hesabın var mı? giriş yap

  • görsel

    link

    edit: ilan sahibi şaşırtmadı ve ilanı silip topukladı. iyi ki ss almışım.

    edit2: bir kaç sözlük yazarı telefon açıp makara yapmış, bir ekşi sözlük yazarı avukat da kendilerini arayıp anayasanın konut dokunulmazlığına ihlal suçundan kendisine uyarıda bulunmuş ondan da ilan silinmiş olabilir.

    edit3: firma tekrar ilanı yayına almış ancak bu sefer alkolle eve girenleri arayacağız kısmını çıkartmış. yahu madem mantıksız niye koyuyorsunuz ilana.

    edit 4: firma tekrar ilanı kaldırmış. tutamıyoruz efendim ısrarla değişiyor ilan. en son herhalde "evi tutacak kişiyle karşılıklı rakı içilip sözleşme öyle imzalanacak" diyecekler sanıyorum.

    sahibinden adlı çılgın ev sahipleri sitesinde sevr anlaşmasına denk karşıma çıkan ilan içeriğidir.

    ayrıca 1 yıllık kira peşin, 2 depozito ve kalabalık olmayan çocuksuz aile seçimi ve tahliye sözleşmesi şartı ile beni benden almıştır.

    ne yani evin içini izleyen kamera mı koyacaksınız? ya da giriş çıkışlarda x ray cihazı mı koyacaksınız alkol var mı diye? ya da sizde beraber mi yaşayacaksınız karı kocayla?

    peki birisi şimdi şöyle bir ilan içeriği yazsaydı başına ne gelirdi?

    "evde namaz vb arap gelenekleri yapılmayacaktır bu bir tahliye sebebidir" ortalık ayağa kalkmaz mıydı?

    kalkardı yanlış çünkü.
    insanlara ev kiralıyor diye insanların sahibi değilsiniz.

    hammurabi kanunları daha insancıldır ulan.

    (bkz: altın emlak medikule)

  • günlük harçlığı polis kayıtlarına göre 2000 lira olan, 34 yaşında cezaevinden çıkacak adam. çine gidip hukuk eğitimi alacakmış. sebebi de türkiye'de hukuk mağduru olmasıymış. kendisi gibi mağdurların avukatı olacakmış. gören de kafası kesilenin kendi olduğunu sanacak.

  • sıkıntılı bir evliliğin son demleri.
    allahın günü evden kovuyor filan. para yok pul yok, sığınacağım kimse yok. düşmanıma bile dilemediğim bir kardeşim var, kocamdan beter. kocam almaya geldiğinde tıpış tıpış geri dönmek zorunda kalıyorum. onur gurur yerlerde.
    yaklaşık 3-4 yıl kadar sürdü bu durum. iş bulamadığım için boşanamıyorum, aile evine sığınamıyorum, aşağılanıyorum, psikolojim dibe vurmuş.
    kpss'ye filan girmiş, atanamamıştım.
    açıktan atamalar vardı, adliyenin sınavına başvurdum.
    hiç kızmayın, döne döne referans aradım, bulamadım.
    yaradana emanet girdim mülakata.

    açıklanan 55 kişilik nihai listenin 55.sırasında ismimi gördüm. mucize kısmı bu.
    evraklar toparlandı, istenen belgeler ayarlandı filan, başlayış yapmanız için çağıracağız dediler, başladım beklemeye.
    durdular durdular, tam da doğum günümde çağırdılar, memuriyete girişim doğum günümde oldu. bu da doğaüstü olan kısmıydı.

    kimilerinin beğenmediği, basit, değersiz bulduğu o kıytırık memuriyet benim hayatımı kurtardı. kelepçelerimden, mecburiyetlerimden, ezilmekten kurtardı. o beğenilmeyen üç kuruş maaşım beni zalime minnet etmekten kurtardı. doğum günüm ikinci kez miladım oldu.

    15 yıldır hem doğum günümü, hem mesleğe girişimi kutlarım. doğum günümde aldığım terfim en güzel doğum günü hediyemdir 15 yıldır.
    ekleme: ilk debem. çok teşekkür ediyorum.
    kocamı boşadım. aile evine de donmedim. kardeşimle iletişimi kestim. kimseye minnet etmeden sıfırdan hayatımı kurdum. muhteşem bir hayatim var.

