hesabın var mı? giriş yap

  • eğip bükmeye gerek yok, azılı bir kadın düşmanı olduğu doğrudur. "kadınlar üremekten başka bir işe yaramayan canlılardır" gibi önermelerle dolu bir makale kaleme alan adama ılımlı bir eleştirmen muamelesi yapmak, bacak ısırıp çene kilitlemiş bir pitbull'un oyun oynadığını iddia etmekle eşdeğerdir.

    lakin düşünürleri, yaşadıkları hayattan bağımsız değerlendirmek gafletine düşmeyenler bilirler ki, schopenhauer'ın sadece kadınlarla sınırlı olmayan bu düşmanca tutumu, annesi başta olmak üzere çevresindekilerle etkileşiminin bir sonucudur ve daha önemlisi, bütün entelektüel üretiminin tetikleyicisidir. bu konuya ışık tutan en önemli kanıtlardan biri, kendisi on dokuz yaşında iken annesi joanna'nın kendisine yazdığı mektuptur. mektubun bir bölümü şöyledir:

    "sinir bozucu ve dayanılmazsın, seninle yaşamak çok zor. bütün iyi niteliklerin, aşırı zekan karşısında karanlığa gömülüyor ve her şeyi başkalarından daha iyi bilmeye dair hırsın, bu iyi niteliklerini yararsız kılıyor. bu özelliğinle etrafındaki insanları gücendiriyorsun; hiç kimse, özellikle senin gibi önemsiz biri tarafından zorla geliştirilmeyi ve senin gibi birçok zayıflığı olan biri tarafından azarlanmayı, terslenmeyi anlayışla karşılamaz. senin yaptıklarının daha azını yapan biri, sadece komik olurdu ama sen bu halinle son derece rahatsız edicisin."

    burada joanna’nın yakındığı şey temel olarak, oğlu arthur’un çağdaşı erkekler gibi olmamasıdır. dönemin aristokratları arasındaki sosyal normlar; bir erkeğin genel olarak kibar, cana yakın bir mizaca sahip olmasını, centilmenlik adı altında kadınlara hürmet göstermesini ve belirli kurallar dahilinde kur yapmasını buyurduğu için, arthur'un da bu doğrultuda olması beklenmektedir. özellikle, döneme ait romanlarda da görülebileceği üzere, yıllarca yapılagelip sıradanlaşan bu kadın-erkek ilişkilerine ilişkin kurallar, artık herkesin uyduğu bir çiftleşme ritüeli haline gelmiştir. fakat mesele şudur ki, arthur sıradan bir adam değildir. ergenlik yıllarını seyahatlerde ve kadın peşinde koşup para ezerek geçirdikten sonra, bu çevreden ve çevrenin temsil ettiklerinden tiksinmiş ve kendini toplumdan soyutlayarak felsefeye vermiştir. annesinin çevresinde birçok üyesi olan alman entelijansiyasındaki şarlatanlığa ve felsefi bilgiyi çözülemez şifreler halinde sunmaya çalışan obskürantizme karşı yoğun bir nefret duymuş ve bunu her fırsatta dile getirmiştir. bunun bir sonucu olarak eserlerini, entelektüel derinlikten hiçbir şey kaybetmeksizin, mutlak bir berraklıkla kaleme almış ve keskin bir zekâya sahip olduğunun birinci dereceden göstergesi olarak, felsefenin anlaşılması zor konuları ve olgularını anlaşılabilir hale getirecek şekilde filtreleyip basitleştirme konusunda olağanüstü bir yetenek sergilemiştir.

    bu fiiliyatın iyi huylu, adab-ı muaşeret adına kasılan sıradan bir adamda bulunması çok zordur. joanna’nın istediği gibi yumuşak başlı, sünepe, annesi düşüncelerini beğenmediği için düşüncelerinden vazgeçen bir ana kuzusunun bu mertebeye erişmesi, bu kadar üst perdeye çıkması ise mümkün değildir. nitekim schopenhauer’ı schopenhauer yapan şey, kendisine dayatılan gerek sosyal, gerekse entelektüel norma karşı çıkmanın getirdiği aykırılık ve hegel gibi büyük felsefe üstadlarının karşısında yer aldığı bu aykırı pozisyonda kendini kanıtlama hırsının, içinde kopan fırtınaların getirdiği mental kıvraklıktır.

    annesine duyduğu öfke, birkaç başarısız romantik ilişki girişimi ile birleşince, çevreye karşı genel tavrı zaten kötümser ve düşmanca olan bu adamın kadın düşmanı olup çıkması şaşırtıcı değildir. bu nedenle kendisi, weimar sosyetesinin popüler isimlerinden olan ve sağlam bir party girl olduğu bilinen joanna'nın biricik oğlu olarak, annesinin yanında ortamlara akmak ve "siz de mi mutlak idealizmden sıkıldınız hanfendi tsısısısı" gibi sohbet başlatıcılarla bu çevreden hatun kaldırmak varken, bu yolu seçmemiş; annesini ve annesinin temsil ettiği bu dejenere hayata karşı çıkıp bugün tanıdığımız schopenhauer haline gelmiştir.

    kadınlara dair yazdıkları veya karakterinin yanında eşantiyon olarak gelen diğer bir takım borderline fikirleri, diğer düşüncelerinin itibarına gölge düşürmez. bunlar yok sayılır, kalanı okumaya devam edilir. zira kendisi estetik, metafizik ve etik gibi birçok alanda ufuk açıcı beyanatta bulunmuş olmakla birlikte, kanaatimce kant’ı en iyi şekilde yorumlamış olan düşünürdür.

