• 13 ocak'ta netflix'te yayınlanacak tenis belgeseli. f1 drive to survive'ı yaratan ekibin imzasını taşıyan break point, farklı kesimlerden bir grup tenisçiyi hem kortlarda hem de kortların dışında izlemeye alıyor. bir final maçını kazanmak ve hatta dünyanın bir numarası olmak gibi daha büyük hayalleri olan tenisçiler, çok çetin geçen turnuvalarda kıyasıya rekabet ediyor. break point, tenis turnuvalarındaki en iyi tenisçilerle hem dört grand slam turnuvasının tamamına hem de atp ve wta turnuvalarına katılmak için bir yıl boyunca dünyayı dolaşırken, onlarla yapılan son derece kişisel ve samimi sohbetleri ekrana taşıyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=asrgdzkzbbc
  • netflix'te yayına giren belgesel. yüzeysel, kaybetme ve kazanma duygularını hissettiremedi.
  • australia open 2023 öncesi ısınma olsun diye 2 bölüm izledim. tenisten çok tenisçilerin özel hayatı anlatılıyor. ilk bölüm kyrgios'un ikinci bölüm berrettini'nin aus open 2022 macerasını anlatıyor. netflix'teki osaka belgeselini andırıyor. tenisi yakından takip eden birine pek bir şey sunmuyor, beğenemedim.

    edit: tamamını izledim, kadın tenisini takip etmeyen biri olarak en ilgimi çeken bölüm badosa ve jabeur'un madrid hikayesini anlatan 4. bölüm oldu. diğer bölümler bilindik şeyler ve anlaşmalı tenisçiler üzerinden gidildiği için biraz da kısıtlı kalıyor. rg 2022'deki zverev nadal yarı finaline hiç değinilmemiş örneğin, zverev'in ağır sakatlandığı dramatik maç.

    yani ne tam magazin olabilmiş, dedikodusu eksik, ne tam dramatize edilebilmiş. eurosport'ta filan haftalık tenis gelişmelerinin aktarıldığı tennis world tour kıvamında bir şey olmuş.
  • buna belgesel demişler ama bu bildiğin magazin forever. baya kötü olmuş, andy roddick'i görmek iyi oldu^^
  • (bkz: breakpoint)
  • şu bebeler yerine federer, nadal ve djokovic'in prime döneminde çekilseydi efsane olabilirdi. 2008 wimbledon finali mesela. 2011 federer'in djokovic'in serisini kırdığı rg yarı finali. 2012 nadal djokovic avustralya açık finali… ve 2019 wimbledon finali… neyse ki o da yok. bu da bi teselli olabilir.
  • ilk bölümünü demin izlediğim tenis belgeseli. djokovic, nadal, federer çekimleri var mıdır acaba diye izlemeye başladım ama sanırım yok. kyrgios bölümü güzel tavsiye edilir.
  • hakkında çok ağır yazacağım netflix serisi, çünkü buna belgesel demeye dilim varmıyor. yukarıda bir yazar tam kelimeyi bulmuş, magazin izlettiler bize.

    seri kendini nasıl konumlandıracağını seçememiş öncelikle. yeni başlayan ya da sporu hiç bilmeyenleri mi hedefliyor, yoksa konuyu bilenleri mi belli değil. tenisin puanlama sistemini anlatıyorlar ilk bölümde, sonra toni nadal'ın geçmişini vermeden konuya orta yerinden dalıyorlar. hangi gözle izlersek elimizde kalan bir yapım var haliyle.

    ayrıca acayip taraflı bir seri, ki kendisine belgesel diyemeyişimin sebeplerinden biri bu, belgeselde tarafsızlık bekliyorum. daha ilk bölümde kokkinakis-kyrgios ikilisini avustralya'nın kahramanları gibi gösterdiler, hatta bir arkadaşımın tabiriyle “yaramaz çocuklar gibi” olmuşlar. finale kadar da yürüttüler, ama neden final konuşmalarından hiçbir enstantane yoktu? çünkü yuhalandılar, kazanınca da ödül konuşmaları sonrasında da yuhalandılar. e hani bu sporcuların o çirkef yüzü? rakipleri çok sevildiği için yuhalanan, destek kesilen çok oyuncu var teniste. osaka-williams abd açık finali mesela (osaka'nın ağladığı final), medvedev-djokovic yine abd açık finali mesela. ama k-k çiftler finalindeki yuhalanmanın sebebi kesinlikle bu değildi, karşılarında öyle efsane bir çift filan da yoktu. tamamen o çirkef oyunları yüzündendi. şimdi ben bu finali izlememiş olsam gayet kolay diyeceğim ki yav şeker çocuklar aslında, bak nasıl da kazanıp kahraman olmuşlar.

    kyrgios'un yeteneği kısmına katılıyorum, kariyeri boyunca hep çok yetenekliydi. e ama sonraki bölümde bize berrettini'yi de aynı yetenekteymiş gibi göstermeye çalışmaları peki? hem seyirciyi yönlendirmek, hem de kyrgios'a haksızlık. ayrıca birinin yeteneğini parlatacaklarsa bu kesinlikle felix auger aliassime olmalıydı, onu toni'nin kurbanı gibi göstermek yerine onun nasıl yetenekli olduğundan bahsedebilirlerdi.

    bedosa'yı psikoloji konusunda kanaat önderi gibi göstermişler. peki konuyu gündeme ilk getirenlerden biri olan naomi osaka nerede diye sormazlar mı?

