• tahtada problem çözüp, babanın yaşını -12 bulan matematik hocasıyla*, ''şu haramidere yokuşuna üç kişi tazyikli işesek, beş dakika sonra kaza olur'' lafıyla belleklere kazınmış müdürüyle*, lise 1 de kaybettiğim eşofman üstümü bir köşeye atıp, mezuniyetimin ardından bunu kullanmaktan çekinmeyen bedencisiyle*, unutulmaz bhyal. kattıkları, kaybedilen bir eşofman üstüyle mukayese edilemez. ben o eşofman üstüne fena taktım, o ayrı. daha ikinci kez giyiyodum be!..
  • 2001 mezunu olduğum ve benim zamanımda yarısından fazlasının metalci olduğu okul
  • 6 senemi harcadığım son senesinde arkama bakmadan kaçıp gittiğim okul. 6 senenin her gününü hala özlemekte olduğum ilim irfan yuvası. eğitim meşalesini entresan insan turgay kara taşırdı bir zamanlar, hala öyle mi bilmiyorum. cuma günkü törenlerde sarfettiği "sigara içmenin bir keyfi vardır, tuvalette bok kokuları içinde nasıl içiyosunuz anlamıyorum", "dağ keçileri gibi atlıyosunuz parmaklıklardan" cümleleriyle, öğleden sonra nereye gideceğimize karar vermeye çalıştığımız bir sırada koridorda yere oturmuşken "medine dilencileriiiiiiiiii kalkın ordan" diye tercüme edilebilecek böğürtüsüyle kalbime taht kurmuştur.
    bağış karşılığında yoklamaları silen müdür yardımcısı *, sinirlenip sağa sola tebeşir/kitap/anahtar vs fırlatan, sonra da sınıftan koşarak kaçan matematik hocası *, sınavdan sonraki derste sınavda sorduğu soruyu çözemeyen fen hocası *, felsefecinin sesi, bedencinin üjjj bejjj leri, oynamadığım bir voleybol turnuvası için 4 gün izin almayı başarmış olmam, okul hayatım boyunca kaçıp lise 2de yakalandığım 19 mayıs gösterisi, mutlular pastanesinin dünyanın hiçbir yerinde bulunamayacak süper poğaçaları, 76 bakırköy-beylikdüzü hattının kıl şoförü..
    unutulmaz, anlatılmaz yaşanır yer.. *
  • ösym kitapçığında adının yanına düşülen şerhte "istanbul il sınırları içerisinde mütalaa edilecektir" yazdığını iyi hatırlıyorum. bu sebepten mütalaa kelimesini hala varsayım anlamında kullanıyorum istemsizce. ben istanbulda okumadım liseyi amk. o zamanlar oralar varşova paktına sınırdı.

    allah=mc² diyeyim de kaçıncı mezunlardan olduğum anlaşılsın.
  • ortaokulu okuyup kaçtımdı. z kuşağı bilmez biz bu sidik yarışına ta ilkokul beşte başladık.

    levent kopmaz, sema karagülle, ahmet yazıcı, şirin gençsoy öğretmenlerden ilk aklıma gelenler. bir de bana tarihi sevdiren çok kıymetli bir öğretmenim vardı kısa boylu hafif kel ve bıyıklı. adını hatırlayamadım yav.
    benim sınıfımdaki tipler orta-zengin piç veletlerdi. arka sıralarda osbir bunlarda, itlik puştluk bunlarda. şimdi denk getirsem sikiveririm bi kaçını.
    öğrendiğim ingilizcenin ekmeğini hala yerim. artık nası zorladılarsa.
    edit: tarihçinin adı aytekin yetim ellerinden öperim hocamın.
    edit: osbircileri okulun son günü dövmüşler. beter olun amk swh
  • en iyi hocalarını 2008-2009 öğrenim yılı başında kaybeden benim için çok yakın diğerleri için çok uzak olan güzel okul.
  • yillar önce liselere giris sinavi kataloğunda istanbul il siniri içerisinde tabi tutulacaği belirtilen 2006 senesinde mezun oldugum, yillar gectikce özlediğim okulum.
    saniyorum ki dağ başinda okumak, okuldan kaçinca gitçek pek bir yer bulamamak bu okulda bu kadar güzel dostluklar kurabilmeyi basarmayi saglamistir.
  • 12. dönem mezunları içinde bulunduğum okul. samiye akbulut, sema karagüllle, turgay kaya, mehmet özmen gibi değişik öğretmenleri vardı o zamanlar. din öğretmeni cafer hoca bile tatlıydı. biz ahmet yazıcı'yı bir efsane olarak duyduk hep.
    sadece okulun civarında ikamet edenler öğle izni alabilirdi biz de dağ keçileri gibi parmaklıklardan atlardık. centilmen beylerimiz de o gün etek giydiysek atlama harekatı sırasında ceketlerini belimize bağlarlardı, artık ordan hesap edin arkadaşlıkları. turgay hoca haklı. ama bunu söylerken domates suratlı olurdu. ingilizce öğretmenlerinden biri, bizi tuvalette kız arkadaşlarımdan biriyle aynı kabinde sigara içerken yakaladığında lezbiyen muamelesi yapmıştı sigarayı anlamayıp. başka bir ingilizce öğretmeni de derste radioheadler muselar dinletirdi. söylendiği kadar tuhaf bir okuldur sahiden. zorla takıma alan beden hocası vardı, adını şimdi hatırlamıyorum. mütemadiyen kavga eder ama birbirimizi severdik.
    çıkmaya üşenirsek ve kantinden sıkıldıysak kapıya yemek söylüyorduk, olmadı aramızdan bi kurban seçiyorduk. bi ara siyah kotla okula gidiyorduk, converselerimize karışılmazdı heyt be!
    araya ne kadar zaman girerse girsin bıraktığım gibi bulduğum sevgi dolu arkadaşlıkları kazandıran okuldur benim açımdan. en piçlerimize bile sorumluluk bilinci yerleştirmiştir ayrıca. sanırım son iyi dönemini turgay hoca gitmeden yaşadı. ve bhyal dendiğinde 76 numaralı otobüs, 76 dendiğinde bhyal gelir akıllara. üst kat okul servisi olurdu adeta. sınıf arkadaşlığı başka otobüs arkadaşlığı başka olurdu.
    aynı dönem öğrencilerinden biri kanserden vefat etmişti, tüm devre samimiyet aramadan eksiksiz cenazesindeydik. öyle bir okuldu bhyal. vefası özlenir, anılarıyla gülümsetir.
  • kolej civikligi(kolejin genel otoritesi, disiplini degil burada kasit; ogrencilerinin -cogunun- ciddiyetsizligi) ile anadolu lisesinin(ogrencilerin buyuk kismi caliskan ve sorumlu) asiri inekligi arasinda kendisine onemli bir yer edinmis mukemmel okulum. beni 5. siniftan sonra bogrune basip belirli bir yere getirmis, iyisiyle kotusuyle 7 seneyi beraber gecirdigimiz insaat. neredeyse tum ilklerimin kaynagi olmasi bir yana, su an bile hayatimin temel parcalarini olusturan insan ve fikirlerin kaynagini aldigi mekan.

