incelemiştim. bunu, doktora derdimi anlatırken " şu şu hastalık belirtilerini okudum, bende de böyle belirtiler var bunun için size geldim. " dediğim vakit doktor kadın gülüp dalga geçmeye başladı. yok memlekette onlardan başka herkes doktormuş da, aslında onlara gerek yokmuş da vs. vs. ya bu nasıl şişirilmiş egodur anlayamıyorum. hem heryerde bas bas kampanyalar düzenliyorlar halkta farkındalık yaratmak adına. hastaya geç teşhis yapıldığında yine hasta kişiyi cahillikle, umursamazlıkla suçluyorlar. ama birşeylere ilgili olup araştırınca suç oluyor. sanki kendileri hep doğru teşhisi koyuyormuş gibi havalar...

    tabi gerçekten aşmış doktorlar böyle davranmak yerine kişiyi dinliyor ve daha çok bilgilendiriyor. normal insan olan da böyle davranır zaten.

  • meselenin sadece süpürge olduğunu zannedenlerce yerden yere vurulmuş müzisyen/şarkıcı.
    özet geçiyorum: türk aile yapısında çocuk ebeveynin uzantısı olarak görülür. kişisel alanına saygı gösterilmez, ders çalışmasına izin verilmediği halde okulu dereceyle bitirmesi beklenir, parayı bile kendin için kazanamazsın.
    bunun nedeni de hayatın her alanına sızan muhafazakar toplum yapısıdır.
    bunda anlayamacak, meseleyi oda toplamaya indirgeyecek, ergen diyecek ne var? kadına ergen diyorsunuz da daha soyut düşünme yetiniz bile yok.
    ayrı eve çıkamadıysan bir yolunu bul be denizim.

  • rahmetli dedemin cüzdanından çıkan, annemin kesilen ilk saçı, beyaz kağıdın içinde bi bukle.

    45 sene taşımış cüzdanında.

    huzur içinde uyu güzel dedem.

    edit: güzel anneciğim 6 aydır kanser tedavisi görüyor, ameliyatını oldu; son iki kemoterapisini alacak. dularınızı bekliyoruz.