• çoğunu her gün görürsünüz bunların. hangisine selam versen bankaya borcu vardır.. kültür-sanat-turizm hizmetlerinden asgari seviyede yararlanır. sahip olduğu 100 tl üzeri tüm eşyalar taksitle alınmıştır. maaşı 1 hafta geç yatsa feleğini şaşırır, tüm dünyada tonla şey olurken tek düşündüğü şey faturalar ve kiradır, arkadaşlarını göremez, ailesine hayrı dokunmaz, patates - makarna - pilav - bir ekmek bir kase çorba - menemene muhtaçtır, sistemi irdelemez ne de olsa bu dünyada çektiklerinin karşılığını öteki dünyada alacaktır. sağlığa duacıdır, avunur durur, kendince haklıdır da. on milyarlarcası gibi doğar, yaşar, ölür. yarınlara bırakacak bir şeyi olmaz, olamaz.

    edit: sen hariç. sen süpersin…

    edit 2: (bkz: #44837932)
  • maalesef 70'lerde solla kurduğu bağ darbeyle kopartılmıştır.

    o yıllarda solcular bu düz vatandaşla iç içeydi, inanır mısınız istanbulda eyüp, alibeyköy, gaziosmanpaşa, ülkede zonguldak, sakarya sol için oy deposuydu.

    solcular bu ailelerin erkeklerine kahvede bildiri ve gazete dağıtır, grev bilinci aşılar, çocuklarına ingilizce ve matematik dersi verir, kadınlarını gündüz tiyatroya götürürlerdi.

    darbeyle bu bağ koptu ve boşluğu önce belediye sonra devlet imkanlarını kullanan islamcılar doldurdu.

    şimdi sadece şükreden fakat hakkını nasıl arayacağını bilmeyen milyonlar etrafımızda, üstelik bu insanlarla solun bağı koptuğu gibi çocukları teknoloji çağında aile filtresi sayesinde hükumetin istemediği sitelere giremiyorlar, okullarda din baskısı da beyinlerine yükleniyor ve bir sonraki nesille de bağlar kopuyor.

    ülkeyi aydınlık fikirlerle donatmak, sosyal bilinci yerleştirmek, dünyayla bütünleşmek daha da imkansız hale geliyor, düz adam ortalama en az 2,5 çocuk yapıyor, sen en fazla 1,5 yapıyorsun, düz matematikle 2-3 seçim vadede trakya, izmir, aydın, muğla, eskişehir'i de kaybedeceksin.

    en kötüsü, islamı gerçekten anlayan kişiler kapitalist değil sosyal demokrat olurlar, bu adamlar kendileri azılı kapitalist, alttaki düz adamlar köle, biz hariç herkes mutlu.
  • benim gibi karamsar sayılabilecek birine de şunları yazdırıyorsunuz ya bravo.

    aşağılanmayı hakketmeyendir. bilemezsin kim ne bırakacak bu dünyaya. sen, paranla pulunla, makamınla mevkinle sadece tüketip gideceksin belki; harcayabileceğinden fazlasını alarak hatta. ama ne bileyim o bir ağaç dikecek belki, sadece o ağacı dikmekle bile senden hayırlı olacak bilmiyorsun işte.

    bahsi geçenler sahip olmadıkları için değil sahip oldukları için mutludur. elim ayağım da olmayabilirdi der, sokakta da yatabilirdim der, sağlığım yerinde en büyük nimet der. sen bunu küçümseyebilirsin, sen hep kendinde olmayana, sahip olduğundan fazlasına bakıp durmadan şikayet edebilirsin. o ruhunu korurken, senin için hırsla, hasetle çürür.

    elindeki için hamd etmek, başına gelen haksızlıklara susmak demek değildir; burada kast edildiği gibi her parasız pulsuz olup, aza kanaat edip üstüne şükredeni dünyaya memlekete kaygısız, umarsız sanmamak lazım.

    elbet kadere teslim olmayalım, elbet koşullarımızı iyileştirmek için çabalayalım; hakkımızı arayalım falan... ama bir üst model telefon için ruhumuzu satmayalım, insanlıktan çıkmayalım.

