• utanmanın sebepleri üzerine araştırmalar yapmış, bu işe yıllarını vermiş güzel insan..

    http://www.ted.com/…ene_brown_on_vulnerability.html
  • "bilmiyorum, anlamıyorum, yapamıyorum, korkuyorum, güçsüzlüklerim var, mükemmel değilim ve bunu fark etmenizden ödüm kopuyor" diye düşünenlere laflar hazırlamış şeker abla:
    http://www.ted.com/…/brene_brown_listening_to_shame
  • hem bilgi dolu hem neşe hem deli dolu. tatlılık abidesi. türkçeye çevrilmiş üç tane kitabı var. http://www.idefix.com/search?q=brene brown
  • vulnerability temali ted konusmasi sahanedir, kendisi mukemmel bir konusmacidir ayrica, dogru yerlerde es verir, guzel minik espriler serpistirir, kendiyle dalga gecer.

    ayrica hayatinizda bir kere bile olsa antidepresan tedavisi gorduyseniz ''bir duyguyu secerek uyusturamazsiniz, aciyi hissetmek istemiyorsaniz, zevki, mutlulugu hissetmeyi de birakirsiniz.'' cumlesinin anlamini anlarsiniz.

    keza' hissetmek iyidir.
  • ilham verenlerden.

    bu kadını dinlerken ülkemizde neden bu tür konulara hiç değinilmediğini düşündüm... farkındalığımız olmadığından mı, yoksa korktuğumuzdan mı?
  • netflix'te "cesaretin çağrısı" adında tedtalk benzeri bir gösteri/konuşması var. çok fazla detay vermek istemiyorum fakat hayatın her köşesine bucağına cesaretimiz aslinda kırılganlığımız ile nasıl dahil olduğumuzu, bu sonsuz çabamızı ve sonunda kazandığımız/kaybettiğimiz şeyleri,insanları ve deneyimleri anlatıyor, göstermeye çalışıyor.

    utanç,kırılganlık, cesaret, empati hakkinda muazzam bilgiler var. mutlaka izleyin, bana kattığı guzel farkındalıklar oldu.

    --- spoiler ---

    konfor alanınızdan çıkın ve kırılgan olun. kırılgan olmak cesaret ister... ve asla zayıflık değildir.
    --- spoiler ---
  • ''arenada değilseniz, cesur olduğunuz için zaman zaman kıçınıza tekmeyi yemiyorsanız, işimle ilgili geri bildiriminize açık değilim ve ilgilenmiyorum...dünyada o arenaya asla ayak basmayacak insanlarla dolu, milyonlarca ucuz koltuk var. asla kendilerini ortaya koymayacaklar ama eleştirilerini, yargılamalarını ve size karşı nefret söylemlerini tam mesai yapmaya devam edecekler. bizim de onları yakalayıp, parçalarına ayırıp kalbimizde tutma alışkanlığımızdan vazgeçmemiz gerekiyor. onların yere düşmesine izin vermeliyiz. ucuz koltuklardan gelen can yakıcı şeyleri yakalayıp kendinize yaklaştırmayın. kalbinize yakın hiçbir yere koymayın. yere düşmesine izin verin. ezmeniz, teklemeniz gerekmiyor; yalnızca üstünden geçip yolunuza devam etmelisiniz. hayatlarında cesur olmayan insanlardan eleştiri ve geri bildirim alamazsınız. sizi ezip geçerler.'' sözlerine sahip harika insandır.

    kendi yaşamını da roosevelt'in muhteşem bir sözüne göre -öncesi ve sonrası olarak- ikiye ayırdığını söylemektedir.

    işte o söz: ''eleştiren kişi önemli değildir. güçlü kişinin nasıl başarısız olduğunu veya amellerini nasıl farklı gerçekleştirebileceğini gösteren kişi önemli değildir. bütün kredi aslında arenaya çıkan kişiye aittir; yüzü toprakla, terle, kanla kaplanmış, yiğitçe çabalayan ve görünenindir, pek çok kez yeterli olamayan ve en sonunda büyük bir başarının övüncünü bilmesine rağmen, en azından başarısız olduğunda bunu gözü pek bir şekilde yapanındır.'' (theodore roosevelt, 1910)

    kendisinin ted konuşmalarının (2 adettir) yanı sıra netflix'teki cesaret çağrısıadı altında yayınlanan konuşmasını da tavsiye ederim.

    ayrıca (bkz: el emeği göz nuru)
  • “bana utancı, korkusu ve kırılganlığıyla bir adamın yanında oturan kadın gösterin. ben de size yapması gerekeni yapmış, konumunu ve gücünü o adamdan almayan bir kadın göstereyim.

    bana korkusu ve kırılganlığıyla kadının yanında duran ve hiçbir şeyi düzeltmese de sadece dinleyen bir erkek gösterin. ben de size yapması gerekeni yapmış, gücünü ve konumunu herşeyi düzelten oz olmaktan almayan bir erkek göstereyim. “ sözlerini söyleyip gece gece değişik şeyler düşündürüp hissettiren kadın araştırmacı.
  • kişisel gelişim tandanslı her şeyden nefret ederim. sarılalım sıkı sıkı, mutluluk içimizde, güç seninle gibi zırvaların herhangi birini duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. bu kadının kitaplarını kitabevlerinde gördükçe öyle biri sanıyordum. alakası yokmuş. önyargı kötüdür demek ki...

    önce ted konuşmasını ardından netflix'teki call for courage'ı izledim dün gece. sanıyorum kadının konuşmasında sözünü ettiği "kaçmak" işini ben de onun gibi elimde nutella dizi izleyerek atıyor olabilirim.* ben böyle saptama görmedim arkadaş.

    insanların "sen kendini buraya ait hissetmiyor musun" sorusuna "artık değil" cevabını neden çok kolayca verebildiğimizin açıklamasını o kadar güzel yapıyor ki kadın, şok oluyor insan. aidiyet başka bir şey. uyum sağlamak başka. aidiyet uyum sağlamak değil. uyum sağlamak değerlendirmek ve alışmak demek. böyle konuşmalıyım, böyle görünmeliyim, böyle giyinmeliyim... ait olmaksa kendi doğrunu söylemek, kendi hikayeni anlatmak. başkaları için asla kendine ihanet etmemek... gerçekten ait olmak kimliğimizi değiştirmemizi gerektirmez. kendimiz olmayı gerektirir. ve bu kırılganlıktır. kırılgan olmak cesaret ister. zayıflık değildir.

    ha bir de roosevelt'e ait olan o sözler nasıl güzel, nasıl anlamlı...
    "eleştiren kişi önemli değildir. güçlü kişinin nasıl başarısız olduğunu veya amellerini nasıl farklı gerçekleştirebileceğini gösteren kişi önemli değildir. bütün kredi aslında arenaya çıkan kişiye aittir; yüzü toprakla, terle, kanla kaplanmış, yiğitçe çabalayan ve görünenindir, pek çok kez yeterli olamayan ve en sonunda büyük bir başarının övüncünü bilmesine rağmen, en azından başarısız olduğunda bunu gözü pek bir şekilde yapanındır.''*
    * french goddess'in el emeği göz nuruna saygıyla.

    sevdiklerini kuşkonmazım diye sevenlerin bir bildiği varmış ayol.*
hesabın var mı? giriş yap