• birçok six feet under izleyici yer yer bu karakterden nefret etmiştir. ama ben hep ayrı bir hayranlık duydum. mesela;

    --- spoiler ---

    bir sahne vardı. claire fisher hamile kaldığını öğrenmiş, kürtaj için kliniğe gitmeye karar vermişti. kendisini arabayla bırakması için brenda'ya sormuştu. "hamileyim. abortion için beni kliniğe bırakır mısın?" şeklinde. üzgün ve panik bir surat ifadesiyle. brenda'da hiçbir şey sormadan, "tamam." deyip, beraber gitmişlerdi. claire'in yanındaydı. hiçbir şey sormadı. sadece yanında oldu. kaç kişi yapabilir bunu?

    --- spoiler ---
  • şu acı lafı etmiş, yüce kadın.

    "you know what i find interesting? if you lose a spouse, you're called a widow, or a widower. if you're a child and you lose your parents, then you're an orphan. but what's the word to describe a parent who loses a child? i guess that's just too fucking awful to even have a name."

    "neyi ilginç bulduğumu biliyor musun? eğer eşini kaybedersen, dul olarak adlandırılırsın. eğer bir çocuksan ve aileni kaybetmişsen, yetimsin. fakat çocuğunu kaybetmiş bir ebeveyni tanımlayan söz nedir? sanırım bu tanımlanamayacak kadar boktan bir durum."

    (bkz: life's too short)
  • depresyon ve yalnızlıkla ilgili şöyle sözleri vardır kendisinin:

    "that's the thing about depression. if you really allow yourself to feel it, it gets very boring, very fast."

    "being alone is the prison. just thinking about yourself, just being trapped in this fucking vortex of always watching yourself. which i suppose is okay if you're interesting. the truth is, nobody's that interesting."

    şüphesiz six feet under'ın en etkileyici karakteriydi.
  • dizide belli bir yere kadar aslında hiç yokmuş gibi ya da emaneten oradaymış gibi duran ama kendini akıldan fikirden çıkartmayan, süper zeki, nevrotik, seks bağımlısı karakter.

    şöyle bir sahne var ki hala gülerim:

    david*, keith* ile bir yerde kahvaltı yapmaktadırlar. nate ile brenda tesadüfen yanlarına gelir. tam bu anda david gay olduğunu nate'e keith'in elini tutarak açıklar. nate ve brenda şaşırarak ve gülümseyerek oradan ayrılırlar ve:

    nate: i think my brother is gay.
    brenda: i think your brother is lucky. did you see that guy?
  • "i’m marrying you because i love you. because you’re the first man that i thought i could actually stand to spend the rest of my life with. or the rest of your life, if it’s tragically cut short or whatever. you’re not some car i want to trade in because it has faulty transmission. jesus, do you really think i’m that shallow? all we have is this moment, right here, right now. the future is just a fucking concept that we use to avoid being alive today. so, be here now."
  • 2. sezonun 3. bölümü olan the plan'de hayat ve sonrasına bakışını nate'e aşağıdaki sözlerle anlatmış kadın:

    nate: what about you saying that things happen that leave marks... in people, in space, in time?
    brenda: yeah that's physics. energy affecting matter. talking to dead people is delusional.
    nate: so you definitely don't believe in any kind of a life after death?
    brenda: i think people live on through the people they love, and the things they do with their lives.. if they manage to do things with their lives.
    nate: but that's it, that's it? that's all there is, there's nothing more, there's nothing like bigger?
    brenda: just energy.
    nate: but there's no plan, no-
    brenda: no, there's definitely no plan. just survival.
  • six feet under dizisinde orospuluk tanrılarının günah keçisi. dizi boyunca senaristler brenda'nın aldatmalarını seyircinin gözüne sokarak, herkese diziyi brenda'nın nasıl güvenilmez bir orospu olduğunu düşünerek izlettiler. ama brenda'nın yediği bütün bokların aynısını nate de yemişti, hatta daha da fazlasını, sadece bunu nate yaptığı zaman göze batmadı.

