aynı isimde "bird box" başlığı da var
  • beğeni eşiğim öyle çok yüksek değildir ama bu film olmamış aga. vasat - orta arası bir yerdeydi. sanki film kalitesinde değil de haftalık izlediğimiz dizilerden bir bölüm gibiydi. en fazla 10 üzerinden 5 veririm.
  • elektriklerin onca kaosa rağmen hiç kesilmemesi?
  • kötüler kötüsüydü. kurguda kopukluklar vardı. olmamış.
  • güzel ve sürükleyici bir şekilde başlayan ama ortalara doğru kurgudaki saçmalıklar ile düşüşe geçen ve sonunda da saçmalayan bir film.
  • post-apokaliptik eserlerde, bir açıklama gerekliliği vardır. dünya nasıl bu hale geldi, bu yaratıklar neden ortaya çıktı gibi. fakat bu yapımda böyle bir açıklama yoktur. dolayısıyla, birçok sorunun cevapsız bırakıldığı bir film olmuştur. bu da senaryonun iyi yazılmış olmamasındandır (kitabı okumadım, bilemeyecegim). yine de gerilimi sağlamdı filmin.
    --- spoiler ---
    olayların ilk hissedildiği ülkenin rusya olması da mehh yani. her bokun altında rusya var ya anasını satayım. ne bu şimdi bu yaratıklar, geçmişin marksist hayaletleri falan mı yani? sıktı artık yav. bir de kimyasal silah saldırısı olayı var. adam, böylesine bir saldırıyla kendi topuğuna neden sıksın?

    --- spoiler ---

    sandra bullock da botoks olayını biraz abartmış.
  • 5 duyu organımız 5'lemesi'nin son filmi.

    (bkz: a quiet place)'in kulağa,
    (bkz: perfect sense)'in burna,
    (bkz: bird box)'ın da göze hitap ettiği film.

    seriyi yakında dokunma duyumuzla ilgili bir filmle de sonlandırabilirler. evet var öyle bir ihtimal.

    güzel bir gerilim olmuş ben çok beğendim.

    her iki filmin de en önemli ortak noktası;
    --- spoiler ---
    hayatta kalma güdüsünün yanı sıra; hamilelik ve doğum.
    --- spoiler ---

    not: (bkz: perfect sense)'in koku mu yoksa tat almamızı mı konu etmişti hatırlayamadım.
    aslında çok da fark yok çünkü koku yoksa tat da yok..
  • kaliteli değil ama kesinlikle üst düzey psikolojik gerilime sahip orta düzey bir yapım olmuş. uzun zamandır metro 2033 oyunu dışında bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum ancak bu gerilim filmin tamamında aynı düzeyde değildi. kimi filmler ilerledikçe açılırken bu film ise ilerledikçe vasatlaştı. resmen güzel başlatıp orta devam edip vasat bitenlerden oldu.

    netflix’in doğası gereği filmleri aceleye getirip hızlı tükettirme huyu maalesef oldukça özgün ve güzel konuya sahip bir kitabın da uyarlanmasını çöpe attı. mesela the mist sinemaya çok güzel uyarlanmıştı, bird box’ta da the mist potansiyeli vardı ama sinema ruhu yoktu.

    --- sinir dolu spoiler ---

    ciddi ciddi 2019 yılına girmiş olmamıza rağmen halen ve ısrarla 40 yıllık hollywood klişelerini kullanmalarını anlamak mümkün değil. eve sığınan karekter tiplerinin ölüm sırası olsun, eve sonradan sığınıp sadece kel adamın yani sert mizaçlı karakterin güvenmediği karakterin sonradan sahiden güvenilmeyecek birisi olduğunun çok geç anlaşılması olsun, siyahi karakterlerin kendilerini başkaları uğruna feda etmeleri olsun bunlar 1999 yapımı herhangi bir filmde bile o dönemde dahi klişe olarak adlandırılacakken sen kalk 2019’a girerken tüm bunların alasını diz.

    kitap umrumda değil eğer kitapta da karakterler bu şekilde ölüyorsa, uyarlama film demek kitabı olduğu gibi almak değil kendinden yorum katarak sinemaya aktarmak demektir. stanley kubrick bu filmi çekseydi böyle mi çekerdi? hele tarkovski! bu iki sembol üstadı sembolizmin böylesine bol keseden dolu dolu kullanılabilme potansiyeline sahip bu hikayeden bambaşka bir destan çıkarırdı 2018 teknolojisinde hele.

    rahmetli ustalar bir yana, bu filmi tarantino’nun çektiğini düşünüyorum da nefis bir şey olurdu şüphesiz.

    eğer tarantino bu filmi çekseydi hani filmin sonlarına doğru nehirdeki akıntı şiddeti arttırıp üçünü devirmişti ya, işte tarantino üçünün de o esnada nehirde boğularak ölmesini sağlar ve director: quentin fucking tarantino yazısını tüm ekrana dayayarak filmi bitirirdi. işte böyle bir son karşısında ayağa kalkar ve bu filmi alkışlardım! çünkü sinema tarihinde çok nadir görülecek özgün ama bir o kadar manyakça bir sonla noktalanmış olurdu film.

