hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: izmir manavkuyu'ya imar izni veren zihniyet)

    çöken 20 bina var.
    gidin bakın bakalım manavkuyuya çökmek üzere olan kaç bina var? veya depremden ciddi hasar görmüş kaç bina var.

    manavkuyu, bamya tarlasıdır. portakal tarlasıdır.
    üstelik öyle 50-60 yıl önce değil. ben 89 doğumluyum, ve küçükken manavkuyu'da bir tanıdığımızın bostanına giderdik ziyarete, hayvanları otlardı. ve her yer bostandı, ilerileri portakal bahçeleriydi.

    buranın altı artezyen kuyu. başka bir deyişle, tamamen boşluk manavkuyunun altı. binaları yutuyor şuan o kuyular.

    buraya imar izni veren, imar izni vermek için rüşvet alan; o dönem bu izinlerde imzası olan en küçük memurdan, en büyük belediye başkanına kadar herkesi teker teker yargılayacaksın. başka bir çözüm yok.

  • amerikalı filozof george boolos tarafından hazırlanmış ve 1996 yılında the harvard review of philosophy dergisinde yayınlanmış olan bu bulmaca, dünyanın en zor zeka bulmacası olarak kabul edilmektedir.

    çeştli anlatım versiyonları var, ben bunlardan bir tanesini yazacağım:

    bir gezegene düşüyorsunuz. burada 3 tane uzaylı lord bulunuyor. bu 3 lord'dan bir tanesi her zaman doğru söylüyor. bir tanesi her zaman yalan söylüyor. diğeri de rastgele şekilde doğru ya da yalan söylüyor.

    bu gezegenden gitmenize izin vermeleri için bu 3 uzaylı lord'un hangisinin doğrucu, yalancı ve rastgeleci olduğunu bulmanız gerekiyor.
    bunu yapabilmek için istediğiniz lord'a sorabileceğiniz, toplam da 3 soru sorma hakkınız var. aynı anda hepsine birden soru sorma hakkınız yok.
    işin zor tarafı ise bu lord'lar sizi anlamalarına rağmen cevap olarak sadece kendi dillerinde "ozo" ya da "ulu" olarak cevap veriyorlar. bunlardan biri "evet", diğeri de "hayır" demek ama hangisinin "evet" hangisinin "hayır" anlamına geldiğini bilmiyoruz.

    bu lordların hangisinin hangisi olduğunu bulabilmek için hangi soruları sorardınız?

    aşağıdaki cevabı okumadan önce, soruyu ve zorluğunu tam olarak kavrayabilmek için cevabı bir süre düşünmeniz iyi olur.

    evet geliyoruz dünyanın en zor sorusunun cevabına:

    --- spoiler ---

    ilk bakışta doğru cevapları bulabilmek imkansız gibi gözüküyor. sonuçta "evet" ve "hayır" kelimeleri de dahil, söyleyecekleri hiç bir kelimenin anlamını bilmiyoruz.

    öncelikle, öyle bir soru belirlemeliyiz ki, hem doğrucu hem de yalancı bu soruya aynı cevabı vermelidir. sorunun cevabı "evet" ya da "hayır" şeklinde olmalıdır. zaten dillerini bilmediğimiz için başka bir cevabı anlayamayız, hatta evet ve hayır'ı da anlayamıyoruz ama bunun için bir taktik kullanacağız.

    örneğin: "eğer 2 + 2 sonucu 4 mü eder diye sorsaydım, 'ozo' mu derdin?"
    şeklinde bir soru sorduk diyelim.

    ozo evet anlamına geliyorsa eğer:

    doğrucu buna "ozo" olarak cevap verirdi.

    yalancı ise norlmalde hayır, yani "ulu" derdi ama sorunun geneline baktığınızda bu doğru bir cevap olur. bu sebeple yalancı yalan söyler ve aynı şekilde "ozo" cevabını verirdi.

    "ozo" hayır anlamına geliyorsa eğer:

    doğrucu buna da "ozo" olarak cevap verirdi mantık olarak.

    aynı şekilde yalancı da "ozo" olarak cevap verirdi.

    rastgeleci lordumuzda ise bu sorular bir anlam ifade etmiyor. o yüzden onunla ilgili
    şimdilik yapacak bir şey yok.

    yukarıdaki örnekten şunu anlıyoruz. cevabı olumlu bir soru sorduğumuzda 2 adet "ozo", cevabı olumsuz bir soru sorarsak, örneğin "2+2 sonucu 5 mi eder diye sorsasaydım "ozo" mı derdin?" dediğimizde ise iki taraftan da "ulu" cevabını alırız. burada kelimenin anlamının "evet" mi ya da "hayır" mı olduğunun hiç önemi yok.

    evet ilk sorumu ortada duran 2. lord'a soruyoruz:
    "1. lord rastgeleci midir diye sorsak "ozo" mı derdin?
    bu soruyu eğer rastgeleciye sorduysak cevabın bir anlamı yok ama eğer doğrucuya ya da yalancıya sorduysak, ikisi de, doğru ise "ozo", yanlış ise "ulu" diyeceklerdir. diyelim ki ikisinden birine denk geldik ve "ulu" cevabını aldık. "ozo" cevabını alırsak, 3.lord'un kesinlikle rastgeleci olma ihtimali kalmıyor. "ulu" cevabını alırsak da 1.lord'un rastgeleci olma ihtimali kalmıyor.