  • rte elini, borisin omuzuna atınca, dümdüz karşıya bakıyor.
    kuvvetle muhtemel karşıda, cumhurbaşkanlığı fotoğrafçısı var ve ona poz verdi rte.

    düşünün, rte elini boris'in omuzuna koymuş, üstünlük kurar gibi karşı kameraya poz veriyor. bugün yarın fotoğraf medyaya düşer. bizim akp'liler de "canım reisim, nasılda diz çöktürdü ingiltereye" diye sevinir.

  • bu bayramda yunanistan'ın tadını alan yerli turist daha da gitmez antalya'ya bodrum'a...
    ehliyetlerimiz yenilendi, çipli oldu, beynelmilel ehliyet icin turing kurumu'na para vermiyor (400lira civari).
    ee sigorta desen bir alıyor 3-6 aylık komple sezonu çıkarıyor, arabasıyla uzun yol yapmadan rahata, düzgün hizmete erişiyor.
    şezlonga para vermiyor, şemsiyeye para vermiyor, sipariş yenile diyen garson yok.
    üstüne 8 halka kalamara, 1 ahtapot kolu 2biraya 120 lira ödemek yerine 2 tam kalamarı ızgara yiyip 2 kol ahtapot, peynirli salataya 2 biraya 75lira verip huzura eriyor.
    üstelik kalamarın yağından panesinden midesi yanmıyor, zira ızgara yiyor.

    yunanlı turizmci hizmeti hep aynı tutuyor, gülümsüyor, ilgili davranıyor.
    bizimki müşteri kapacak diye yan esnafla kavga ediyor.

    allah selamet versin aga.
    herkes huzura kaçıyor.
    üç kuruş parasını ecnebiye bırakıyor sırf rahat ve huzurlu olsun diye.

    itfaiyenin su veren hortumu olayına bir itfaiyeci olarak girmeyi etik bulmuyorum.
    yanıyorsa söndürmek meslek icabı şart ama üzgünüm ben de komşuda olcam.

    edit: ehliyet bilgisi

  • bir grup abazan gencin bornova anadolu lisesi'nin bahcesinde yanyana dizilmek suretiyle cok afedersiniz "am" yazmasi. ust katlardan kendilerini farkeden ogrencilerin gulmekten yerlere yatmasi. bahcedeki ogretmenlerin olan bitene anlam verme cabalari...

  • adam gol atmış hala asker selamı diyen adam var amk. vallahi siz egitilmezsiniz. adam gölü atmasa soyunma odasında kendi kendimize verecektik asker selamını.

    atamın da dediği gibi "vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır"

  • şu alkol boykotunu bir türlü beceremedik gitti. içmeyin amk bir süre... içmeyin de bir ne oluyor ya desinler... en büyük gelir kalemleri bu. buna zam yaptıkça biz de herhangi bir tepki vermedikçe yapmaya devam edecekler. bir organize olun bir ses getirin. birileri ön ayak olsun bir kitlesel mevzu olsun...

    (bkz: bir büyük alkol boykotu vardı ne oldu)?

    edit: çok mesaj geldi haklısın ama nasıl olacak diye? ben bu işlerden pek anlamam. doğru düzgün sosyal medya hesabım bile yok ki takipçim olsun. duyurayım. ama öncelikle kısa vadeli hedeflerle işe başlanır. bir tarih aralığı belirlenir 3 gün ya da 5 gün. günler öncesinden duyurulara başlanır. bir de güzel slogan bulunur. #ucuzbiraiçinbiraniçme vb. o üç gün tüketim yapılmaz... sosyal medya vb ortamlarda duyurulur. mekana gidilmez. mekanlar tekeller boş kalır. biraz onlar bastırır. biraz biz . bunu organize edebilecek gerçekten çok başarılı arkadaşlar var bu platformda. yeter ki el atsınlar...

  • baska basliklarda da defaatle yazdim, afgan isgalci akini durdurulmazsa modern kavimler gocu sonucunda ulke ve medeniyetler yikilacaklar. bugun sayisi milyonlara ulasan afganlar sebebi ile turkiye cumhuriyeti'nde hic bir vatandasin tam anlami ile can emniyeti kalmamistir.

    yarin cok gec olacak.

  • o değil de bu arsenalli lavuklar o stadı nasıl buldular. taksici 200 euro kitlemiştir bunlara.