  • ilki 1992-1993 ikincisi 1996-1997'de yapılmıştır. sonra her dört yılda bir olimpiyat gibi düzenlenmiştir. zaten yelkenin olimpiyatıdır.

    yarışmacılar dünyayı dönerlerden tek başlarınadırlar, karaya çıkmaları, teknelerden yardım almaları yasaktır. katılımcıların büyük kısmı fransızdır. ingiltere, avustralya, yeni zelanda gibi ülkelerde yelken camiası fransa'ya göre daha büyük ama fransızların solo yelken yarışlarına merakı daha fazla. bu tür bir iş büyük sponsorlar olmadan olmuyor ve fransız sponsorlar bu işe diğer ülkelerdeki sponsorlara göre daha çok para yatırıyor. denizciler içinde de fransızlar bu tür solo yarışlara daha yatkınlar çünkü dünyada solo yelkenciliğin temelinde 2 fransız var. bunlardan biri bernard moitessier, kendisi bir solo denizci olması yanında aynı zamanda fransızların kalbine de dokunabilen edebi bir yazar. yazdıklarıyla tüm fransızları etkilemiş. diğeri eric tabarly, teknik konularda solo denizciliğe birçok yenilik getirmiş yarışmacı ruhlu bir insan.

    dünya turu gibi gözükse de esasında bildiğimiz turlardan değildir bu. ekvator çevresi olan 40.000 km gibi düşünmemeliyiz. fransa'da les sables d'olonne diye bir diyardan başlar. yarışmacılar güneye iner, kanarya adaları'nın sağından ya da solundan geçer. ümit burnu'nun oradan güney okyanusuna girer. burada heard adası'nın kuzeyinden, avustralya ve yeni zelanda'nın güneyinden geçmek şartıyla antartika'nın çevresini dönüp cape horn'a gelir, sonra ver elini les sables d'olonne. yani dünya çevresinde dönülür ama bu çok güneydeki enlemlerde olduğu için mesafeler nispeten kısadır. karaya çıkmak mutlak yasaktır. atlantik'te biraz da zaten var olan akıntılar, rüzgarlar sayesinde yolculuk hem kuzeye hem de güneye doğru nispeten kolaydır. gemi trafiğine dikkat edip kıtalar arası tankerlere harslamamak daha önemlidir. yarışın ez zor kısmı 40 derece güney enleminden de daha güneydeki doğa mücadelesidir. (bkz: kükreyen kırklar) dalgalar apartman boyu falan olur, alabora olunca yardımın gelmesi imkansızdır neredeyse, bu yüzden zorda kalan yarışmacıya yardım en iyi ihtimal başka bir yarışçıdan gelecektir. göçmüşler hep burada ölmüşlerdir bu yarışta. güney okyanusu'nda dalga hızı 30 deniz mili civarı, dalga boyu 50 metre olabilir ve dalga yüksekliği de 20 metre olabilir. yani bu rakamlar hemen hemen böyledir 30 ila 70 arası oynar ama mesela 10 değildir hiçbiri. orada denize ve rüzgara dair her şey büyüktür, kocamandır, devasadır. kısaca sabit bir noktada durup üzerinize elli metre araları olan 20 metre yüksekliğinde binaların 30 deniz mili hızla gelip çarptığını düşünün. öyle olursunuz o denizde durursanız. bu yüzden güney denizinde sürekli gitmek gerekir, hiç durulmamalıdır.

    vendee globe'da tekne tasarımları bu 20 metrelik dalgalara göre yapılıyor. eskiden burada kullanılan yatlar da derin ve kocaman salmalıydı. bunlar güvenlidir, düzelme açıları büyüktür, 125 derece kadardır. yani direk 90 dereceden 125 dereceye gelse bile yat kendi kendine hacıyatmaz gibi tekrar 90 derece konumuna gelebilir. yani teknenin tam yan yattığını, hatta direğinin suyun içinde daha bir 35 derece daha döndüğünü düşünelim, orada hareketsiz bile kalsa salması sayesinde eski haline gelir. ancak bu tekneler denizi yararak ilerledikleri için güney denizi gibi bir yerde bu pek efektif değildir. bu sebeple buranın tekneleri derin değil tepsi gibi yayvan oluyorlar, salmaları da küçüktür ama salma ucunda bir torpido vardır. ancak buna bağlı olarak suya batmazlar dalgaların üstünde kayıp giderler. asıl amaç bu apartman boyu dalgaların ikisinin arasında kalıp, onlarla aynı hızda kopmaktır. güney denizinde rüzgar her zaman arkadan gelir. arka sancak, arka iskeledir ama arkadır. amaç bunu avantaja çevirip dalgalarla aynı hızda, onların gücüyle boy ölçüşmeden araya kaynamaktır. yayvan teknenin dezavantajı düzelme açısının küçüklüğüdür. bunlarda bu açı 105 derece kadardır. her iki dizaynın avantajları ve dezavantajları vardır her işte olduğu gibi ama tercih edilen daha çok sığ ve geniş olan tekne tipidir. diğer taraftan multigövdeler hiç kullanılmaz. bunlar çok daha hızlıdırlar ama düzelme açıları falan neredeyse yoktur, yan yatınca o pozisyonda kalır, düzelmesi çok zordur. ama ekipli yarışlarda bunların üstüne yoktur. bir grup kullanırken bir grubun uyuduğu takım yarışları vardır, burada bu teknelere daha kolay hakim olunur o yüzden devrilme tehlikesi tek başına bir yarışa göre çok çok daha azdır. tekne üzerine harcanan dikkat daha fazladır. bu yayvan tekne tip iyidir ama sonra atlantik'te arjantin'den kuzeye çıkarken kuzeyden gelen soluganlara dank dank diye vurulur, insanda kafa kalmaz. bu noktada derin tekne tipi olsa dalgaları yara yara huşu içinde gidecekti. ama tüm öncelikler anlı şanlı güney okyanusu'nundur. yarışmacıları bu yarışa tekrar çeken şey güney okyanusu'ndaki bu maceradır. orası uzaya çıkan uzay gemileri de dahil, insanlığa en uzak olunan noktadır. hani doğaya kaçış falan denen şeyin en kralıdır güney okyanusu'na gitmek.