    "yitirmeli ne varsa/ başlamalı böcekler gibi yeniden"*
  • ölünce cennet diye bir yere gidip, burada bok içinde çektiği cefaların karşılığını sex drugs and rockn'roll şeklinde alacağına inanmaktadır. sdfgdsasdf. dünyanın baş belasıdır, dilenci ses tonuyla konuşmak favorisidir, unutmuşum.
  • (bkz: akp seçmeni)

    salak salak romantize etmeyin, adam ailesini geçindiremiyor, ama röportaj yaptıklarında cebimden paramı alsa da rte'ye oy veririm diyor. süper, aynı mantıkla devam, hedef yeni türkiye.
  • vardır böyle insanlar. bu sebeple din ve muhafazakar yaşam tarzı bu kitlelere aşırı dozda enjekte edilir. çaresizliklerinden sadece ölümden sonraki yaşama odaklanırlar. onlar için bu dünyadaki hayat otel lobisi tadındadır. yaşadıkları ülkenin dini, eğitim sistemi, kültürü ve imkanları bu kitlenin toplum içerisindeki oranlarını değiştirebilir. mesela böyle bir felsefeye sahip olan insan sayısı danimarkada toplumun çok küçük bir kesimini oluşturabilirken türkiyede toplumun yarısından fazlasına tekabül edebilir. islam coğrafyasının yozlaşmış kültürü ve cahillikten beslenen manipülasyon imkanı bu kitlelerin çok rahat şekilde kontrol altında tutulmasına olanak sağlar. bu sebeple akp gibi tamamen rant ve vurgun odaklı siyasi oluşumlar tüm imkanlarını bu kitleyi uykuda tutmaya seferber ederler. kısır döngüye girmiş bu kitlenin bu saatten sonra kendi içinden bir reaksiyon hareketiyle bu düzeni sarsması pek mümkün gözükmemektedir. ancak yukarıdan onlara empoze edilecek yeni bir anlayış ve ekonomik refah ile desteklenmiş bir rejim onları rüzgarına katabilme potansiyeline sahiptir. bunu da tahsis edebilecek tek kitle ülkenin üreten, aydın ve demokrat kesimidir.

    ancak bu cahil kitle bunu hak eder mi orası tartışılır. açıkçası 27 yıllık ömrümde türkiye kadar bağnazlığın ve cahilliğin yüceltildiği başka bir toplum görmedim. bitik 3. dünya ülkelerini saymıyorum. onlarla aramızda olan farklar her geçen gün kapanıyor zaten. bu sebeple fedakarlık gösterip bu toplumu geliştirmeye harcayacağım emeği artık sadece kendi yaşam kalitemi arttırıp böceklerin birbirini yemesini uzaktan izleyerek geçirmeye kaydırmayı düşünüyorum. bu tayfa kendini gözümde bir larva kolonisi kadar düşürmeyi başardı. kendi enerjimi onları ve ülkeyi kurtarmak için harcayacak idealizmi malesef zaman içerisinde kaybettim.
  • şükrettiği eğer inandığı tanrı ise ne mutlu onadır. yok şükrettiği tayyip ve akparti ise malın önde gidenidir. kendi haline bırakarak doğadan yokolmasını bekleyin.
  • şükür, yaşam standardı ile alakalı değildir. bu insanla dalga geçerek prim yapan da, kendi mutsuz, tatminsiz hayatında boğulabilir.
  • ben sanmıyorum ki yokluk yaşayan bir insan daha iyisini istemesin. bir insanın şükür etmesi de bulunduğu durumu kabullenmiş sonucu çıkarmak da çok saçma. yokluk hakkında gram fikri olmadan sanki bir seçeneği varmış gibi "köpek mamasına yaşamayı hak ediyordur" demek nasıl bir şeydir. şey diyorum ağır konuşmak da istemiyorum.

    razı gelmemesi bu durumu değiştirecek mi? ben şükür etmiyorum, daha fazla istiyorum demek fayda sağlıyor mu? içine doğduğu ortam, aile, toplum bu isteğini gerçekleştirmesinde ne kadar etkili? istersen başarırsın diyen insan ne derece yokluk görmüştür? o kötü şartları bulunan hayattan kurtulması "istersen başarırsın" cümlesini kurmak kadar kolay mıdır? hayat herkese eşit şans ve fırsat tanımış mıdır? sorular sorular sorular.

    şükür etmek kötü bir şey değildir. sahip olduğunun değerini bilmek kötü bir şey değildir. daha iyisini de istemek kötü bir şey değildir.
    ancak bazen hayat öyle bi sağlı sollu vurur ki, kabullenir oturursun yerine. elinde kalan sağlığına şükredersin.
hesabın var mı? giriş yap