ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
rüzgar çetin
-
kendisiyle 2 yıl önce 2-3 kere aynı masada bulunmuştum. o zamanlarda kaç tane arabayı haşat ettiğiyle, istediğimi yaparım kimse birşey diyemez havasıyla konuşuyordu. sonradan sinan çetinin oğlu olduğunu öğrendim ki onu da kendi babasının çalışanların çoğunu minimum maaşla çalıştırdığını gururla anlatarak ve bunun şark kurnazlığı değil ticari zeka olarak gördüğünü söylüyordu.
o zamanlar kendisiyle tanışma sebebim bir arkadaşımla olan muhabbetleriydi. daha sonra arkadaşımla aralarındaki şeyi bitirmişler. sebep ise rüzgar çetinin arabayı manyak gibi kullanması, arkadaşımın korkuyorum, düzgün kullan demesi üzerine kavga etmeleri ve en sonunda kendisine hakaret etmesi olmuş.
haşat ettiği arabalarla, ve babasının insanları az maaşla çalışmaya zorlamasıyla övünen biri için hiç üzülmüyorum açıkçası. keşke hayatını kaybeden polis emniyet kemerini taksaydı da çocuklarını babasız bırakmasaydı. zira bazılarının babaları çok güçlü, onlara birşey olmuyor.
ne alacağını anlamadan bakkala giden çocuk
-
bu çocuk bir de yaratıcı(!) bir bakkal amcayla eşleşirse fantastik sonuçlar elde edilebilir.
usta: aslan, kap gel bakalım bir ufak yoğurt!
***
çırak: ufak nohut var mı?
bakkal: ufak nohut mu? leblebidir o oğlum; ufak nohut diye bir şey olmaz.
çırak: tamam. leblebi olsun.
bakkal: ama leblebimiz biraz bayat şimdi. ben sana şam fıstığı vereyim, taze taze.
***
usta: ???!!!
cüneyt arkın ve orhan gencebay arasındaki tartışma
-
tam akp'li adam. hoşuma gitmedi, kitapları toplattırayım. o kadar yakışıyorsun ki akp'ye orhan, tencere kapak gibisiniz valla...
mona lisa tablosundaki uzay gemisi koordinatları
yakışıklı sözlük yazarları
-
alkollu ya da alkolsuz içecek ısmarlayabileceğim yazarlardır...
gruba dahil olan yazarlara not: hemen heyecanlanmayın lan... erkeğim ben de... olum sizin etrafınızda illa karılı kızlı ortam vardır... ben en son ilkokul beşinci sınıfta bulundum öyle bir ortamda... ortamdaysanız bir mesaj uzağınızdayım... bir mesajınız yeterli...
phineas gage
-
1848 yılında amerikadaki bir demilyolu inshatında yashanan bir patlama sonucu, sol yanagından giren ve sol gozunu parchalayıp beyninin on lobundan kafatasını delerek chıkan 2,5 cm. eninde 1 m. uzunlugundaki demire ragmen yashamayı surdurebilen ve bir kach ay sonra iyleshen amerikalı demir yolu ishcisi.
bu olaydan sonra gage'de enterasan kishilik ozellikleri gorulmeye bshlanmısh; musrif, anti sosyal, kufurbaz biri olmushtu. yaklashık 13 yıl sonrada sefalet ichinde olmushtur. bu olay tıp tarihine gechmish ve insan davranıshının biyolojik temelleriyle ilgili arashtırmalara tarihsel bir bashlangıch olusturmustur.
ayrıntılar ichin bakınız: bilim ve teknik, sayı:407
hastası olunan sözler
-
kadın, her ihtiyacını karşılayacak tek bir erkeği ister.
erkek ise, tek ihtiyacını karşılayacak her kadını.
fyodor mihailoviç dostoyevski
recep tayyip erdoğan'ın mavi ekran verdiği an
-
konu 6-7 eylül olayları; sayın başbakanımız olayların olduğu dönemde sorumlu iktidar olarak chp'yi ararken,
kendisinin demokrasi kahramanı ilan ettiği dp ve menderes'in iktidarda olduğunu öğrendiği andır.
http://www.youtube.com/…ailpage&v=3mc0trrl9c0#t=89s
kimliğini unuttuğu için lgs'ye giremeyen çocuk
-
güzel bir tecrübe kazanmış çocuktur, bir sonraki sınava bir gün önce okul binasını görmeyi, sınava vaktinden erken gelip geç kalma ve aksilik çıkma ihtimalini, evden çıkarken tekrar tekrar sınav için gerekli kimlik giriş kağıdı vs evrakları bakmayı sınav giriş belgesini defalarca okumayı ve öğretmenlerinin uyarılarını dikkate almayı öğrenecektir. malesef tecrübe ucuz bir yöntem değil. dünyanın sonu değil geçmiş olsun dediğim çocuktur.
