hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • kariyer ozeti:

    -burak kacirdi.
    -burak, faul.
    -burak kacirdi.
    -burak ofsayt.
    -burak kacirdi.
    -burak kacirdi.
    -burak ofsayt.
    -burak kacirdi.

    -burak ve goool, kral affetmedi!

  • birisine sevmeyi öğretmek, bir film için "izle bak, çok seveceksin." demek gibidir ve önyargıları parçalamak fazla mesai gerektirir. benim duyduğum en güzel iltifatlardan biriydi: "bana sevmeyi sen öğrettin." başka da iltifat duymadım ya, neyse... şimdi pek dermanım yok ama, gençken çok cevvaldim ben. cevval de iyi bi şeydi sanırım. artık hiçbir şeyden emin olamıyorum. tahmini sultan süleyman'a döndük ak. kendisine de buradan selam ederim (süleyman'a değil lan), size en yakın arkadaşımı nasıl tavladığımı anlatacağım bu akşam. insan hiç en yakın arkadaşını tavlar mı? mecbur kalırsa tavlar, abicim. lise sonda, dershanenin ilk günüydü. soluk soluğa sınıfımı buldum. kesin binlerce kişiye sormuşumdur, yüzlerce sınıf gezmişimdir. ilk gününde bir yeri tek başıma bulmak, henüz gitmediğim güzel bir tatil beldesidir. bu yaz düşünüyoruz kısmetse. kimlerle mi? e arkadaşlarla. tek başıma nasıl bulayım oğlum?

    oturdum sırama, ilk dersi dinledim. isabetimi seveyim, öyle berbat bir yer bulmuşum ki tahta parlıyor, okunmuyor. "yanına oturabilir miyim?" dedim. gözler yalan söylemez sözlükçü. o kız bana, "ya git başka yere otur gerizekalı." der gibi baktı. bunun altında kalamazdım. ne mi yaptım? hemen yanına oturdum. tahta diyorum, parlıyor diyorum, kime diyorum? istikbalim söz konusu: odtü psikoloji yazıcam ben yea!

    oturdum oturmasına da, kız benle hiç konuşmuyor. benim iç sesim hiç susmuyor. hadi ders neyse de, asıl teneffüs geçmek bilmiyor. bir dakika. tersi olması gerekmiyor muydu? kafam çalışıyor. durumun farkına varıyorum. oğlum ben var ya, odtü'yü bile kazanabilirim. lafa tutuyorum bunu. oradan buradan sorular hazırlıyorum. su oluyorum, ateş oluyorum, göklerdeki güneş oluyorum. yok! yine de konuşmuyor benimle. "kaç kardeşsiniz?" diyorum misal, hani dese ki: "seni ilgilendirmez.", dünyanın en mutlu insanı olacağım. kavga çıkar abi en azından. parmaklarıyla 3 diyor soruma. "sen de var mısın aralarında?" kendimizi kardeşten sayıyor muyduk?

    "sen ortanca mısın?" diyorum misal, sonraki teneffüs. sen bilmezsin sözlük, küçük yüreğim basit bir ortak paydaya bütün servetini yatırmış da son çeyreğe girilirken hala güvenli takip mesafesini koruyor. ben ortancayım diyorum. sohbetimize nasıl bir katkısı olacaksa bunun, diyorum işte. büyük değilim ezilmedim, küçük değilim şımarmadım, ortancayım ben: al arkadaş yap diye.

    solaktı bu. bense salak. kelimenin her iki manasıyla da. hiç gocunmadım esasen. kollarımız birbirine değiyordu yazarken. "dirsek teması eheh." diyordum ben bu duruma; o ise, "az öte git." gitmedim. bilerek çarptım. bir gün, hiç yazmazken de çarptım. oradaydım çünkü. bunu unutmasına ihtimal bırakamazdım. en yakın arkadaşımın ilk tebessümünü sağ dirseğime borçlandım. hal böyle olunca, kulağımın arkasını görüp cennete gitme planımı yeniden gündeme aldım. isteyince oluyordu. çok güldük sonra. çok ama. gözünden yaş gelirdi, kalbi sıkışırdı. "n'olur sus." derdi. hiç susmadım. gülmekten ölen ilk kişi olabilirdi. istatistiklerin en güzeli olabilirdi.

    geometriden hiç çakmazdım. bana yardım ederdi. yaprak testi koyardım önüne. "hangi soru?" "sana şöyle bir kolaylık yapalım, istediğin sorudan başlayabilirsin. ben hepsine eşit mesafedeyim çünkü." mucizevi dikler indirirdi. benim hiç aklıma gelmezdi. halen daha da düşünürüm, ulan hiç onuncu kattaki bir evin bahçesi olur mu?

    telefonda konuşurduk saatlerce. bir gün kapatırken dedim ki buna: "bir şey unutmadın mı?" düşündü. bulamadı. unuttuğu şeyi bulamadı. çünkü bilmiyordu. "ney?" dedi, söyledim: "hani bi seni seviyorum, canım arkadaşım." gibi bir şey dedim. "haa!" dedi, güldü. söyleyemedi. hiç dememiş çünkü. dedim ya cevvaldim, korkma dedim söyle. o zamanlar acıtmıyordu, güç veriyordu seni seviyorum'lar...

    o gün zorla söylettiğim kelimeyi duymadan bir günüm geçmedi sonra. beni çok sevdi. "herhangi birini seveceğimi ve bunu söyleyebileceğimi bilmezdim, çok güzel bir duygu bu." dedi. ikna kabiliyetime güvenerek "odtü psikoloji yazalım lan." dedim. hukuk yazdık. o çok istiyordu. ben? ne iş olsa yapardım abi.

