• iktidarın beden kontrolü dediğimiz şeyin kökeni kendini stoacılıkta tanımlar. bu ahlaka göre mutluluğa ulaşmanın yolu erdemde gizlidir. insan arzularına boyun eğdikçe doğadaki yerini yitirir ve ıstırap içinde yaşar. mutlu olmak için arzuların yenilmesi gerekir.
    bu stoacı anlayış zamanla çağlara ve dönemlere hakim oldu ve bedenin denetimi bir ritüele dönüştürüldü. etkisi de kadınlar üzerinde asırlar boyunca devam etti. özellikle ortaçağ bu kontrolün en karanlık ve vahşi dönemidir...
  • beden kontrolü olarak adlandırdığmıza bütüncül açıdan bakılmışı için (bkz: biopolitics)
  • kadın üzerinde inşa ediliyor. hatta iktidar bunu kanunlarla tüzüklerle kategorize bile edebiliyor...
    (bkz: seks işçiliği/#31384525)
  • georgi gürciyev için 'fakirlerden (beden denetimi* odaklı), rahiplerden (duygu denetimi* odaklı) ve yogilerden (zihin denetimi* odaklı) etkilenmiş, ancak yolculuğunun sonunda kendisi dördüncü yol adını verdigi bir öğreti yaratmıştır,' deniyor, ben bilmem.

    (bkz: beden/@ibisile)
  • ataerkil düzende kadın, bedeniyle birlikte özgür değildir demiştim. iktidarın dayattığı sistemde kadın bedeni namus ve ahlakla ölçülendirilip sunulduğu için kadın, bedeni ve cinselliği ile ayıp günah kavramlarıyla ilişkilendirilir ve bedenini korumak toplumsal yaşamın devamı söylemleriyle onun asli görevi haline gelir. kadın bunu ( sistemin diliyle konuşursak ) başardığı oranda toplumda yer edinecek başaramadığı oranda da ataerkil dilin kurbanı olacaktır.

    erkek egemen iktidarda beden kontrolü, sistemin tüm mekanizmalarıyla birlikte, topluma dayatılacak "iyi - kötü" tanımlamalarını belirlemek için kendisine bir görev alanı yarattığından, seks işçilerinden tutun da toplumun tüm katmanlarındaki kadınlar, adeta bir görev dağılımının objeleri gibi iktidarın istediği şekilde konumlandırılmışlardır. kimi kadın genelevler çatısı altında genel kadın sıfatıyla kodlanır ve bir yandan sistem tarafından legalize edilirken, diğer yandan da aldıkları vesika ile "damgalanarak" toplumda yaratılmış bir ahlak ölçüsü ile, aşağılanır kötülenir dışlanır ve en ağır tabirlerle toplumun diğer kadın ve erkek bireylerinin de desteği ile birlikte yok sayılır. iktidar onlara sosyal olarak seks kölesi, küfür olarak da fahişe or..pu demeyi daha uygun bulur.
    böylece bu yapı , sosyal açıdan kadınlar için belirlediği aslında "algısal olarak" erkek egemen iktidarı dikte ettirici kölelik tanımlamasıyla, iktidarının devamını, yaratığı ahlak ölçüsüyle ve şeklen olumsuz anlamda kullandığı ama gerçekte iktidarın sürdürücülüğüne hizmet eden "erkeğe kölelik" metaforuyla sağlamaya devam eder.

    bu dil bu sebeple reddedilmelidir. iktidarın dili reddedilmek zorundadır. kadınlar seks ticaretinin merkezinde emekleriyle birlikte sömürülürler. bedenleri erkek egemen yapıca objeleştirilmiştir. ancak bu "obje" algılayışını ve sömürüyü "ortadan kaldırmak", çok seslilikten ve bu yolla iktidara her anlamda meydan okumaktan geçer. bunun "bir ayağı" seks işçisi tüm kadınları toplum içine geri kazandırmak ( vesika ile hayat boyu damgalamaya karşı çıkmak örneğin ), onların haklarını savunmak, çalışma koşullarının değişmesi taleplerini dilendirerek, desteği ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak, emeklerini işçilik kavramı altında tanımlamak ve seks köleliği tabirini "reddetmek" şeklinde kendini gösterir. sistem seks işçilerinin ve gerçekte tüm kadınların bedenlerini metalaştırmıştır. ancak bu meta algısının kırılması sistemle onun söylediğinin tersiyle konuşmaktan, kadınları eğitmekten bilinç kazandırmaktan ekonomik sosyal kültürel anlamda güç kazandırmaktan geçer. bu algı kırılana normalize ve eşit bir toplum yapısı kurulana kadar sistemin "kötü" olarak adlandırdığı ezdiği yok saydığı her şeye karşı koşulsuz destek olmak şarttır.

    cinsiyet belası terimini seviyorum. cinsiyet ayrışması ve bu ayrışmanın doğurduğu eşitsiz düzen değişmek zorunda. tüm eşitsizliğin temeli cinsiyetler onların ayrışması ve bu ayrışmanın sonucu onlara yüklediğimiz hatalı anlamlar.
  • tenler gizemlidir, her ten birbirinden farklıdır. kadın ve erkek bedeni de işte bu gizemin büyünün ayrı ayrı kanıtlarıdır... ancak kadın bedeninin hatta erkek bedeninin metalaştırılmasını, ataerkil sistem ve bu yapının iktidar kalıpları içerisinde değerlendirmek gerekir.

    erkeğin güç ve iktidar dayatmasında bu güce "boyun eğen" her beden, erkek egemen iktidarın sürdürülebilirliği açısından sisteme hizmet edecek, devamında da bu yapıya yönelik güç algısının genelleştirilmesi sonucunu doğuracaktır. aslında tüm bedenler bu sistemde iktidar ve onun topluma dayattığı algı sebebiyle metalaştırılmış objeleştirilmiştir. iktidar metalaştırdığı bu bedenler üzerinden ahlak namus gibi kavramlarla bir yandan sisteminin devamını sağlarken, diğer yandan da bu bedenleri kitle kontrolü açısından ekonomik bir pazarlama aracına dönüştürür. bedenler bu sistem içinde asla özgür değildir. tersi, sonuna kadar iktidarın aidiyetinde, onun kontrolündedir.

    eşitliğin olduğu bir toplumda veya öyle hissedilen bir ortamda bedenler kendiliğinden özgür olacağından, meta veya obje gibi kavramlar söz konusu olmaz. bu sebeple de böyle bir yapı veya algısal bütünlük içerisinde kadın veya erkeğin bedenlerini istedikleri gibi "kullanması", sistemin işine yaramaz. tersi bu sadece sistemin değerlerine, iktidarın dayatmalarına meydan okumadır..

    ancak bu kadar algı ve bilinç paçavralığının içinde, bu meydan okuma haricindeki her davranış sadece ataerkil düzenin değirmenine su taşımak onu güçlendirme anlamı taşıyacaktır.
hesabın var mı? giriş yap