hesabın var mı? giriş yap

  • toplu tasıma ile çözülemeyecek olan trafiktir. ülkemizde toplu taşıma kar etmek için yapılan bir eylemdir. bu yüzden otobus sayısı azdır sefer sayıları da azdır. metro vb de de yine sefer sayısı azdır. haliyle kucak kucağa gidilen pahalı bir toplu taşıma ile çözülemez. oradan gelen parayı lalelere yatırıp eşini dostunu sevindirmeye alışmış yönetim de bunu yapmaz.

    denizin kullanımı ise iç anadolu çomarının deniz taşıtı kullanamaması dolayısı ile rant sağlanaması nedeni ile neredeyse ihmal edilmiştir.

    ümraniyeden cnr a iki kişi toplu taşıma ile gitmek arabadan pahalıya geliyorsa kimseyi indiremezsiniz o arabalardan.

    özetle doğrudan toplu taşımayı kar edilecek bir hizmet olarak gören ibbnin suçudur. oy aldıkları kitle de istanbulda yaşayıp deniz görmemiş tayfa olduğu için toplu taşıma kimsenin bir tarafında olmaz.

  • bilinen en güçlü asittir. elinize bir damla damlatsaniz hiç yokmuş gibi içinden geçer. geçmekle kalmaz tüm elinizi anında eritir.

    teflona işlemez. elinize dökdüğünüzde bir saniyede eritecek güçte olan şey teflon tavada uslu uslu durur. kimya işte. böyle garip işliyor.

    fakat muhafazası zordur. suya karşı anında tepkime oluşturur. havadaysa su molekülleri olduğundan anında patlar. saklamanın tek yolu nemden arındırılmış teflon kaplar. zaten satın alınabilecek bir asitte değil.

    edit: iphone işlememesi hakkında video clickbait ve yalandır. bırak iphonenu yedi sülalesini eritir o asit.

  • “hakkari’ye özerklik getireceğim.” dememiş.

    “hakkari’de, “(avrupa) yerel yönetim(ler) özerklik şartını getireceğiz” dedim” demiş.

    avrupa yerel yönetimler özerklik şartı, sanıldığı gibi federatif bir yapı önermiyor.

    ülkenin anayasasında yerel yönetimlerin özerkliği adına ne varsa onu garanti altına alıyor. keyfi davranışları kısıtlıyor. (örneğin türkiye’de belediye başkanlarının seçimle gelmesi, belediye meclisleri, belediyelerin topladıkları ayrı vergiler gibi özerklik öğeleri var)

    türkiye’de yerel yönetimler zaten özerktir ve türkiye bu anlaşmayı bazı maddeleri tercih ederek daha 1989 yılında zaten onaylamıştır.

    ancak anlaşmanın tümünü bile tercih etseniz yerel yönetimlere daha fazla özerklik vermeniz gerekmez. sadece belediye seçimlerini, meclisini ve bütçesini daha güçlü güvence altına almış olursunuz. (ki kılıçdaroğlu sanırım bunu vaat ediyor.)

  • başladınız yine izledim , akşam izlerim bilmem ne. bize ne ulan ne zaman izleyeceğinizden. dizinin konusu ne , oyuncular kim vs onlardan bahsetsene.

  • yakuza'nın "japon mafyası" olduğunu bilmeyen yoktur. peki bu adamlar ilk nereden çıktı, nasıl palazlandı?

    yakuza'nın kökenine dair izleri 1600'lü yılların başına kadar sürebiliriz. kabukimono denen, abartılı kıyafetleri ve saç kesimlerine sahip bazı samuraylar, nodachi denen uzun kılıçlarıyla japonya'nın köy ve kasabalarında kafalarına göre terör estiriyor, hatta insanları zevk için öldürdükleri oluyordu. genellikle shoguna doğrudan bağlı olan ve hatamoto-yakko (shogunun hizmetkarları) olarak da adlandırılan bu kabukimonolar, şehirlerde kendi kurdukları irili ufaklı gruplar hâlinde gezerlerdi. kendi güruhlarından olmayan insalara karşı son derece kabaydılar, argolu konuşurlar, itip kakarlardı; fakat kendi gruplarından insanlara oldukça sadık ve saygılıydılar. birbirlerini el üstünde tutar, bu çarpık "ailelerinin" başına gelecek olası tehlikelere karşı birbirlerini koruyup kollarlardı. ancak edo döneminin başlamasıyla gelen barış ortamında işsiz kalan bu kalabalık kabukimono güruhları çoğunlukla ronin (efendisiz samuray) olmuş, hatta büyük bir kısmı haydutluğa başlayıp japonya'nın dört bucağında köyleri yağmalayıp terör estirmekteydi.

    tahminleriniz tutmadı; kabukimonolar, yakuzaların ataları değildi. hatamoto-yakkoların zulmünden yaka silken köylüler, kendi kentlerini koruma amacıyla silahlanmaya başladılar ve milita bir oluşum hâline gelerek "kentin hizmetkarları" anlamına gelen machi-yakko adını aldılar. samuray kökenli kabukimonoların aksine çiftçiler, demirciler, esnaflar hatta evsizler gibi basit köylülerden oluşmalarına rağmen kabukimonolara karşı başarılı mücadeleler veren machi-yakkolar, bu sayede bir süre sonra halk kahramanları olarak görülmeye başladılar. taşrada kabukimono varlığını sonlandıran machi-yakkolar, zamanla güç sarhoşluğuna yenik düşüp onlara alternatif oldular. hatamoto-yakkolar ile aynı kaderi paylaşmamak için de normal halka sırnaşmak yerine kendi aralarında takılıyor, sadece birbirlerine efeleniyorlardı. (bugün bile yakuza örgütleri sivillere pek bulaşmaz.)

    edo döneminin ortalarına doğru iki alt kola ayrıldılar. düzenli ücret karşılığında dükkanların güvenliğini sağlayan ve sokaklardaki satış tezgahlarının güvenliğini sağlayan "tekiya" grubu ve kast sisteminde tüccarların bile altında bulunan, yasadışı kumar oynatan "bakuto" grubu. shogunluk, kendilerine ekonomik bir yük oluşturmadan halkın güvenliğini sağlayan tekiya gruplarına, katana ve wakizashi taşıma hakkı verdi. (edo döneminde kılıç yasağı vardı.) bu grupların "oyabun" denen liderlerine de soyismi bahşetti. öte yandan tekinsiz yerlerde kumar oynatmak başta gelmek üzere yasadışı işlerle uğraşan bakuto grupları, namuslu halk arasında hoş görülmüyordu. "yakuza" kelimesi de bakutoların oynattığı oicho-kabu isimli kart oyunundaki kaybeden elin adından gelir.