hesabın var mı? giriş yap

  • kime derdimi anlatsam daha kötü durumda olanları örnek veriyor. napalım amk elimizden bu kadarı geliyor, daha beter olamadık.

  • yüzde 51 yerli ve yüzde 51 milli araç. yavaş yavaş kendileri de kabul etmeye başladı bu gerçeği. togg, türkiye'de montajı yapılan fiat ve renault kadar yerli ve milli olacak o zaman.

    lastik yerli, döşemeler yerli, karoser yerli ama motor ve elektronik aksamları yabancı bir araca yerli ve milli denir mi?
    evet denir, akp döneminde her şey mümkündür.

    edit: elektrikli olunca motor değil diyen salakları görüyoruz başlıkta, bir de mesaj atıyor ağzı bozuk sığır. lan sen git aya yapılacak otobanı güzelle, herkesi de kendin gibi sığır sanma.

  • panasonic'in bir satıra 8 harf sığan ekranında mesaj yazarken satır bitince kelimeleri kesme işaretiyle bölen annemin "ekranda satır bitse de sen yazmaya devam et, bana geldiği zaman zaten düzenli geliyor" uyarımın akabinde attığı mesaj:

    "bizvardıkiyiyizöpüyorumayten"

  • bazı şeyler kitaplarda, filmlerde, şarkılarda karşımıza çıktığında kalbimize dokunuyor, hoşumuza gidiyor, duygulanıyoruz, empati yapıyoruz. gerçek hayatta benzer durumlarla karşılaştığımızdaysa kurgudakine benzer şeyler yaşayan insanlara tahammül edemiyoruz... ne garip değil mi?

    aylardan beri çeşitli aşamalardan geçiyorum. inkar ettim, isyan ettim, kendimi dağıttım, bol bol ağladım, okudum, eve kapandım, kendimi dışarıya attım... çoğunu da tek başıma yaptım. yolu hala yarılayamadım.
    “güçlüyüm bak, böyle de eğleniyorum hah hayyy!” diye oynamadım. arabeskleşmedim, şarkılarla, sosyal medya mesajlarıyla laf sokmadım, haber alabileceğim, haber taşıyabilecek tanıdıklarla görüşmedim ama yine de zaman zaman tesadüfler sonucu, zaman zaman merakıma yenik düştüğümden dolayı öğrendiğim her yeni bilgi canımı biraz daha yaktı.

    hediyelerde, anılarda, fotoğraflarda soykırım yaptım. bazı fotoğrafları silmeye kıyamadım, o kadar güzellerdi ki... baktım olmuyor, gittim kendime yeni bir telefon aldım doğum günümde, o kıyamadığım fotoğrafların olduğu telefonu gözlerimi kapatıp fabrika ayarlarına döndürdüm, oğluma verdim. çok sevindi çocuk.

    bugün pazar ve evde oturuyorum. en şen kahkahalarda bile içindeki kırıklıkları gizleyemeyen bir kadınla harcanamayacak kadar kıymetli bir gün büyük şehirde. ben de oturdum, bilgisayarımın damarlarına sızmış geçmişin son kırıntılarını temizliyorum. bütün o gezilerdeki, bütün o güzel fotoğrafların iki kişilik olması haksızlık. bir fotoğrafı iphoto’da kesiyorum. öyle güzel gülümsemişim ki... ama ne yapsam da omuzumda kalan eli çıkartamıyorum. o kadar şey yaşadım, o kadar aşamadan geçtim, hiçbir şey bu el kadar koymadı... metin altıok'un şiiri geliyor aklıma, sezen aksu’dan dinliyorum...

    şimdi biraz ağlayacağım. arka arkaya birkaç sigara içeceğim. bir mola vereceğim ve sonra temizliğe devam edeceğim. dezenfektanlarla girişeceğim, parlatmaya çalışsam da biliyorum bazı lekeler hiç silinmeyecek. olsun. 21. yüz yıla yakışır bir hızda olmasa da yavaş yavaş, sakin sakin ilerlemeye devam edeceğim. gün gelecek, kendimi kendime yaptıklarımdan dolayı affedeceğim.

    omzumda bir kesik el ki hala durmadan kanar...

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.

  • “19 tane suç kaydının olması bir insanı kötü yapmaz” demiş ablamız. kafaya bak. belki de doğal seçilime izin vermen gerekiyordu kadir.