    buradaki tekneler dünyanın en süper teknoloji mağazaları gibi donatılmışlardır. içeride masaya monte halde bir sürü son teknoloji yön bulma, haberleşme, radar cihazları vardır. sürekli olarak hava tahminleri alırlar. birkaç webcam, fransa'daki merkezle sürekli temas halinde olunan iletişim programları vardır. teknelerin otopilotları çok gelişmiştir. yarışmacılar her an aileleri ile temas halinde olabilirler, faxları, yazıcıları vardır. vakti zamanında bir yarşmacı kolunda oluşan ve mikrop kapan bir yarayı webcam önünde bir doktordan yardım alarak ameliyat etmiştir. bunun dışında yine de en az malzemeyi almak için büyük bir yarış içindedir herkes.

    yarışmacılar diş fırçalarının yarısından keserler böylece o kadar ağırlıktan kurtulmuş olurlar. tuvalet ve lavabo olarak birer kova kullanırlar.

  • marcel pohl'un kaç dönemde okulu bitirdiği sorusunu marcel pohl ve çevresi dışında kimsenin bilemeyeceği sözde bilgi yarışması. bu bir bilgi değildir. 2012 yılındaki bir olay, türk basınına yansımamış ve marcel pohl da almanyadaki random bir bankacı. böyle bir soru akıl, mantık ve vicdan sahibi hiçbir prodüktör tarafından yarışmacıya sorulmaz, çok ağır bir şaibe.

  • hayat pahalılığından yakınmayan ya hırsızdır ya deli diyerek aktrollerin karşı saldırıya geçeceğini umarım hesaplamıştır dediğim haber. hatta bir seri haline getirmiştir.

    --- spoiler ---

    eskiden şey vardı , ödediğiniz vergiler size yol,su,elektrik olarak geri dönüyor !! bir çok giden memnun ki yerinden,cck seneler geçti dönen yok seferinden. bence hayat pahalılığından yakınmayan biri, ya hırsızdır ya deli. iyi günler.

    otomobil avrupada bu kadarken bizde niye bu kadar diyosun , “e var ki alıyon” diyo …lan hersey bu kadar pahalı olmasa sen de alıcan.herseyi simit üzerinden konuşmaktan zaten şüphelenmek lazım. “ bari simit pahalı olmasın “ diye ideal mi olur. peh !

    işine bak ceeam ! bakıyorum zaten kurumlar vergimi gecen hesapladıık da o yüzden konuşuyorum…yoksa biz de mi “simit çok pahalı yaa “ diyip sıramızı savalım mı ? memleket diyorum …zengin …zengin ! yalnızca bizim haberimiz yok ! misal hava 32 derece hissedilen 18 gibi düşün.
    --- spoiler ---

    kaynak
    kaynak 2
    kaynak 3

  • insanlar, aileler birer birer kıyıyor canlarına. umut yok, ışık yok, yaşama sevinci kalmamış kimsenin. çok zor bir dönemdeyiz gerçekten.

  • (bir gün arabayla kreşten dönüyoruz)
    ben- naaptınız bakiim bugün okulda(kreş)?
    o- (3,5 yaşında..) hiçbişi....

    (başka bir gün)
    ben- naaptınız bakiim okulda bugün?
    o- hiçbişi

    (bir başka gün)
    ben- ......... (sessizlik)
    o- ........
    ben- .........
    o- baba!
    ben- efendim oğlum?
    o- bugün okulda naaptığımızı sormicak mısın?
    ben- (sevinç, ilgi ve merakla) aaaa eveett... naaptınız okulda bugün?
    o- hiçbişi...... hihohahahahaa......
    ben-?!?!?!