• bu otelin 1918'den 1928'e kadarki işletmecisi kofakos'tur ve esasında işleri de tıkırındadır. orient express çılgınlığının yaşandığı süreçte diğer istanbul otelleri pera palas, tokatlıyan oteli gibi kendi oteli de dolup taşar. hatta grand hotel de londres müşterileri arasında toronto daily star gazetesinin muhabiri bile vardır (bkz: ernest hemingway)

    ancak 1923'te türk-yunan nüfus mübadelesiyle başlayan süreçte gayrimüslim otel sahipleri için de başlar çanlar çalmaya. niğde borlu hemşerim prodromos bodosakis-athanasiadis'in sahibi olduğu pera palas'ın 1923'te hazineye devredilmesinin otel sahiplerini kara kara düşündürdüğü bir dönemde, azınlıkların görünürlüğü ve ekonomik gücü giderek azaltılır. nihayet 1928'de büyük londra oteli'nin rum sahibi kofakos, daha fazla dayanamayıp iflas bayrağını çeker. hem de otelinin önünde dilenmeye başlatacak bir iflastır bu! dahası dilenmesine de izin verilmez ve kovulur. kendini içkiye verir ve çok geçmez, intihar etmek için taşıdığını söylediği bir tabancayla bir temmuz günü eski oteline gelerek otelin yeni sahibi (daha doğrusu müsteciri) hüseyin beyi öldürüp kendisine küfreden çalışanlardan birini (con danderya) yaralar.

    istanbul ağır ceza mahkemesinde görülen dava, 12 temmuz 1929'da karara bağlanır. kofakos 15 seneye çarptırılsa da mahkeme heyeti "bir takım hafifletici sebepler nedeniyle" cezasında 2,5 yıl indirim yapar:

    "... davacıların kofakos'un bu sefil hale gelmesine sebep olmaları esbabı muhaffife* takdiriyeden addedilmiş ve cezası 12 buçuk seneye indirilmiştir."
  • istiklâl'in oralardayken ne zaman canım viski içmek istese gider bu otelin 40'lı, 50'li yılların zevkine göre döşenmiş lobisinde frank snatra, billie holiday, tony bennett, chet baker gibi seslerin gölgesinde içerdim. zaman tüneline girmişim de o yıllara gitmişim gibi hissederdim ya da casablanca gibi bir filmin içindeymişim gibi.
  • kat görevlilerinin kapıyı çalmadan içeriye dalışı, berbat kahvaltısı , daracık balkonları, havasız odaları ve sıkıcı barmenini saymazsak enfes bir ruha sahip otel. insana buraya yerleşsem mi lan düşüncesi veren sıcacık bir lobi, antika dekor unsurları, her odasında ayrı bir tarihi kişiliğin uyuduğunu bilmenin verdiği hisler, casablanca ' dan fırlamış gibi duran resepsiyonist, sürekli öksüren papağan yakup , sibel kekilli ve birol ünel' in seviştiği yatakta sevişme fırsatı gibi nedenlerle tercih edilebilecek tarz otel.

    yalnız hocu o kat görevlilerinin odaya pat diye dalması hakkaten sakat. ımf başkanı burada kalsaydı var ya olaylar olaylar.
  • koridorlarında saklambaç oynamak isteği uyandıran,ruh gıdıklayıcı-gölgeli otel
  • güzel bir atmosferi var. eski pera'yı yaşatmak için tasarlanmış bir sahne gibi. sizi içine alır almaz dışarıdaki gürültüyü unutuyorsunuz. küf kokusu, kapı gıcırtısı, ses çıkaran zemin döşemesi göze hoş görünmeye başlıyor. ve bütün o eskilikler arasında huzuru da rahatlığı da buluyorsunuz. ilk fırsatta terasında şarap yudumlanması gereken çok geç tanıştığım ama iyi ki tanıştığım otel.

    yanlız tüm o eski mobilyalara, eski kapılara, eşyalara eyvallah ama banyo olayına bir el atılması gerek diye düşünüyorum. banyo aksesuarlarının tamamı 20 yıldır onarılmamış öğrenci evi banyosunu anımsattığı için mekanın antikalığına ters düşmekte. yine eski görünen bir şeyler yapsınlar ama bir karakteri olsun değil mi ya?
  • sırf merakımdan 3 gece konakladığım oteldir.

    (bkz: duvara karşı)

    (bkz: crossing the bridge the sound of istanbul)

    yanlışlıkla yakıyordum tarihi oteli, gerçekten allah korudu.

    ayrıca hiç profesyonel olmayan bir yönetimi var. internetten balkonsuz en ucuz odalardan birine rezervasyon yaptım. adam buna rağmen benim odaya başkasına vermiş. durumu anlattım, aynı paraya balkonlu ve manzaralı bir oda verdi.
  • odalarında ilk kez telefon kullanılan otel olarak tarihe geçmiştir.

    fakat onu bu kadar ünlü yapan şeylerden birisi bazı odalarının duvarlarında gizli kapılar bulunmasıdır. bu gizli kapılar, eski zamanlarda casuslar ve ajanlar için kullanılmıştır.
  • grand hotel de londres ismi fransızcadan gelir. "orient express ile ingilizlerin istanbul'daki durağı" diye girerek bahis konusu hotelin isminin grand hotel londra olması yani ingilizce olması doğal olarak bekleniyo ama değil. bunun da sebebi eski bir levanten ailesi oranın sahibiymiş. biraz daha derine inince 98-02 yılları arası fransa tarım bakanı olan jean glavany'nin kökeninin bir zamanlar istanbul'a dayandığı görülüyor. (dede gaspard glavany isminde birisi ve levanten ailelerinin kaydedildiği bir websitesinde kendi ailesinin aile ağacı da görülmekte. mesela örnek olarak büyük dede david glavani'nin kayıtları istanbul'da, aşağı yukarıda pera'nın yapıldığı yıllarda londra oteli'nin inşa edildiği zamanda da 40'lı yaşlarda gözüküyor.) hemen arkasındaki kallavi sokağın adı* da glavani ailesinden geliyormuş. bu glavani ailesinin diğer varlıklarından bazıları ismiyle aynı adı taşıyan glavani apartmanı ile voyvoda caddesi üzerindeki osmanlı bankası.
  • gerçek dünyadan koptuğum, bütün duygularımın tavan yaptığı otel.
  • şu anda istanbul'da bulabileceğiniz en eski ve tarihi otel olabilir. geri kalanlar ya yıkılmış ya da araplara filan satılmış durumda.

    fakat işletmesi çok kötü olduğu için de konaklama konusunda ciddi sıkıntılar yaşanabiliyor. daha önce sorunlar yaşandığını sözlükten ve birkaç yerden okumuştum, yine de bir şans vermek istedim. maalesef her şey bahsedildiği gibi; odalar yeterince ısıtılmıyor ve temiz değil üstüne üstlük böcekler var. üstelik bu dediklerim otelin en iyi odasında oluyor.

    en iyisi terasa çık, biranı iç, keyfine bak.
hesabın var mı? giriş yap