hesabın var mı? giriş yap

  • bilişsel davranışçı teoriye göre depresyonun temelini olumsuz otomatik düşünceler oluşturur. bu düşünceler kişinin kendisi, çevresi ve geleceği ile ilgili temel inançlarının anlık zihinsel yansımalarıdır. sanılanın aksine bu düşünceleri yok saymak, bastırmaya çalışmak (represyon) ya da bunlarla aşırı uğraşmak (ruminasyon) sorunun ancak ertelenmesine ya da derinleşmesine neden olur. aynı kurama göre kişinin olumsuz otomatik düşüncelerini tanıması ve sonrasında karşısına alternatif düşünce koyabilmesi terapide ana prensiptir.

    örnek vermek gerekirse x şahsının sevdiği y şahsının kendisine selam vermemesi üzerine "y beni sevmiyor, zaten kim yüzüme bakar ki?!" şeklinde düşünmesi olumsuz otomatik düşüncedir. ardindan "y'yi hiç bir zaman kazanamayacagim, beni kesinlikle beğenmiyor." diye gününü geçirmesi ruminasyon olur. bunun yerine olumsuz düşüncenin, temel inançlar-şemalar gereği zihnine düşen bir yansıma olduğunu farketmesi, bu düşünceler yerine "y'nin dikkatini çekmek icin neler yapabilirim?" şeklinde harekete yönelik, kanıtlanabilir, ölçülebilir bir alternatif düşünce oluşturması basit bir örnek olabilir.

    tabii ki üstteki örnek çok basit bir örnektir. daha karmaşık sorunlar ve temel inançlarla ilgili çalışmalar kisiye özel çalışmalar gerektirir. terzilik gibidir. bunun için profesyonel yardım gerekebilir.

    edit: hedeler sözlükte bulunabilecek şekilde düzenlendi.

  • -ordu olmadan devletin ayakta kalması mümkün mü?
    -elbette mümkün. ordusu olmayan bir sürü ülke var. izlanda mesela!

    kod adı: gerizekalı

  • passaparoladan;

    -bir örümceğin peter parker isimli lise öğrencisini ısırması sonucu meydana gelen süper kahraman. ö1, ö2, ö3...
    -öri potır.

  • adamlarda nasıl bir ufuk var arkadaş. dünyanın diğer ucundaki bir ülkenin vefat etmiş şarkıcısının nispeten az bilinen bir şarkısını (ben hastasıyım o ayrı) keşfedip, sampleını alıp üzerine rap yapıyorsun. şaşkınım sözlük.

  • japonca "jofuku" olarak bilinen çinli tarihsel kişilik.

    m.ö. 255 yılında qin hanedanı zamanında dünyaya gelmiş. zamanında tüm çin'i fethederek ülkenin siyasi birliğini sağlayan ve ilk çin imparatoru olarak bilinen imparator qin shi huang'ın emri altında "saray büyücüsü" görevinde.

    xu fu'ya geçmeden önce biraz qin shi huang'ı tanıyalım, bağlantılılar çünkü. bu da m.ö. 259 yılında, çin'in henüz birleşik olmadığı ve savaş hâlindeki qin, qi, chu, yan, han, zhao ve wei devletlerinden oluştuğu karışık dönemde, qin devletinin prensi olarak doğdu. iyice çorba olmasın diye detaya girmeyeceğim, qin shi huang zamanla diğer devletleri teker teker fethetti ve qin devleti çin coğrafyasının tek devleti ve imparatorluğu oldu. bugün çin'e "çin" deme sebebimiz de qin sebebiyledir aynı zamanda. (qin, "çin" şeklinde telaffuz edilir.) çin medeniyetini çin medeniyeti yapan pek çok öğeyi ortaya koyan da imparator qin shi huang'dır. çin seddi'ni tamamlatmış, ilk ortası delik madeni parayı döktürmüş, legalizm felsefesini kurmuş ve konfüçyanizmi kanunlaştırmıştır. bu imparator aynı zamanda son derece zalim ve ülkeyi demir yumrukla yöneten bir monarktı. bizzat kendisi tarafından onaylanmış eğitim, sağlık, tarım konulu kitaplar dışında ülkedeki tüm kitapları toplatarak yaktırmış, kanunlara uymayan insanları da diri diri gömdürtmüştür. tahta geçtiğinde ise henüz 13 yaşındaydı. bugün ergen bile sayılmayan bir yaş olmasına rağmen bundan iki milenyum önce insanlar yirmili otuzlu yaşlarda ölebiliyorlardı. bu nedenle pek çok ideali olan qin shi huang, bunları gerçekleştirmek için ölümsüzlüğü aramaktaydı. sonsuza dek yaşamak istiyordu. bu yüzden yaklaşık 700 bin işçiye 57 kilometrelik bir yeraltı mezarı inşaa ettirdi. mezarda qin'i temsil eden şeyler, topraktan yapılmış askerler, yapay yıldızlar, içinde cıva (cıvanın diriltme gücü olduğuna inanılırdı) akan ırmaklar bulunuyordu. tabii ki qin shi huang sadece bu anıt mezarla yetinmedi; aynı zamanda olası bir "ölümsüzlük iksiri" bulmanın peşindeydi. bunun için de yukarıda bahsettiğimiz saray büyücüsü xu fu'ya gitti ve ölümsüzlük iksirini kendisine getirmeden karşısına çıkmamasını emretti.

