hesabın var mı? giriş yap

  • tcdd işçilerinin kurduğu bir halk takimidir, isyankardir, gezi parkinda bayraklariyla çarşıyla beraber meydana cikan en kalabalik taraftar gruplarindan biridir.
    futbol dışında yüzme ve su topu takımlarıyla nice başarılara ulaşmıştır.
    su topunda 17 yıl hiç yenilmeden, 22 yılda da tek mağlubiyet alarak toplamda 29 kez türkiye şampiyonu olmuştur.

    manş denizini yüzerek geçen ve dönemin dünya rekorunu kıran ilk türk erkek yüzücüyü (erdal acet) çıkardığı gibi ilk kadın yüzücüyü de (nesrin olgun) çıkartmıştır.
    ayrıca güreş, basketbol, bisiklet ve voleybol'da kadın ve erkek branşları vardır.

    başakşehir, osmanlı gibi ne idüğü belirsiz kulüplerden çok daha süper lige layıktır.

    edit: takimin baskaninin ethem sancak'in kardesi oldugunu hatirlatan mesajlar aliyorum. bu kisiler gelip gecidir, kulupler, taraftarlar ve onlari var eden gecmisleri kalicidir. sancaklarin parasi salgin sebebi ile tum kuluplerin icine girdigi ekonomik darbogaz doneminde adana demirspora gidecekse gitsin. herkes akkoyun karakoyun kimler onlari biliyor zaten. demirspor, onlar gelmeden once de superlig'in kapilarini zorlayan, ama playofflarda sanssiz sonuclar almis olan, her sezon hedefi superlig olan kalburustu bir takimdi.

  • 2005 yilinda okumak icin almanya'ya geldigimde ilk 12 ay icinde yaklasik 15 kilo almistim. türkiye'ye döndügümde 1 hafta bu konusulmustu. ondan sonraki yillar hep o ayarda seyretti. artik sisman bir insandim. bu gercegi kabullenmis ve pek de takmaz hale gelmistim. gerci ara ara "la azcik zayiflasam ne güzel olur" filan diyip bi iki günlük diyetlere tabii ki ben de basvurdum.

    en fazla 106 kilo oldugumu hatirliyorum. o dönem yaptigim ve yedigim seylere bakiyorum da sanki kendime kilo alma programi yapmisim ve onu itinayla uyguluyorum.

    aslinda kilo vermek istiyordum ama bir neden bulamiyordum. beni gören herkesin "olm biraz dikkat et, damarlarin yagla dolmustur senin simdi, allah muhafaza" nevinden ikazlarina alismistim.

    artik cevremde, kilolu, sevimli, tombul ismilo olarak kabul görmüstüm. cogu arkadasimin kilo verirsem bu sevimliligin gidecegini iddia ederek motivasyonumu kirdiklari da vakidir.

    neyse efendim, günlerden bir gün, bir bayanla tanistim. konustuk, anlastik. sevgili olduk yani. aradan aylar gecti kilolarimla ilgili tek bir sey söylemedi. acayip uyuz oldum. kendisi zayif bir insan. hatta anneme göre acilen biraz kilo almasi lazim gelen bir kisiydi. buna ragmen bana bir kere bile "biraz kilo versen iyi olur" cinsinden tek bir kelam etmedi.

    2011 yilinin eylül ayinda nisanlanmaya karar verdik. 2011'in nisan ayinda istanbul'da arkadaslarla otururken "olm nisan da var, artik ben kilo vereyim" dedigimde atilan kahkahayi su anda bile duyabiliyorum. "görürsünüz olm, türkiye'ye döndügümde dal gibi olucam" diyerek iclerinden bir tanesiyle takim elbisesine iddia'ya girdik. eylül'e kadar 80'e inmeliydim.

    ben nisan ayinda almanya'ya döndüm. o ay hic bir sey yapmadim ancak mayis ayindan itibaren yedigime, ictigime dikkat etmeye basladim. asitli icecekler, sekerli meyve sulari, cikolatalar, sekerlemeler, pizzalar, dönerler...

    bunlari neredeyse sifira indirmistim.

    ilk iki ay varsa yoksa salata, corba, tavuk.. bol bol su, bitki caylari..

    veee tabii ki hareket. isemeye gitmeye bile üsenen ben artik her gün 50 ila 80 dakika arasinda yürüyüs yapiyordum. yürüdükce aciliyor, acildikca kendimi cok daha iyi hissediyordum.

    zayiflamanin ilk emarelerini kilik kiyafetimde gördüm. pantolonlarim artik emanet gibi duruyordu üzerimde. t-shirtler, atletler vs..

    artik cok daha rahat hareket ediyordum. özellikle namaz kilarken rükularda, secdelerde hic zorlanmiyordum.

    suratim kücülmüstü. bileklerim, baldirlarim incelmis, göbegimin büyük kismi yok olup gitmisti.

    ramazan boyunca neredeyse her gün corba, salata, az miktar tatli ve bol bol su bu hale gelmemde kilit rolü oynamisti. pek tabii ki yürüyüslerim.

    hafif tempolu, 1 saati askin yürüyüsler..mümkün mertebe yokuslara vuruyordum kendimi. eve geldigimde kan ter icindeyim. harika bir duygu.