    toni nadal'a yaptıkları toptan ayıp zaten. mouratoglou çıkmış profesyonellik goygoyu yapıyor. birincisi akraba çalıştırmayan kimse bu konuda yorum yapmasa iyiymiş çünkü o hisse vakıf değiller, ikincisi serena'ya kural dışı taktik verirken yakalanan mouratoglou'nu mu etik değerler konusunda dinleyeceğiz gerçekten?
    toni daha en başında demiş anlaşma yaparken, “rafa ile eşleşirsen box'unda oturamam” ve bu kabul görmüş. peki bu cümle neden net bir şekilde geçmiyor? toni (ve tüm nadallar) dümdüz düşündüklerini söylemişlerdir hep. şurayı doğru burayı yanlış yaptık diye acımazsızca eleştirirler kendilerini. toni de her zamanki gibi dümdüz aklından geçeni söylemiş, ve hatta felix sırf bu yüzden takımına dahil ettiğinden bahsetmiş. ama magazin bunu istemez değil mi? çünkü nadalları kötü göstermek lazım bu belgeselde. toni savunduğuma inanamıyorum, adamı gereksiz hırslı bulmuşumdur hep (biraz da ben magazin yapayım madem)

    buraya da ayrı uyuz oldum. felix ve casper'ın maça çıkmadan önce rafa tarafından nasıl rahatsız olduklarını gerilimli müzik eşliğinde izledik. sanki nadal oraya sırf onları huzursuz etmek için çıkıyor. halbuki nadal çıktığında her ikisi de bir süredir oradalar ve dikkat ettiyseniz rafa neredeyse son dakikanın içinde çıkıyor. adam gerçekten onların aklına girmek istese bu kadar bekler mi?

    mesela o kadar konuşmanın içinde nadal'ın roland garros finali öncesinde ruud için yaptığı güzellemeyi neden izlemiyoruz da ruud aşırı sürpriz gibi izletiliyor? “neden şaşırdığınızı anlamıyorum, ruud sürpriz değil” diyen nadal sempatik görünürdü, bölüm sonu canavarı olmazdı değil mi?

    djokovic'in avustralya'dan sınır dışı edilmesi sebebiyle fırsatlar doğmuş gibi göstermelerine de ayrı sinir oldum. tabii ki djokovic en büyük favoriydi ama boşuna 7 maç oynamasınlar o zaman, yazsınlar adamı direkt finale. yokluğunda olanlar diye bölüm mü yapılır allah aşkına?

    burası serinin kalitesizliğinden bağımsız bir yorum. ya bir de sporcuların kafası ne güzel, ben de istiyorum bu düşünce yapısını. ruud dışında herkes kendine yenildi, zihinsel güçleri kuvvetli değildi de ondan yenildiler. sakkari ilk kez finale çıkmış, karşısında son zamanların en yenilmez ve oyun çeşitliliği olan tenisçilerinden swiatek var, sakkari diyor ki “kafam gitti”. yav gitmese ne olacak, final deneyimin yok bir defa, güce dayalı çeşitliliği az tenis oynuyorsun. swiatek üst üste maç kazanmada rekor kırdı (mesela seri bunu da söylemeye gerek görmedi). ya da bedosa diyor ki “sırf strese yenik düştüm”, simona halep'in galibiyette hiç payı yok çünkü (gerçi onun da 2022 galibiyetlerine bir doping gölgesi düştü ama konu bu değil, zaten henüz sonuca da bağlanmadı). ya da berrettini diyor ki “ben slam kazanmaya çok yaklaşmıştım”. djokovic'in 3-1 ezerek kazandığı wimbledon finalini izlemesek inanacağız. keşke şu yersiz özgüveni biraz ben de yaşayabilsem.

    seriye geri dönersek… altyazılar fecaat, teknik hiçbir terime hakim değil çevirenler, belli. o kadar yanlış çeviriler var ki bir noktadan sonra buna takılmadan ilerlemeye çalıştım, yoksa iyice delirecektim.

    ayrıca aşşşşırı derecede tembel bir seri yapılmış. bize gidip 2022 sezonunu özetliyorlar 2023 başında yayınladıkları seri için. bir de skor filan sayıyorlar. yahu daha yeni sezon başlamadı doğru düzgün, biz zaten sonuçları hatırlıyoruz, neyin heyecanını yaratmaya çalışıyorsunuz ki? hedef kitle tenis izlemeyenlerdiyse o zaman daha az teknik vermeniz gerekmez miydi? bu işin tembel olmayanı nasıl olurdu diye düşündük bir arkadaşımla, şuna vardık: italyan erkek tenisinin yükselişi, ispanyol erkek tenisinin yükselişi, amerikan kadın tenisinin yükselişi, eski yugoslav ülkelerindeki kadın tenisçiler, tenisin gelecek 10 yılı ve juniorlar. bak 5 bölüm oldu bile ama bunu araştırmak lazım değil mi, onun yerine berrettini-tomljanovic ilişkisini koy geç.

    seride sinner yok, zverev yok, hurkacz yok, rune yok, fernandez arkada ip atlıyor sadece, raducanu yok. tenisin yeni nesilini kim ne yapsın değil mi? yahu martina navratilova gibi bir efsane getirmişler, görünme süresi 4 saniye filan. onun yerine gazeteci kıza puanlama anlattırıyorlar.

    üfff amma uzattım şu saçma seri için. uzun süredir de beğenmediğim (ya da sevmediğim) işler için yazmıyordum bilinçli bir tercihle ama bunda tutamadım kendimi.

    ha hiç mi iyi bir şey yok, var. ons jabeur sonunda hak ettiği ilgiyi görmüş bir yerde. o kadar keyifli oyununa serinin tek düzgün bölümünü yapmaları iyiydi. bir de fritz çok efendi çocukmuş.
hesabın var mı? giriş yap