• beni de al, sadece on yıl öncesine ait bir belgede adı geçtiği için, ortada olmayan deliller nedeniyle, savcının beraat talebine rağmen, 16 aydır f tipi cezavlerinde tutulan hüseyin edemir için adalet çağrısı yapan arkadaşları tarafından yürütülen bir kampanyadır.

    kampanya dahilinde, tutuklamaların anlamsızlığına dikkat çekmek isteyen, bu kadar sebepsiz yere insanların hayatlarını çalanlara "beni de al" demek isteyenler, beni de al şarkısını söylediler.

    video. http://balikbilir.org/?p=191

    bu kampanya türkiye‘deki keyfi adalet işleyişinin mağduru olan arkadaşımız hüseyin edemir ve onun gibi adalet arayan herkes içindir ve,
    onlar içeride ise beni de al!
    diyenlere bir duyurudur!

    arkadaşımız hüseyin edemir ankara orta doğu teknik üniversitesi’nde (odtü) burslu olarak yüksek lisans eğitimi alıyordu. eğitiminin bir kısmını da berlin humboldt üniversitesi’nde geçirerek, tezini orada hazırlayacaktı. nişanlanmak üzereydi. tüm planları polis tarafından yapılan bir kimlik kontrolü sonucu değişti. 2009'da başladığı eğitiminin birinci yılını başarı ile tamamlayıp sömestr tatili için istanbul’a gelen hüseyin, 31.01.2010 tarihinde, bir gbt kontrolü sırasında, haberdar olmadığı bir davadan “arandığı” için gözaltına alınıp 01.02.2010 tarihinde çıkarıldığı mahkemede yasadışı sol örgüt üyesi olduğu şüphesiyle tutuklandı. 14 ay içinde 4 mahkemeye çıkan hüseyin üç ayrı hapishanede tutuldu: metris, tekirdağ 1 nolu f tipi ve edirne f tipi…

    türkiye’de adalet anlayışı “devlete karşı işlenmiş suç” söz konusu olduğunda, suçun soyut biçiminden ileri geliyor olacak, sanıkların “suçsuzluğu ispat edilene kadar suçlu” olduğunu varsaymaktadır. bu işleyişin gerekleri yerine getirilirken arkadaşımız hüseyin edemir ve onun durumundaki birçok arkadaşımız, kardeşimiz, ablamız ve ağabeyimiz mağdur olmaktadır. bir tarafta hrant dink‘in katilleri adaletin ‘keyfi‘ işleyiş çarkına takılmazken; pınar selek niye sürgünde kaldı? hüseyin edemir neden hala f tipi cezaevinde? ve… “suçsuzluğu ispatlanana kadar suçlu” sayılan hüseyin daha ne kadar adaletin keyfini bekleyecek? biz diyoruz ki, bu işleyiş, tüm vatandaşları tehdit eden bir anlayıştır!

    savcı bile beraatini istedi! hüseyin hala f tipinde!

    12 yıl önce hukuka aykırı olarak yapılan bir aramada elde edildiği söylenen bilgisayar çıktısı bir belgeye dayanan tek delilin geçersiz sayıldığı son duruşmada savcı tarafından dile getirildi ve savcı hüseyin‘in beraatını talep etti! ortada suç ve delil olmamasına rağmen, mahkeme “kuvvetli suç şüphesinin varlığına işaret eden olguları” gerekçe göstererek tutukluluk halinin devamına karar verdi. hüseyin şimdi özgür ve berlin‘de eğitimini tamamlıyor olabilirdi. ama hüseyin şu an suç işlediğini öne sürecek geçerli belge olmamasına rağmen f tipinin adaletsiz koşullarında adaleti bekliyor. bu arada burslarla sürdürdüğü eğitimi ve bütün bir hayatı ellerinden kayıp gidiyor. soruyoruz: bir kişinin f tipi cezaevinde tutuklu bulunması başlı başına bir cezalandırma biçimiyken, suçu sabit bulunmamasına rağmen hüseyin neden hala f tipi cezaevinde? neden sürekli hücre cezalarına, açık görüş yasaklarına maruz kalıyor?

    bu adalet anlayışı içinde hepimiz suçluyuz!!!!

    biz, “kuvvetli suç şüphesi” altında tüm vatandaşların suçlu muamelesi görmesinin ve bu sebep ve gerekçeyle cezalandırılmasının meşru olduğu bu işleyişe karşıyız. eğer maddi delil olmaksızın bir şüphe durumu hepimizi suçlu yapabilecek ve cezalandırılmamızı meşru kılabilecekse hepimiz suçluyuz ve haykırıyoruz: biz de suçluyuz o halde: beni de al!

    hüseyin’e özgürlük insiyatifi !
  • savcı der delili yok
    delil yoksa suçu yok !
  • hiçbir suçu yokken sadece polisin gbt'sine takılıp 19 aydır içerde olan arkadaşımızdır. tabii tek o değil bugün (bkz: berna yılmaz) ve (bkz: ferhat tüzer)'de tutuklu ne derece ileri demokraside olduğumuzun göstergesidir belki!

    aşağıdaki metin facebook sayfasından alıntıdır.

    "hüseyin edemir bir polis kontrolü sonrası arandığını öğrendi. bir hata vardır bu işte diyip ertesi gün bırakılacağını düşündü. ama öyle olmadı. 31 ocak 2010 tarihinde göz altına alınan hüseyin 1 şubat 2010 tarihinde kendisine isnat edilen yasadışı sol bir örgüte (dhkp-c) üye olmak şuçu ile tutuklandı ve o günden beri f tipinde...

