hesabın var mı? giriş yap

  • işte modern tıp dediğimiz olay budur. millet sümüğünün içinde boğulur sikleyen olmaz, ama birinin yüzünü diğerine nakledince timsah yürüyüşü yaparlar.

    yüz nakletmeyin demiyorum. onu da yapın. ama bi öncelik bi adap vardır. otrivinle motrivinle geçiyor ömrümüz. milyonların sorunudur bu arkadaşım. işin içinde sümük var diye mi girmiyorsunuz bu işe? derdiniz nedir? millet kafasına fön makinası tutuyo lan. sümükler nefese yol açsın diye çörek otu yağını burnuna damlatan var. kafasına kuşak saran mı dersin, burnunu geceden mandallayan mı dersin... bu sktimin hastalığına hala bi çare bulunamadıysa bu işin içinde ya rotschild ve rockefeller ailesi vardır ya da doktorların basiretsizliği. seçin birini.

  • türkiye cumhuriyetinin düştüğü durum. rahmetli ecevit'e ezik diyen o... çocukları onlayn mı?

    ben olsam manzarayı görünce geri dönerdim aq. onbaşıyla beraber 10 asker bile yok.

  • --- spoiler ---

    floki'nin gemideyken helga'ya "yolumu kaybettim, içim bomboş." tarzı yaptığı konuşmayı ben ragnar'ın ölümünü hissetmesine bağladım. floki ragnar'a hastalıklı bir bağla bağlıydı malum. bu konuşmanın akabinde, onca kaosun arasında ezanı duyması ve camiyi bulması da tipik floki deliliği. yalnız cemaate siper olması ve ilk defa karşılaştığı dine karşı hoşgörülü yaklaşımı gerçekten floki'nin büyük bir değişim geçirdiğini gösteriyor. kendisi bildiğiniz üzere paganların şakirtiydi.

    lagertha'nın ragnar'la karşılaştığı sahnede gözünden dökülen o yaş, başına gelenlere rağmen ragnar'ı sevmekten hiç vazgeçmemiş olduğunun kanıtıydı. üzdün bizi de hatunların efendisi.

    ragnar'ın tek tek çocuklarına göründüğü sahnelerdeki tepkilerden de anlayacağımız üzere, ragnar'a en benzeyen oğlu ıvar. aksini tartışmaya bile gerek yok. olm toparlanın da cidden alın şu intikamı. koskaca yiğit ragnar soğukta yılanlarla yatıyor.

    he bir de ragnar'ın sesinin duyulduğu sahnede ciğerimden bir yanık kokusu gelmedi değil. bence travis fimmel tamamen çıkmayacak diziden. artık ara ara flashback olarak mı görürüz, yoksa ıvar'a akıl hocalığı yaparken mi bilemiyorum. ama görelim bence.

    son olarak; o yamuk ağızlı bilirkişinin ukalalığına gıcık oluyorum. kimseye net cevap vermemeler, imalarda bulunmalar, durup dururken kahkaha atmalar gerçekten sinir bozucu. tamam kahin dedik sabrettik ama ben viking olsam buna bir şey sormaktansa kaderimi sessiz sakin beklemeyi tercih ederim. kendisi epey artiz.

    --- spoiler ---

  • yaşamayanın bilmeyeceği duygudur.

    o ustanın ordinaryüs profesör havasıyla ağır ağır arabaya gelişi, kollarını yay gibi açarak aracın önünü hatun beli kavrar gibi kavraması, ağzında sigarasıyla 67 derece motora eğilmesi, bas diye araç sahibine emir vermesiyle beraber başlayan çevre araç sahiplerinin sanki kırk yıllık dostunun arabasıymış gibi aracın yanında saniyesinde belirip kardeşimli, dostumlu, sıcak bir sinerjinin anında yaratılması durumudur. ulan şu ülkede her yer oto sanayi olsa inan bana hiç bir yerde kavga gürültü, türk kürt, fener cimbom kavgası yaşanmaz.
    yok abi oto sanayide mutsuzluğa yer yok, hele ki bi de bir aracın kaputu açılmışsa.

  • bahçeli'nin kebapçıları bölücü-terörist ilan etmesinden sonra vedat milor twitter'dan şu açıklamayı yapmıştı.

    "güncellemenin ardından kebap değerlendirme kriterlerim aşağıdadır:

    - zırhla mı çekilmiş?
    - kuyruk yağı var mı?
    - işletmeci bölücü mü?"

    bunun üzerine bahçeli'nin danışmanı yıldıray çiçek vedat milor'a

    "bugüne kadar "ne şiş yansın, ne kebap" hayat yaşayan vedat milor için değerlendirme kriterim:
    - dinlediğini, okuduğunu anlıyor mu?
    -muhaliflere kuyruk yağı mı olmak mı istiyor?
    - kebap yanında aşırı alkol mü aldı?
    @vedatmilor" şeklinde cevap vermiş.

    ilgili tweet linki

    ayrıca vedat milor'un okuduğunu anlayıp anlamadığının tespiti için kendisine ait vikipedia sayfasından alınan eğitimine ilişkin bilgiler şu şekildedir:

    "galatasaray lisesi'nden sonra boğaziçi üniversitesi ekonomi bölümü'nü yüksek şeref derecesi ile bitirdi. bir dönem londra ekonomi okulu'nda eğitim gördü. amerika'ya kaliforniya üniversitesi, berkeley'ne gitti, sosyoloji doktorası yaptı. 1986 yılında doktora tezi için bir yıl fransa'da kaldı. doktora tezi "planning and economic development in turkey and france: bringing the state back in", 1990 senesinde amerika'da, american sociological association tarafından senenin en iyi doktora tezi seçildi. doktorasını bitirip, askerliğini de tamamladıktan sonra dünya bankası'nda işe başladı. iki yıl süren görevinde bir süre de kemal derviş'le çalıştı. sonra brown üniversitesi'ne, sosyoloji bölümüne yardımcı doçent olarak girdi. princeton'da ınstitute for advanced study'ye davet edildi, bir yıl misafir öğretmenlik yaptı. stanford üniversitesi'nde hukuk okudu. ilk yüzde 10'a girerek bitirdi. aynı okulda doçent olarak çalıştıktan sonra bir ara bir şirketin hukuksal işlerine baktı. daha sonra georgia teknoloji enstitüsü'nde, öğretim üyeliğine başladı. milor orada politik ekonomi, istanbul koç üniversitesi'nde ise uluslararası ilişkiler dersleri verdi."

    viki linki

    vedat milor'un başarı ile bitirdiği okulları aynı cümlede bile kullanamayacak adamların, vedat milor'a sataşarak prim yapma çabası sizce de çok komik değil mi...