    bunun üzerine xu fu, efsanevi penglai dağı'nda yaşadığı söylenen bin yaşındaki büyücü anqi sheng'den ölümsüzlük iksirini almak amacıyla m.ö. 219 yılında üç bin genç kız ve delikanlıdan oluşan bir filoyla birlikte okyanusa açıldı. yıllar boyunca okyanuslarda o koy senin bu körfez benim dolaşıp iksiri arayan xu fu, bundan ümidini kesince kelle korkusundan bir daha asla qin'e geri dönmedi. bazı kaynaklara göre gemisi bir fırtınada karaya vurdu ve kendisini danzhou ismini verdiği adada buluverdi. söylentilere göre xu fu, bu adanın hâlâ taş devrini yaşamakta olan yerli halkına demiri işlemeyi, çeltik tarımı yapmayı, şifalı otları, ipek üretimini ve bunun gibi yararlı şeyleri öğreterek onlara bir nevi çağ atlatıyor. bu sebeple adalılar, xu fu'yu bir tanrı olarak görüyor. bu yüzden aradan iki milenyum geçmiş olmasına rağmen, o adada hâlâ xu fu'ya adanmış tapınaklar ve heykeller bulunmakta.

    sadece adı artık danzhou değil; japonya.

  • dünkü videosunda ve bugünkü yaptığı yayınla bölgedeki yerlere acil müdahale için yardım istemektedir.

    bazı ünlülerin bana dokunmayan yılan bin yaşasın tavrında olduğu şu günlerde elinden geleni fazlasıyla yapmaktadır.

    var ol şahan gökbakar.

  • amerikan bürokrasisinin kanayan yarası. müdürden falan kesinlikle korkmaz. müdür korkusu da olmadığı için son derece rahat tavırları vardır. sevimli ve bir o kadar da tehlikelidir. çalıştığı kurumun en açık sözlü personeli odur. bir ditroyit motorlu taşıtlar dairesi olsun, bir mesaçüset vergi dairesi olsun çalıştığı yerin neşesidir. kuyrukta bekleyen biri gelip "bakın bayan benim gerçekten çok acelem var" dediğinde, oturduğu yerden böyle gözlerini belerte belerte bakıp "tatlım inan bana burada hepimizin acelesi var" der. amerikan polisleri bu sevimli tombik hanımdan bilgi almak için "letişya belki bir ara yemeğe çıkmalıyız" falan diye kur yapar. ama hiç sözlerini tutmazlar... her şeye rağmen hakkaniyetli bir kadındır. yıllar yılı "tombik zenci kadınlar az çalışıyor" mesajını vermeye çalışan holivut muvilerini ne kadar kınasak az...

    editsel duygular: lan şimdi aklıma geldi... bugüne kadar bir kredi yurtlar kurumu'nda, bir belediye bursu kuyruk sırasında, bir askerlik şubesinde allahın bir kulu bana "tatlım inan bana" diye başlayan bir cümle kurmadı. hadi işimiz görülmesin önemli değil, ama birazcık sevgi ya... birazcık duygu...

  • "oğlumla evimin bahçesinde futbol oynarken ikimiz de en sevdiğimiz futbolcular olurduk. oğlum ben olurdu, ben ise olcay ."

    zlatan ibrahimoviç