    ilk opucuk, ilk kavga, ilk dersten atilis, ilk disiplin, ilk 1, ilk ilk ilk...bugune dek yasantimin 3'te birine damgasini vurmus okuldan fazla bir yer. hocalarinin buyuk bir kismi orta sinif bilgiye sahip olsalar da okulun icine girip havasini soluduktan sonra herkes ''o okulun hocasi'' oldugundan ayri bir sevilmeye baslanir, insan olarak daha fazla benimsenir.. simdi donup baktigimda gercekten sokakta gorsem selam vermeyecegim hocalarim olsa da okulda iken hersey bir butun oldugundan, herkesin ayri bir yeri vardi. ahmet yazici'sindan nuri karakellesine kadar hepsi son derece saygideger insanlardi.

    ahim sahim bir egitime sahip olmasa da bunyesinden bircok basarili ogrencinin cikmasi da aslinda okulun genel ruhunun bir gostergesi olabilir. nice ogrencisi su an turkiye'nin ve belki de dunyanin onemli universitelerinde kendilerine yer bulmuslardir, azinlik bile olsalar. dolayisiyla egitimi elestirmekten ziyade, egitime ogrenci olarak ne kadar katki verdigimizin, ne derece onem verdigimizin de tartisilmasi daha faydali olacaktir.

    son 2-3 sene icerisinde ne gibi bir degisim yasandigini cok bilmesem de, benim gozumde guzelligini her zaman koruyacaktir. ''dag basinda ulan bu okul'' diye elestirdigimiz yer su an istanbul'un en cok gelismekte olan yerlerinden biri haline geldi. belki ayazaga'dan sonra en guzel soguklarin yasandigi yer olsa da, kislari e-5'ten kaymanin da keyfi bir baskaydi. ogle aralarinda -disari cikis izni olsun olmasin- disarida surtmenin, ogrenciye yakismayan davranislarda bulunmanin -alkol, kufur, otbok(migros sovalyeleri haha)- tadi mezun olduktan sonra cok ozlenir olmustur.

    yasitlarima baktigimda en buyuk problemin uzun sureli arkadasliklara sahip olamadiklari oldugunu gorunce kendimi daha da sansli hissediyorum. sonucta en azindan benim icin su an cok onemli 10 kisi ile 7 senemi birlikte gecirmisim. cogu beni benden iyi taniyorlar. bunu okul kazandirmamis olsa da bizim kazandigimiz rahatlik burada gizli sanirim. gerci artik eskisi gibi 7-8 senelik ogrenci olunamiyor sistem dolayisiyla ve sanirim eski tadi bulmak cok zor sirf bu yuzden bile olsa. belki bizler sansliydik, belki yeniler sanssiz...
  • 2000 mezunu olduğum okul. herkesin dediği gibi çok ilginç bir yerdir. o dönemde yaramazlıklarıyla ünlü arkadaşlarımızın bile şuanda iyi yerlerde olduğunu görmek insanı düşünceden düşünceye sürüklüyor. her türlü eğlencenin çılgınlığın yaşandığı bir okuldu ama üniversiteye girişlerde çok başarılıydı bir dönem. şimdi böylemidir bilemiyorum.
    kış aylarında kalorifer yanmazdı ilk zamanlarda bu okulda. sınıfa elektrik sobası getirip üstünde kestane pişirirdik. sonra derse gelen hocalara ikram ederdik.
    sokakta bulduğumuz yavru bir köpeği uzunca bir süre sınıfta beslemiştik. hatta ismi hocalardan birinin ismiyle aynıydı. hocaların ders işlerken yanlarından geçen yavru köpeği gördüklerinde yaşadıkları dumurun tarifi yapılamaz.
    ayrıca herkesin atladığı çok değerli bir tarihçiye sahipti bu okul. (bkz: baki öz)
    çok metalci vardı bu okulda o dönemlerde ama bir o kadarda metalci olmayan vardı. sanırım yarıya yarıya oranlardı. ayrıca bu okulda blade adında bir rock grubu vardı. yıllarca okuldaki tek müzik grubuydu ve popülerdiler diye hatırlıyorum.
hesabın var mı? giriş yap