edit: dünden beri çok mesaj alıyorum, aile sorumsuzmuş ! yetiştirme yurdunda büyüyen çocuklarda bu sınava giriyor anne babası olmayan engelli olup çok ufak yaşta sorumluluk alan çocuk ve gençler var ajitasyona gerek yok.
edit 2: sınava birdaha girme hakkı yokmuş, bu çocugun önünde üniversite ehliyet dil sınavı ales vs vs birçok sınav için önünde uzun yol var umarım o sınavlardan başarılı olur.
edit 3: yolda giderken gaspa ugrarsa nolcak diye mesaj atanlar var, 1.6 milyon da bir ihtimal bile yaşanmadı öyle bir olay.
edit 4: çocuğuma acıyanlar varmış, kınadığın başına gelmeden ölmezmişim vs vs mesaj atanlar var. tatil beldelerinde türk çocuklar sürekli ağlayıp yemeklerini anne babalarının elinden yerken, yabancı çocuklar uslu uslu ne kadar ufak olursa olsunlar kendi yemeklerini yiyor. burdan çıkarılacak sonuç bebeklikten itibaren sorumluluklar yaşına yeteneklerine uygun yüklenmeli.
son edit: çocugu eleştirdiğim kınadığım dalga geçtiğim falan yok, insanlık hali unutmuş olabilir o gün şanssızlık yaşayabilir sınav umrunda olmayabilir bir sonraki sınavı dikkat etmesi gerektiğini üzülerek hayal kırıklığı ile öğrenmiş oldu. umarım bundan sonra şans ve başarı bu çocukla olur....
anı yaşamak yerine cep telefonuna kaydetmek
-
mallıktır. konsere gidiyorsun, ortama katılıp dans edip eğlenmek yerine cep telefonuna kaydediyor. mezuniyete gidiyorsun, duygulanıp alkışlamak yerine cep telefonuna kaydediyor.
doğumgününe gidiyorsun, sarılıp öpmek yerine 1000 tane fotoğeaf çekiliyor.
ünlü bir yere gidiyorsun, ambiyansı hissetmek yerine fotoğraflı check-in yapılıyor.
bütün bu ritüellerin amacı duyguları yaşamak. duygular kaydedilmez. bırak o an bir daha geri gelmesin ki kıymeti olsun. tekrar tekrar düzenlensin o aktivite.
ama insanın içinde "ya kaçırırsam?" korkusu var. bırakın cesur olun anı yaşayın.
not: bunu yazarken kaydettim, ilerde izlerim çok ünlü bir başlık olursa.
insanı mutlu eden şarkılar
-
kesinlikle le fabuleux destin d'amélie poulain soundtrackinin full albümü.
türk insanındaki üç nokta takıntısı
-
(...) alinti yapilirken yapilan atlamalarda vs. kullanilan uc noktayi gectim.
biz, sanki bu uc noktayi koydugumuz cumleyi biraz "derin" zannediyor olabiliriz...
veya belki de devrik cumlelerdir bu uc noktayi anlamli kilan; siirsel yapan...
ama sadece beni mi gicik eder acaba bu uc noktayi her bokun sonuna koyan insanlar...
son olarak demek isterim ki; beslenme cantamda otlu peynir kokusuydu babam...
ankara birası
-
atatürk orman çiftliği fabrikası tarafından, ankara'da ilk kez 1934 yılında üretilen biradır.
1937 yılında atatürk, bütün çiftlikleriyle birlikte orman çiftliğinde yer alan üretim tesislerini de hazineye bağışlamıştır.
1939 yılında çıkan kanunla, çiftlik içindeki alkollü içki fabrikaları (2 adedi bira) tekel genel müdürlüğü'ne devredilmiş. daha sonra tekel birası olarak yozgat'ta üretimine devam edilmiştir.
tüketimini teşvik edici çeşitli reklamları vardır. bunlardan bir tanesi;
--- spoiler ---
https://i.hizliresim.com/ovx5qo.jpg
ankara birası
ankara orman çiftliğinde yapılan ankara birası, avrupa bira fabrikaları imalatı derecesindedir;
baş ağrıtmaz, mide bozmaz ve hayatı uyuşturmaz.
* * yalnız sıhhat ve neşe verir. * *
hakiki bira lezzetini ancak ankara
* * * birasında bulabilirsiniz. * * *
orman çiftliği fabrikası
--- spoiler ---
hücum borusu gibi osurup ay pırt yaptım diyen kız
-
ortam ve şartların negatif yönde olması bile kendisinde şirin olma merakını gidermemiştir. azimli kız. aferin ona. beş, pekiyi.