  • en aptalcasi olmasa da en yenisi oldugu için paylasmak istiyorum bunu: dün gecenin geç ya da bu sabahin erken sayilabilecek bir saatinde yatmisken birden garip sesler duydugumu fark ettim. sanki kafamin içinde bir kadin çigliklar atiyordu. oldukça hafifti, fakat vardi iste, ordaydi. vücudumdan geliyordur filan diye ikna etmeye çalistim kendimi, fakat yok yani, beynimin içindeydi olay. feci korktum. tamam dedim, aha iste, psikoloji okuya okuya psikotik oldum, auditory hallucination derler buna, sizofreninin kadinlarda baslama yasidir tam da benim yaslarim, ailede de yoktu ama, ben gittim iste, geçmis olsun.
    dayanamadim o sekilde daha fazla yatmaya, kalktim. kalkarken bir seye takildim lakin: teybe taktigim kulakliga. megersem radyoyu açik birakmisim ve de yastigin altina girmis kulaklik; ses ordan geliyormus. korkunç derin bir rahatlama oldu dogrusu yasadigim. :-)

    bunun disinda aptalca olmanin ötesinde nerdeyse patolojik sayilacak bir dalginligi 95 senesinde, habitatta çalisirken ve yaklasik 40 saat uykusuzluktan sonra bir aksam yapmistim: arkadasimla telefonda konusuyordum.. ben normal normal anlatirken arkadasim birden tuhaf bir tavir içine girip, "lacrima, iyi misin sen, geleyim mi oraya" filan demeye basladi. "niye ki, ne oldu" dedim.. megersem bes dakika önce anlattigim bir olayi daha önce hiç anlatmamis gibi yeniden anlatmaya baslamisim. hiç farkinda degildim dogrusu. onda da korkmustum biraz, ama uykusuzluguma vermek istedim bunu, verdim.

  • çin'in afrika ve kuzey amerika'da finansman sıkıntısı çeken üçüncü dünya ülkelerine kasıtlı olarak aşırı kredi verip, onları borç tuzağına düşürüp, ekonomik veya siyasi tavizler alma durumudur.

    çin cari fazla verdiği için 1,5 trilyon dolarlık bütçe fazlasını, imf ve dünya bankası'ndan finansal destek alamayan üçüncü dünya ülkelerine güncel politika faizinin üzerinde kısa vadeli kredi olarak vermektedir. bu krediler genelde o ülkelerde çinli müteahhitlerin yönettiği büyük projelerinin finansında kullanılmak üzere verilmektedir. çin, bu ülkelere proje bedellerinin üzerinde kredi finansmanı sağlar.

    ancak, bu ülkeler genelde yolsuzluğun ve rüşvet oranlarının yüksek olduğu ülkelerdir. doğal olarak, çin'den alınan kredilerin tamamı bu projelere gitmez veya projelerin maliyetleri yapım aşamasında şişirilir. borçlu ülke bir süre sonra borcunu ödemekte zorlanır. çin, bu borçlara karşı borçlu ülkelerle bir takım ekonomik ve siyasal imtiyaz anlaşmaları yapar ve yeni kredi desteği verir. karşılığında yeraltı ve yerüstü maden çıkarma imtiyazları, çin'in -o ülkede- askeri üs kurma, dış politikada çin yanlı kararlara destek verme talebinde bulunur.

    sri lanka'da hambantota limanı ve havaalanı projelerinin finansmanını çin sağlamış, -sri lanka'nın ödeme güçlüğü yaşaması üzerine- çin donanmasına limanın askeri üs olarak kullanma imtiyazı verilmiştir. -ülkesinde halihazırda amerika'nın üssü bulunan- cibuti de çin'e borçları karşılığında askeri üs imtiyazı tanımıştır. tacikistan ise elektrik santrali karşılığında çin'e altın madeni işletmesini vermiş, ödeyemediği borcuna karşılık 1000 kilometrekarelik toprağı çin'e devretmiştir. benzer şekilde afrika, kuzey amerika ve asya'da bir çok ülke, çin'in borç tuzağına düşmüş veya düşmek üzeredir.

  • benim bu.

    opusen iki erkek gorunce rahatsiz oluyorum.

    ama sor bakayim bu rahatsizligimi opusen cifte yansitiyor muyum? yoo. alakasi yok. yuruyup devam ediyorum yoluma, isime, hayatima. gormekten hoslanmiyorum, ama hoslamadigim icin karisma hakkini kendimde gormuyorum. beni mi opuyorlar? hayir. rahatsiz olmak ve rahatsiz etmek arasinda cok ince bir fark var esasinda. anlayanina.

    ha bir de... bu husustan rahatsiz oluyor olmam bana insancik denmesi icin gecerli sebep midir? bana insancik diyene ben de amcik demez miyim? demem. oyle de terbiyeliyim.