• iki sene bekledikten sonra nirvanaya ulaşmış dokuzuncu nesil yazar.

    hoş gelişler ola..
  • 2 sene bekletildiğini söyledikten sonra onla aynı duyguları paylaştığımı düşündüğüm, yeni yazarlardan nesildaş...
  • yazar olabilmek için 2 yıl beklediğini gurur yapmadan söyleyebilmiş yüce insan. nesildaşım, kankam.. *
  • 2 yıl bekledikten sonra kendisinin bir dörtlük hak ettiğini düşündüğüm kişi.

    murtaza gelsin, o da sensin,
    beni kırmış olsan da..
    ikimiz de asker, bi tek farkla,
    benimki senden biraz fazla...
  • değişik geliyor , çok değişik , hissediyorum.
  • ortalıklarda " o kadar mühim bir insanım ki revire bile gidemiyorum, ben olmasam ordu çöker" diye diye dolaşan ama 440 gün boyunca sadece gezip tozan pabucumun askeri.
    bütün gün internette, sözlük senin, facebook benim dolaşıyor, kara şimşek yerine pizza yiyor, yoklamalara iştirak etmiyor, sanırım kendisine tahsis edilmiş bir malikanesi bile var, ne biçim askerlik bu?
    sanki tutuyormuş gibi nöbetten falan da bahsediyor bir de. evde gece kalktım üçte, bekledim beşe kadar tuvaletin önünde, yok bir numarası o olayın da.

    hadi kendinden bahsederken gerçekleri çarpıtıyosun da ben niye arada kaynıyorum. bugüne bugün seksiliğin, cazibenin kitabını yazmış, ne güzellere bakış, duruş, konuşma, tarz konusunda öncülük etmiş beni; sanki görüldüğünde yanakları mıncırılacak sevimli bir kız çocuğu statüsünde lanse etmek niye?

    ayrıca ayakkabılarımı bağladığımı açık ve net şekilde ifade ettiğim fotoğrafta aslında tırnaklarımı kestiğimi iddia etmek yerine, oldu olacak aslında ağda yaptığımı iddia etseydin, terbiyesizliğin sınırlarını aşsaydın.
    yapmadığın şey de değil yani, karşımdaki yaşını başını almış, belli bir olgunluğa ulaşmış, saygıdeğer bir hanımefendi, üsturuplu davranmalıyım demek yerine, bir espriler, şakalar.

    haa hiç mi iyi tarafı yok bu çocuğun? var tabi! içliğin yakıştığı nadir insanların başında geliyor. yeşil içlik gözlerinin rengini de (düz kahverengi) meydana çıkarıyor.

    sadece bununla kalsa iyi , süper gülümsüyor, animasyon izliyor, bateri çalıyor ( bunu attım, olabilir de olmayabilir de), uykusuz okuyor, okumakla kalmıyor çiziyor da (şimdilik uykusuzda değil, ayrıca benden de daha iyi değil ), galatasarayı tutuyor, haa bir de hande yener'e (ya da demet akalın'a, hangisiydi bilemedim) bayılıyor, hemi de ne biçim şarkı söylüyor, kendi imkanlarıyla ingilizce, google translate'ten fransızca çeviri (!) yapıyor, ben diyeyim nutella sen de eti browni intense gibi çocuk.

    çok övdüm sanırım, zaten ego 1500, bir havalar, bir cakalar, bir de bunların üstüne uğraş dur sonra.
    "yeterince rencide edici" bir son bulmalıyım...
    ... "dişinde yeşil bir şey var" desem?
    oldu mu ki?
  • 8 kaldı diye sorsam 6 der. hep 2 - 2 önden gidiyor. öyle sessiz ki, dönmüş olmasını telefona çıkan boş seslerden öğreneceğim diye korkuyorum...

    edit: edit itibariyle nasıl derler sizin oralarda, şafak doğan güneştir efendim. beklemedeyiz.
  • yanılmıyorsak bugün rahat rahat uyuyacaktır,14 aydır uzak kaldığı sıcacık yatağında. istanbul yarın bir başka güzel olacak efendim,sayesinde elbette.
  • doğum günümü, doğum gününde kutlamasını beklediğim sempatik yazar.*
  • "kupalarin en ozlusu tatli dilli sen sozlusu guler yuzlu gul yuzlusu, cimboma koyup da aldiklarimiz" turkusunu paylasmak istedigim, degerli, degerli oldugu kadar da kederli, kederli oldugu kadar da agzi bozuk, agzi bozuk oldugu kadar da uzgun, uzgun oldugu kadar da hazimsiz, hazimsiz oldugu kadar da komik, komik oldugu kadar da caresiz, caresiz oldugu kadar da, gul yuzlu bi insan olmali kendisi...

    pazartesiye gecer bu sinir, pismanlik baslar...
hesabın var mı? giriş yap