    17 aydır f tipinde yatan hüseyin, bu süre zarfında yalnızca dört defa mahkeme karşısına çıkartıldı. 8 mart 2011 tarihli son duruşmasında savcı hüseyin' in örgütle bağlantısına işaret eden inandırıcı delil, tanık ya da eylem olmadığını ortaya koydu. dahası, davanın zaman aşımını doldurduğunu sayfalarca süren mütalaası ile dile getirmesine ve hüseyin' in beraatını istemesine rağmen savcının beraat talebi mahkeme heyetince reddedildi. hüseyin, halen f tipinde ve 23 haziran' da gerçekleşecek bir sonraki duruşmasını bekliyor...

    hüseyin' in söz konusu tutukluluk durumuna uzunca bir süredir tanık olan bizler, söz konusu tutukluluğun kendisinin bir cezalandırma biçimi olduğunun farkındayız. benzer biçimde, yargı sürecinde yaşanan söz konusu keyfi tutuklamaların ve tutukluluk süresinin uzunluğunun sadece hüseyin için değil bir çok yurttaşı kimi zaman mağdur kimi zaman tehdit eden bir işleyiş olduğunun da gayet bilincindeyiz. ahmet şık' ın başına gelenler ve cadı avına dönüşen kck operasyonları halen zihinlerde.

    söz konusu işleyişin kendisi,bir taraftan toplumun genelinde "her an alınabileceği" endişesinin yayılmasına neden olurken diğer taraftan az çok muhalif olan/düşünen insanların muhalif kimliklerinden korkmasını da beraberinde getirmektedir. tam da bu noktada, 5 ocak 2011'de odtü' de gerçekleşen "başkaldırıyoruz" eylemi nedeniyle 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanan 117 öğrenciden biri olan odtü sosyolojibölümü ikinci sınıf öğrencisi merve ergün' ün "ben şu an toplam 20 yıl hapis cezasıyla yargılanıyorum ve korkuyorum!" sözlerini, boğaziçi üniversitesi sosyoloji bölümü yüksek lisans öğrencisi nejat ağırnaslı' nın evine yapılan polis baskınını ve kendisinin ders programının nasıl "örgütsel döküman" olarak değerlendirildiğini hatırlamakta fayda var.

    ne yazık ki, bu ve benzeri gözaltılar, yargılamalar ve tutuklamalar çoktan münferit olmaktan çıkmış, muhalif olan ya da olmayan bir çok yurttaş kendinden şüphe eder hale gelmiştir. işte bu noktada, hüseyin' in, merve' nin, nejat' ın ve bir çoklarının başlarına gelenlere tanıklık eden bizler daha önce ahmet şık' ın tutuklanması sonrasında yayınlanan zaytung haberini gerçekleştirircesine -söz konusu haberde evlilik ve kariyer planları yapan genç olası bir ergenekon soruşturmasını aradan çıkarmak için savcılığa dilekçe vermektedir- ve gülümseyen yüzlerimizle "beni de al!" demekte, herkesi kendisini son dönemlerde fazlasıyla hissettiren ve artık üzerimize sinen korku iklimini dağıtmaya çağırmaktayız:

    eğer maddi delil olmaksızın -ders notları da buna dahil- bir şüphe durumu ile her birimizin evlerine baskınlar yapılacak, katıldığımız herhangi bir eylemden dolayı onlarca yıl hapis cezası ile yargılanacak, ya da hüseyin gibi daha suçumuzun ne olduğunu bilmeden yıllarca f tiplerinde kalacak isek lafı daha fazla uzatmadan peşinen söylüyoruz: "bizler' de suçluyuz! o halde, beni de, yani bizi de alın!

    gbt'ye takıldım f tipinde yatarım
    14 aydır bekletien adalete şaşarım

    beni de al, beni de al
    onu da bunu da
    şunu da al

    savcı der delili yok
    delil geçtik suçu yok
    hakime bi çay getir
    adaletin gereği yok

    beni de al, beni de al
    onu da bunu da
    şunu da al

    zaman aşar, aşar gider
    hakim acep daha ne bekler
    bekle ha bekle dostlar
    ömürden ömür gider

    beni de al, beni de al
    onu da bunu da
    şunu da al"

    http://youtu.be/s2xzdzcfeeg
  • eurovision fatihlerimizden şebnem paker'in mükemmel şarkısı. sözlerini de yazayım da tam olsun!

    al, beni de al
    yanına, yanına al
    yok, anlamı yok
    bu beden sensiz olmaz
    imkanı yok, çaresi yok

    bak, şu halime bak
    eriyip yok oluyorum
    zaman geçmek bilmiyor
    beni, beni de al

    sana susamış ruhumun derinliğinden bir ses geliyor
    yolun sonuna gelirken elini uzat diyorsun bana

    ben buralarda yaşamın pençesinde
    sen oralarda melekler arasında
    uçuyorsun, gülüyorsun

    bak, şu halime bak
    eriyip yok oluyorum
    zaman geçmek bilmiyor
    beni, beni de al

    sana susamış ruhumun derinliğinden bir ses geliyor
    yolun sonuna gelirken elini uzat diyorsun bana

    sana susamış ruhumun derinliğinden bir ses geliyor
    uyan, feryatlarımı duy, halimi bir gör, acırsın bana
hesabın var mı? giriş yap