hesabın var mı? giriş yap

  • hayat pahalılığından yakınmayan ya hırsızdır ya deli diyerek aktrollerin karşı saldırıya geçeceğini umarım hesaplamıştır dediğim haber. hatta bir seri haline getirmiştir.

    --- spoiler ---

    eskiden şey vardı , ödediğiniz vergiler size yol,su,elektrik olarak geri dönüyor !! bir çok giden memnun ki yerinden,cck seneler geçti dönen yok seferinden. bence hayat pahalılığından yakınmayan biri, ya hırsızdır ya deli. iyi günler.

    otomobil avrupada bu kadarken bizde niye bu kadar diyosun , “e var ki alıyon” diyo …lan hersey bu kadar pahalı olmasa sen de alıcan.herseyi simit üzerinden konuşmaktan zaten şüphelenmek lazım. “ bari simit pahalı olmasın “ diye ideal mi olur. peh !

    işine bak ceeam ! bakıyorum zaten kurumlar vergimi gecen hesapladıık da o yüzden konuşuyorum…yoksa biz de mi “simit çok pahalı yaa “ diyip sıramızı savalım mı ? memleket diyorum …zengin …zengin ! yalnızca bizim haberimiz yok ! misal hava 32 derece hissedilen 18 gibi düşün.
    --- spoiler ---

    kaynak
    kaynak 2
    kaynak 3

  • bir ögrencim yaklaşık 20 gün önce trafik kazasında babasını kaybetti.
    henuz 4 yaşinda..
    baba sevgisine en çok ihtiyaç duyduğü yaşta..
    şu sıralar olayın pek farkinda değil fakat yıllar gectikçe babasının eksikliğini derinden hissedeceğini bilmek beni çok üzüyor..
    üniversiteden mezuniyetinde kep atarken babasını aramayacak gözleri.
    dügününde babası ile karşilikli oynayamayacak.
    allah babasız herkese sabır versin..
    ve eşini kaybeden herkese..
    bir şairin de dediği gibi; insan babası ölünce büyüyor.
    ama ben 4 yaşindaki öğencimin büyümesini hiç istemiyorum..

  • şirinlerin o tehlikeli ormanda, gargamel peşlerindeyken, şirine kimseye vermezken yine de "laa laa lalallaa" diye gezebilmelerini sağlayan şey.. off bi de şirinler minik ya, ye ye bitmez..

  • kaldırımda kendi halinde takılan kedi bir arabanın altında ezilmesin diye tüm bunlar.*

    mini bir travma sonrasında yapmaya başladım ben bu hareketi; eşek sıpası yanından geçerken bir anda fırladı yola. arabanın şoförü o anda hayatının frenini yapmasaydı kedi aldığı darbeden ölecekti, ben de kederinden.

    siz de kaldırımda yürürken sakin sakin takılan bir kedi gördüğünüzde hafif yavaşlayın derim. bok yoluna gitmesin hayvancıklar.

    oh be bi tek ben değilmişim editi: oh be bi tek ben değilmişim.

  • evet uyuyoruz. yapıyoruz bu terbiyesizliği. elimizden gelse daha da uyuruz. 2 saat yapabildiysek 4 saate, 4 saat yapabildiysek 6 saate hasretiz. çünkü ertesi gün ruh gibi olabiliyor insan. karşısındaki hastanın dediğini anlamayabiliyor, derdini dinleyemeyebiliyor. buna kızanlara da kızardım eskiden ama geçen akşam "gece 12de mi gideceksin eve?" dedi bir hasta ninem. "hayır" dedim. "sabah mı gideceksin?" dedi. "hayır teyzecim" dedim, "yarın akşam 5te.." "oy kuzum, uyusan bari biraz" dedi. bisssürü de dua etti. bunu nefes alamayan koahlı bir hasta yaptı. o teyze onu dedi ya, ipimde değilsiniz ibişler. ne siz ne uykusuzluk, yorgunluk.

    http://www.ntvmsnbc.com/id/25419697/

  • eaah eytere be. gırgır, şamata, troll bir yere kadar. arabesk, sen zaten köşede dur. ortalık karışık. açılın, akademik bilgi paylaşmaya geldim.

    konuş, inek:

    eved.

    (bkz: lisa feldman barrett) psikoloji alanında bir profesördür ve aynı zamanda sinirbilimcidir. bir süre önce üniversitemin psikoloji bölümünün lisans öğrencileri bu harika hocayı zoom konferansına getirdi ve biz de efsane bir sunum izledik. o günden beri bu kadına hayranım ve duygular üzerine yazdığı şeyleri okumaya başladım. bunlardan biri de "how emotions are made: the secret life of the brain" yani "duygular nasıl yapılır: beynin gizli yaşamı" isimli kitabıdır.

    türkçeye çevrildi mi bilmiyorum.

    bu kitapta dr. barrett'ın 2 temel argümanı var:

    1) duygular parmak izi gibi belirli, özel şeyler değil. mesela "öfke" diye belli bir duygu yok. yani öfkenin parmak izi yok. x'in a zamanındaki öfkesi, y'nin b zamanındaki öfkesi var. ya da p olgusunun t varlığında bireylerde yaratabileceği duygudurumlar olabilir.

    2) duygular simülasyondur.

    1. maddenin yeterince açık olduğunu düşünerek ikinci maddeye geçiyorum.

    arkadaşlar, dr. barrett bu argümanı ile şunu anlatıyor. biz bir toplumun, kültürün üyesiyiz. bir şeylere maruz kalıyoruz. bir şeyler bize sürekli tekrarlanıyor. bu cepte.

    5 duyudan gelen gerçek veriler var. bu da cepte.

    beynin çok güçlü bir yanı var. o da şu: tahmin etmek. bunu cebe atarken barrett'ın sunumunda verdiği örneği de açıklamak isterim. bu örnekten sonra ben bir çok şeydeki duruşumu değiştirmeye başladım 2 haftadır falan. neyse, gelelim örneğe:

    biz su içtiğimiz zaman susuzluğumuzun giderildiğini 2-3 yudum sonra anlıyoruz ya, haydi 5 yudum olsun ya da 1 şişeyi 10 saniyede tepemize diktik diyelim.

    aslında beynin, "susuzluk giderildi."yi algılaması için suyun vücuttaki ihtiyaçları karşılaması olayı 20 dk sürüyor.

    ama biz, saniyeler içinde anlıyoruz. çünkü beyin "tahmin gücü" sayesinde susuzluğun bir süre sonra giderileceğini tahmin ediyor ve size "susuzluk giderildi" bilgisini veriyor.

    metaforik olarak beyin, bildiğiniz en iyi falcıdan daha iyi bir falcı yani.

    neyse. gelelim duygulara.

    kafamızın içinde olup biten duygu dediğimiz bu şeyler aslında bizim maruz kaldığımız her şey sebebiyle (buraya yetişme biçiminizden izlediğiniz reklamlara kadar her şeyi dahil edebilirsiniz.) beynimizin tahmin etme gücünün çalışması ve bize, örnek veriyorum, "al sana sevgi" diye bir duygu üretmesi demek.

    yani biz, işe aldığımız aktörlerin (5 duyunun bize getirdiği sosyal, kültürel her türlü veri) bizde yarattığı tiyatro oyununu izliyoruz, duygu diye.

    sen, ölümün sevinçle karşılandığı bir toplumda yetişseydin, cenazeler seni ağlatmayacaktı.

    sen, ailenin ilk 6 yaştan sonra gereksiz görüldüğü ve çocukların okullarda yetiştiği ve anne babasını haftada 1 gün gördüğü bir sistemde büyüseydin ailen de sana ona göre davranacaktı ve senin anne-baba aidiyet duygun, böyle büyümeyen çocuğunkinden çok farklı olacaktı.

    örnekler çoğaltılabilir. gelelim sevgiye.

    "gerçek sevgi" diye bir şey yok. x'in sevgiyi gösterme ve alma biçimi var. hepsini beyin yaratıyor.

    flört şiddetinin en sikko cümlesi olan "sen kafanda kurmuşsun" olayı duygular için tamamen doğru.

    hepimiz, duyguları kafamızda kurduk. gerçek sevgi, zart sevgi hepsi simülasyon.

    bir sevgi biçiminden memnun değilsen, sevildiğini hissetmiyorsan algını, bakış açını ve maruz kaldığın çevreyi değiştireceksin.

    o zaman beynin, yeni tahminler yaratmaya başlayacak. sana yeni simülasyonlar kuracak.

    bu hususta kararlıysan da bir gün beyin seni mutluluk simülasyonu ile ödüllendirecek. yani yeni aktörler, yeni dekorlar, sonunda sevdiğin oyunu oynayacaklar senin için.

    "sen değişirsen dünyan değişir." klişesi yarı doğru bir klişe. tamamen doğru olması için ise dünyanı değiştirmen gerekiyor ki o da seni değiştirsin.

    bu noktada kimisi ülke, kültür değiştirir. kimisi iş değiştirir. kimisi de partner bulma pratiklerini değiştirir.

    artık nasıl olacaksa.

    debedit: teşekkürler. sizi seviyorum. gerçekten.