• turkiye 90ların sonundan itibaren avrupa ve amerikaya ben artık sizin yöneteceğiniz,doğudan gelen tehlikelere karşı ileri karakol görevindeki tampon bölge olarak kullandığınız,problemli bölgelerde nato üyesi ayagına kullanıp iş avrupa birliğine gelince kaçak dövüştüğünüz devlet olmayacağım artık mesajı vermeye başladı.

    dikkat edin 'tam bagımsızlık,amerika go home' diye elini yumruk yapıp ortalıkta dolaşanların istediği şey gerçekleşmeye başladı yani..

    bu durum 1 mart 2003 tezkere krizinden günümüze karşılıklı satranç hamleleriyle devam etmekte.batı,güdümündeki cemaati kullanıp hükümeti düşürmeye çalışırken hükümet de batıya 'istediğin zaman darbeler yaptığın,suni ekonomik krizler çıkardığın devlet değilim ben artık' deyip rusya,iran ve çinle yakınlaştı.abd yine fetö aracılığıyla turkiye ve rusyanın arasını bozmaya çalışsa da(uçak düşürme,rus büyükelçinin öldürülmesi) rusya bu tuzaga düşmedi.

    türkiyeyi tek başına suriyeye girme tuzagına çekemeyen abd,pydyi silahlandırarak bizi cezalandırmaya çalışırken turkiye-rusya-iran soçide suriye konusunda anlaşıp batıyı pasifize etti.

    s400 lerin alımı,rıza zarraf olayı ve abd'nin istanbul başkonsolosluğu görevlisi metin topuzun gözaltısı vs derken karşılıklı restleşmeler devam ediyor.kendi ambargosunu irana başka devletler uzerinden hammadde alımıyla delen abd konu türkiyeye gelince gardiyan kesiliyor.açıkçası bu çok aptalca..

    neticede bu zor gunlerde 'sen çomarsın,sen faşistsin,sen komunistsin'demeden birlik olmalıyız.'sırf tayyip erdoğan gitsin de ülke batarsa batsın ' diyen şerefsizlerden tiksiniyorum..

    20 yıl önceki türkiyenin durumunu bilmeden ahkam kesenlere üzülüyorum..20 yıl önce halk ekmeğin fiyatından yakınırken şu an benzinin fiyatından yakınana gülüyorum..:)) <----işte güldüm

    edit:

    1 ayı aşkın süredir yazarım.ekşiden hesap aldığım günlerde bu platformun seviyeli ve zeka kokan tartışmaların yapıldığı,siyasi görüşüne bakılmadan kalburüstü birikimi olan insanların yazarlığa kabul edildiği bi yer olduğunu düşünüyordum.mahalle baskısı ve özgürlüklerden bahsedip bahsedip en ufak bir karşı fikre 'tinerci,fetöcü,çomar,faşist' diye o fikri papagan gibi yaftalayanların çogunlukta oldugunu görünce hayal kırıklığına ugradım açıkcası.e dedim ben bu tartışmaların aynısını köşedeki kahvedeki amcalardan da duyuyorum.üstelik onlar sanki ilk defa kendileri keşfetmişçesine 'çomarsın,dinsizsin,yallah arabistana,tinerci,6saray' gibi klişeliğin dibine vurmuş terimler de kullanmıyorlar.
    hoşunuza gitmeyen en ufak cümle de ki en son örneği(bunun gibi geçmişte bir çoğu var) (bkz: 27 yıldır gazeteciyim burada bir numara var)'zaten o da çomardı,vay o da hükümetin adamı olmuş,' deyip kendi kendinizi komik duruma düşürüyosunuz.neyin kafasını yaşıyosunuz olm siz..karşı tarafın zekasına kulp bulurken bu ergen oyunları ne şimdi..

    toplum olarak gerçeği bilmekten ziyade kandırılmanın daha hoşumuza gittiğini düşünmeye başladım.tıpkı yemekteyiz programındaki yarışmacılar gibi 'tamam yemek guzel ama ben bunu söylemeyeyim bi yerden bi kulp takıp ordan yürüyeyim ki karşı taraf prim yapmasın' stratejisini karşı görüştekilerle olan tartışmalarda uyguluyoruz.ve neticede bayagı ve hakaretamiz bi tartışmanın sonunda hiçbir yere varamıyoruz..
  • (bkz: çomar trek)
hesabın var mı? giriş yap