  • biz 90'ların sonuna yetişmiş üniversiteliler, tek fitilli kadife pantolon, 2 şile bezi gömlek ve 2 el örgüsü hırka ile anadolu'nun her şehrinden akın akın gelmiştik siyasala.
    işaret ve orta parmak arası, ucuz sigaradan sararmış olurdu, esmer erkeklerin bıyık uçları bile tütünden sararırdı.

    para değil dürüme, memleketten gelen tarhanaya katık edecek ekmeğe bile yetmezdi ay sonları.
    tüm şehrin, öğlen yemeği en ucuz üniversitesinde, öğlen yemeği başlar başlamaz bir jeton atar yemek yer, 2 saat sonra yemek bitmeden bir tur daha yer, aha o yemekle günü gün ederdik. yemek 2500 tl idi. 2500tl madeni bir paraydı.

    ama kantinden hep masadaki insan sayısı kadar çay alırdık. para en çok kantin çayına giderdi. kendine kadar bir bardak çay almayı bilmezdik.
    ama bir tur 8-10 bardak çay alıp, akşama kadar başkasının çay tepsisinden ikram edileni içer yine aynı hesaba çıkardık. çay ise 500tl

    sigaraya winston ile başlar, 3 gün sonra 19 mayıs ballıca döner, 2 hafta maltepe içer, son hafta otlakçılıkla geçerdi.

    ben memur çocuğuyum, harçlığım 15'inde yatardı. bir arkadaş vardı engin. onun burs 1'inden birine gelirdi.
    ben ne zaman son maltepemi içsem, eve döndüğümde çantamda bir ballıca bulurdum, ayın 15'ine geldiğimizde de, muhakkak 2 paket alırdım sigarayı, gizliden ben de kaktırıverirdim birini çantasına.

    biz iki gariban, hiç birbirimize yol paramızın kalmadığını söylemedik.
    dipdibe 2 semtte, birbirinden gariban 2 ayrı öğrenci evimiz vardı. yakındık mesafe olarak.

    her gün okuldan o evlere, 12 durağı yağmur çamur demeden yürümek için bahaneler bulurduk.
    *dostum sana danışacağım bir durum var yürüyelim mi?
    *kardeşim bir film izledim, vaktin varsa yürüyelim anlatayım ister misin?
    *aksaray'daki ezgi müziğe bir baksak mı? almayız da bakarız, yürüyelim mi ki bugün?

    biz yürüdük, hiç gariban hissetmeden, para yok diye değil, biz istediğimiz için yürüyorduk neticede.
    midemizin gurultusu mühim değildi, sigaramız vardı hep, birimiz ballıca içeceğine ikimiz de maltepe içerdik.

    sanıyorduk ki üstesinden gelinir hayatta garibanlığın, bilmiyorduk garibanlık sandığımız parasızlıkmış sadece, kardeşlik ve dostluk karın doyuruyormuş meğerse.

    sonra bitti okul, ben fabrikalara o bankaya, olaylar olaylar, arada bir smsler, bazen facebook'tan kısa merhabalar.

    2014 ocak ayının 8'ydi, engin son vermiş hayatına, haberi geldi.
    demek -mış gibi yapamamış artık.
    ben de fark edememişim, hiç birimiz fark edememişiz.
    gariban kalmış cidden, paradan bağımsız, parayla alakasız.
    hepimiz garibanmışız da aslında, birbirimizi görmez olmuş gözümüz.

    insan sevdiklerini yitirmeye başlayınca ayakları yerden kesilmeye başlıyor.
    para olmayıversin de, ruhu garibanlaşmasın yeter ki insanın, kalbi fukara hissetmesin.

    fukaralığa dayanılıyor da garibanlık yükü çekilmiyor galiba.

    ömrümün en güzel 4 yılını geçirdiğim okulun kantininde, heykelinde, meydanında, yanımızda engin olmadan çekilmiş fotoğrafım yok diye, bakamıyorum 1 yıldır hatıralarıma, telefonunu silemiyorum, mesajlar da duruyor.
    kalbimde koca bir yük, içimde bir gariban kalmışlık, taşıyacağız artık bir ömür.