    şimdi rastgeleci olma ihtimali olmayan lord'a soruyoruz:
    "sen yalancı mısın diye sorsaydım "ozo" mu derdin?
    yalancı "ozo", doğrucu "ulu" olarak cevap verir. verdiği cevaba göre yalancı mı doğrucu mu oluduğunu anlarız ve kendisine tekrar sorarız:
    "ortadaki lord rastgeleci midir diye sorsaydım, "ozo" mı derdin?
    eğer oysa, cevap "ozo" olacaktır, değilse "ulu" olacaktır.
    ve gelecek cevabın "ozo" ya da "ulu" olmasına göre tüm lordların hangisi olduğu açığa çıkmış olur. dünyanın en zor mantık bulmacası da bu şekilde çözülmüş olur.

    ve bu sorudan bağımısız olarak bir bonus sorusu:

    dünyaya geri dönmeden önce doğrucu'ya soruyoruz: dönüş yolumuz kısa mı?
    "ozo" cevabını alıyoruz. şimdi bu evet anlamına mı geliyor hayır mı?:)

    --- spoiler ---

    kaynak wikipedia (alternatif link)
    kaynak youtube (video linkidir. anlaşılması daha kolay olabilir)

  • bugün bedel ödemiş olan taraftar gurubudur.
    adam olmanın bedelini ödediler, dik durmanın bedelini ödediler, siyah ve beyaz olmanın asla gri olmamanın bedelini ödediler.
    stadyum artık hayal olacak.

    ama biliyorlardı,
    adam gibi bağıramadıkları stadyuma ihtiyacı yok onların,
    yalakalık yapmadılar,
    gereğini yaptılar, beşiktaşlı olmanın gereğini, türk vatandaşı olmanın gereğini,
    hepsinden öte insan olmanın gereğini yaptılar.
    bugün taksim direnişinde resmen hamallık yaptılar,
    tam herşey boka sarmışken girdiler olaya,
    kes bakalım diye meydana indikleri anda herkesin yüzünde bir gülümseme oldu.
    erkek gibi geldiler, erkek gibi savaştılar ve erkek gibi kazandılar.
    çevik kuvvet beyaz desene dediler, toma ele geçirdiler,
    aynı brave heart filminde irlandalıların gelmesi gibiydiler,
    bugün beni hüngür hüngür ağlattılar,
    beşiktaşlıyım hem de en karasından, ama bugün beşiktaşlılığın değil sadece vicdanın da onurunu kurtardılar.
    ülkede iklim değişirse, istenen güzel günler gelirse eğer, tarih kitapları bu siyah beyaz çocukları hep minnetle anacak,
    ileride bir gün evladım olursa onları anlatacağım.
    şimdi koyduk mu diyorlarmış,
    koydunuz kardeşler koydunuz,
    tüm bir halkın gönlüne adınızı koydunuz.
    semtiniz erkek semti aşık etti herkesi
    üzerinizden eksilmesin bayrağınızın gölgesi.

    stadyum birkaç sene daha kalır heralde bu erkek tepkiniz üzerine. ama sağlık olsun,

  • her sipariş için default olarak:
    "zeytin olmasın. soğan olmasın. turşu olmasın."

    bir gün çorba mı ne istemiştim, getiren çocuk "abi çorbada ne arar zeytin, ne arar turşu" demişti.

  • su iki grup istatistik arasındaki ilişkiyi yorumlayınız:

    1) twitter takipçi sayıları:

    leonard nimoy (live long and prosper kardeşim) = 1.2 milyon
    hakan hepcan denen ne idüğü belirsiz = 750 bin (michio kakunun iki katı)
    cem yılmaz = 8.7 milyon (neil degrasse tysonın 2.5 katı)

    2) global endüstri harcamaları

    film: 100 milyar dolar civarı
    tüm "eğlence" endüstrisi: 2 trilyon dolar ( film, kitap, gazete, dergi, müzik, internet reklamcılığı, radyo, bilgisayar oyunları)

    nasa bütçesi: 18 milyar dolar.
    dunyanin en buyuk biyomedikal arastirma kurulusu nih butcesi: 30 milyar dolar.
    oecd ulkeleri icinde gmsh'sina oranla en buyuk sivil ar-ge payina sahip israilin yatirimi: 40 milyar dolar.

    ***

    insanoglunun eline daha fazla zaman ve kaynak verince, bunları harcadıgı seyler belli. hükümet zoru olmasa, daha da kötü olacak.

    o yüzden "sensin salak ashadhasdh" atışmalarını izleyen, izlemekle kalmayıp taraf tutan, "ayar" oldugunda takımı gol atmışcasına sevinen, çizgiyi gecmeyen topları "tarihi ayar" diye bloglara yazan dijital yerlilerin, michio kaku gibilerini taş plaktan dahi dinleyecek dijital göçmenlerden katbekat fazla olmasına şasıramıyorum.

    çare skynet!

    ***

    edit: burdaki isimler ve twitter örneği birer sembol tabii, mesela bu entryi yazdiktan sonra terry pratchettin (kesssssin okumanız lazım) öldüğünü öğrendim, onu da yazabilirdim, illa ilim bilim olmasına gerek yok.

    milletler ve endüstriler ölçeğinde de, bireyler ölçeğinde de esktra kaynakların çoğunu boş işlere harcıyoruz, ben de dahil. spock gibi düşünmek veya mütemadiyen verimli olmak derdinde değilim, ama zeki bir canlı türünün ar-ge harcama oranı %2-3 ise, onun da yarısı birbirini daha çabuk öldürebilmenin yollarını bulmaya gidiyorsa, ona hala zeki bir tür demek mümkün değil. tatava yapmadan bir an önce skynet'i bitirelim, o da bizi bitirsin.