hesabın var mı? giriş yap

  • hızlı ve öfkeli 5/fast five adli film ve filmde oynayan vin diesel uzerine cevirdikleri muhabbet:

    cenk: bugun hizli ve ofkeli 5/rio soygunu adli filmden biraz bahsetmek istiyorum.
    erdem: cenk bey hizli ve ofkeli'nin sonuncusu ta$ ve sopalarla cekilecek demi$tiniz. dogru mu?
    cenk: dogrudur, bunu ba$ka $eyler icin de soylemi$tim.
    erdem: peki diesel dostumuz oynuyor mu filmde?
    cenk: dizel dostumuz var biraz hesapli olsun diye kendisini oynatmi$lar.
    erdem: hic bu filme uygun biri degil. dizelden o kadar surat hayatta cikmaz.
    cenk: ama devamli yari$iyorlar ya butun film boyunca. kim bilir kac depo gitmi$tir.
    erdem: dizel olduguna gore o ofkeli olan. hizli olan oburu. benzinli.
    cenk: benzinli olan hizli. bu da "beni geciyor devamli geciyor, ben yoku$ bile cikamiyorum." diye sinirleniyor. 5. filmin butun hikayesi bu.

    beynimi tokatlayan ikili. diyalogu dinledigimden beri pambik gibiyim amk.

  • öğrenmek için kafayı yemeden önce umarım buraya bakarlar. zira kafe sahipleri sundukları oyunu asla anlatamaz.

    nasıl oynanır
    öncelikle malzemeleri anlatayım, 6 kişi oynadığınızı varsayalım, herkeste 6 tane kart ve 1'den 6'ya kadar numaraların yazılı olduğu şeylerden* olur. kartlar görüldüğü üzere her yoruma uyabilecek kadar absürt görsellerdir. oyunda bu noktada döner zaten. oyuna başlayan kişi elindeki kartlardan birini seçer ve diğer oyunculara göstermeden kartı tasvir eder (tasvir konusuna ve puanlamaya geleceğim) diğer oyuncular da elindeki kartlardan bu tasvire en uyumlu kartı yine kimseye göstermeden tasvir eden oyuncuya verir. tasvir eden oyuncu da tüm kartları topladıktan sonra yere açar ve herkes kartları görür. fakat herkes kendi kartı dışında hiçbir kartın sahibini bilmez. amaç da budur, tasvir edenin kartını bulmak. peki bunu nasıl yapıyoruz? en üstte söylediğim, üzerinde numaraların yazılı olduğu şeyleri kullanacağız. şimdi kartlar ortaya açıldı ve biz tasvir edenin kartının 3. sıradaki kart olduğunu düşünüyorsak 3 numaralı şeyi tasvir edene kimseye göstermeden vereceğiz. kimse kimsenin tahminini görmemeli, bunu açıklamaya gerek yok. tasvir eden tüm numaraları topladıktan sonra numaraları açar ve puanlamaya geçilir. puanlama aşağıda.

    şimdi örnek oyun kurgulayalım.
    ben tasvir edenim. elimdeki kart örneğin kuş görseli olsun. ben çıkıp "kanat çırpmak" "özgürlük" falan dersem kartlar ortaya açıldığında herkes benim kartımı rahatlıkla tahmin eder. haliyle bariz tasvirler, herkes doğru bildiği için tasvir edene puan kazandırmaz. aşırı kapalı ya da alakasız anlatımlar da diğer oyuncuların kartına tahminleri kaydırabilir bu sefer kimse bilemez yine puan kazanamam.

    ben tahmin edenim. tasvir eden bir şeyler söyledi. elimdeki kartlara bakıp diğer oyuncuların aklını çelebilecek, benim kartıma tahmin oynayabilecekleri şekilde bir kart koyup puan almam lazım. en alakalı kartımı seçip tasvir edene veriyorum.

    puanlama
    tasvir eden: herkes doğru bilirse veya kimse bilemezse 0 puan. aksi halde 3 puan.
    doğru tahmin etmek : 2 puan
    ortaya koyduğunuz karta tahmin koyulursa: her tahmin +2 puan

    *numaratörlere "şeyler" diyip durdum, çünkü her kafede numaratörler kaybolur. artık sizin oynadığınız yerde ne varsa onlarla oynarsınız.

  • edit: mesaj kutuma üşüşen dişiler! düşük profilli sevgililerinize trip atar üslupta mesaj atmazsanız makbule geçer. düzgünce fikrinizi belirtirseniz cevap yazabilirim belki.

    kadınları tavlamak için yazıyorsunuz ya hani iyi eğitim + iyi iş + iyi maaş vb bir dahakine şunu deneyin

    3 gasp + 6 torbacılık + 2 adam yaralama tüm kızlar düşecektir (tüm demeyelim aklı başında, kendine değer veren, akıllı birçok kadın da var haksızlık olmasın)

  • sen doğduğundan beri ben hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin.

    şimdi ben bunu bir anlatayım, ilerde açar açaar okurum.

    seneyi tam hatırlamıyorum ama 2001 falan, babamın işsiz olduğu zamanlar, iş aramak için dışarıya çıkmış cebinde 10 lira parası var, ankarada bütün gün dolaşıp iş aramış. dönerken de işportada satılan kitaplar var, harry potter’in ilk kitabını görüyor, çocuğa ne zamandır kitap alamadım diye düşünüp ne olduğunu falan bilmeden 10 lirasının 7’sini işportacıya veriyor. çok mutlu oluyorum. 10 yaşındayım. durumumuzun da farkındayım ama, yine de çok mutlu oluyorum, çok da mahçup.

    ertesi gün beni gazete almaya gönderiyor, milliyet almam gerekiyor ama kalmamış, eve gazete almadan gidersem üzülür, belki de kızar, o bana okuyacak bir şey almış, ben de ona alayım diyip star gazetesi alıyorum. eve geliyorum. babam gazetede bir iş ilanı görüyor. evimize çok yakın, yürüme mesafesinde. bir gideyim, görüşeyim diye çıkıp gidiyor. yarım saat sonra eve geliyor, beni çağırıyor yanına, işe aldılar beni, yarın başlıyorum, sen doğduğundan beri işsiz kalmama rağmen hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin diyip sarılıyor. 10 yaşındayım, çok mutluyum, babam da çok mutlu. 29 yaşındayım, çok mutluyum, babam da hala öyle.

    edit : debeye giren ilk entry’m babamla ilgili oldu. çok mutlu oldum, hepinize teşekkürler (bkz: gülücük).