  • içecek konusunda biraz pimpirikliyim. maden suyu tüketimini de günde 2-3 şişeye çıkarmışken tadı haricinde insan içindeki mineral değerlerini de merak etmeye başlıyor. ben de oturdum, üşenmedim, bulabildiğim tüm maden sularının değerlerini excel haline getirdim. belki benim gibi başka paranoyaklar da vardır, bir yardımım dokunur diye. buyrunuz efenim: (bir minerale ait en yüksek değer kırmızı ile, en düşük değeri de yeşil ile renklendirdim. onu niye yaptım bilmiyorum)
    download:
    https://www.sendspace.com/file/p5w4r5

    excel olarak online bakmak için:
    http://www.docdroid.net/fl1o/madensuyu.xlsx.html (yalnız saçma bir şekilde iki sayfaya çıktı boyutu. ona dikkat)

    dosyalar down olursa mesaj atın, yenisini upload ederim. onun dışında evinde burada listelenen maden sularından başka maden suyu şişesi olan varsa ve üzerine oturmayı düşünmüyorsa bana üzerindeki değerleri iletirse dosyaya eklerim.

    dosyalar ölebilir, malum internet. buraya ekleyince düzgün gözükmeyecektir ama eklemeye çalışayım:

    sarıkız:
    florür: 0,23 mg
    bikarbonat: 600 mg
    klorür: 14,53 mg
    sülfat: 87,8 mg
    kalsiyum: 83,7 mg
    magnezyum: 62, 12 mg
    potasyum: 5,75 mg
    sodyum: 58,28 mg
    demir: 0 mg

    damla minera:
    florür: 0,26 mg
    bikarbonat: 1400 mg
    klorür: 40,7 mg
    sülfat: 22,6 mg
    kalsiyum: 288,97 mg
    magnezyum: 36,20 mg
    potasyum: 8,23 mg
    sodyum: 40,04 mg
    demir: <0,001 mg

    uludağ:
    florür: 1,25 mg
    bikarbonat: 1250 mg
    klorür: 54,48 mg
    sülfat: 22,49 mg
    kalsiyum: 146 mg
    magnezyum: 71,23 mg
    potasyum: 22,94 mg
    sodyum: 161 mg
    demir: <0,001 mg

    özkaynak:
    florür: 0,74 mg
    bikarbonat: 1037 mg
    klorür: 32,4 mg
    sülfat: 15,7 mg
    kalsiyum: 116,8 mg
    magnezyum: 102,7 mg
    potasyum: 10,68 mg
    sodyum: 72,59 mg
    demir: 0,22 mg

    kızılay:
    florür: 0,9 mg
    bikarbonat: 2470 mg
    klorür: 135,39 mg
    sülfat: 21,99 mg
    kalsiyum: 49,58 mg
    magnezyum: 16,57 mg
    potasyum: 10,86 mg
    sodyum: 775 mg
    demir: 19,24 mg

    kınık:
    florür: 1,3 mg
    bikarbonat: 3172 mg
    klorür: belırsız (belki şişesinde vardır ama web sitesinde mevcut değil)
    sülfat: belırsız
    kalsiyum: 326 mg
    magnezyum: 127 mg
    potasyum: belırsız
    sodyum: 650 mg
    demir: belırsız

    sırma:
    florür: 1,4 mg
    bikarbonat: 1634 mg
    klorür: 166 mg
    sülfat: 6 mg
    kalsiyum: 326 mg
    magnezyum: 111,4 mg
    potasyum: 53,6 mg
    sodyum: 425 mg
    demir: 0 mg

    beypazarı:
    florür: 0,46 mg
    bikarbonat: 1865,38 mg
    klorür: 25,77 mg
    sülfat: 138,3 mg
    kalsiyum: 235,5 mg
    magnezyum: 108,4 mg
    potasyum: 63,01 mg
    sodyum: 265,2 mg
    demir: 0,046 mg

    ülker flores: (katkısı için cozemedim'e teşekkürler.
    florür: 0,05 mg
    bikarbonat: 1290,6 mg
    klorür: 26,43 mg
    sülfat: 32,14 mg
    kalsiyum: 163 mg
    magnezyum: 91,5 mg
    potasyum: 1,61 mg
    sodyum: 107,7 mg
    demir: 0,534 mg

    kızılcahamam(çamlık): (katkısı için buzman'a teşekkürler)
    florür: 0,013 mg
    bikarbonat: 622,2 mg
    klorür: 189,30 mg
    sülfat: 62,94 mg
    kalsiyum: 35,67 mg
    magnezyum: 10,55 mg
    potasyum: 13,39 mg
    sodyum: 356,76 mg
    demir: 0,01 mg

    dr selendi: (katkım için kendime teşekkürler, eheh, evet, yeni denedim daha)
    florür: 0,53 mg
    bikarbonat: 829.6 mg
    klorür: 10,2 mg
    sülfat: 80,2 mg
    kalsiyum: 234 mg
    magnezyum: 55 mg
    potasyum: 17 mg
    sodyum: 38,4 mg
    demir: 0,01 mg

    afiyet olsun. içiniz, içiriniz.