    29 agustos'ta istanbul'a indigimde beni gören herkes resmen soka girdi. 4 ayda 99 kilodan 77 kiloya inmistim. tam 22 kilo.

    annem haric herkes sevindi.. sismanken basimin etini yiyen, her telefon görüsmesinde nasilsin demeden kac kilosun diye soran annem resmen üzüldü ya.. derhal 85 kiloya cikmam gerektigini söyledi. babam da hemfikirdi ama umrumda degildi acikcasi. zira bu keyfi tatmistim artik. hafif olmak! ne müthis bir seymis. kalbim o gün bugündür bir kere bile hizli hizli atmadi (kiloluyken ara ara bir ritim bozuklugu oluyordu)

    beni gören herkes bu "mucize"yi konusuyordu. mahalle'de olay olmustu nerdeyse. esnaf'tan, akraba'ya herkesin diyecek bir seyi vardi. cok mutluydum. arkadaslarimdan bazilari önceleri biraz garipsedilerse de zamanla alistilar.

    iddia'ya girdigim arkadasim takim elbiseyi aldi. 1 ay bunun geyigini yaptik. o da hostu.

    eylül'ün 3'ünde nisanim oldu. pek tabii ki kiz tarafi da epeyce sasirmisti.

    nisan'dan sonra mersin'e gittim, kerebic, tantuni, künefe derken 81-82 kilo oldum. o kadar kiloyla tekrar almanya'ya döndüm su anda hala öyleyim.

    önümüzdeki eylül'de ise dügünüm var; bu kez hedef 73 kilo.. ama kimse iddia'ya girmeye cesaret edemedi.

  • 19. yüzyıl sonlarında, piyasaya yeni çıkan bir ilacın pazarlanması amacıyla kullanılmış bir bilmece. ilginç.

    resmin sol tarafında “anne kedi yavrusunu kaybetmiş, bulabilir misiniz?”, sağ tarafında ise “dr.seth arnold's balsam'ın [ilacın] karın ağrılarına en iyi gelen ilaç olduğunu unutmayın” yazıyor. böyle insanlar yavru kediyi bulmaya çalışırken, ilacın ismine aşinalık kazanıyormuş...

    kaynak: kırmızı tilki.

  • bu vuruş stilini biliyorum ben mahalleden. top oynayan çocukları görüp özenen, ayağında rugan sivri ayakkabı ve kotla çocuklardan birini kaleye geçirip bin bir artist hareketle topu 2. kat balkona atan zalım vuruşu bu. topa koşuşa dikkat.

  • new york'ta mescit olmadığını düşünenlerin birazdan yalayacağı abi.

    new yorkt'a tonla mescit var hadi onu da geçtim neden taksinin üstü biraz anlatsana.

  • 21 aralikta dolar 8 e dusse ve bu seviyeden dolar artisina dayali vadeli mevduata giris yapsa herkes. bu dolarin 8 den tekrar 16 ya cikmasi durumunda aradaki %100luk kazancin %15 lik mevduat faizi disinda kalan %85lik kismini vatandas nicin vergileriyle oduyor? bir sistemde hem kazanan hem de kaybeden olmalidir, dovizi alan kisiler mesela kazanabilir de kaybedebilir de kendi tercihleri ve riskleri tamamen. ben esek gibi calisip odedigim vergiyle bu mevduat musterilerinin zararlarini neden odemek zorundayim? beni savunabilecek 1 tane kanun yok mu bu ulkede?

  • sen almanya'da çalışıp çil çil avroları biriktir, tatile giderken pintilik edip mehtap family diye otel seç.

    çok da güzel iyi olmuş bence dediğim, rezalet olmayan olay.

