• yalnızca eski türk filmlerinde rastlanabileceğine inandığım hadise.
  • (bkz: 4 s kuralı)
  • sevmek istese dahi kişinin çok çabuk pes etmesinden kaynaklanan durum. kız ya da erkekten beklenen aşk için mücadele etmesidir ama savaş yaralarını yeni saran biri şüphesiz ki yeni yaralar almaktan korkar.

    (bkz: yarayla alay eder yaralanmamış olanlar)
  • yoktur bu. belki şunlar vardır:

    çok sevmekten canı yananın bir daha çok sevemeyeceğine kendini şartlandırması
    çok sevmekten canı yananın bir daha çok sevdiğini kendine itiraf edememesi
    çok sevmekten canı yananın bir daha çok sevmemeye ant içmesi
    çok sevmekten canı yananın bir daha çok sevse bile bunu çaktır-a-maması
    çok sevmekten canı yananın bir daha çok sevmekten korkması ve olaylar gelişir
  • sevmekten çok sevilmeyi beklemesi, korkması, ürkmesi...

    sonuysa fiilsiz yalnızlıklar silsilesi...
  • çok sevmek sürekli denk gelinen bir durum değildir. çok sevmekten canının yanması da çok denk gelinen bir durum değildir. çok sevmekten canının yanması ve bir daha çok sevmemek de çok denk gelen bir durum değildir.

    dolayısıyla bu durum karşısında insanın vereceği tepki bir durumla koşullandırılmamalı.

    çok sevince, en azından içindeki sevginin gerçekliğini bilirsin. karşındaki kişinin de, seni çok sevmesi gerektiği için sevmedin ki sen onu zaten. sadece sevdin, çok sevdin.

    seni görmesini, seninle saatlerce konuşmasını, sana dokununca içinin titremesini, gülünce gözlerinde ki masumiyetini, beraber şarkı söylerken detone sesindeki kırılmışlığını, annesiyle konuşurken sevgiye açlığını, yürürken düşen omuzlarındaki hayata tutunamayışını, sigarasını yakmadan önce derin bir nefes alışını, seni sevmekten korkmasını, sevince kaybedeceğini düşünmesini, dikkat çekmemek için hep koyu kıyafetler giymesini, beraber saatlerce sessizce yürüyebilmesini, acı çekerkenki asaletini, sırf hakkında bir yorumda bulunmasınlar diye odasının duvarına bir tablo asamayışındaki güvensizliğini, az da olsa sevgisini gösterebilmek için saçlarını okşayışını, şiirler okurken büyüyen sesini/varlığını sevmişsindir.

    böyle ihtimaller varken hayatta, neden insan sevmesin ki?
    neden canının yanması, sevmekten büyük olsun ki?
    neden daha da çok sevmeyelim ki?

    çok sevmekten canı yananın bir daha çok sevmemesi, kişinin kendi sevgisinden korkmasıdır. bunun sonuçlarını, karşımıza çıkan kişilere yükleyemeyiz/yüklememeliliyizdir.

    yutkunurken canın yanıyorsa, nefesin gidecek yol bulamıyorsa da olmasın zaten hiç bir şey. sevgiyi ehlileştiremediysek acıyı da ehlileştiremeyecek değiliz.
    yani umarım.
  • yollar buna doğru gidiyor. doğru bir önerme diyorum. ama ayrılık insanı daha materyalist düşüncelere daldırırken terkediliş sonrası olan süreçte, insan gene kendisinin robot olmadığını, duygu düşüncelere sahip bir varlık olduğunu hatırlıyor, kavrıyor. tekrardan sevmeyi sevilmeyi bekliyor.
  • deneme - yanılma ile öğrenmedir.
    sobadan el yanınca bir daha yaklaşmamak
hesabın var mı? giriş yap