  • nasıl ki kendi çocukları şehit olmadığı için ekranlara çıkıp şehadet üzerinden goy goy yapıyorlar, kendi çocukları tacize uğramadığı için de mağdurlar üzerinden goy goya devam ediyorlar. empati sıfır ahlak sıfır paralar sıfır.

  • kılıçdaroğlu'na yolsuzluğu belgelediği için 197 bin lira tazminat cezası verilen karardır..

    https://halktv.com.tr/…avasinda-karar-cikti-429429h

    ekleme: davanın hakimi, 16 temmuz 2016'da hsyk tarafından fetö üyeliği şüphesiyle açığa alınıyor, 20 temmuz'da 7 fetö'cü hakim ve savcıyla birlikte yunanistan'a kaçarken yakalanıyor. bunun üzerine tutuklanıyor. sonra her nasılsa serbest bırakılıyor, görevine iade ediliyor ve bu davaya atanıyor. bunca insan khk'lerle açığa alınıp suçsuzluğu ispatlanmasına rağmen görevine iade edilmezken, gerçek ve kullanışlı fetö'cülere yapılan muamele bu işte. olayın detaylarını linkte halk tv paylaşmış.

  • oyun hakkında bazı bilgiler:

    1- ana karakterimizin ismi ''eivor''. erkek ya da kadın karakter ile oynayabileceğiz.

    2- karakterimizin saçını, giysilerini, savaş boyasını ve daha fazlasını özelleştirebileceğiz.

    3- oyunun haritası norveç ve ingiltereden oluşuyor.

    4- ingilterede ziyaret edebileceğimiz üç büyük şehir: london, manchester ve jorvik.

    5- hemen hemen bütün silahları çift el kombinasyonuyla kullanabileceğiz. örneğin sağ elde kılıç, sol elde balta umrumda mı dünya?

    6- ekipmanlar geliştirilebilir ve özelleştirilebilir olacak. bu sayede oyunun başında edindiğimiz bir ekipmanı geliştire geliştire oyunun sonuna kadar kullanabileceğiz.

    7- oyun boyunca güç kazanmak level sisteminden daha ziyade ekipman ve yeteneklerle sağlanacak.

    8- geliştirici ekip, düşman çeşitliliğin önceki oyunlara kıyasla çok daha fazla olduğunu söylemiş. kombat için ise çok daha vahşi olacak demişler. öyle ki, düşmanlarımızın başını ve diğer başka uzuvlarını kesebilecekmişiz.

    9- baskınlara gitmek için kullanacağımız bir gemimiz de olacak. ayrıca gemi mürettebatını da özelleştirebileceğiz. tıpkı odyssey deki gibi.

    10- oyunda baskınların dışında çok daha büyük savaşlar da yer alacak.

    11- oyunda yerleşim yeri inşa edeceğiz. demirci, talim alanı, kışla, dövmeci vb ögelerle de yerleşim yerimizi genişletip güçlendirebileceğiz. klan üyelerimiz de bizimle birlikte burada yaşayacak.

    12- önceki oyunlarda karşımıza çıkan hidden ones ve order of ancients tarikat/örgüt/oluşum bu oyunda da yer alacak.

    13- oyunun bir noktasında karakterimiz, suikastçilerle tanışacak, onlarla birlikte çalışacak ve hidden blade edinecek.

    14- king alfred the great kötü karakter olarak oyunda yer alacak. vikingler de kesin minnoş bebiş gösterilecek bu oyunda demedi demeyin.

    15- origins ve odyssey de yer alan, günümüzdeki karakter olan layla'nın hikayesi bu oyunda da devam edecek. zerre umrumuzda mı? hayır.

    16- açık dünya aktiviteleri arasında avcılık, balıkçılık, zar ve içki oyunları yer alıyor.

    17- önceki oyunlarda bize yardımcı olan drone kartalımızın yerini drone kuzgun alıyor.

    18- oyunu 15 stüdyo birden geliştiriyor. liderlik koltuğunda ise origins ve black flagin geliştirici stüdyosu olan ubisoft montreal yer alıyor.

    kaynak: jorraptor youtube kanalı

    ign

    game informer