  • beklemek.

    insanoğlunun en aciz hallerinden birisi bu, beklemek. hep bekliyoruz, her şeyi bekliyoruz.

    insan bekliyoruz.
    iş bekliyoruz.
    para bekliyoruz.

    hiçbir şey yapmadan bekliyoruz olduğumuz yerde durduğumuz yerde, durarak. bekledikçe hiçbir şey yapasın gelmiyor. çünkü beklemeyi tek çıkar yol olarak görüyorsun ve bir adım dahi atmıyorsun, olduğun yerdesin. odalara hapsetmişsin kendini, yatağa bağlamışsın bedenini, boşluğa dikmişsin gözlerini. ne beklediğini bilmez bir haldesin.

    gelmeyecek ki.

    hareket etmek aklına gelmiyor. istediğin her neyse ona gitmek aklının ucundan geçmiyor. onun, onların sana geleceğini düşünmekten 'gelmeyeceği' ihtimali aklına gelmiyor artık.

    bekleme, bekledikçe geçen tek şey ömrün.

    gelecek olan mutluluk değil.

  • cumhurbaşkanlığı seçimleri adayların oy potansiyeli
    mansur yavaş %47,4
    recep tayyip erdoğan %30
    kararsız %22,6

    ekrem imamoğlu %43,9
    recep tayyip erdoğan %30,5
    kararsız %25,6

    kemal kılıçdaroğlu %43,4
    recep tayyip erdoğan %31,2
    kararsız %25,4

    meral akşener %37,3
    recep tayyip erdoğan %30,1
    kararsız %32,6

    kararsızları matematiksel olarak dağıttım
    mansur yavaş %61,2 / recep tayyip erdoğan 38,8
    ekrem imamoğlu %59 / recep tayyip erdoğan %41
    kemal kılıçdaroğlu %58,2 / recep tayyip erdoğan %41,8
    meral akşener %55,3 / recep tayyip erdoğan %44,7

    aşağıdaki partilere oy verir misiniz?
    chp: oy veririm %44,3 / oy vermem %48,6
    akp: oy veririm %31,5 / oy vermem %59,6
    iyi parti: oy veririm %19,3 / oy vermem %64,5
    mhp: oy veririm %13
    hdp: oy veririm %14,3

    suriyelilere vatandaşlık verilmesini doğru buluyor musunuz?
    hayır %84,5
    evet %10,3
    cevap vermek istemeyenler %5,2

    suriyeliler ülkesine dönmeli midir yoksa ülkemizde yaşamaya devam mı etmelidir?
    ülkelerine dönsünler %87,3
    ülkemizde kalsınlar %6,2
    cevap vermek istemeyenler %4,5

    siyasi partilerin genel başkanları ile ilgili kanaatler
    kemal kılıçdaroğlu
    olumlu %36,5
    olumsuz %47,4
    fikir belirtmeyenler %16,1

    meral akşener
    olumlu %32,2
    olumsuz %49,5
    fikir belirtmeyenler %18,3

    recep tayyip erdoğan
    olumlu %29,4
    olumsuz %60,2
    fikir belirtmeyenler %10,4

    devlet bahçeli
    olumlu %18,2
    olumsuz %70,5
    fikir belirtmeyenler %11,3

    araştırma 20-30 haziran 2022 tarihleri arasında her haneden 1 kişi olmak üzere 2986 kişi ile yüz yüze görüşme yöntemiyle tüik'in belirlediği 26 bölgede türkiye'yi temsil eden yaş / eğitim / cinsiyet kotası uygulanarak gerçekleştirilmiştir.
    kaynak

    bu pazar seçim olsa ekşisözlük kullanıcıları hangi partiye oy verecek? anketi
    haziran 2023'te yapılacak seçimleri hangi ittifak kazanır?

    edit: erdoğan bundan daha yüksek oy alır diyenler gidip tüketici güven endeksini takip etsinler. seçim sonuçlarının tüketici güven endeksi ile paralel gittiğini görebilirler önceki seçim sonuçları ve yayınlanan anket sonuçları ile tüketici güven endeksinin karşılaştırmasını yapsınlar.

    tüketici güven endeksi 200 üzerindendir dolayısıyla onu ikiye bölün aşağı yukarı hükümetin şuan ki oy oranını görebilirsiniz.
    tüik temmuz 2022 tüketici güven endeksi: %68 gördüğünüz gibi şuan hükümetin oy potansiyeli %34 ama hala başlık altında tüm kararsızları erdoğan'a yazın diyen var. kararsızlar içinde oy kullanmayacağım diyenler de var ve her seçimde %10-15 arası oy kullanmayan seçmen oluyor dolayısıyla %15'lik kararsızı erdoğan'a yazsanız bile %50'yi geçmiyor. erdoğan 2014'teki ve 2018'de seçimi fark atarak kazanmadı %50'nin 2 puan üstüne çıkarak kazandı o zamanki ekonomik durum ile bugünkü ekonomik durumu bir karşılaştırın erdoğan'ın %50'ye gelip gelemeyeceğini anlarsınız.