• "içimde bir şey kısmen hayvan, bir şey kısmen tanrı ve üçüncü parça kısmen insan."
    (kırmızı kitap'tan)

    hiyerarşik sıralamada ilk basamağı hayvanın ele geçirmesi id'i, güç istenci ve korkuyla ilişkilendirilebilecek tanrı fikri süperego'yu, insan ise nihayet ego'yu temsil eder, diye açıyorum pasajı.
  • her ne kadar #101463889‘daki yoruma katılmasam da ismini debelerde gündemlerde gördüğüm için mesut olduğum muhterem zat.

    yoruma neden katılmadığımı açıklamak gerekirse:
    “içimde bir şey kısmen hayvan” – buradaki "şey" beden ve bedene dair olup biten her şey. madde.

    “bir şey kısmen tanrı” – tanrı’nın güç istenci ve korkuyla ilişkilendirilmesi semavi dinlerin insani bir yorumu. bu cümlede bahsi geçen tanrı, korkularla anlatılan, dışarıdaki, ikinci-üçüncü şahıs olan değil. özetle, kastedilen, tek ruh, ya da adına her ne deniyorsa “o”, varlık/yokluk.

    “ve üçüncü parça kısmen insan” –üçüncü parça ikisinin dışında değil. ikisinin kesiştiği parça. sonsuzun sonluya-sınırlara girdiği alan. birincinin ve ikincinin aynı anda bir arada olduğu yer, üçüncü.

    ek bir not, kırmızı kitap c.g.jung’un psikiyatr/bilim insanı kimliğiyle yazılmış bir kitap değil; kendi inzivasında yaşadığı çoğunlukla ağır, deliliğin sınırlarındaki ruhsal yolculuğunu anlattığı kişisel notlarının derlemesidir. bu derece özel olmasından dolayı da ölümünden önce yayınlanmasını istememiştir. böyle aşkın bir deneyim sırasındaki aktarımını, anlatımını, freud’un kişilik kuramının sadece başka bi ifadesi olarak sınırlamak, o şablona oturtmaya çalışmak, bilemiyorum, olmuyor, olamıyor.
  • (bkz: kırmızı kitap) adlı eserini izmir'deki kitapçıklarda bulamadığım yazar.
  • kendisinin şöyle bir sözü vardır ki ibret alınasıdır:

    "bir çocuk olarak kendimi yalnız hissettim ve hala öyle hissediyorum çünkü bir şeyler biliyorum ve başkalarının görünüşe göre hiçbir şey bilmediği ve çoğunlukla öğrenmek istemedikleri (ilgilenmedikleri) şeyleri onlara göstermek istiyorum.

    yalnızlık etrafında kimsenin olmaması değil, ancak size göre önemli olan şeyleri paylaşamamanız, ya da başkaları tarafından kabul görmeyecek fikirleri onlardan saklamanızdır.

    eğer bir kişi diğerlerinden daha çok biliyorsa, yalnız kalır."

    --- (orjinalini bırakıyorum, belki kişisel yorumumu katmış olabilirim çeviriye - edit: orjinali demişim ancak ingilizcesi demem gerekiyordu)

    "as a child i felt myself to be alone, and i am still, because i know things and must hint at things which others apparently know nothing of, and for the most part do not want to know.

    loneliness does not come from having no people about one, but from being unable to communicate the things that seem important to oneself, or from holding certain views which others find inadmissible. if a man knows more than others, he becomes lonely."

    --

    bunu anlayacak ve benimseyecek insan sayısı çok az. ancak bazen yalnızlığımız böyle bir yalnızlıktır. etrafınızda çok insan olur, ama kaçına iç döküp kendiniz olabilirsiniz? kaçına başkalarına göre garip geleceğini düşündüğünüz fikirleri sunabilirsiniz?
  • kendisi muhabbeti çok sevilen ama ikide bir allah din namaz muhabbeti yaptığı için uzak durulması gereken arkadaş gibidir.*
  • "anima animus aynı zamanda aşk yaşamımızın büyük bir bölümünden de sorumludur. biz, antik yunan efsanesinde söylendiği gibi, karşı cinste diğer yarımızı ararız. ilk görüşte aşık olduğumuzda bu, zihnimizdeki anima ya da animus arketipine uyan biriyle karşılaştık demektir."
    c.g.jung
  • türk olsaydı; bir hacı hocadan farkı olmayacak adamdı. ancak başta avrupa mitleri olmak üzere tüm kültürel mitleri psikoloji içerisinde değerlendiren ve ortak bilinçdışı kavramını ortaya atan biri olarak mistik yönleri bilim camiasının dikkatini çekmiştir.
  • “hayatta en acıklı şey, bir insanın problemin kendinden kaynaklandığını görememesidir.”
  • freud'un psikanalitik yaklaşımını indirgemeci ve yetersiz bulmaktadır. freud'un ve genel olarak freudyenlerin, araştırmalarında adeta cinselliğe takılı kalmalarını bir kitabında şu satırlarla eleştirmiştir:

    "görünüşte karmaşık, sıradışı, zor anlaşılır, sorun çıkartma tehlikesi olan bir şeyin bildik hatta sıradan bir şeye dayandırılabilmesini, özellikle de çözüm kendisine şaşırtıcı basitlikte ve üstelik esprili geliyorsa, hayatın önemli ölçüde kolaylaşması olarak görür. en yakın açıklama olarak elinin altında sürekli ve her yerde mevcut olan cinsellik ve bir o kadar bilinen erk dürtüsü vardır. bu iki başat temel dürtüye indirgeme, rasyonalist ve materyalist bir zihinsel tutuma, küçümsenmemesi gereken ve aslında pek gizlenmeyen bir hoşnutluk verir, çünkü böylelikle hem zihinsel hem de ahlaki açıdan tehdit oluşturan tüm zorluk görünüşte temelden halledilmiştir ve üstelik bir de bireyin gereksiz ahlaki ve sosyal yüklenmeden kurtuluşuna hizmet eden yararlı bir aydınlatma çalışması yapmış olma duygusuyla sevinir. insanlığa iyilik yapmış biri ününe sahip olmak, aydınlatmacıya göz kırpmaktadır. yakından bakıldığındaysa mesele büyük ölçüde farklı görünmektedir: zor ve öncelikle çözülemez görünen bir görevden kurtulmak, cinselliği daha zor bir göreve, yani rasyonalist bastırmaya ya da ruhu çölleştiren sinizme götürür; erk dürtüsünü de ilk önce sosyalist bir ideale, ama bu ideal şimdiden dünyanın yarısında komunizmin devlet hapishanesi şeklinde yayılmıştır. böylelikle tam da bütünlük çabasının ulaşmak istediği şey, yani bireyin kurtuluşu, diğer iki içgüdünün zorlamasıyla tam tersine dönüşmüştür. konulan görev, enerjileriyle birlikte nihayete ermeden geri gelir ve -zaten ezelden beri insanın daha üst bir gelişimini engellemiş bulunan- diğer iki dürtünün taleplerine adeta patalojik ölçüde güç kazandırır."

    -gökte görülen cisimler üzerine bir mit (s. 52-53)
  • jung şöyle diyor: tinsel yoksulluğumuzu basitçe kabullenmek daha iyi olacaktır.
    tin ağırlaştığında suya döner.
    bu nedenle ruhun yolu, suya giden yoldur...
hesabın var mı? giriş yap