    nate ile ilk birlikteliklerinde brenda'nın başka adamlarla seviştiği çeşitli kamera açıları ile gözümüze sokulurken meğer nate efendi lisa'ya tohumlarını çoktan bırakmıştı. (korunmamış bile hayvan evladı içine içine boşalmış)

    brenda ile evliyken maggie'ye çaktı ki bu olay esnasında evli olması bir yana karısı hamileydi, üstelik çaktığı kadın da üvey kardeşi.

    bunlara ek olarak lisa tatile gittiğinde lisa ile evliyken brenda'ya voleyi gelişine yapıştırdı.

    yani brenda ne kadar sadakatsiz ve bencil ise nate de en az o kadar sadakatsiz ve bencildi. ama bunları sadece brenda yaptığı zaman dikkatimizi çekti. belki de toplumun yaptığı da tam olarak budur, ne dersiniz...

    yalnız adamın uçkurunun çetelesini tutmuşum resmen o hoş olmamış. tutucu mahalle amcaları gibi "ben istemem mahallemde öyle zina" diye kapısına dayanıp mahalle baskısı yapmış gibi hissediyorum kendimi. akıllı ol nate, bundan sonra cuma kaçırdığını görmicem. yarın da ilk iş berbere git o saçlarını bi düzelttir, zibidi gibi gezme ortalıkta.
  • brenda kusurlu ve rahatsız bir karakter. en az 5 kişiye yetecek kadar sorunu var. fakat brenda'nın en büyük sorunu, hayatın akışına karşı direnmesi, aynı nehirde iki kere yıkanmak istemesi. yaşadıklarının kendisini değiştirmesine izin vermemesi. çünkü brenda, bütün o meselelerini çok seven biri. onlarla başbaşa kalıp oynamaya bayılan biri. toplumsal zincirin bir bireyi olarak haricî dalgalara karşı inşa ettiği kalesini her ne şart altına olursa olsun kıyasıya savunan ve o kalenin kapılarını her daim kapalı tutan biri. bu yüzden brenda'nın içten bir tahavvüle uğraması olanaksız. bunun mümkünâtına inanması/başkalarını inandırması elim bir sanıdan başka bir şey değil. bütün bunlar brenda'nın yaşamının özü ve bu öz, brenda'yı özel kılan en mühim nesne... bu bağlamda, brenda'nın biliçli veya bilinçsiz bir biçimde farkında olduğu husus şudur ki, her değişim gelişim demek değildir. okyanustan karaya vuran dalgalar zamanla muazzam kayaları bile aşındırır, içini oyar. her değişim rüzgârına kendimizi kaptırırsak, her defasında biraz daha az biz oluruz. işte bu yüzden, brenda'nın içsel değişime direnmesi çok kıymetli... hem de tüm o rahatsızlıkları, kusurları, iticiliği, asap bozuculuğuyla birlikte çok kıymetli...
  • geçimini şiatsu masajıyla sağlayan bir ablaydı. kendisi ve tuhaf ailesi ''entellikte beyin yakan sınır'' a çok yakınlar kesinlikle. zaten bir bunlar bir de o şevket çoruh'a benzeyen olivier.

    o evde ne yemekler pişiyor, ne kuzular kırmızı şarapta marine ediliyor. aperatif olarak bile papaya yiyorlar!

    ulan bir kere de lahmacun söyleyin allahsızlar!

    herşeye rağmen mutluluğu zeki kadında arayan erkekler için ilginç bir örnektir.
  • kendisini zaten six feet under entrymde yeterince ovdum, ama bu karakterin gercekten iz birakacagi su diyalogtan belliydi:

    nate (david'e): this is..uh..my girlfriend
    brenda (elini neseli sekilde uzatir): i prefer the term fuck-puppet.

    harika kadin.
hesabın var mı? giriş yap