    aslında doğal ve olması gereken gerçekçilik kadın ve iki çocuğun o nehir sahnesinde boğularak ölmesidir. boğulmaktan son anda kurtulup gözlerindeki bağların çözülerek o varlıkları görmeleri, o da olumlu. ama onca karakterin leblebi gibi döküldüğü ortamda sanki cennetin kapısına ulaşmışlarcasına mutlu sonla bitirmek... işte bu türk filmlerinden ve klişe hollwood filmlerinden farksız basit ve sıradan bir kapanış demektir.

    tüm bu klişe ve mutlu son meselesi bir yana, eğer bu filme biraz daha özen göstermiş olsalardı mutlu sonla bitmiş olsaydı bile daha tatmin edici bir ilerleyiş ve son söz konusu olurdu. ne tatmin edicilik söz konusu ne de bir açık kapı! en son sahnede sandra bullock’a odaklanıyor kamera sanki bir şey olacakmış gibi ama olmuyor, gözlerinde hiçbir değişiklik olmuyor.

    bu filmin amacını anlamak mümkün değil. sadece amatör roman yazarının bahsettiği metafizik varlıklar komplo teorisi haricinde bu salgına ve bu varlıklara dair hiçbir açıklamada bulunulmuyor. illa bir açıklama olması da önemli değil, belki medeniyet tamamen çöktüğü için bu salgına dair hiçbir bilgi zaten söz konusu değildir ama bu film bize bunu bile hissettirmiyor. tek başarısı kapana kısılma geriliminin yaşattığı adrenalin hissi. bunun dışında tüm film gereğinden fazla zorlamalardan ibaret. her şey zorlama gerçek dışılıklarla hızlı hızlı ilerliyor.

    bu arada o polis okulu öğrencisi kevaşe genç kız ile şerefsiz genç oğlan neden ve hangi mantıkla arabayı çalarak kaçtılar bunu halen düşünüyorum ama mantıklı bir cevap bulamıyorum. bırakın zihinsel engelli olmayı, gta’daki gerçekte var olmaya bir yapay zeka yan karakter dahi olsanız o güvenli evi bırakıp arabaya atlayarak kaçma saçmalığını aklınıza dahi getirmezsiniz. kaçmak diyorum ama ne kaçmak! arabanın bütün görüş alanı tamamen kapalı, sadece ne kadar güvenilebileceği belli olmayan bir navigasyon üzerinden kör bir şekilde sürüyorsunuz ama peki nereye? güvenli bir yer bulmaksa mesele zaten güvenli evden kaçtınız? ne biçim beyinsizliktir ki bu izlerken sırf bu aptallık ötesi ve bencillik üstü hareketlerinden dolayı sinirden binbir bela okuttular kendilerine? ulan hiç mi düşünmüyoruz biz nereye gidiyoruz, bu benzin ne kadar dayanacak diye? tut ki yolda kaza yaptınız ya da benzin bitti, ee gözünüzü de açamayacağınıza göre ebenizin nikahını mı arayacaksanız kapı kapı?

    insan gerçekten hayret ediyor ve sosyopat hissediyor kendini böyle karaktersiz karakterler karşısında. en acı şekilde kıvrana kıvrana ölmüş olmalarını diliyorum o kevaşe kızla şerefsiz erkeğin.

    --- sinir dolu spoiler ---

    bir film insanı bu kadar gereksiz şeylerle meşgul edip sinirlendirmeyi başarmışsa ne kadar kalitesiz olursa olsun hakkını yiyemeyeceğimiz bir film olmuş demektir. keşke daha tutarlı ve tatmin edici olsaydı, yine de sinemanın giderek kısırlaştığı bu çağda netflix orijinal filmleri içersinde ortalamanın biraz üstü sayılabilir.
  • --- spoiler ---

    hani lost dizisinde 'others' vardıya, hani bir rüzgarla falan gelirdi o da. aynı hesap olmuş. sonu baya kötüydü ne yani orda sonsuza dek mutlu mu yaşadılar yani şimdi? ben valla anlamıyorum. ben sandra olsa ne kadar milyör döler verirlerse 2 katını isterdim. çünkü bütün botokslarımı gözler önüne seren bu filmle kariyerim bitebilir
    --- spoiler ---
  • walking dead dizisindeki zombileri çıkaralım. hiç öyle makyaj falan uğraşmayalım, onun yerine lostun ilk sezonlarında henüz görmediğimiz black smoke rüzgarını koyalım, bir iki birşey ekleyelim denilerek çekilmiş, senaryo olarak vasat ama izlerken de sıkmayan bir netflix filmi. puanım 4/5
  • herkes the walking dead havası almış.

    --- spoiler ---

    körler okulundaki adamın adının rick olması da bir walking dead göndermesi miydi acep?

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap